Moon of Alabama, Global Research, 24 Şubat, 2017, Moon of Alabama 23 Şubat 2017
Çeviren: Ercan Caner, Ankara -Türkiye, 2 Mart 2017
Suriye cephesinde iki yeni gelişme var. İslami Devlet aniden taktik değiştirirken Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da yeniden bir U-Dönüşü yaparak politikasını değiştirdi.
Son 24 saatte yapılan haber duyurularında, İslami Devlete (ISIS) karşı zafer açıklamaları birbiri ardına gelmiştir:
Her yerde baskı altında olan İslami Devlet savaşçılarının, bütün cephelerdeki ani geri çekilişinde bir eşzamanlılık göze çarpmaktadır. Bu ani geri çekiliş, bütün ISIS unsurlarına, Suriye’deki Raqqa ve Irak’taki Mosul kentlerinin takviye bölgelerine çekilmeleri yönünde bir merkezi emir verildiğinin göstergesi olabilir.
Fakat artık İslami devlet savaşçılarının gidebileceği bir yer kalmamıştır. Mosul tamamen kuşatılmış ve Raqqa ile irtibat kesilmiştir. Her yerde yaptıkları katliamlar nedeniyle, vahşi ve gaddar ISIS savaşçılarının merhamet beklemeleri söz konusu değildir. Her yerde kendilerine düşman edinmiş durumdadırlar ve birkaç Suudi köktendinci imam hariç, onlara yardım edecek hiç bir dost da kalmamıştır. Bu nedenle, son geri çekilmeler yenilgi ve teslim olma anlamına gelmemektedir. ISIS savaşçıları tamamen yok olana kadar savaşmaya devam edeceklerdir. Fakat ISIS liderleri bu aşamada, elde mevcut kuvvetlerini koruma ve muhafaza etmeye karar vermişlerdir. İnsan onların son görkemli gösterilerinin ne olacağını merak etmekten kendisini alamıyor. Belki de halen işgal ettikleri kentlerdeki sivil halka karşı kitlesel bir vahşet planlamakta olabilirler.
2016 yılının sonlarına doru desteklediği Suriyeli isyancıların, Aleppo kentinin doğusunda yenilmesi sonrasında, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriye’deki radikal unsurları desteklemeyi bırakarak, Suriye ve müttefikleri olan Rusya ve İran’a karşı çok daha yumuşak bir tavır takınması öngörülebilir bir hamleydi. Erdoğan’ın daha fazla ABD desteği alma yönündeki birkaç girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması sonrasında bu hamle, Rusya’nın zaman zaman teşvikleriyle ay boyunca sürmüştür. Aralık ayı sonlarında ise Suriye, Rusya, Türkiye ve İran arasında, ABD ve Avrupa Birliğinin dışlandığı barış görüşmeleri başlamıştır.
Fakat Trump yönetiminin işbaşına gelmesi sonrasında Türkiye’nin pozisyonu tekrar değişmiştir. Erdoğan şimdi yine, Suriye’de Türk kontrolü altında İslami bir devlet kurmayı yönündeki orijinal planlarını destekleyecek olan, ABD’nin Suriye’ye daha güçlü müdahalesi üzerine oynamaktadır:
Ankara günümüzde Trump’ın İran’a karşı agresif olduğunu ve İran’a karşı Suudi Arabistan’ın yanında yer aldığını anlamış durumdadır. Bu nedenle, Erdoğan yeni bir pozisyon almaktadır: Suudi Arabistan’ın arkasına saklanarak, ABD’nin İran’a olan düşmanlığını taklit etmekte ve sonuç olarak kendisinin bir kez daha Suriye Devlet Başkanı Bashar Assad’a karşı olduğunu ilan etmektedir.
Türkiye’nin yeni pozisyonu, Senatör John McCain’in Kobani’ye gerçekleştirdiği Kürt YPG ve ABD Özel Kuvvetleri ziyareti esnasında da doğrulanmıştır. McCain, Kobani’ye Türkiye üzerinden gelmiştir. ABD özel temsilcisi Brett Mcgurk’un, daha önce YPK Kürt Savaşçıları Tugayına yaptığı ziyaret Ankara tarafından kınanmıştır. McCain’in Türkiye üzerinden Kobani’ye gitmesi daha büyük bir anlaşmanın olduğunun kanıtıdır.
ABD, Suriye’de, Türkiye’deki, Türk hükümetinin onlarca yıldır savaştığı PKK Kürt terör örgütünün kan kardeşi olan YPK Kürt Savaşçıları Tugayı ile ittifak yapmıştır. YPG savaşçıları iyi ve güvenilir piyade savaşçılarıdır. ABD özel kuvvetleriyle birlikte çalışmaktadırlar ve onlara iyi gözle bakılmaktadır.
