Ercan Caner, Sun Savunma Net, 22 Haziran 2018
Sun Savunma Net sitesinde 12 Mayıs 2018 günü paylaştığımız ‘‘Adım Adım ABD Silah Ambargosuna Doğru Gidiyoruz’’ başlıklı makalede, Birleşik Devletler Kongresinin, Savunma Bakanlığından 60 gün içinde ABD-Türkiye ilişkilerinin durumu hakkında bir rapor hazırlamasını talep ettiğini okuyucularımızla paylaşmıştık. Kongrenin talep ettiği raporla ilgili ayrıntıları aşağıda tekrar vurguluyorum.
Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 60 gün içinde Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı ile görüşerek hazırlayacağı, Birleşik Devletler ile Türkiye Cumhuriyeti ilişkilerinin statüsü hakkındaki raporu, uygun Kongre Komitelerine sunacaktır. Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanacak olan rapor aşağıda belirtilen hususları kapsayacaktır:
Birleşik Devletler’in, İncirlik Hava Üssü ve başka yerlerden icra edilen operasyonlar da dâhil olmak üzere, Türkiye’deki askeri ve diplomatik mevcudiyetinin değerlendirilmesi,
Türk Hükümetinin, Rusya Federasyonu’ndan potansiyel S-400 hava ve füze savunma sistem alımının değerlendirilmesi ve böyle bir alımın, Türkiye ile müşterek olarak işletilen diğer Birleşik Devletler silah sistemleri ve platformlarına olan etkisi dâhil, aşağıda belirtilenleri içerecek şekilde, Birleşik Devletler-Türkiye ikili ilişkileri üzerindeki potansiyel etkileri:
Birleşik Devletler ve diğer NATO üye ülke askeri hava savunma topçu sistemleri dâhil olmak üzere, Türk Hükümeti tarafından satın alınabilecek olan potansiyel alternatif hava ve füze savunma sistemlerinin tanımlanması.
Savunma Bakanlığı tarafından Dışişleri bakanlığı ile görüşerek hazırlanacak olan raporun gizlilik derecesi olmayacaktır, fakat hazırlanan raporun bazı bölüm ve ekleri gizli olabilir.
Kongre tarafından Savunma Bakanlığına verilen rapor hazırlama görevinde dikkat çeken bir ayrıntı da Birleşik Devletler Savunma Bakanı, kendisinden talep edilen raporu hazırlayıp uygun Kongre Komitelerine sunmadan önce, Kongre onayına tabi olan hiçbir ana savunma donanımının, Türkiye Cumhuriyetine dış askeri satış (FMS) işlemini gerçekleştirmeyecektir. Bunun günümüz açısından anlamı ise F-35 savaş uçaklarının henüz Türkiye tarafından teslim alınmamış olmasıdır.
Peki, nasıl oldu da iki adet F-35 savaş uçağı 21 Haziran 2018 günü Türkiye’ye törenle teslim edildi? Bu törenin, ABD’nin seçimler öncesi birilerine destek mesajı olduğu apaçık ortadadır. Savunma Bakanı ‘‘Kuduz Köpek’’ lakaplı James Mattis, henüz Kongre tarafından talep edilen raporu hazırlama aşamasında olduğundan, iki adet F-35 savaş uçağının teslimiyle ilgili tören başka hiç bir anlam ifade etmemektedir.
Sırası gelmişken F-35 savaş uçaklarının ilk adım olduğuna da dikkat çekelim ve sırada Patriot hava savunma sistemi, CH-47 yük helikopteri, AH-1 taarruz helikopteri, H-60 genel maksat helikopteri ve F-16 savaş uçaklarının da rapor kapsamında olduğunu ifade edelim. Yani aba altından gösterilen sopa, sadece F-35 savaş uçakları ile ilgili değil. Adı geçen bazı harp silah araç ve sistemlerinin, uzun yıllar Türkiye tarafından kullanıldıkları göz önüne alındığında, durum oldukça kötü görünmektedir. Eğer ‘‘Osmanlı Tokadını’’ şimdi atmazsak ileride Amerika’ya bağımlı olduğumuz savaş uçakları ve helikopterlerini uçuramaz hale gelebiliriz.
