AKP’nin başlangıçtaki, krizi çözüm odaklı ‘‘proaktif siyaseti’’ birleşme için 2004 yılında yapılan referandumda, Kıbrıslı Rumların Annan Planını reddettiğinde ve buna rağmen Avrupa Birliğine kabul edildiklerinde önemli ölçüde yavaşlamıştır.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 17 Şubat 2020
RAND web sitesinde; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Çıkarımlar (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı 245 sayfalık bir rapor yayınlanmıştır.
Rapor: Stephen J. Flanagan, F. Stephen Larrabee, Anika Binnendijk, Katherine Costello, Shira Efron, James Hoobler, Magdalena Kirchner, Jeffrey Martini, Alireza Nader ve Peter A. Wilson tarafından kaleme alınmıştır.
Bu rapor; ABD Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkan Yardımcılığı Ofisi, G-3 (Harekât), G-5 (Sivil-Asker İşbirliği) ve G-7 (Eğitim ve Tatbikat) tarafından desteklenen; ‘‘Türkiye’nin Değişken Dinamikleri – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Öneriler’’ başlıklı proje kapsamında yapılan araştırma ve analizlerin sonuçlarını ortaya koymaktadır. Projenin maksadı Türkiye’nin iç, dış ve savunma politikalarındaki trendleri analiz etmek ve ABD savunma stratejisi ve kuvvet planlaması açısından sonuçlarını değerlendirmektir.
Birleşik Devletler ve Türkiye arasındaki ortaklık, çeşitli meselelerde ABD ve Türk çıkarlarının bir zamanlar olduğu gibi örtüşmemesi ve bu zorlukların ele alınmasına yönelik politikalarda önemli görüş anlaşmazlıkların ortaya çıkması nedeniyle son yıllarda gerginleşmiştir.
Suriye ve Kürt meselesine yaklaşımdaki farklılıklar, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerindeki gerginlikler, artan terörizm tehdidi ve Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türk siyasetindeki otoriter kayma hakkındaki ABD endişeleri bir araya gelerek işbirliğinin sınırlanmasına ve karşılıklı güvenin altının oyulmasına neden olmuştur. İki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olan gerginliklerin nedenleri aşağıda sıralanmıştır:
Türkiye’de, ikisi de Erdoğan ve diğer Türk liderlerin tahrik eden ifadeleri nedeniyle alevlenen, ABD’nin Türkiye’nin istikrar ve güvenliğine katkısı üzerinde şüpheler olduğundan, halk arasında Amerikan karşıtlığı giderek derinleşmiştir.
Raporun ana bulgular kısmında iki önemli tespit yer almaktadır:
Kıbrıs adasında, adanın güneyindeki Rumlarla (Kıbrıs Cumhuriyeti) ve kuzeyindeki Türklerle (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) onlarca yıldır sürmekte olan bölünmüşlük, özellikle Kıbrıs Cumhuriyetinin 2004 yılında Avrupa Birliği üyesi olmasından sonra, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği ve AB güvenlik yapısına entegrasyonunun yanı sıra EUNATO işbirliği için de ana engel olmuştur.
AKP’nin başlangıçtaki, krizi çözüm odaklı ‘‘proaktif siyaseti’’ birleşme için 2004 yılında yapılan referandumda Kıbrıslı Rumların Annan Planını reddettiğinde ve buna rağmen Avrupa Birliğine kabul edildiklerinde önemli ölçüde yavaşlamıştır.
AB tarafından alınan kararın Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilgili bütün ilişkilerinde veto hakkı tanıması, Türkiye’nin katılım sürecine olan güvenini derinden sarsmış ve Kıbrıs’ta iki toplum arasındaki ekonomik ve siyasi ayrılıkların artmasına neden olmuştur.
Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık ile birlikte, Birleşmiş Milletler sponsorluğundaki görüşmelerin yeniden başladığı 2008 ve 2015 yılları da dâhil, Kıbrıs’ın üç garantör devletinden biri olarak önemli ve aktif bir rol oynamayı sürdürmektedir. 2015 yılındaki görüşmeler, her iki toplumun ılımlı liderleri yeniden birleşmeye kendilerini adadıklarından büyük ümitlerle başlamıştır. Bununla birlikte, adadaki mülkiyet meseleleri ve güvenlik düzenlemeleri üzerindeki derin görüş ayrılıkları bir kez daha çözülemez olduklarını ispatlamış ve görüşmeler 07 Temmuz 2017 tarihinde sona ermiştir.
