Yazar: Tyler Rogoway, The War Zone, 14 Mayıs 2016
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 16 Ekim 2017
Suriye ve Irak’ta sürmekte olan askeri ve politik savaşlar, İslami Devlet terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi oldukça karmaşık bir hale getirmiştir. Halifelik ilan eden bu terör örgütü, ortak bir düşman olmasının yanı sıra bölgedeki çeşitli gruplar arasındaki çatışmaları da şiddetlendirmiştir.
Bu çatışmalardan bir tanesi de Türk Hükümeti ile PKK olarak bilinen ayrılıkçı terör örgütü arasındaki yıllardır sürmekte olan savaştır. PKK, muharebe alanında İslami Devlet terör örgütü ile en iyi mücadele eden silahlı unsur olmasına rağmen Türkiye PKK’yı bir terör örgütü olarak görmektedir.
Türkiye, 2015 yılında İslami Devlet ile savaşan koalisyona resmi olarak katılmasına, üslerini ABD ve koalisyon hava araçlarının kullanımına açmasına ve kendisi de hava saldırıları düzenlemesine rağmen, daha ilk günden itibaren PKK tesisleri ve İslami Devlet hedeflerini vurmaya başlamıştır. Oysa ABD özel kuvvetler personeli, PKK ile güçlü bağları olan YPG unsurları ile birlikte hareket etmekte ve desteklemektedir. Bu gerçekten karmakarışık bir durumdur.
PKK ve Türk hükümeti arasındaki kanlı ve kısasa kısas türü mücadele, PKK terör örgütü mensubu bir savaşçının, omuzdan atılan hava savunma füzesi kullanarak Türk AH-1 Cobra modeli taarruz helikopterini düşürdüğünü gösteren video görüntülerini yayınlaması sonrasında, yeni bir zirve noktasına ulaşmıştır. Dramatik görüntülerde, Rus yapısı SA-7 türevlerinden bir tanesi gibi görünen ısı güdümlü füzenin, gökyüzünde hızla ilerleyerek helikopteri parçalara ayırdığı görülmektedir.
Video görüntülerinin yayınlanmasından bir gün önce, PKK unsurları, saldırının sorumluluğunu üstlenerek AH-1W modeli taarruz helikopterini düşürdüklerini iddia etseler de Ankara helikopterin düşme nedeninin teknik bir arızadan kaynaklandığını açıklamıştır. Isı güdümlü bir füzenin, bir hava aracını ortadan ikiye bölmesi teknik bir arıza olarak görülüyor ise Ankara’nın iddiası doğru olabilir.
Omuzdan atılabilen taşınabilir hava savunma sistemlerinin çatışmalarda, özellikle isyancı unsurlar tarafından kullanılması, hafif silahlarla donatılmış düşman kuvvetlerine karşı icra edilen hava saldırılarında, tam gelişmemiş hava gücü kullanan düzenli orduları son derece zor bir durumda bırakabilir. Bunun en bilinen örneği, 1980’li yıllarda Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatının (CIA – Central Intelligence Agency), Rus taarruz helikopterleri ve yakın hava destek savaş jetleri tarafından acımasızca sopa atılan Afganlı mücahitleri, FIM-92 model Stinger füzeleri ile donattığında görülmüştür. FIM-92 Stinger füzelerinin muharebe sahasına girmesi, savaşın Rusya aleyhine dönmesine, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılma ve Soğuk Savaşın sonlanma sürecini de hızlandıran yenilgisine neden olmuştur. Wikipedia’nın iddialarına göre Afganistan’da düşürülen 451 (333 adet helikopter ve 118 savaş jeti) adet Rus hava aracının yarısından fazlası Stinger füzeleri ile düşürülmüştür.
Omuzdan atılan hava savunma sistemleri son zamanlarda, Rusya’nın desteklediği ayrılıkçı unsurların, Ukrayna hava araçlarını vurdukları doğu Ukrayna çatışmalarında da belirgin bir şekilde kullanılmışlardır. Arap Körfez Ülkeleri vasıtası ile omuzdan atılabilen hava savunma sistemlerinin muharebe sahasına dâhil olması nedeniyle; Suriye isyancı güçlerini aktif olarak destekleyen Rusya’nın hava gücü dahi sekteye uğramıştır. Bu olay, Rusya’nın hava savunma sistemlerine karşı yeterli elektronik harp karşı koyma sistemlerine sahip olmayan sabit kanatlı jet uçaklarını savaş bölgesinden çekmesine ve taarruz helikopterlerini de sadece doğuda, İslami Devlet terör örgütüne karşı yürütülen Suriye Ordusunun operasyonlarını desteklemek için kullanmasına neden olan ciddi bir faktör olabilir.
PKK tarafından yayınlanan video, askeri hava araçlarında füzenin atıldığını tespit edebilen modern bir karşı koyma sisteminin önemini çok açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Pilotun geldiğini görse dahi portatif bir hava savunma sistem füzesine reaksiyon gösterecek zamanı çok azdır.
