Ankara’nın Al Bab’ın daha doğu ve güneyine inme planları diplomatik zorluklar ile karşılaşabilir.
Yazar: Mariya Petkova
Çeviren: Ercan Caner, Ankara-Türkiye, 1Mart 2017
Al Bab’ın alınması Kuzey Suriye’de iki bölgeyi kontrolleri altında tutan Kürt kuvvetlerin bir koridor oluşturmasını etkin bir şekilde engelleyecektir. Saleh Abo Ghaloun/EPA
Son haftalarda Türkiye’nin liderliği ve desteğinde yürütülen Fırat Kalkanı Operasyonu, kuzey Suriye’de bulunan Al Bab kentinde, IŞİD terör örgütüne karşı önemli ilerlemeler kaydetmiş, Türkiye’nin ana müttefiklerinden Rusya, operasyon esnasında Türkiye’ye askeri ve diplomatik destek sağlamıştır.
Al Bab kentinin ele geçirilmesi, Türkiye’nin askeri operasyonun ana hedeflerinden bir tanesi olan, Kürt kuvvetlerin, kuzey Suriye’de kontrolleri altındaki iki bölge arasında bir koridor oluşturmalarını, etkin bir şekilde engellemektedir.
Al Bab kentinin ele geçirilmesi, Türkiye’ye IŞİD terör örgütü ve Kürt kuvvetlere karşı yürütülecek olası operasyonlarda stratejik bir avantaj da sağlamaktadır. Fakat analizciler Ankara’nın daha doğu ve güneye inme planlarının ciddi diplomatik zorluklar ile karşılaşabileceğini ileri sürmektedirler.
Geçtiğimiz Pazar günü yaptığı basın konferansında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk birliklerinin Al Bab kent merkezine girdiklerini ve kentin tamamen ele geçirilmesinin sadece bir zaman meselesi olduğunu açıklamıştır.
İstanbul merkezli Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) savunma uzmanı Can Kasapoğlu’na göre, Fırat Kalkanı operasyonuna katılan kuvvetler, IŞİD terör örgütünün ilk savunma hattını yıkmışlardır. Bununla birlikte, Al Bab kentinde kontrolün tamamıyla sağlanması birkaç hafta sürecektir.
Türkiye’nin daha ileri giderek Halep savaşına katılmadaki isteksizliğini, Fırat Kalkanı operasyonu ile ilgili olarak, Rusya ile olan mutabakatına bağlamak mantıklı görülmektedir. Noah Bonsey, International Crisis Group
Kasapoğlu, Türkiye’nin operasyonlar daha derinleşerek sokak savaşlarına dönüştüğünde çok daha yoğun ve iğrenç bir IŞİD direnişi ile karşılaşılacağını ileri sürmekte ve bunun Irak ve Ramadi’ de görüldüğünü ifade etmektedir. Kasapoğlu’na göre; IŞİD işlerin kendisi açısından kötüye gittiğini anladığında tamamen kontrolden çıkmakta ve ortalığı kıyamete çevirmektedir.
Türkiye’nin desteğinde yürütülen Fırat Kalkanı Operasyonu, Suriyeli Araplar ve Türkmen kuvvetleri ve birkaç yüz Türk askerinden oluşan koalisyon ile Ağustos 2016 tarihinde başlamıştır. Savaş ilerledikçe Ankara bölgeye takviyeler göndermek zorunda kalmış ve halen, Kasapoğlu’na göre kuzey Suriye’de bulunan Türk birliklerinin sayısı binlerle ifade edilmektedir.
Fırat Kalkanı Operasyon birlikleri, Al Bab kentine doğru ileri harekâta 2016 yılı Kasım ayında başlamışlardır. Şubat ayının başlarında, Bashar al-Assad rejim kuvvetlerinin Al Bab güney ve doğusundaki son ikmal yollarını kesmesini müteakip, kentteki IŞİD terör örgütü unsurları tamamen kuşatılmıştır.
Kasapoğlu’na göre; rejim kuvvetlerinin Özgür Suriye Ordusuna böylesine yakınlaşması küçük çaplı bazı çatışmalara da neden olmuştur.