Görüşmelerde uzlaşmayı engelleyen çekişmeli konulardan bir tanesi Türkiye’nin Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığını lağv etmeyi ve 1974 yılından beri bulundurduğu 40.000 kadar askeri adadan çekmeyi kabul etmemesidir. Son tur müzakereler, daha en başından; Türkiye’deki artan milliyetçi duygular ve AKP’nin özellikle kendi Avrupa Birliği üyeliği arzusu hız kestiğinden, Türkiye’nin müzakerelerden kazanacak fazla bir şeyinin olmadığı yönündeki değerlendirmeleri nedeniyle baltalanmıştır. Müzakerelerin başarısı, Ankara’nın komşuları ile olan ilişkilerde yetenekli bir çatışma yöneticisi olduğuna yönelik itibar ve prestijini artırabilir ve Türkiye’nin ekonomik avantajlar sağlamasına neden olabilirdi.
2017 yılının Ekim ayında, Kuzey Kıbrıs’ın açıklamaları ve Ankara’nın yarı ilhak anlamına gelen, otonom cumhuriyet kurulması yönündeki imaları nedeniyle Avrupa Komisyonu ile yeni gerginlikler patlak vermiştir. Adadaki iki toplum arasında sürmekte olan çıkmaz ve Ankara’nın güvenlikle ilgili sert tutumuna bakıldığında, çözümün öngörülebilir bir gelecekte zor olacağı ve Kıbrıs faktörünün etkili Türk-AB ve NATO-AB güvenlik işbirliklerini sınırlamaya devam edeceği anlaşılmaktadır.
‘‘Türkiye’nin Değişken Dinamikleri – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Öneriler’’ başlıklı RAND Raporunun ‘‘Kıbrıs’’ alt başlıklı bölümü Magdalena Kirchner tarafından kaleme alınmıştır. Magdalena Kirchner, Washington D.C.’deki kar gütmeyen küresel politika düşünce kuruluşlarından RAND Şirketi’nin Uluslararası Güvenlik ve Savunma Politikaları Merkezi’nde (TAPIR) Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik alanında Transatlantik Doktora Sonrası Araştırmacısıdır. Bunun öncesinde Alman Uluslararası ve Güvenlik İlişkileri Enstitüsü’nün (SWP) Uluslararası Güvenlik Bölümü’nde TAPIR Araştırmacısı ve Alman Dış İlişkiler Konseyi’nde (DGAP) Asistan Araştırmacı olarak bulunmuştur. Alman Atlantik Derneği’nde Kıdemli Proje Koordinatörü olarak çalışmıştır; şu anda dernekle Atlantik Gençlik Anlaşması Derneği (YATA) Almanya başkanı olarak ilişkili divan kurulu üyesi olarak çalışmaktadır. 2009’dan beri Kirchner, Federal Savunma Bakanlığı’nın Güvenlik Politikaları Antolojisinin editörlüğünü yapmaktadır (Kaynak: İstanbul Politikaları Merkezi).
Çevirenin Notları: Bu yazı, RAND Düşünce Kuruluşu tarafından kaleme alınan; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Çıkarımlar (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı raporun ‘‘Cyprus – Kıbrıs’’ alt başlığının çevirisidir.
Raporun sonunda yazan: ‘‘Bu rapor RAND Corporation araştırma rapor serilerinden bir tanesidir. RAND raporları, kamu ve özel sektörlerin karşı karşıya kaldıkları sorunları ele alan araştırma bulguları ve hedef analizlerini ortaya koymaktadır. Bütün RAND raporları, araştırma kalitesi ve tarafsızlığı açılarından yüksek bir standart yakalamak maksadıyla titiz bir incelemeye tabi tutulurlar’’ ifadesi oldukça ilginç. Karar sayın okurların takdirindedir.
Sun Savunma Net, Türk kamuoyunda tartışılan ve herkesin kendi bakış açısı ve tuttuğu tarafa göre bir şeyler söylediği raporun bazı bölümlerini çevirerek sayın okurlara sunmaktadır. Sun Savunma Net sitesinde rapordan çevirilerin yer aldığı; ‘‘Sivil-Asker İlişkileri ve Askeri Kabiliyetler’’, ‘‘İç Kutuplaşma, Milliyetçilik ve Otoriter İktidar’’, ‘‘AKP ve Yeni Türkiye’’, ‘‘Orta Doğu İhtirasları’’ ve ‘‘Sıfır Sorundan Değerli Yalnızlığa’’ başlıklı yazıları da okuyabilirsiniz.
Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve raporda ifade edilen görüşler yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin ifade edilen ve ileri sürülen görüş ve iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Raporun tamamına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Turkey’s Nationalist Course and How It Affects U.S.-Turkish Relations
America’s longstanding partnership with Turkey, a powerful NATO ally, has become strained in recent years. The two countries’ interests are not as aligned as they once were, and tensions between Turkey and Europe have exacerbated these strains. What can be done to sustain the U.S.-Turkish relationship?