ABD Savunma Bakanlığından bir yetkilinin verdiği bilgiye göre, F-35’lerin bilgisayarlı lojistik sistemlerini çalıştırma ve güvenlik protokollerinde gezinebilmek Amerikan desteği gerektirdiğinden, Türkiye savaş uçaklarını daha uzun bir süre ülkeye götüremeyecektir. Bu da Birleşik Devletler kanun yapıcılarına zaman kazandırmakta ve NATO müttefiki ile ilişkiler bozulmaya devam ettiği takdirde, Türkiye’nin uçakları uçurabilmesi için ihtiyaç duyduğu kritik Amerikan teknolojisinin verilmesini engelleme fırsatı sağlamaktadır.
Lockheed Martin, 21 Haziran 2018 Perşembe günü Texas’ta yapılan törenle uçakları Türk pilotlarına teslim etti. Fakat Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi tedarik planı ve ABD’li papazı hapsetmesiyle ilgili kaygılar arasında, satışı engellemeyi hedefleyen ve henüz beklemede olan savunma yasası nedeniyle, Birleşik Devletler kanun yapıcılarının elinde hâlâ büyük bir avantaj bulunmaktadır.
ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkililerine göre, F-35’lerin Türkiye’ye fiziksel olarak transferine bir yıldan daha uzun bir zaman bulunmaktadır. Türk medyasının, uçakların Kongrenin itirazına rağmen törenle teslim alındığına yönelik haberlerine rağmen, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet yetkilileri, 24 Haziran 2018 günü yapılacak seçimler öncesinde meydana gelen bu gelişmelerden hiç hoşnut değildir.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Münbiç konusunda iki ülke arasında varılan anlaşmayı örnek göstererek, iki NATO müttefiki ülkenin daha yakın işbirliği içinde olması gerektiğini ifade etmektedir. Münbiç konusunda da yandaş basında yer alan haberler yerine, Sun Savunma Net sitesinde 9 Haziran 2018 tarihinde paylaşılan ‘‘Özel Brifing: Birleşik Devletler-Türkiye Suriye Çalışma Grubu’’ başlıklı yazıyı okumanızı öneririm.
Türk yöneticileri, Kongre tarafından Kuduz Köpek Mattis’e verilen rapor hazırlama görevinden habersiz olamayacaklarına göre, hâlâ çok daha gelişmiş ‘‘S-500’’ sistemlerini de alacağız yönündeki tehditlerinin arkasında dayandıkları bir şey olmalı. Öte yandan, Kuduz Köpek Mattis’in elinde, Türkiye’yi cezalandırmak için, beklemede olan savunma yasasının yanı sıra başka bir opsiyonu daha bulunmaktadır. S-400 dâhil belirli Rus askeri donanımı alımlarına yaptırım uygulanmasını içeren 2017 yılı tarihli bir kanuna göre Türkiye’ye yaptırım uygulanabilir. NATO ve Birleşik Devletler, F-35 savaş uçakları üzerinde bulunan hassas Amerikan teknolojisinin Rusya’nın eline geçmesinden korkmakta, yani açıkça Türk hükümetine güvenmemektedir.
Türk yetkililer F-35 savaş uçaklarının teslim alındığını ve en kısa zamanda Türkiye’ye gönderileceğini söyleseler de durum hiç de öyle değildir. 1990 yılında Pakistan’ın satın aldığı 18 adet F-16 savaş uçağı, nükleer silahla ilgili yaptırımlar nedeniyle teslim edilmemiş, savaş uçakları Arizona’da bir uçak mezarlığına atılmıştır.
Beşinci nesil bir savaş uçağı olan F-35’le ilgili sorun buz dağının görünen kısmıdır, daha sırada yukarıda belirtilen harp araç ve sistemleri bulunmaktadır.
Daha açılmadan İstanbul üçüncü havaalanına inenlerin, 24 Haziran seçimleri öncesinde böylesine önemli bir harp sisteminin devir teslim törenine neden gitmedikleri şimdi daha iyi anlaşılıyor değil mi?