savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Parçalı Bulutlu
9°C
Pazartesi Yağmurlu
10°C
Salı Yağmurlu
8°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
8°C

KÜÇÜK DEV KADIN

KÜÇÜK DEV KADIN

“KÜÇÜK DEV KADIN”

 

Onu Ankara Adliyesi’nde tanıdım. Duruşmamızın ilk günü, “Sayın Albayım, sizinle tanışma şerefini bahşeder miydiniz?” diye espriyle gülerek yanıma geldi, tanıştık. Cezaevinden gazetelere gönderdiğim yazıları takip etmiş, beni oradan tanıyormuş.

Sanıkları (!) arasında bulunduğum 28 Şubat kumpas davasının başladığı 02 Eylül 2013 tarihinden sonuçlandığı 13 Nisan 2018’e kadarki 106 celse boyunca duruşmaları düzenli olarak takip eden tek gazeteciydi.

OdaTv adına takip ediyordu.

Tabii mahkemede başka haber ajanslarından muhabirler de vardı… Ama diğerleriyle arasındaki en bariz fark, “çalışma yöntemi”ndeydi. Diğerleri ellerinde laptoplarıyla salona gelir, izleyicilere ayrılan sıraların en arkasına geçer, bilgisayarlarını açıp haberlerini hazırlarken, o, sağ taraflarda bir köşeye ilişir, bir elinde not defteri diğer elinde eski tip “akılsız” cep telefonuyla bir taraftan notlar alır bir taraftan da haber yazdırırdı. Gerçekten o “ilkel” telefonla nasıl haber yazılır-yazdırılır bilmem ama inanamayacağınız bir maharetle yapardı bunu… Ve belki yine inanmayacaksınız ama duruşma bittiğinde çoğu kez biz daha merdivenlerden inip adliye binasının dışına çıkmadan o günkü duruşmayla ilgili haberler OdaTv’nin internet sitesinde yer almış olurdu. Hem de detaylarıyla…

Yaşı benden küçük olmasına rağmen ona “Ablacık” derdim… Kim bilir, belki de yaklaşık 1,55’lik boyu ve 35-40 kiloluk cüssesiyle “minicik” göründüğü içindir. Duruşmalarda benim de notlar aldığımı bildiği için, kaçırdığı bir bölüm olduğunda – neler oldu, kim ne dedi – gelip sorar; duruşmalara gelemeyeceği zamanlarda ise mutlaka önceden arar, iyi not almam konusunda uyarır, duruşma bitiminde havadisleri alırdı.

Sadece bizim davayı değil, bütün kumpas davaları takip ederdi. Açıkçası, bütün davalara davanın sanıklarından bile daha fazla hakimdi. Bir davadan öbürüne bitip tükenmeyen bir enerjiyle koşturur, gazetecilik aşkıyla bilgi toplamaya çalışırdı. Üstelik sadece davaların değil, Sessiz Çığlık eylemlerinin, Anayasa Mahkemesi önündeki Adalet Nöbetlerinin, basın açıklamalarının da değişmez simasıydı.

Evet, onunki gerçekten tam bir gazetecilik aşkıydı… Yazılarıyla, enerjisiyle, doğruları ve gerçekleri yazabilmek için haberin içerisinde yer almaya gösterdiği özenle, haksızlıklara tepkisiyle ve bilhassa cesaretiyle herkesin güvenini ve hayranlığını kazanmıştı.

Aramızda ona “Atom Karınca” lakabı takanlar vardı. Naci BEŞTEPE Paşa “bu kadının yüreği boyundan büyük” derdi. Bense Dustin Hoffman’ın “Küçük Dev Adam” filminden esinlenip ona “KÜÇÜK DEV KADIN” ismini vermiştim.

Neyse, lafı uzatmadan esas konuya geleyim.

