Yazar: Jack Moore, Newsweek, 27 Aralık 2017
Çeviren Ercan Caner, Sun Savunma Net, 29 Aralık 2017
İran milletvekilleri, Başkan Donald Trump’ın Kudüs’ün statüsüyle ilgili olarak yaptığı açıklamaya karşı sembolik bir tepki olarak, Çarşamba günü yapılan oylamada, tartışmalara neden olan kenti Filistinlilerin başkenti olarak tanıdılar.
İran parlamentosu, Kudüs kentini Filistin başkenti veya Birleşmiş Milletler (BM) tarafından üye ülke olarak tanınan ‘‘Filistin Devletinin Başkenti’’ olarak tanıyan karar lehinde oy kullandı. Oylamaya katılan 290 parlamento üyesi milletvekilinden 207’si yasa lehinde oy kullanmıştır.
İran Parlamento Sözcüsü Ali Larijani yaptığı açıklamada; ABD Elçiliğinin Kudüs’e taşınmasını emrederek, İsrail-Filistin çatışması üzerinde onlarca yıldır sürmekte olan Birleşik Devletler dış politikasını tersine çeviren Trump’ın 6 Aralık 2017 bildirisi göz önüne alındığında, kabul edilen yasanın zamanlamasının ‘‘önemli’’ olduğunu ifade etmiştir.
Türk devlet haber ajansı Anadolu tarafından bildirildiğine göre; Larijani yaptığı açıklamada, yasanın, Kudüs kentini İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı ile Müslümanlara sert bir yumruk indirmeyi ümit eden son ABD kararına bir tepki olduğunu ifade etmiştir. Filistinliler, Kudüs’ü gelecekte kurulacak devletin başkenti olarak kabul etmektedirler. Kudüs kentinin Müslümanlar açısından kutsal sayılmasının nedeni kutsal Mescid-i Aksa’nın burada bulunmasıdır. Mescid-i Aksa, İslam dinine göre en kutsal üçüncü yerdir. Müslümanlar ve Yahudilerin büyük bir rekabet içinde oldukları aynı yer, Yahudiler tarafından Tapınak Tepesi olarak adlandırılmaktadır ve bu dine göre en kutsal yerlerden bir tanesidir.
Trump’ın, kendisini Kudüs kentinin İsrail’in başkenti olarak tanınmasının, bütün Müslüman dünyasında bir öfke seline neden olacağı yönünde uyaran Ürdün ve Irak dâhil bütün Arap liderlerinin uyarılarını dikkate almayarak, kenti İsrail devletinin başkenti olarak tanıma kararı, Müslüman dünyasında büyük bir öfkeye neden olmuştur. İran tarafından desteklenen Filistin militan grubu Hamas, yeni bir ‘‘İntifada’’, yani ayaklanma çağrısı yapmıştır.
Suudi Arabistan Kralı Salman ve Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım Çarşamba günü bir araya gelmiş ve Kudüs kentinin statüsü ve Filistinlilere olan destekleri hakkında görüşmüşlerdir.
Sağ görüşlü İsrail hükümeti Trump’ı överken ve hatta bir tren istasyonuna onun adını vermeyi planlarken, Filistin Lideri Mahmoud Abbas, Trump ve yönetimini taraflı olarak nitelemiş ve mevcut ABD başkanının arabuluculuk yaptığı bir barış anlaşmasını asla kabul etmeyeceklerine dair söz vermiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, geçtiğimiz hafta Washington’un Kudüs kentini İsrail’in başkenti olarak tanıma kararını reddetmiştir ve kentin statüsünün İsrailliler ve Filistinliler arasında direkt görüşmeler yoluyla belirlenmesi gerektiğini yeniden teyit etmiştir.
İran Dini Lideri Ayotallah Ali Khamenei de Trump’ı hedef almış ve Çarşamba günü attığı bir Twitter mesajında onun, Ronald Reagan’dan dahi yetersiz bir başkan olduğunu ifade etmiştir.
Khamenei Twitter mesajında, 1988 yılındaki İran Havayollarına ait 655 sefer sayılı yolcu uçağı kazasına atıfta bulunarak; ‘‘Reagan, Trump’tan hem daha akıllı, hem de daha güçlüydü. İkisi de İran’a karşı tedbirler aldılar: yolcu uçaklarımızdan bir tanesini vurarak düşürdüler. Fakat Reagan nerede ve İslami Cumhuriyet şimdi ne kadar güçlü?’’ ifadelerini kullanmıştır.
