İki Kabadayı, Putin ve Erdoğan, Arkadaşlığı Deniyorlar
Daniel ‘‘Kızmış Yine Ötüyor’’ Pipes
Yazar: Daniel Pipes, The Australian, 23 Aralık 2016
Çeviren: Ercan Caner
Rusya’nın Türkiye büyükelçisi Andrey Karlov’un 19 Aralık 2016 günü öldürülmesi, bazı jeopolitik meseleleri ön plana çıkarıyor: Bu şiddet hareketi, iki ülke arasındaki ilişkilerin kopmasına mı neden olacak, yoksa aralarındaki bağları güçlendirecek mi? Ve bu cinayet Orta Doğu ve dünyayı etkileyecek mi?
Türkler ve Ruslar arasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1453 yılında İstanbul’u ele geçirmesi ve Rusların bu kenti, Ortodoks Hristiyanlığı için geri alma hayaline kadar giden uzun ve karmaşık bir tarih var.
İki devlet arasında, 1568 ve 1918 yılları arasındaki 3½ asırda, on iki büyük savaş meydana gelmiştir. Atatürk ve Lenin döneminde kısa bir süre iyileşen ilişkiler, Stalin ile birlikte yok olmuş, Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında çözülmesi sonrasında ise oldukça ilerlemiştir, 2015 yılında gerileyen iki ülke arasındaki ilişkiler, 2016 yılında tekrar canlanmıştır.
Üstünlük genel olarak Rusların tarafında olmuştur. Birçok savaşı kazanmışlar, çok toprak işgal etmişler ve yapılan antlaşmalarda daima avantajlı taraf olmuşlardır. Türkler, çok önceleri Ruslarla başa çıkabilmek için Batının desteğine ihtiyaçları olduğunu anlamışlardır. 19’uncu yüzyıl ortalarında dört üyeli koalisyon, 1’inci Dünya Savaşı’nda Merkezi Güçler ve Soğuk Savaş esnasında ve sonrasında ise NATO’nun desteğini almışlardır.
Moskova korkusu Türkleri çok derinden etkilemiş ve istikrarlı bir şekilde Batıya doğru yönelmelerini sağlamıştır; bütün Müslüman ülkeler arasında Türkler, şarap içmekten demokrasiyi inşa etmeye kadar, Batı etkisine en fazla açık olan millettir. Mustafa Kemal Atatürk isimli bir Türkün, Müslümanları Batılılaştıran en etkili lider olarak öne çıkması asla bir tesadüf değildir.
İki ülke arasında yüzyıllardır süren ilişkiler, Türkiye’nin kuvvetli İslamcı başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2015 yılı Kasım ayında, Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle bir Rus savaş uçağını düşürmesine kadar devam etmiştir. Nedeni ne olursa olsun, belki de Suriye kuvvetleri tarafından 2012 yılında düşürülen bir Türk uçağına karşı misilleme olarak, Erdoğan’ın kaprisli hareketi, hem Rusya Başkanı Vladimir Putin’i öfkeden deliye döndürmüş, hem de NATO liderleri ile arasının açılmasına neden olmuştur. Okul çocukları arasındaki ilişkilere benzetildiğinde küçük kabadayı, büyük kabadayıya sataşmakla çok büyük bir mantıksızlık yapmıştır.
Erdoğan sonunda hatasını anlamıştır. 2016 yılı Haziran ayında gurunu unutmuş, Putin’den özür dileyerek, büyük bir alçakgönüllülükle onu Rusya’ya ziyarete gitmiş ve Putin’in politikalarıyla ters olan Suriye’deki Türk politikalarında, kısmen de olsa geri adım atmıştır. Erdoğan için sevgi veya güven dolu hiç bir ifade kullanmayan Rusya lideri, bu tavizleri kabul etmiş ve Erdoğan ile işbirliğine kaldıkları yerden devam etmiştir.