Amerikan savaş uçakları ve füzelere karşı hassas olan alçaktan uçan ulaştırma hava araçlarında, otomatik füze tespit ve yaklaşmakta olan füzeyi yanıltmak maksadıyla flare, chaff veya diğer kızıl ötesi sahte hedefler atan sistemler, standart teknoloji olarak kullanılmaktadır. Hava savunma sistemlerine karşı hassas olan hava araçlarında, günümüzde yaygın bir şekilde yönlendirilmiş enerji karşı tedbiri de kullanılmaktadır. Bu tür karşı tedbir sistemlerinde, füzenin atıldığını tespit edebilen sensörler ve yaklaşmakta olan füzenin arayıcı başlığını köreltmek ve saptırmak için bir lazer ışını gönderen lazer silahı bulunmaktadır.
Türk – PKK çatışmasında taşınabilir hava savunma sistemlerinin yaygın olarak kullanılıp kullanılmayacağı henüz belirsizliğini korumaktadır. Son zamanlarda, PKK hedeflerine karşı sınır boyunca etkin bir şekilde kullanılan taarruz helikopterleri, teröristler üzerinde ezici bir üstünlük sağlamıştır.
Portatif hava savunma sistemlerinin terör maksatlı kullanımından çok korkuluyor olsa da Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da bu füzeleri tedarik etmek oldukça kolaydır. Libya iç savaşının başladığı ilk günlerde, binlerce portatif hava savunma sistemi askeri depolardan yağma edilmiştir. Bu silah sistemlerini sokaktan satın almak hiç kolay olmasa da ve gerçekten ciddi çabalar gerektirse de ortadan kaybolan ve nerede oldukları bilinmeyen füze sayısı gerçekten çok fazladır. Libya bu tür sistemlerin tedarik edilebildiği yerlerden sadece bir tanesidir ve dünyanın her yerinde bu füzeler terörist unsurlar tarafından rahatlıkla tedarik edilebilir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde halen kullanılan AH-1P modeli tek motorlu taarruz helikopterlerinin gövde imal tarihleri oldukça eskidir ve bu helikopterler envanterden çıkarılma aşamasındadırlar. Bu helikopterlerin fotoğraflarından, sadece temel kızıl ötesi savunma sistemleri ile donatıldıkları görülmektedir. Bazı helikopterler üzerinde, çok eski ALQ-144 ‘‘Disco Ball’’ olarak adlandırılan kızıl ötesi karıştırıcı sistemler ve flare atma üniteleri görülmektedir.
Bütün helikopter filosuna otomatik tespit ve karşı koyma sisteminin takılıp takılmadığı bilinmemektedir. AH-1W modeli taarruz helikopterinin, ısı güdümlü füze tarafından vurulmasını gösteren video görüntüleri incelendiğinde, oldukça yakından atılan füzeye karşı, helikopter üzerinde bulunan elektronik harp karşı koyma sisteminin, kesinlikle devreye dahi girmediği açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Ankara’nın tepkisinin ne olacağını ve bu füzelerin, onlarca yıldır sürmekte olan bu dehşet verici çarpışmada yeni bir ölümcül adım mı olacağını zaman gösterecektir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve tamamen yazar Tyler Rogoway’in görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin, yazar ile aynı düşünceleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Yazının çevrilmesinin maksadı; ‘‘sözde’’ stratejik ortak ve NATO müttefikimiz olan ABD’nin, YPG unsurlarına milyonlarca dolar değerinde ve tırlar dolusu silah yardımı yaptığı bir dönemde ısı güdümlü füze tehdidine dikkat çekmektir.
Isı güdümlü bir hava savunma sistemi olan Stinger füzesinin, CIA tarafından Afganlı Mücahitlere verilmesinin, Kızıl Ordunun Afganistan’da yenilmesine ve çekilmesine neden olduğu ve sonrasında da SSCB’yi yıktığı ve Soğuk Savaşı sonlandırdığı iddia edilmektedir. Bu konu, başka bir makalede ayrıntılı olarak incelenecektir.
Stinger veya benzeri hava savunma silah sistemlerinin, ABD’nin YPG unsurlarına yaptığı tırlar dolusu silah yardımı kapsamında olup olmadığı bilinmemektedir. ABD, İslami Devlet terör örgütüne karşı savaşta stratejisinin; bölgedeki en yetenekli askeri unsurlar ile birlikte çalışmak olduğunu açık ve net bir şekilde ilan etmektedir. ABD, YPG unsurlarına sadece hafif silahlar, tanksavar füzeleri ve gece görüş sistemleri verdiğini iddia etmektedir. Fakat CIA, 1980’li yıllarda Afganistan’da yaptığı gibi Suriye ve Irak’ta da örtülü bir operasyon ile devreye girmiş olabilir.
Yazar Rogoway’in PKK’yı, İslami Devlet terör örgütü ile en iyi mücadele eden silahlı unsur olarak tanımlaması ve ABD özel kuvvetlerinin PKK ile güçlü bağlantıları olan YPG ile birlikte hareket ettiklerini ifade etmesi düşündürücüdür.
ABD, bölgemizde stratejik çıkarları doğrultusunda her türlü adımı atan bir devlettir. Ne stratejik ortaktır ne de NATO müttefiki.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.