Türkiye, Suudi Arabistan kuvvetleriyle birlikte kendi kara birliklerini, Raqqa kentini İslami Devletin elinden kurtarmak için göndermek istemektedir. Suudi Arabistan ordusunun Yemen’deki uzmanlığının, Türk ordusunun Suriye’deki Fırat Kalkanı operasyonundaki kahramanlığı ile birleşmesi, ABD ordusu tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanacaktır. Fakat tehlikede olan çok daha büyük stratejik meseleler bulunmaktadır:
Türkiye’nin pozisyonundaki ani dönüşüm, ABD Başkanı Donald Trump ile yapılan uzun görüşme ve CIA Başkanı Mike Pompeo’nun Türkiye ziyareti sonrasında meydana gelmiştir. Bölgede kartların yeniden dağıtılması, Ankara’nın Suriye politikasında yeni bir dönüşüme gitmesine neden olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eski müttefiki ABD arasında atılan köprüleri tekrar birleştiren, ABD – Türkiye arasındaki mutabakatlar; İran’a karşı düşmanlığın artması ve Türkiye cumhurbaşkanı tarafından liderlik edilen bir ‘‘Sünni ekseninin’’ kurulması esaslarına dayanmakta ve bir tampon bölge kurulması ile Suriye’nin parçalanmasını kapsamaktadır.
Bu durum aslında, Obama yönetiminin 2011 ve 2012 yıllarındaki pozisyonundan geri adım atmak anlamına gelmektedir. Öğrenilen derslerin yeniden öğrenilmesi gerekecektir. ABD ordusundan gelen sinyaller, destekledikleri ‘‘vekâlet savaşçılarını’’ takviye etmek maksadıyla, bölgeye ilave kara unsurlarının gönderilmesini ve Suriye’nin doğusunda, ABD tarafından korunacak bir güvenli bölge oluşturulmasını önermektedir. Bölgede ABD tarafından kullanılabilecek tek güvenilir vekâlet savaşçısı unsur YPK’dir ve YPK’nin Raqqa harekâtı için daha ağır silahlara ihtiyacı bulunmaktadır. Fakat ABD kara birliklerinin Orta Doğuya müdahalesi, bölgeye hiçbir zaman çözüm getirmemiştir. ABD kara birliklerinin bölgeye gönderilmesinin savaşın uzamasına neden olacağı ve sonunda başarısızlığı getireceği muhakkaktır.
Stratejik görüş çelişkilerle doludur. ABD, Suudi Arabistan tarafından büyütülüp şımartılan Sünni köktendinci kuvvetlerle savaşmak istemektedir. ISIS yavaş yavaş yok olmaya başlamış olsa da, Irak’ta ISIS benzeri radikal kuvvetler şimdiden gelişmeye başlamışlardır. Suudiler ile köktendinciliğe karşı işbirliği ve birlikte hareket etmeye dayanan herhangi bir stratejinin başarısızlığa uğraması kaçınılmazdır.
McCain’in ziyareti hiçbir anlam ifade etmemektedir ve Türkiye ile YPK/PKK unsurlarını aynı saflarda savaştırmak imkânsızdır. ABD, Raqqa’nın İslami Devlet terör örgütünün elinden geri alınması için yapılacak savaşta bunu Erdoğan’a dayatması durumunda ise, Suriye’deki tek güvenilir ‘‘vekâlet savaşçısını’’ kaybedebilir. Kürtlere karşı, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ve ABD kontrolünde oluşturulacak bir ‘‘güvenli bölge’’ ise bölgedeki bütün tarafların tepkilerine neden olacaktır. Suriye’deki herhangi bir ABD üssü, çeşitli düzenli ve düzensiz kuvvet ve grupların hedefi haline gelecektir. Uzun vadede yeni planlar başarısızlığa mahkûmdur ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son U-Dönüşünün ödüllendirilmesi de olasılık dâhilinde değildir.
