Kökleşmiş bir laik politik sistem, iç savaş artığı kendi çıkarlarına hizmet eden liderler ve örgütlenmenin ötesinde tutkulu protesto hareketleri Lübnan devrimini başladığı noktaya geri döndürmüş gibi görünmektedir.
Yazar: Rebecca Collard, Foreign Policy, 22 Ekim 2020
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 25 Ekim 2020
Lübnanlı bir adam, Lübnan’ın Ekim 2019 isyanının sembolü Lübnan bayrağını ‘‘Devrim Yumruğu’’ Beyrut Şehitler Meydanında havaya kaldırırken görülmektedir. Beyrut sokakları hükümet aleyhtarı göstericiler ile Hariri yanlılarının çatışmalarına sahne olmuş ve eski Başbakan istifa etmek zorunda kalmıştır. Kaynak: AFP VIA GETTY IMAGES
Lübnan; aylardır süren siyasi çıkmaz, onlarca yılın en kötü finansal krizi, korona virüs salgını ve Beyrut limanındaki 04 Ağustos 2020 patlamasıyla felç olmuş durumdayken, eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri, genel istek üzerine olmasa da yeniden başbakanlık görevine getirilmiştir.
Lübnan parlamentosu üyeleri, çok küçük bir farkla da olsa Hariri’ye yeni bir kabine kurmak üzere başbakanlık görevini vermiştir. Bu, Hariri’nin dördüncü başbakanlık görevidir. Geri dönüşü, geçtiğimiz Ekim ayında sokaklara dökülerek istifasını isteyen ve Hariri’nin istifasıyla büyük bir zafer kazanan yüz binlerce Lübnanlıyı memnun etmeyecektir. Fakat bir yıldır süren ümitsizlik sonrasında protestocular onun dönüşünü kızgınlıktan çok bir umutsuzlukla karşılamaktadır.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Mohammad Bin Salman ve Lübnan Başbakanı Saad Hariri 01 Haziran 2019 tarihinde Mecca kentinde bir arada görülürken. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ne (UNHCHR) göre Hariri 2017 Ekim ayında Suudi Arabistan’da sorgulanmış, istifaya zorlanmış ve tehdit edilmiştir. Middle East Eye gazetesinin resmi kaynaklara dayandırdığı iddialarına göre de hakaretlere maruz kalmış ve dövülmüştür. Kaynak: Bandar Algaloud/Saudi Kingdom Council.
Bir yıl önce protestolar nedeniyle istifa eden Hariri’nin dönüşü, daha da kötüleşen Lübnan’ın problemlerine çözüm olabilecek mi?
Hariri’nin başbakan olarak geri dönmesinin en büyük nedeni Lübnan siyasi partilerinin üzerinde anlaşabilecekleri başka bir aday olmamasıdır. Hariri sonrasında başbakanlık görevine getirilen Hassan Diab, yaygın olarak hükümetin kifayetsizliği ve yolsuzluğun sonucu olarak görülen, neredeyse 200 insanın ölümüne neden olan Ağustos ayındaki Beyrut patlaması sonrasında başbakanlık görevinden istifa etmiştir. Ondan sonra göreve defalarca Lübnan’ın Almanya Büyükelçisi Mustapha Adib getirilmiş, fakat yeni bir kabine kuramayan Adib geçtiğimiz ay başbakanlık görevinden istifa etmiştir.
Kabine oluşturulmasındaki en büyük engel; mali onay nedeniyle diğer bakanlıkların çalışmaları üzerinde etkisi olan maliye bakanının belirlenememesidir. Lübnan Şii partileri Hezbollah ve Amal bu bakanlığı talep etmiş, fakat diğer grupların direnciyle karşı karşıya kalmışlardır. Başbakan adayı gösterme talebini reddederken, yeni bir hükümet kurulmasına engel olmayacağını söyleyen Hezbollah karşısında Hariri’nin bu talebi kabul etmesinin daha büyük bir olasılık olduğuna inanılmaktadır.
Beyrut sokaklarında Amal lideri Nabih Berri ile Hezbollah lideri Sayyed Hassan Nasrallah’ı gösteren bir kampanya afişi. 04 Mayıs 2018. Kaynak: LSE Middle East Centre Blog
Bunun yanı sıra Hariri; ülkenin ümitsizce ihtiyaç duyduğu ekonomik, finansal ve idari reformları gerçekleştirebilecek partizan olmayan uzmanlardan oluşan bir kabine oluşturacağı sözünü de vermiştir. Şüphesiz, bu Adib ve Diab’ın da ondan önce verdikleri sözle tamamen aynıdır.
Hariri, Lübnan siyasi arenasında tecrübeli bir eski kurttur ve Lübnan’ın geleneksel siyasi partilerinin taleplerini uzlaştırmaya Adib’den daha fazla yatkındır, fakat kabine oluşturma başarısı da garanti değildir. Yeni kabinenin kurulması siyasi çıkarları dengeleme faaliyeti olacaktır. Bu süreç aylarca sürebilir. Hariri’nin başarısız olması durumunda Lübnan, bir yıldan daha az bir sürede dördüncü başbakanını görebilir ve iyileşme yolunda daha fazla gecikmeler yaşayabilir.
Hükümete liderlik edecek başka isimler de ortaya çıkmıştır, fakat adaylar çok sınırlıdır. Lübnan’ın laik politik sisteminde cumhurbaşkanının Hıristiyan ve meclis sözcüsünün Şii Müslüman olması gibi başbakan da Sünni Müslüman olmak zorundadır. Ve başbakan adayı, mezhep temelli siyasi partilerin çoğunluğu tarafından kabul edilebilir olarak görülmelidir. Hariri’nin kendi Gelecek Hareketi, Şii Amal Hareketi, Dürzî İlerici Sosyalist Parti ve Suriye Milliyetçi Partisi üyelerinin tamamı Hariri’nin geri dönüşü lehinde oy kullanmıştır, fakat Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un Özgür Vatansever Hareketi ve Hıristiyan Lübnan Kuvvetleri, Hariri’nin yeniden başbakan olmaması yönünde oy kullanmıştır. Hariri, 128 üyesi olan Lübnan parlamentosunda sadece 65 oy ile yeniden kabine kurmakla görevlendirilmiştir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir, orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.