Kalp Krizi ve İnmeye Sebep Olan Damar Kireçlenmesi

Derya Turgay, SunSavunma.Net, 24 Temmuz 2024

Damarları tıkacı yani aterom plağındaki bileşenler: Kalsiyum kireci % 50, makrofaj ve hücre kalıntıları % 45, kolesterol % 3, diğer farklı bileşenler % 2.

Damarı tıkayan kolesterol olabilir mi?

DAMAR KİREÇLENMESİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Damar içi kireçlenme soba borusu gibi her yerde olmuyor. Yapılan By-Pass ameliyatlarına bakıldığında damar kireçlenmesinin neredeyse hep belli aynı yerlere olduğu görülüyor. TV programına katılan bir kardiyolog, by-pass ları hep aynı yere yapıyoruz, ama neden böyle, bilmiyoruz demişti. Keza hiç kireçlenmeyen damarlar var. By-Pass ta bunlar kullanılıyor. Sadece belli damarlar, hatta damarların belli yerleri kireçlenmesiydi, by-pass yapımında kullanılacak sağlam damar bulunamazdı. Nasıl bir şey var karşımızda, aklımızı kullanalım, düşünelim:

-Diyabetlilerde damar kireçlenmesi daha erken ve daha hızlı gerçekleşiyor. Bunların kanında şeker yüksek.

– Tansiyon yüksekliğinde damar kireçlenmesi daha erken ve daha hızlı gelişiyor.

– Kardiyologların genelde by-pass yaptıkları yer ya kalbi besleyen damarın dirsek yaptığı yer, ya da beyne ayrılan çatal yer oluyor.

– Su tesisatlarında borularda zamanla sızdırma önce dirsek beya çayal yerlerde başlar. Sebebi boru içindeki sıvının oraya kuvvetli çarpıyor olmasıdır. Ya da, çarpan sıvı değil, LDL ise!

Temsili çarpma

Suçlu LDL

Kanımızda LDL yüksekse, LDL alt grubu ölçümü yaptırıldığında bunlarda küçük çaplıların yoğun olduğu görülüyor.

Sd LDL: small dence LDL (küçük yoğun)

Üst resimde görüleceği üzere, LDL partikülleri kanda dolaşmaya devam ettikçe içeriklerindeki kolesterol eksiliyor ve çapları küçülüyor, kılıfları çarpmaya karşı daha sert oluyor.

Üst şekilde görüldüğü üzere, küçük çaplı olan daha noktasal çarpma etkisi yapar. Bu da çarptığı yeri yaralama etkisini artırır.

Damar problemi olanlara kardiyologlar kanın yoğunluğunu düşürücü hap yazarlar.

Basınç yüksekse, yani kişinin tansiyonu yüksekse, sıvı dirsek ve çatal yerlere daha etkili çarpar.

Bunlar da bilinen şeyler.

Bundan sonra senaryo şöyle olursa: Kanda dolaşan küçük çaplı LDL lerin dirsek veya çatala çarpma etkisi zamanla orada bir zedelenmeye yol açsın. Bu mikropsuz bir yara olacaktır

Bir yerimizi, örneğin dirseğimizi bir yere çarpıp yaraladığımızda, orada da mikropsuz yara olur.

Vücudumuzdaki tüm yaralanmalarda oranın kızardığını görürüz. Bu orada hemen açılan kılcal damarlar nedeniyledir. Yeni kılcal damar üretimi, vücutta bir yerde iltihap varsa orayı onarmak için daha fazla kan gönderebilmek için otomatikman yapılır. Kardiyologlar damar kireçlenmesinde orada çokça kılcal damar açılmış olduğunu biliyor ve söylüyorlar.

Dirseğimizdeki yarada onarım devam ederken dış etkilere karşı korumak üzere yaranın üzeri kalsiyum kireci ile kapatılır (yaranın sert kabuğu)

Damar yaralanmasında vücudun farklı bir tedavi bilmediğini, her yaraya kabuk yaptığını kabul edersek, damar kireçlenmesini de buna bağlayabiliriz.

Üst resimde 6 numarayla verilmiş işlem kireç örtüsüdür.