Fakat o gün gelene kadar, Eliah Magnier’in ifade ettiği gibi; Suriye’de çok daha şiddetli çatışmaların olacağı ve kan döküleceğini bekleyebiliriz:
ABD’nin güçlü müttefiklerinin olmadığı bir Suriye politikası çılgınca ve abartılı görülmektedir ve sadece Kürt vekâlet savaşçılarının kullanılması ile kentlerin İslami Devlet terör örgütünden geri alınması mümkün değildir. Ve Washington ve Riyadh arasındaki balayı, Suriye’deki savaş üzerinde kesinlikle önemli oranda olumsuz etkilere neden olacaktır. ABD ile Suudi Arabistan arasındaki balayı, Rusya ile İran’ın birbirine yakınlıklarını artıracak, fakat ABD ile Rusya arasındaki gerilimin de artması kaçınılmaz olacaktır. Bir tarafta ABD Suriye’nin parçalanmasını isterken diğer tarafta ise Rusya, al-Qaida ve ISIS terör örgütünün olmadığı, Suriye’nin kuzeyini işgal eden Türkiyesiz ve Bilad al-Sham’da Suudi Arabistan’ı görmek istemediği birleşmiş bir Suriye istemektedir. Bu safhada, birbirleriyle bağdaşmayan hedef uyuşmazlıklarının, Suriye’deki olası sonuçları hakkında tahminde bulunmak oldukça zordur.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve Moon of Alabama’nın görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi çevirenin yazıda ifade edilen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Yazıda dikkati çeken önemli bir nokta; Moon of Alabama tarafından ileri sürülen, Türkiye ile ISIS arasında, terör örgütü üyelerinin Al Bab kasabasını zarar görmeden ve şahsi silahları ile birlikte boşaltmaları yönünde bir anlaşma yapıldığı iddiasıdır. Aynı iddialar IRAQI NEWS yazarı Mohamed Mostafa tarafından 23 Şubat 2017 tarihli Iraqinews.com sitesinde yayımlanan yazıda da ileri sürülmektedir.
IraqiNews.com sitesinde, 23 Şubat 2017 tarihinde, saat 16.05’de yayımlanan Mohamed Mostafa imzalı yazıda; İslami Devlet militanları ile Türkiye’nin desteklediği milisler arasında, IŞİD terör örgütü unsurlarının zarar görmeden Al Bab kasabasını terk etmeleri yönünde varılan bir anlaşmanın saatler içerisinde yürürlüğe gireceği iddia edilmektedir.
Yazıda haberin kaynağı olarak, Barzani’ye yakınlığı ile bilinen ve Erbil merkezli yayın yapan Bas News haber ajansı gösterilmiştir. Bas News, Suriye muhalif grupları içindeki askeri kaynaklara dayandırdığı haberinde, IŞİD terör örgütü mensuplarının Al Bab kasabasını terk etmeye başladıklarını iddia etmektedir.
ARANEWS tarafından ileri sürülen aynı yöndeki iddialarına göre, Al Bab kasabasının % 50’sinin, Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu milislerinin eline geçmesi sonrasında, İslami Devlet ile teröristlerin zarar görmeden Deir Hafer kasabasına çekilmeleri yönünde bir anlaşmaya varılmıştır.
Son nefeslerine kadar savaşacaklarını ifade eden, Muntasır Billah tugayının Türkmen komutanı Firas Paşa, ISIS teröristlerini yendiklerini ve sıranın şimdi diğer teröristlere geldiğini söyleyerek, Türkiye’nin Manbij’e yöneleceğini ve Kürtlerin kontrolündeki Suriye Demokratik Kuvvetlerini hedef alacağını iddia etmektedir.
Al Bab kasabasının, İslami Devlet terör örgütünün elinden geri alınması için yürütülen savaşta, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi kaynaklarına göre 444 sivil hayatlarını kaybetmiştir. Bunlardan 96’sı yaşları 18’in altında olan çocuklar ve 59’u kadındır.
7 Ocak 2017 tarihinde yaptığı açıklamada Türk silahlı kuvvetleri, Al Bab kasabası savaşı esnasında sivillerin zarar gördüklerini yalanlamış, operasyonların sivillere zarar vermemek için yavaşladığını belirtmiştir. Türk silahlı kuvvetleri, Fırat Kalkanı Harekâtında, Al Bab kasabasının kontrol altına alınmasıyla birlikte planlanan hedeflere ulaşıldığı açıklamasını yapmıştır. Doğan Haber ajansına göre, 24 Ağustos 2016 tarihinde başlayan Fırat Kalkanı harekâtında, toplam 71 Türk askeri hayatını kaybetmiştir. 20 Temmuz 1974 tarihinde, Türkiye kıyılarının 65 kilometre uzağında, Akdeniz geçilerek icra edilen Kıbrıs Barış Harekâtında hayatını kaybeden Türk askeri sayısı ise 498’dir.
Türk silahlı kuvvetlerinden yapılan açıklamaya göre, Al Bab kasabası, 24 Şubat 2017 tarihi itibariyle kontrol altına alınmıştır. Yapılan açıklamaya göre Fırat kalkanı harekâtı kapsamında toplam 230 meskûn mahal ve 1925 kilometre kare alanda kontrol sağlanmıştır
Bu makalenin orijinalinin kaynağı sitesindedir. Moon of Alabama
Copyright © Moon of Alabama, Moon of Alabama, 2017