Bağımsız bir Suriyeli araştırmacı olan Osama al-Koshak’a göre Özgür Suriye Ordusu ile rejim kuvvetlerinin Al Bab kentinde daha ciddi çatışmalara girme riski oldukça azdır. Koshak Rusya ile Türkiye arasında, Suriye rejim kuvvetlerinin ileri harekâtını, Al Bab kentinin 2 km güneydoğusunda bulunan Tadif köyünde durdurmaları yönünde bir anlaşmaya varıldığını da ifade etmektedir.
Ocak ayı ortalarında Rusya ve Türkiye, Al Bab kentinde bulunan IŞİD terör örgütü mevziilerini vurmak maksadıyla ilk kez ortak hava harekâtına başlamışlardır. İki ülke arasındaki askeri işbirliği Rus hava saldırıları üç Türk askerini öldürdüğünde geçici bir süre de olsa bozulmuştur.
Bütün bu meselelere rağmen Koshak, Türkiye’nin batılı müttefikleri geri adım atarlarken, kuzey Suriye’deki Rusya-Türkiye işbirliğinin geliştiğini ve gelişmeye devam edeceğini ifade etmektedir.
Koshak sözlerini; ‘‘Bu durum, kendi çıkarları açısından Türkiye’yi, Rusya’yı daha uygun bir koalisyon ortağı olarak görmeye itmiştir. Rusya, ABD geri çekilirken, Kuzey Suriye’de IŞİD terör örgütüne karşı sürdürülen harekâtta hava desteği sağlamayı teklif etmiştir.’’ şeklinde açıklamaktadır.
International Crisis Group’tan Suriye hakkında üst düzey bir araştırmacı olan Noah Bonsey’e göre; Rusya’nın kuzey Suriye’de Türkiye’ye sağladığı destek, Suriye’de sağladığı askeri ilerlemelerden politik fayda elde etmek ve askeri kabiliyetlerini genişleterek, belirli yerlerdeki çatışmaları yatıştırmak stratejisinin bir parçasıdır.
Halep kenti de Türkiye ile Rusya arasında varılan Al Bab anlaşmasının bir parçası olabilir.
Bonsey fikirlerini; ‘‘Türkiye, Halep kentinde isyancı direnişini güçlendirmek maksadıyla atabileceği adımları atmamıştır. Sanırım Türkiye’nin Halep savaşında daha ileri gitmekte isteksiz davranmasını, Rusya ile Fırat Kalkanı operasyonu hakkındaki mutabakatına bağlamak yerinde bir varsayım olacaktır.’’ şeklinde açıklamaktadır.
Pazar günü yaptığı basın konferansında Erdoğan, Fırat Kalkanı operasyonu sonrasında, müteakip hedeflerinin Menbiç ve Rakka olduğu açıklamasını yapmıştır. Kürt Halkı Savunma Birlikleri (YPG)[1] tarafından liderlik edilen Suriye Demokratik Güçleri Menbiç’i geçtiğimiz yıl Ağustos ayında, ABD hava kuvvetlerinin ağır hava desteği ile IŞİD terör örgütünün elinden almıştır.
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) bir kolu olan YPG, Türkiye tarafından bir terör organizasyonu olarak görülmektedir. Geçmişte Türk hava kuvvetleri Menbiç’de YPG mevzilerini bombalamıştır, fakat IŞİD terör örgütüne karşı sürdürülen savaşta ABD’nin ana müttefiklerinden olan YPG’ye karşı tam ölçekli bir saldırıya kalkışmak Türkiye’yi karmaşık bir diplomatik duruma sokacaktır.
Kasapoğlu’na göre Türkiye, ‘‘uygun diplomatik şartlar’’ olmaksızın böyle bir harekâta girişmeyecektir. Kasapoğlu, IŞİD terör örgütüne karşı birliklerini savaş alanına sürmesi ve başarılı bir operasyon sonrasında, Ankara’nın batı dünyasındaki IŞİD karşıtı koalisyonda diplomatik gücünün artmış olduğuna dikkat çekmektedir.
Kasapoğlu’na göre Türk ordusu, Al Bab savaşından çok daha büyük olabilecek bir Rakka operasyonuna da yönelebilir.
Fakat Rakka, kente doğru ilerlemekte olan Suriye Demokratik Güçlerini destekleyen ABD için de ana hedeftir.
