Müyesser Yıldız, Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu G4 Blok, 10 Ağustos 2020
24 Temmuz birçok açıdan tarihi bir gündü. Hem ülkemizi paramparça etmeyi hedefleyen Sevr’i yırtıp atan, vatanımızın tapusu Lozan Antlaşması’nın 97. yıldönümüydü hem de 86 yıl sonra yeniden camiye çevrilen Ayasofya’da ilk Cuma namazı kılındı.
O gün gerek Ayasofya’da yaşanan manzaraları gerekse de Lozan’ı anmak isteyenlerin nasıl engellendiğini anlatıp, gidişata dikkat çektiğim “2023 Hedefi Neymiş, Anladık mı?” başlıklı yazımın son bölümü şöyleydi:
“Kendi adıma ben de [Ayasofya’nın] karşılığında Ruhban Okulu’nun açılacağı, Ege’de hatta Kıbrıs’ta taviz verilebileceği endişesine kapılmıştım. Ancak Cuma günkü tabloyu görünce, hele de Erdoğan ve Hulusi Akar’ın Lozan için mesaj yayınlamadığını öğrenince, ‘Bunlar ne ki? Lozan gidince her şey olur.’ diye düşündüm.”
Yine aynı yazımda Erdoğan’ın Yunanistan ziyaretinde “Lozan güncellenmeli” çağrısı yaptığını da hatırlattım.
Maalesef yanılmamışım.
Bilindiği gibi, Temmuz’un son haftasında Yunanistan’la aramızda Oruç Reis krizi yaşandı. ABD rest çekip Merkel araya girince gemimizin Meis Adası bölgesindeki faaliyetleri Erdoğan’ın talimatıyla bir ay ertelendi ve Yunanistan’la “istikşafi görüşmelerin yeniden başlayabileceği” duyuruldu.
Yunan tarafı, “Türkiye ile tek sorunumuz Ege ve Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı sınırları ile ekonomik münhasır bölgenin belirlenmesidir.” derken, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın şu açıklamayı yaptı:
“Biz önkoşulsuz bir şekilde Yunanistan’la Ege, kıta sahanlığı, adalar, hava sahası, Doğu Akdeniz ve diğer tüm konuları konuşmaya hazırız.”
Bu, ucu resmen “Lozan pazarlığına” kadar uzanacak açık bir çekti!..
Nitekim 3 Ağustos’ta Sözcü’den Saygı Öztürk, Türkiye’nin adaların silahlandırılması konusunu gündeme getirince, Yunanistan’ın Lozan’ın da masaya yatırılmasını istediğini yazdı.
Takip edebildiğim kadarıyla Ankara’dan bu iddiaya herhangi bir yalanlama da gelmedi.
Peki bu vahim tabloyu tamamlayan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başı olan Erdoğan’ın bu yıl Lozan’ı anmaması!.. Ama benim dışımda kimseyi ilgilendirmiyor olmalı ki, üzerinde duran olmadı.
Oysa bu yıla kadar anmıştı!.. İşte hepsinin sonunda da Atatürk ve anlaşmanın mimarlarını “rahmetle” andığı son dört yılki mesajlarından bazı bölümler:
2016: “Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir.
Lozan Antlaşması’nın içeriği, bu anlamda başta milli irade ve demokrasi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu temel ilkelerin değeri, bugünlerde çok daha iyi anlaşılmaktadır.”
2017: “Türk Milleti, Lozan Anlaşması ile bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevr’i yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir.”
2018: “Lozan Barış Antlaşması’ndan bu yana geçen 95 yılda Türkiye; siyasi, askeri, ticari ve diplomatik olarak gücünü artırırken, bölgesel ve küresel ölçekteki konumunu da pekiştirmiştir.”
2019: “Bu yıl aynı zamanda istiklal mücadelemizin başlangıcının 100’üncü yıl dönümüdür. Dünyanın en güçlü ordularına karşı verdiğimiz Milli Mücadele, ülkemizin bağımsızlık belgesi olan Lozan Antlaşmasıyla taçlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, bir asır önce olduğu gibi bugün de bağımsızlığına, bekasına, vatandaşlarının huzur ve güvenliğine yönelik her türlü tehdidi bertaraf edecek güce ve kararlılığa sahiptir. Son dönemde Doğu Akdeniz’de ve Suriye’nin kuzeyinde attığımız adımlar, Milletimizin ve Kıbrıs Türklerinin hak, hukuk ve menfaatlerini koruma hususundaki hassasiyetimizi açıkça ortaya koymuştur. Örtülü veya açık hiçbir yaptırım tehdidi Türkiye’yi haklı davasından vazgeçiremeyecektir.”
Sadece Erdoğan değil, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un da Lozan mesajını göremedim. Oysa geçen yıl hem Atatürk hem de İnönü’yü “rahmetle” anan Şentop, şunları söylemişti:
“Lozan Barış Antlaşması, yeni kurulan devletimizin milâdı ve tapusu niteliğindedir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan benzer anlaşmalardan bugüne geçerliliğini devam ettiren ender belgelerden olan Lozan Barış Antlaşması, sadece ülkemiz için değil, dünya tarihi için de büyük bir dönüm noktasıdır. İstiklâl-i tam iradesini askeri alanda büyük bir kahramanlık ve yiğitlikle ortaya koyan milletimiz Millî Mücadele ruhunu hukuk ve diplomaside de asla terk etmemiş; bu haliyle dünya medeniyetine onurlu, haysiyetli, milli hasletlerle yoğrulmuş bir vatanın nasıl inşa edildiğini göstermiştir.”