Sonra, 19 Aralık 2016 günü Rusya büyükelçisi, bir sanat sergisinde suikastla öldürülmüştür, her şey bir yana, olayı daha da korkunç hale getiren ise cinayet ve şiddetin yüksek çözünürlüklü video görüntüleri olmuştur. Katil Mevlüt Mert Altıntaş, niyet ve maksadını öldürülmeden önce; ‘‘Bizler cihat çağrısına uyanlardanız! Allahu Ekber! Halep’i unutmayın! Suriye’yi unutmayın!’’ diye bağırarak açıkça ortaya koymuştur. Cinayet işlerken ve öldürülmeden önce bir kişinin doğru söylediği kabul edildiğinde, Altıntaş, Suriye’deki diğer Sünni savaşçıların düşmanlarına yapılan Rus askeri yardımına karşı çıkan bir Sünni cihatçıdır.
Her zamanki alışkanlıkları gibi Türk yetkililer, hiç vakit kaybetmeksizin Altıntaş’ın, ölümcül bir iç düşman olan Fettullah Gülen’in Hizmet hareketinin bir ajanı olduğunu ilan etmişlerdir. Bir zamanlar yakın müttefik olan Gülen ve Erdoğan, 2011 yılında aralarında geçen bir iktidar mücadelesi nedeniyle kanlı bıçaklı hale gelmişlerdir. O zamandan beri Erdoğan, Gülen’i ve onun milyonlarca taraftarını, her suçu onların üzerine atarak ezmeye çalışmaktadır. Altıntaş’ı Gülen’e bağlamak hem beylik hikâyeye uymakta hem de Moskova’ya, Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçinin katilini, ortak düşmanları olarak gördüğü sinyalini vermektedir. Putin de, yardım maksatlı ve iyilik dolu olarak nazik bir tepki gösterir ve cinayeti Erdoğan’ın ekibine değil teröre bağlar.
Gerçekten de Altıntaş’ın varsayılan arzularının ironik bir şekilde tam tersine olarak, bu şiddet hareketi iki kuvvetli adamı birbirlerine daha da yakınlaştırır. Chicago Tribune analizine göre; ‘‘Rusya, teröre karşı mücadelesi nedeniyle büyük bir bedel ödediğini öne sürerken, Türkiye güvenlik ihlalleri nedeniyle utanç içerisinde bir durumda, komşu Suriye konusunda, giderek artan oranda Rusya ile işbirliğine gitmektedir.
Bütün bunlara rağmen, iki ülke arasındaki ilişkiler, artan gerilimler nedeniyle hala endişe verici boyutlardadır: Tarihi düşmanlar kinlerini hatırlarlar. Kabadayılar aralarında asla dengeli ve istikrarlı bir ilişki kuramazlar. Suriye sivil savaşında birbirlerinin rakibi olan iki taraf, zıt hedefler üzerinde anlaşamazlar. Yapısal olarak Ankara’nın NATO’ya ihtiyacı vardır; yani Ankara’nın, NATO’nun Rus-Çin karşılığı olan Şanghay İşbirliği Örgütüne katılması Batılılara baskı yapmayı hedefleyen anlamsız bir konuşma olarak görülmektedir.
Karlov cinayeti, Türklerin giderek kendilerini nasıl izole ettiklerini ve güvenilmez bir ülke haline geldiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir, 75 milyon nüfuslu bu ülke, giderek istikrarsızlığın önde gelen bir kaynağı olmaktadır. Hala NATO’nun bir üyesi olan Erdoğan’ın Türkiye’si, şimdi de Orta Doğunun en tehlikeli rejimi unvanını ele geçirmek için Humeyni İran’ı ile yarışmaktadır.
Daniel Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Middle East Forum başkanıdır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın kendi düşüncelerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi çevirenin yazarın düşüncelerini paylaştığı anlamına gelmemektedir. Yazının çevrilmesindeki maksat, Türkiye-Rusya yakınlaşması sonrasında, öfkeden çılgına dönen birçok Amerikalı üst düzey yetkilinin kafasındakiler hakkında bir durumsal farkındalık yaratmaktır.
