savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5618
EURO
36,6173
ALTIN
2.929,47
BIST
9.176,57
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
14°C
Ankara
14°C
Parçalı Bulutlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
15°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
15°C
Cuma Çok Bulutlu
15°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
5°C

HİVA-MASAL ŞEHİR ÖZBEKİSTAN

A+
A-

HİVA-MASAL ŞEHİR 

ÖZBEKİSTAN

Yazı ve Fotoğraf: Olay Salcan, Sun Savunma Net, 15 Nisan 2018

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içerisinde uzaklarda, ancak masallarda olabilecek kadar güzel, mutlu, zengin ve sevimli insanları ile ünlü bir şehir varmış. Bu şehrin adı da, Hiva imiş. Hiva’yı gördükten sonra, bu masalsı şehrin havasından kendimi hala kurtaramamışım ki yazıma masal anlatır gibi başladım.

Masaldan uzaklaşıp gerçeğe döndüğümüzde, gerçek, Hiva’nın bu gün de geçmişin tüm güzelliklerini ve kültürünü yansıtan, kendine özgü geleneksel özellikleri hala yaşayan, dünyada eşi bulunmayan ve görülmesi gereken bir dünya mirası olduğudur.

Sabahın çok erken saatlerinde uykum açılmadan kalkıp Taşkent’ten Urgenç’e uçmak için hava alanına gidiyorum. Urgenç’e vardığımda beni bekleyen aracıma binerek Hiva’ya doğru hareket ediyorum. Çok fazla yolumuz yok. En fazla 30 km. ancak yol bozuk olduğundan düşündüğümden de uzun bir zaman alıyor Hiva’ya ulaşmak. Yarın tam gün tamamen Hiva’yı gezeceğim.

Hiva yerleşim yerinin çok yakınında, ancak surların dışında, oldukça iyi durumda olan bir otele yerleşiyorum. Otelden baktığımda yüksek surlar ve bir büyük kapıyı görebiliyorum. Surların içini göremediğimden, diğer tarafta neler var anlamak mümkün değil. Yarına kadar sabırsızlık ve heyecanla beklemek durumundayım.

ZAMANIN DURDUĞU YER

Burası halihazırda 40.000 kişinin yaşadığı, canlılığını devam ettiren bir yer. Tarihinin M.Ö. 6.yy’la kadar gittiği arkeologlar tarafından iddia edilse de, ancak ilk defa 10. yy’da Arap gezginlerin yazılarında bahsi geçen şehir, Karakum ve Kızılkum Çölleri arasında kurulmuş. 2500 yıllık tarihi geçmişi ile bir açık hava müzesi durumunda.

Hiva’yı nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Hangi ifadeleri kullanacağımı bulamıyorum. Bir peri masalı ülkesi mi desem? Yoksa rüyalar diyarı mı? Harikalar diyarı mı? Bin bir gece masalları ülkesi mi? Ben en iyisi hepsini kullanarak Hiva’yı anlatmaya başlayayım. Ancak yine de tam olarak anlatabileceğime inanmıyorum. Dünyada yalnızca gidip görülünce anlaşılabilecek ender yerlerden birisi Hiva. Gerçekten bu da, onu çok özel yapıyor. İnsanı etkileyen, şaşırtan ve kendisine hayran bırakan sıra dışı bir şehir.

MASAL ŞEHRİ

Bu masal şehir, egzotik görünümünü eski yerleşim yeri olan Ichon-Qala şehrinden almış. Orta Asya Feodal görünüşü ile Kızılkum çölü ortasında, çoğunlukla Harezmlilerin yaşadığı bir yerleşim yeri olması onu daha da gizemli hale getiriyor, dayanılmazlığını ve cazibesini arttırıyor.

