İtiraf Ediyorum
MÜYESSER YILDIZ, Sincan 3 Nolu L Tipi Cezaevi 24 HAZİRAN 2020
MÜYESSER YILDIZ, Sincan 3 Nolu L Tipi Cezaevi 24 HAZİRAN 2020
Polis sorgusunda cep telefonumdaki SMS mesajları üzerinden ilginç sorular sorulduğunu belirtmiş ve bunlardan bir tanesini önceki yazımda anlatmıştım.
Diğerlerini de aktarayım.
Hangi okullarda okuduğum soruldu…
Eşimle nasıl evlendiğim soruldu…
Üyesi/yöneticisi olduğum, bağışta bulunduğum sivil toplum örgütleri soruldu…
Yurtdışına gidip gitmediğim, gittiysem neden gittiğim soruldu…
Abonesi olduğum gazete, dergi olup olmadığı; aboneysem ne zaman, neden abone olduğum ve ne kadar ücret ödediğim soruldu…
Anladınız, değil mi?
“FETÖ”nün okullarında okuyup okumadığım, katalog evliliği yapıp yapmadığım, Fetullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret edip etmediğim, “FETÖ”nün gazete ve dergilerine abone olup olmadığım, Bank Asya’da hesabımın olup olmadığı… Resmen bunları öğrenmeye çalıştılar.
Rutin sorularmış!..
Hadi ya!.. Bunların bana sorulması, sorulabilmesi bambaşka bir hakaretti.
“Askeri casusluk”tan alınmışım, “FETÖ”den değil.
Çok şükür, alnım açık başım dik. Ben de kardeşlerim de devlet okullarında okuduk. Düşünün, ilkokula başladığımda Türkçe bilmiyordum, liseden edebiyat kolu birincisi olarak mezun oldum. İşte Cumhuriyet’in başarısı!
Anam ilkokul 3’e kadar okumasına rağmen aydın bir Cumhuriyet kadınıydı. Çocuklarını dinbazlara, kurda kuşa yem etmeyecek kadar da feraset sahibiydi.
Yalın ayak başı kabak, birbirimizin önlüğünü giyerek okumuşuz, ne dershanesi?..
Evet, ABD’ye iki kez gittim; ama başımı örtüp Fetullah Gülen’i ziyaret etmek için değil. Zaten ben gittiğimde o daha Türkiye’deydi ve birileri, elini öpmek için kuyrukta bekliyordu.
SMS Mesajı
Uzatmayayım, paylaşmak istediğim iki soru var. İlki özetle şöyle:
“Kurtuluş Kaya isimli şahıs kimdir? Bu şahıs ile nerede, ne zaman ve ne şekilde tanıştınız? 16 Temmuz saat 08.14 sıralarında Kurtuluş Kaya’nın gönderdiği ‘Hayrettin Paşa telefonu +90…’ … Bu kayıtlara göre Müyesser Yıldız’ın Kurtuluş Kaya ile darbe teşebbüsünden 22 gün önce başlayan iletişimi darbe teşebbüsü sabahına kadar yani sanık Hayrettin Kaldırımcı’nın telefon numarasının gönderilmesine kadar sürdüğünün görüldüğü ve bu konuyla ilgili olarak Odatv’de yazınızın yayınlandığı bildirilmiştir. Kurtuluş Kaya’nın bu mesajı size göndermekteki amacı nedir? Hayrettin Kaldırımcı’yla görüşmelerinizin içeriği ve sebebi nedir?”
Kurtuluş Kaya ve Hayrettin Kaldırımcı kim, önce onu söyleyeyim. Kaya, 15 Temmuz’a kadar Genelkurmay Askeri Savcısı idi, Kaldırımcı da Genelkurmay Adli Müşaviri’ydi.
SMS mesajlarımdan hareketle iddia edildiği gibi Kaya ile iletişimim darbe teşebbüsünden 22 gün önce başlamış değildi. 2015’ten beri görüştüğüm biriydi. Necdet Özel döneminde TSK’daki “FETÖ”cülerle ilgili resmi olarak ifademe başvurulmak istenmesi üzerine tanıştım. Sonrasında da görüşmelerimiz sürdü. Hem Necdet Özel’in hem Hulusi Akar’ın en güvendiği isimdi. Onlar Kaya’nın “FETÖ”cü olduğunu anlamamış, ben mi anlayacaktım?