Attığı ikinci Twitter mesajında Khamenei; ‘‘Birleşik Devletler hükümeti halkların arasına nifak sokmak maksadıyla muazzam paralar harcamakta ve bölgedeki zengin yöneticilerin servetlerini sömürmektedir. Şunu bilmelidirler ki Allah’ın lütfu ile biz güçlü bir şekilde ilerlemeye devam edeceğiz. Allah’ın isteğiyle biz her alanda ABD’yi hayal kırıklığına uğratacağız’’ ifadelerini kullanmıştır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazar ile Newsweek’in görüşlerini yansıtmaktadır. Aşağıda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından İstanbul Olağanüstü Zirvesi sonrasında yapılan ortak açıklama yer almaktadır.
13 Aralık 2017 tarihinde Türkiye’de düzenlenen Olağanüstü İslam Zirvesi’nde bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) Üye Ülkelerin Kralları ile Devlet ve Hükümet Başkanları olan Bizler,
İlk Kıblemiz ve İslam’ın üç mukaddes mescidinden biri olan Harem-i Şerif’in yer aldığı, İsra’nın ve Mirac’ın vuku bulduğu Kudüs’ün tarihi statüsüne ilişkin Trump Yönetimi açıklaması ve sonrasındaki gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunmuş olarak,
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bahse konu açıklamanın yapıldığı gün İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla dünya kamuoyuna yaptığı çağrıyı dikkate alarak,
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ana kurulma gayesini teşkil eden Filistin ve Kudüs davasının savunulmasının tüm insanlık bakımından merkeziliğini vurgulayarak,
Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in kutsiyetinin ve tarihi statüsünün muhafazasının tüm İslam Ümmeti için taşıdığı hayati önemi bir kez daha teyit ederek,
İslam Ümmeti’nin dünya sathındaki davalarını ancak birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettiğinde güçlü şekilde savunabileceğini vurgulayarak,
İslam İşbirliği Teşkilatı Şartı, Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası hukuk ilkelerine bağlılığımızı belirterek,
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi ve Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından Filistin ve Kudüs Davası bağlamında kabul edilmiş kararlara atıfta bulunarak,
Filistin ve Kudüs hakkında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olan kararları, özellikle de 1980 tarihli 478 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı’nı hatırlatarak,
Başta Kudüslüler olmak üzere tüm Filistin halkının Temmuz ayında Harem-i Şerif’te yaşanan fütursuz tecavüz teşebbüsü karşısında sürdürdükleri ve pek çok fedakârlıkla başarıya ulaştırdıkları muazzam barışçı direnişi selamlayarak,
ABD Başkanı Trump’ın açıklamasına karşı hemfikir tüm uluslararası ortaklarla birlikte uluslararası hukuk ve meşruiyet temelinde mücadele edilmesinin ve her türlü şiddet eyleminden kaçınılmasının önemini vurgulayarak,
Ürdün Haşimi Hanedanı’nın Kudüs’teki kutsal mekânların hamisi olarak rolünün ve Ürdün İslam Vakfı’nın bütünüyle bir İslam mabedi olan Harem-i Şerif’in kutsiyetinin ve tarihi statüsünün muhafazasındaki kararlı duruşunu destekleyerek,
İsrail’in işgal altında tutmakta olduğu Filistin topraklarındaki yasadışı yerleşim faaliyetlerini, kamulaştırmalarını, ev yıkımlarını ve aşırı güç kullanımını kınayarak,
Gazze’de 10 yıldan fazla süredir 2 milyon Filistinli kardeşimizi Filistin’in ve dünyanın geri kalanından izole halde hürriyetlerinden ve medeni bir hayatın gereklerinden mahrum yaşamak zorunda bırakan insanlık dışı ambargonun sona ermesi ve Gazzeli kardeşlerimizin hürriyetlerine ve medeni bir hayat imkânına kavuşması için ortak çabaların devam ettirileceğini kaydederek,
Filistinli mültecilerin haklarının adil ve kalıcı bir çözüm bulunana değin takipçisi olacağımızı ve bu çerçevede 1949 yılından bu yana Filistinli mültecilerin hayatlarını idame ettirebilmeleri için gerekli temel hizmetleri sağlayan BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) destek verilmesinin önemini vurgulayarak,