Otele yerleşir yerleşmez hiç vakit kaybetmeden İç Kale’ye doğru yürümeye başlıyorum. 7-8 metre yüksekliğinde ve 2.200 m. uzunluğunda, güçlü bir savunmanın sağlanabilmesi için kilden yapılmış sağlam surlarla çevrilmiş. Üzerindeki tabelada “Tosh Darvoza” yani “Taş Kapı” yazılı büyük kapıdan içeri giriyoruz ve dar sokakları ile iç kale şekillenmeye başlıyor. Yaklaşık 45 metreye varan yüksekliği ile uzaktan ilk dikkati çeken İslam Hoca minaresinin tabanının çapı 9,5 m. Gerçekten buraya özel ve Hiva’nın sembolü olmuş, etkileyici bir yapı. Burada göreceğim güzelliklerin müjdecisi. Minarenin dekorasyonunda koyu mavi, beyaz ve yeşil çiniler yatay kemerler halinde kullanılmış. Şehirde medrese, cami, saray ve minarelerden oluşan en az birbirinden büyüleyici altmış tarihi yapı var. Burada bunları tek tek anlatmaya imkan yok. Önemli olanlarından kısaca bahsedeceğim.

İÇ KALE

Hiva’nın en etkileyici bölümü, UNESCO Dünya Mirası Listesinde olan iç kale. Buradaki binaların bir kısmının yapım tarihi, 12. yy kadar eskiye gitmesine rağmen diğerleri 18. ve 19. yy’larda inşa edilmişler. Surların arasında dört kapı var: Kuzeyde Bahçe Kapı, güneyde Taş Kapı, batıda Ota Kapı, doğuda Palvan Kapı.

Sokakların oldukça kalabalık ve herkesin çok güzel giyindiklerini fark ediyorum. Nedenini sorduğumda, bu günün bayram olduğunu öğreniyorum. Özellikle kadın ve çocukların rengarenk giysileri, bu güzel şehre başka bir güzellik katıyor. Hem etrafı seyrediyor hem de insanlarla konuşuyorum. Onlar da benimle konuşmaya can atıyorlar. En büyük zevkleri bizimle fotoğraf çektirmek. Hele Türkiye’den geldiğimi öğrenince çok daha içten ve samimi davranıyorlar. Bir kişi ile konuşmaya başlayınca diğerleri de, etrafımda toplanıyorlar. Hiç rahatsız etmiyorlar ve son derece saygılı davranıyorlar. Çok ama çok iyiler.

Daracık yollarda dolaşıyorum. 1686-1688 yılları arasında inşa edilen ve yüksek duvarları ile İç Kale’den ayrı bir tesis haline gelen Kunya Ark Hisarı içerisinde yaşama alanları, kışlık ve yazlık camiler, bekleme odaları, mahkeme, cephanelik, harem ve mutfaklar gibi kolaylık tesisleri bulunmakta.

Kurinish Han Medresesi, İlbars tarafından öldürülen Khorezmshakh’ın mezarı etrafında Hiva Hanı İsfandiyar Han’ın emri üzerine yaptırılmış tek katlı bir medrese.

Yapımı 10. yy’a kadar giden Cuma camisi, İç Kale’nin merkezinde ana giriş kapısı ve kubbeleri olmadan son derece basit olarak inşa edilmiş bir cami. Dışarıdan hiç dikkat çekmiyor. Ancak içerisinde bulunan 218 adet ahşap sütunlar üzerindeki ahşap oymacılığı, son derece dikkat çekici. Bu da camiyi özel yapıyor. 6.2 m. tabanı ve 32.5 m. yüksekliği ile minaresi bu camiye bütünlük katıyor.

Yaldızlı, büyük kubbesi ile hemen dikkati çeken Pehlivan Mahmut Türbesi, Hiva’nın çok ziyaret edilen bir mekanı haline gelmiş. Hiva’nın ünlü filozof, şair ve pehlivanı Mahmud onuruna yaptırılmış. İçeride bir imam var. Gelenlere Kuran’dan ayetler okuyor. Aynı zamanda Pehlivan’ın türbesi de ziyaret ediliyor.

Seyid Muhammad Rahim Han emriyle inşasına başlanan ve 1876 yılında yapımı tamamlanan, Kunya Ark Hisarı’nın karşısında yer alan Muhammad Rahim Han Medresesi, Hiva’nın en büyük medreselerinden birisi.