Bonsey’e göre Rakka’nın geri alınmasında en iyi yaklaşımın nasıl olacağı yönünde Washington’da tartışmalar halen sürmektedir.
Bonsey; ‘‘Konuştuğum birçok Amerikalı yetkili ve sanırım Washington’daki genel düşünceye göre, kısa vadede kenti ele geçirebilmek için YPG ve müttefikleri en iyi donanımlı durumdadırlar. Washington’da bazı çevreler ise daha kademeli bir yaklaşım ile Türkiye ve Türkiye tarafından desteklenen kuvvetlerin de kentin geri alınmasında kullanılmasından yanadırlar.’’ açıklamalarını yapmaktadır.
Bonsey, ABD’nin YPG ile birlikte hareket etmesinin çok daha büyük bir olasılık olduğunu fakat bunun hala incelendiğini söylemektedir. Bonsey’e göre Türkiye’nin Menbiç’deki Kürt kuvvetlerine ve Rakka’daki IŞİD mensuplarına karşı operasyona devam etmesi durumunda bölgedeki ilişkilerin aşırı bir şekilde gerilme riski mevcuttur.
‘‘Türk ordusu ve müttefikleri, etki alanlarını genişlettikçe bu bölgelerin kontrol altında tutulmaları ve güvenliğin muhafazası daha da zorlaşabilir.’’ şeklinde Bonsey görüşlerini ifade etmektedir.
Bonsey, Türkiye’nin Menbiç ve Kürtlere karşı bir saldırı başlatması durumunda, IŞİD terör örgütünün avantajlı bir konuma geçeceği ve birbirleriyle savaşmakta olan Türk ve Kürt kuvvetlerine karşı eş zamanlı bir saldırı başlatabileceğine de dikkat çekmektedir.
Çevirenin Görüşleri: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi çevirenin yazıda ifade edilen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Suriye’de kuşatılmış bölgelerdeki toplam insan sayısı 486.000’nin üzerindedir. Beş yıldan fazla süren savaşta Suriye halkı 21’inci yüzyılın en vahşi ve kanlı çatışmalarının hedefi olmuştur. 250.000’den fazla insan hayatını kaybetmiş, bir milyondan fazlası yaralanmış ve 6,5 milyon insan evlerinden olmuştur.
Suriye rejimi bütün imkânlarını kullanmasına rağmen halkının isyanını bastıramamış, bu nedenle Ruslar 30 Eylül 2015 tarihinde Suriye iç savaşına dâhil olarak sivilleri hedef alan hava saldırıları başlatmışlardır. Rus hava saldırıları sonucu hayatlarını kaybeden kayıtlı insan sayısı 1984’tür. Bunlardan 443’ü çocuk, 286’sı ise kadındır. Rus hava saldırıları bilerek ve kasten okullar, marketler ve hastahaneleri hedef almış ve bu saldırılarda uluslararası arenada yasaklanan silahlar kullanılmıştır.
Yazının orijinaline aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Mariya Petkova on Twitter: @mkpetkova Kaynak: Al Jazeera News
[1] YPG (VAY Pİ Cİ)– Yekitiya Parastina Gel – Halk Savunma Birlikleri. Kadınlar ve erkeklerden oluşan savaşçılar mahalli halk arasından gelmektedir ve çoğunlukla Kürt halkına mensupturlar. YPG unsurları içerisinde Kürt olmayan, Suriyeli, Ermeni Hristiyanlar ve Süryaniler de bulunmaktadır. 2014 yılındaki Kobane kuşatması esnasında Türkiye’de yaşayan Kürtler, donanım ve hazırlık açısından yetersiz durumda olan kuşatma altındaki vatandaşları için destek yürüyüşleri yapmışlardır. IŞİD terör örgütü zafer kazanmak üzereyken ABD hava saldırıları ve havadan attığı malzeme ve silahlar ile LPG’yi desteklemiş, Türkiye de Peşmerge Birliklerinin Türk topraklarından geçerek YPG’yi desteklemesine müsaade etmiştir. Kobane, IŞİD terör örgütünün ilk büyük yenilgisi olarak tarihe geçmiştir. Demokratik ve sosyalist bir organizasyon olan YPG’de subaylar askerler tarafından ırk, cinsiyet ve etnisite ayrımı yapılmaksızın seçilmektedir.