Gerçekten de Bay Gayda (Pipes) yazısında öfkeden kudurmuş bir şekilde, analiz yaptığını sanmaktadır. İki ülke liderini kabadayı olarak nitelendirme cüretini gösteren ve İstanbul’u hala Konstantinapolis olarak adlandıran Mr. Pipes, şarap içme ve demokrasi inşa etme kelimelerini aynı cümle içinde kullanacak kadar ne dediğini bilmez bir durumdadır.
Aslına bakıldığında, bölgesinde komşuları ile iyi ilişkiler içerisinde olan ve ‘‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ ilkesinin yılmaz savunucusu Türkiye’nin, Sovyetler Birliğinin çözülmesi sonrasında NATO ve NATO demek olan ABD’ye ihtiyacı artık kalmamıştır.
Bölgesel bir lider olma yolunda adım adım ilerleyen ve bölgesindeki bütün komşularıyla iyi ilişkiler geliştiren bir Türkiye, Batı dünyası için büyük bir rahatsızlık kaynağıdır. Sayın yazar da, sadece bu rahatsızlığını dile getirmek için boş yere çabalamaktadır.
Türkiye laik bir ülke olarak, komşularıyla karşılıklı çıkarları dikkate alan, istikrarlı bir politika yürüttüğü sürece, daha çok bu tür yazılara konu olacaktır. Çok güzel bir atasözümüz var, benzetmede de hata olmaz: İt ürür, kervan yürür! Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
Yazar: Daniel Pipes, Middle East Forum’un başkanıdır. Yazı ve makaleleri iki haftada bir Washington Times ve dünyanın her yerinden Israel Hayom (İsrail), La Razón (İspanya), L’Opinione (İtalya), National Post (Kanada) ve Australian dâhil gazetelerde yayımlanmaktadır. Özel ilgi alanları İslam’ın kamu hayatındaki rolü, Türkiye, Arap-İsrail savaşları ve ABD dış politikasıdır. Web sitesi DanielPipes.org geçmiş yazıları için bir arşiv ve güncel yazılarının kayıt yapılıp abone olunarak e-mail ile alınabileceği fırsatlar sunmaktadır. 69 milyon sayfa ziyaret rakamı ile Orta Doğu ve Müslüman tarihi ile ilgili özel bilgilerin bulunduğu web sitesi, İnternet’in en çok erişilen sitesidir. A.B. derecesini 1971 yılında, doktora derecesini 1978 yılında tarih alanlarında Harvard Üniversitesinden almıştır. Üç yılı Mısır’da olmak üzere toplam altı yıl yurt dışında çalışmalarını sürdürmüştür. Pipes Fransızca konuşmayı ve Arapça ile Almanca okumayı bilmektedir. Harvard, Pepperdine, ABD Deniz Harp Okulu, Chicago üniversitelerinde ders vermiştir. ABD hükümeti çeşitli birimlerinde görev almış, iki kez başkan tarafından atanan pozisyonlarda, Fullbright Dış Burslar Yönetim Kurulunda ve U.S. Institute of Peace yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. 1986-1993 yılları arasında Foreign Policy Research Institute yöneticiliği görevini üstlenmiştir. Yazıları 100’den fazla gazetede yayımlanan Pipes 16 adet kitap yazmıştır.
Çeviren: Ercan Caner Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini 2012 yılında Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. Bir yazılım firmasında proje yöneticisi ve havacılık projeleri alan uzmanı olarak çalışan Caner, Asliye Ceza Mahkemelerinde havacılık bilirkişiliği görevini de yürütmektedir. İleri Mühendislik ve Tasarım alanında ‘‘Smart Mentor’’ ünvanı da olan Caner, yazı ve çevirilerini academia.edu ve sunsavunma.net sitelerinde paylaşmaktadır. Caner evli ve iki çocuk babasıdır. İngilizce bilen ve Fransızca okuyabilen Caner’in İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 39 yılı kapsayan TSK, Birleşmiş Milletler, NATO ve savunma sektör deneyimlerine sahiptir.