Başkan Trump’ın Kudüs’e ilişkin kararının, sadece BM kararlarına değil, Kudüs’ün asırlara sâri kadim karakterine de aykırı olduğunun, dolayısıyla uluslararası hukukla birlikte, tarihi, sosyal ve kültürel gerçeklerin de hiçe sayılması anlamına geldiğinin altını çizerek,
İtidal ve barış içinde bir arada yaşama dini olan İslam’ın kadim hoşgörü anlayışının tarihi bir neticesi olarak üç semavi dinin kutsal mekânlarının bir arada yer aldığı Kudüs’ün bu karakterinin muhafazasının tüm insanlık için önemini vurgulayarak,
Kudüs’te, Filistin’in BM kararlarıyla defalarca tasdik olunmuş haklarını yok sayan her adımın, farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşama idealine vurulmuş çok ağır bir darbe olduğunu kaydederek,
Geçmişte, Kudüs’ün özel dini yapısına ve bundan kaynaklanan mahremiyetine saygı duyulmadığında yaşanan derin acıları hatırlayarak,
Kudüs’e sahip çıkmanın gerek bölgemizde gerek tüm dünyada, vicdanın, adaletin, karşılıklı saygının tesisinin ve sürdürülebilmesinin mihenk taşı olduğunu belirterek,
Herkes için hakiki barışın, ancak Doğu Kudüs, Batı Şeria, Gazze’deki İsrail işgali sona erdiğinde ve Filistinliler kendi yurtlarında hür olabildiğinde mümkün olacağını hatırlatarak,
Tüm dünyaya bu ve bu tür tüm gayrihukuki adımların karşısında durularak, gelecek nesillerin barış ve güvenliğine sahip çıkılması gereğini vurgulayarak,
Bugün, haklı davalarında Filistin halkının ve Kudüslülerin yanında olmanın her dinden, her milletten, her inançtan sağduyu ve vicdan sahibi tüm insanların ortak vazifesi olduğunu teyit ederek,
Türkiye Cumhuriyeti ile Türk halkını Ümmetin bu önemli davasına ilişkin Olağanüstü İslam Zirvesi’ne ev sahipliği yaptıkları için, özellikle de Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Olağanüstü Zirve çağrısı için takdir ederek,
1. ABD Yönetimi’nin Kudüs’ün statüsüne ilişkin hukuk dışı açıklamasını reddediyor ve kınıyoruz.
BM, AB ve uluslararası toplumun tüm üyelerini, Kudüs’ün statüsüne ve buna ilişkin tüm BM Kararlarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıdığımızı teyit ediyor, tüm dünyayı Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz.
9. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, başkenti Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin mücadelesinde başta Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas olmak üzere, tüm Filistinli kardeşlerimize tam desteğimizi teyit ediyoruz.
İstanbul Deklarasyonunun Özeti
Değerlendirmelerde bulunmuş olarak, çağrıyı dikkate alarak, merkeziliğini vurgulayarak, bir kez daha teyit ederek, savunabileceğini vurgulayarak, bağlılığımızı belirterek, kararlara atıfta bulunarak, kararını hatırlatarak, barışçı direnişi selamlayarak, önemini vurgulayarak, kararlı duruşunu destekleyerek, aşırı güç kullanımını kınayarak, ortak çabaların devam ettirileceğini kaydederek, önemini vurgulayarak, altını çizerek, önemini vurgulayarak, olduğunu kaydederek, derin acıları hatırlayarak, olduğunu belirterek, hatırlatarak, vurgulayarak, teyit ederek ve takdir ederek…
Kınıyoruz, ilan ediyoruz, davet ediyoruz, vurguluyoruz, beyan ediyoruz, bildiriyoruz, çağrısında bulunuyoruz, davet ediyoruz, desteğimizi yineliyoruz, davet ediyoruz, teyit ediyoruz…
Deklarasyon güzel de, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına karşı bir tepki olarak, tıpkı İran’ın yaptığı gibi kenti Filistin devletinin başkenti olarak tanımayla ilgili bir ifade göremedim.
Bu konuda ayrıca; Sun Savunma Net sitesinde yer alan 28 Aralık 2017 tarihli ‘‘Mahmud Abbas, Birleşik Devletlere Karşı Türkler Kadar Öfkeli Değil’’ başlıklı yazının da okunmasını öneriyorum.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Iran recognizes Jerusalem as the capital city of the Palestinians
In a symbolic pushback to President Donald Trump’s declaration on the status of Jerusalem, Iranian lawmakers on Wednesday voted to recognize the contested city as the capital of the Palestinians. The Iranian parliament voted in favor of a bill that recognized the city as the Palestinian capital, or the capital of the “State of Palestine,” the entity recognized by the United Nations as a member state.