Kanda yoğunluk azalmazsa, tansiyon düşmezse, yaranın olduğu yere darbeler devam edip, yara derinleşecek, kabuk kalınlaşacaktır.

Gün gelir, irileşen kabuktan bir parça koparsa (pıhtı attı denir), bu parça kalp damarını tıkarsa enfarktüs, beyin damarını tıkarsa inme geçirilir.

Kabuktan parça kopmadıkça kriz geçirilmez.

Bazen anjiyoda erken teşhis yapılıp, damar daha tam tıkanmamışken stent yerleştirme yoluna gidilir. Damar balonla açılıp yığınak nedeniyle daralmış yere yüksük (stent) konur. Damarın içi silindirik hale gelir, yığınak damarın dışına taşar.

6 ay sonra bakıldığında damarın dışı düz görünür (kardiyologlar söylüyor bunu). Vücut orayı düzeltmiştir. Damarın dışında oraya zarar veren bir etki olmadığından, dirseğimizdeki yarayı iyileştirdiği gibi, vücut orayı da onarmıştır.

Kişinin kalbi besleyen damarı belli oranda tıkalı olsun. Ola ki kişi beslenmesini düzeltsin, tansiyonunu düşürsün, tıkalı yerdeki daralma gerilemekte, damar açılmaktadır. Bu hem bir kişi üzerinde gözlemlenmiş, hem de tarafımca Prof.Dr. Canan Karatay’ a sorulmuş, “gerileme görülmektedir” şeklinde teyit cevabı alınmıştır.

Önceki yüzyıllarda Avrupa’ da hiç bulunmayan şekeri Avrupa’ ya getirmek üzere şeker kamışı yetiştiren ılıman ülkelere gemi seferleri yapılırmış. Aristokrat kesim şekere ulaşır, fakir halk özlemini duyar, şekere beyaz altın dermiş.

Bir Almanın soğuk iklimlerde yetişen pancardan şeker üretim prosesini bulmasıyla Avrupa’yı (ve Türkiye’yi) pancar tarlaları kaplamış, şeker bollaşıp ucuzlamış, kolay ulaşılır olmuş (biz hala eski kafayla, önemli günlerde birbirimize şeker, pasta götürüyoruz).

Şeker tüketiminin artmasıyla, metabolik sendromun gelişim eğrileri bire bir örtüşüyor.

1950 lerde şeker tüketiminin artmasıyla, diğerleri ile birlikte, kalp hastalıkların artış eğrisi de örtüşüyor

Günümüzde tüketimleri gittikçe artan glisemik indeksi yüksek, kana hızlı karışarak kan şekerini yükselten bisküvi, çikolata, beyaz unlular gibi basit karbonhidratlar cabası

Kanda çoğalan küçük yoğun LDL ler

LDL ler karaciğerde üretilip hücrelere gönderiliyor. Yani vücudumuzun doğal bir süreci. Kanda sayılarının artması hücrelere giremediklerini düşündürür. Hücreler girmelerine engel ne olabilir?

Aşure ayındayız. İçine kuru üzüm, kuru kaysı, incir eklenip tatlılığı sağlanmasına rağmen şeker ilave edilir. Şeker ilave edilmezse çorba gibi olmaktadır. Şeker bağlayıcı görev görmektedir. Şekerin bu bağlayıcılığı tutkal özelliğinden gelmektedir.

Amerikalı kardiyolog Jack Wolfson kandaki yüksek şekerin hücre açıklıklarına sıvanıp açıklığı daralttığını söylemiştir (bende kaydı var). Bu durumda hücrelere giremeyen LDL ler kanda kalıp dolaşmaya devam edeceklerdir. Ve bu dolaşımda içerindekiler eksilecek ve küçüleceklerdir. Bundan sonrası yukarıda anlatılmıştır.

Çare

Beslenmenizden glisemik indeksi yüksek yiyecek ve içecekleri çıkarttığınızda, düzenli egzersiz yaptığınızda (egzersizde önce kandaki, kaslardaki glikoz yakılıyor, böylelikle kanda şeker düzeyi düşüyor), kan damarları korunmuş oluyor.