Herneyse, darbe gecesi haliyle ben de TSK’daki tanıdığım tüm isimleri aradım. Bunlardan birisi de Kurtuluş Kaya’ydı. 16 Temmuz sabahı, gece neler olduğunu anlattı. Onun anlattıkları üzerine yazdığım yazı sayesinde de tüm Türkiye 15 Temmuz’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Genelkurmay Karargâhı’na geldiğini benden öğrendi. Kaya’nın anlattıklarını teyit etmek için Adli Müşavir Hayrettin Kaldırımcı’nın telefonunu istedim. SMS mesajıyla gönderdi.
Yine bir gazetecilik faaliyetinden ve yine bir mesajdan “darbe senaryosu” çıkarmak neyin nesidir?
Emniyet’in Mesajı Da Darbeci Mesajı Oldu
İkinci soruya geçmeden önce, 2015-2016 yıllarında Ankara’da gerçekleştirilen terör saldırılarını hatırlayalım.
2015’te Gar Katliamı oldu.
Şubat 2016’da Genelkurmay Karargâhı’nın kalbi sayılan Merasim Sokak’ta asker servislerine saldırı düzenlendi.
Mart’ta da Kızılay Güvenpark’taki facia yaşandı.
Yine hatırlayın, o günlerde hemen her hafta gerek TSK gerekse Emniyet personeline, “Şu şu bölgelere gitmeyin.” şeklinde mesajlar gönderilerek saldırı ihtimaline karşı uyarılarda bulunuluyordu – bunlar da sık sık medyada haber oluyordu.
İşte, 7 Haziran 2016’da Emniyet’in personeline gönderdiği bir mesaj üzerine eşim de, genellikle Kızılay civarında bulunduğum için uyarmak amacıyla bana bilgi vermiş. Bu da telefonumda kalmış. Peki bu olay polis ifadesinde nasıl soruldu? İşte şöyle:
“07.06.2016 tarihinde eşiniz Naci Uğur tarafından size gönderilen mesajın darbe teşebbüsüne iştirak eden birçok TSK’nın emir komuta zinciri dışında hareket eden sanıkların cep telefonlarındaki iletişimlerinde ve savunmalarında geçen kendilerini ‘Genelkurmay’a IŞİD saldırısı (terör saldırısı) var denildi.’ şeklindeki metinlerle aynı olduğunun görüldüğü belirtilmiştir. Eşiniz Naci Uğur’un bu mesajı size göndermekteki amacı nedir? Bu bilgiyi nerede kullandınız?”
Bakar mısınız, eşim 1.5 ay sonraki darbe teşebbüsünde yargılanacak sanıkların savunmalarını önceden biliyormuş ve bana göndermiş!.. Mucize gibi!..
Sadece ben değil, eşim de “darbeci” oldu, iyi mi?
Can dostumuz Trump’ın himayesindeki elebaşını alamayacaksınız…
Adil Öksüz’ü elinizden kuş gibi kaçıracaksınız…
15 Temmuz’un kritik isimlerinin Meclis’te ve mahkemelerde dinlenmesine izin vermeyeceksiniz…
Sonra kalkıp benden “FETÖ”cü, “darbeci” çıkarmaya çalışacaksınız.
Eyvallah!
Bu kadar kritik (!) delilden sonra itiraf etmekten başka çarem kalmadı: evet, “FETÖ”nün de darbenin de 1 numarası benim!
Yahu, babayiğitçe “yazılarıyla mümtaz iki bakanımızı çok rahatsız etti, o yüzden tutuklandı” denseydi, inanın kamu vicdanında daha makul karşılanırdı.
Sevgili avukatım Erhan Tokatlı’nın ifadesiyle; TCK 328 ile başladılar, olmadı TCK 329’u denediler. Bu gidişle TCK’nın tüm maddeleri torbaya konup kuraya bırakılacak gibi.
Ne çıkarsa bahtıma!..
Not: İçinizi kararttım. Güzel bir haber vereyim. 2011’de Silivri’de iken türkülerim tutsak olmasın diye türkü dinlememiştim. Sincan’da Avrasya Radyo’yu yakaladım ve bu defa türkülerimi dinlemeye karar verdim. Türkülerle özgürleşeceğiz, zulümleri asırlardan süzülüp gelen türkülerle, halaylarla yenip bu cennet vatanımızda umudu, sevgiyi, saygıyı ve adaleti yeniden yeşerteceğiz!
Musa Eroğlu, Selda Bağcan, Sabahat Akkiraz, Oğuz Aksaç, Mustafa Özarslan, Canan Başkaya, Sevcan Orhan, Güler Duman ve Cengiz Özkan ile tüm türkü yüreklilere selam olsun!
Sincan’dan Silivri’deki Barışlar’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…