Biri Devlet’in başı, diğeri Meclis’in; ama Lozan’ı anmadılar işte!.. Ayasofya’da Cuma heyecanına mı verelim?!..
“Tesadüfün” bu kadarı olur mu? Oldu. Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli de Lozan’ı hatırlamadı.
3 gün önce kendisiyle tam sayfa röportaj yapan Sabah’tan Şebnem Bursalı, “Ayasofya’da ilk namazın kılınacağı 24 Temmuz aynı zamanda Lozan’ın yıldönümü. İki tarihin tesadüf etmesini nasıl yorumluyorsunuz?” diyerek sorduğu halde.
Bahçeli bu soruyu nasıl mı yanıtladı? Şöyle:
“Allah nasip ederse Ayasofya Camisi’nin muhterem ve mehabetli ortamında kılınması planlanan cuma namazına katılacağım. Hem tarihe şahitlik edip hem de manevi görevimi yerine getireceğim. İnanıyorum ki yine Akşemsettin orada olacaktır, yine Fatihimiz orada olacaktır, yine fethin neferleri manen orada bulunacaklardır.”
Ya Lozan? Yok. Bir şeyler söylediyse bile görüldüğü üzere Sabah gazetesi onları paylaşmaya gerek duymamış.
Erdoğan ve Şentop’un geçmiş yıllardaki Lozan mesajlarını hatırlattık madem, Bahçeli’ye de bakalım.
Geçen yıl Twitter hesabından Amasya Genelgesi’nden başlayarak uzun bir paylaşım yaptı. Özetle şunları anlattı:
“Türkiye’yi terörle durdurmaya, bölgesel ve küresel oyunlarla ayağını kaydırmaya çalışan odaklara Milli Mücadele’yi incelemelerini tavsiye ederim. Sınırlarımızın dibinde kamçılanan ihanete boyun eğecek tek bir vatan evladının olmadığını da haykırmak isterim. Mukadderat uğruna kefense giyeceğimiz, Allah şahit koşa koşa giyeriz. Mukaddesatımızın varlığı için urgan ise boynumuza geçecek olan, başımızı uzatmaya da seve seve hazırız… Türk milleti bir asır önce müstevli kuşatmasını yarmak için muazzam bir direniş haline geçmişti. Teslim olmak, bazı soysuzların dışında kimsenin aklının ucuna gelmemişti. Çok şükür bu şuur aynısıyla yaşamaktadır. Terörizme, ekonomik operasyonlara, küresel dayatmalara, siyasi baskılara, diplomatik şantajlara, yaptırım engellerine ne eyvallahımız ne de tavizimiz olacaktır.”
2017 açıklaması ise çok daha önemli ve çarpıcı. Çünkü o günlerde Yunanistan Cumhurbaşkanı, aynen şimdi olduğu gibi Türkiye’ye ait bazı adaları ziyaret etmişti. İşte bu ortamda Bahçeli bir kaz daha “Lozan’ın Türkiye’nin bağımsızlık senedi” olduğunu vurguladıktan sonra şunları söyledi:
“Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti demektir. İşte tam da Lozan’ın yıldönümüne tesadüf eden bir zaman diliminde, 18 Temmuz günü, Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın Aydın’ın dibindeki Bulamaç ve Eşek Adalarıyla İzmir’in yanı başındaki Koyun Adası’na ziyaret düzenlemesi açık bir kışkırtmadır. Üstelik bu adalar ve diğer 15 Ege adası Yunanistan tarafından haksız ve hukuksuz bir şekilde işgal edilmiştir. Yunanistan devlet ricalinin gövde gösterisi yapar gibi adalara çıkması karşılıksız bırakılmamalı, Ege’nin istilasına asla müsamaha gösterilmemelidir. Bugün Bulamaç Adasına gelenler, yarın ilk fırsatta Aydın’a gelecekler, bugün Koyun Adası’na çıkanlar, ilk fırsatta İzmir’e demir atmanın arayışında olacaklardır. Yunanistan’ın komşuluk hukukuna uymayan tavrını kınıyor, işgal ettiği adalardan derhal çekilmelerini bekliyorum. Sabrımızı sınamasınlar, olgunluğumuzu, vakarımızı yanlışa yormasınlar. Tekrar denize dökülmek isteyen varsa seve seve döker, canı kovalanmak isteyen varsa kaçtıkları yere kadar kovalarız. Onun bunun gözüne girmek, beğenisini almak amacıyla tarihi tez ve haklarımızı pazarlık konusu asla yapmaz; vatan, millet ve devletimizin kutlu emanetlerinden can pahasına da olsa taviz vermeyiz.”
Bahçeli’nin bu uyarısının üzerinden sadece üç yıl geçti. Yaşananlar ve gelinen nokta ortada.
Devletin yöneticileri ve ortakları, bu ülkenin “tapusunu” hep birlikte unutmuşsa dışarıda, içeride Lozan’ın intikamını alma peşinde olanlar neler yapmaz, neler istemez ki?!..
Kimse kusura bakmasın, herkes şahsi tapusundan vazgeçip istediği yere bağışlayabilir. Ancak kanla yazılmış Lozan, 83 milyonun tapusudur. Asla unutulamaz, unutturulamaz ve pazarlık konusu yapılamaz.
Bugün Sevr’in 100. yıldönümü.
Lozan’ı unutanlar bari Sevr’i lanetlese!..
Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…