08 Haziran sabahı Sevgili Müyesser YILDIZ’ın TELE 1 Ankara Temsilcisi değerli medya mensubu İsmail DÜKEL ile birlikte gözaltına alındığını öğrendiğimde şaşırdım. Tabii onu yakından tanıyan her kesimden bu gözaltına büyük tepkiler yağdı; özellikle gözaltına alınma şeklini ve kendisine yapılan “casusluk” suçlamasını öğrenince herkes bundan 10 yıl öncesinin tipik FETÖ taktiklerini hatırladı, öyle değerlendirdi.

E yani o kadar benzerlikler var ki gerçekten…

Müyesser’i tanıyanlar gözaltı haberine nasıl tepki gösterdilerse, tanımayan, bilmeyen, körü körüne iktidara payandalık eden troller de sosyal medyada onun casusluğunu, PKK yandaşlığını dile getiren mesajlar paylaşmaya başladılar; “ateş olmayan yerden duman çıkmaz”, “nereden biliyorsunuz casus olmadığını” vb. ifadelerle hakkında şaibeler oluşturmaya yöneldiler.

Zaten bir süre önce de İçişleri Bakanı kendisini “PKK seviciliğiyle” suçlamamış mıydı? (O da altta kalmadı tabii… Öyle bir suçlamayı sineye çekmedi, Bakan aleyhine dava açtı.)    

Şimdiii, gelelim sadede…  “Vatan, millet, cumhuriyet, bayrak ve sancak ve vazife uğruna” yemin etmiş bir asker olarak şunu çok net olarak vurgulamak isterim ki, kumpas davalar sürecinde tanıdığım Müyesser YILDIZ tam anlamıyla MİLLİYETÇİ, VATANSEVER, “YERLİ VE MİLLİ” bir gazetecidir. Casuslukla, PKK’yla ya da bu vatanın birliğini bütünlüğünü bozmak isteyenlerle ilgisi olamaz. İnsaf! PKK’nın en büyük düşmanlarından biri olmasına rağmen sırf onun hakkında olumsuz bir yargı oluşturmak için PKK’lı bile göstermeye çalıştılar, çalışıyorlar, hakkında “algı tuzakları” hazırlıyorlar…

Biliyorum ki Müyesser’i yakından tanıyan hiç kimse bu iddialara inanmaz. Ama tanımayanlar o tuzaklara düşebilir. Bu noktada ilgili arkadaşlara sadece şunu söylemek isterim: Lütfen iyi tanımadığınız birisi hakkındaki dedikodulara, yalanlara, kumpaslara, iftiralara itibar etmeyin! Bunlar yakın geçmişte de örneklerini çokça gördüğümüz ve yaşadığımız “itibarsızlaştırma” ve “küçük düşürme” çabalarından başka bir şey değil! Hâlbuki Müyesser YILDIZ’ın yüreğindeki vatan sevgisini, bayrak aşkını, ülkenin birlik – beraberliği ve bölücülük karşısındaki duyarlılığını, doğruluğa ve adalete verdiği önemi bilseniz elini öpersiniz.

Neymiş efendim, siyasî iktidar aleyhinde yazıyormuş… Evet, öyle! Muhalif bir gazeteci… Ne var bunda? Suç mu? Siyasi iktidara muhalif olmak demek “casusluk, PKK seviciliği, FETÖ’cülük, vatan hainliği” demek midir? Allah rızası için bu tür ucuz propagandalara gelmeyin! Birilerinin sözde hamaset sergiliyormuş gibi yaparak “damardan” verdiği süslü laflarına karnınız tok olsun! Doğruyu kendi aklınızla “düşünerek” bulun!

SÖZÜN ÖZÜ; şundan adım gibi eminim ki ne o çamurlar Müyesser’e yapışır ne de benim tanıdığım Müyesser baskılara, korkutmalara, yıldırmalara, hapishane tehditlerine eyvallah eder!

“Yalakalık” değil “gazetecilik” yapmaya çalışan “gerçek medya mensuplarına” yönelik hatalardan bir an önce dönülmesi umuduyla ve dileğiyle… 10.06.2020

Alican TÜRK

Tarih, 18 Aralık 2018; Yer, TESUD Genel Merkezi…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.