Hiva’nın en büyük iki katlı Ortaçağ medresesi olan Muhammad Emin Han Medresesi, Kunya Ark’ın karşısında ve Ata-darvaza kapısının yanında. Medresenin ön yüzü sırlı çinilerle dekore edilmiş. 125 odası olan medresede, zamanında 260 talebe eğitim görebilmekte idi. Bu medresenin yanında; 14.2 m. çapında kaidesi ve 26 m. yüksekliği ile göğe doğru yükselen Kalta-Minor yani Kısa Minare’nin olağanüstü görüntüsü; insanın başını döndürüyor. Mavi sırlı çinilerle kaplanmış olması, bu minareye İç Kale içerisinde farklı bir güzellik ve asalet katıyor.

Birbirine bakar şekilde inşa edilmiş Kutluk İnak ve Allah Kulu Han Medreseleri’nden; Allah Kulu Han Medresesi, Hiva’da iki katlı olarak inşa edilmiş medrese özelliğine sahip. Ayrıca Hiva’da sırsız pişmiş toprakla yapılan tek medrese olması onu farklı bir yere koyuyor.

GELENEKSEL GÖSTERİLER

Medreselerin bazılarında yerel halk, geleneksel müzik aletleri ile geleneksel müziklerini söylüyor ve dans gösterileri yapıyorlar. Bu bölgedeki dansların hareketliliğini, ritmini ve müziklerin kulağa hoş gelen nağmelerini başka yerlerde dinlediklerim ve gördüklerimle kıyasladığımda katiyetle burası ağır basıyor.  

Ayrıca yine medreselerin birisinde cambaz gösterisi seyrediyorum. Ben çocukken bunları seyrederdim, ama şimdi yok. İki direk arasına tel gergin bir şekilde çekilir ve cambazda elinde denge sağlayan sırığı ile tel üzerinde bir o direğe bir bu direğe giderdi. Heyecan olsun diye bazen dengesini kaybeder gibi yapar ve etraftan çığlık sesleri yükselirdi. Bu aynen çocukluğumuzda gördüğümüz cambazlar gibi. Gergin tele çıkıyor ve yürüyorlar, dengelerini de kaybeder gibi yapıyorlar. Bazen bunu iki kişi olarak da yapıyorlar. Son derece başarılı ve nostaljik bir gösteri idi. Seneler sonra unuttuğum bir gösteriyi canlı olarak izlemek güzel. Ayrıca gösteriden sonra yerel müzik aletleri çalarak kısa bir konser vermeleri de hoş bir sürpriz oluyor. Her iki gösteriye denk gelirseniz kaçırmayın. Hem gösteri izlersiniz, hem de gezinin verdiği yorgunluğu biraz olsun atarsınız.

Yeni yapılar inşa edilmemesi ve mevcut dokusunun korunması nedeniyle dejenere olmamış sokaklarında gezerken kendimi ipek yolu zamanında, doğudan batıya develerle mal götüren kervancı gibi hissediyorum. Bu hayal, burada hiç bozulmuyor. Çünkü köşeyi dönünce yaşadığımız zamandan hiçbir şey yok, her şey eskiden kalma. Emin olun Özbeklerin kıyafetleri de öyle. Ben de bu havaya girdim galiba ki, karşıda gördüğüm iki devenin benim kervanımdan olduğu inancına kapıldım.

Hiva, gezenler ve Hiva’yı görmeyenler için gidip görülecek yerler listesinin başına konacak bir şehir.

Yarın sabahın erken saatlerinde otobüsle Kızılkum Çölü’nü geçerek Buhara’ya gideceğim. İleride ki bir yazımda Buhara’da buluşmak üzere hoşça kalın.

olay.salcan@gmail.com

https://olaysalcan.blogspot.com.tr/

 

HİVA-MASAL ŞEHİR ÖZBEKİSTAN’DAN KARELER

Yorumlar
  1. ercancanerblog dedi ki:

    Harika bir yazı ve mükemmel fotoğraflar. Teşekkürler