Beş yıl önce Adeen ve ailesi, her şeyi arkalarında bırakarak Lübnan’a kaçtılar. Şimdi, Bekaa vadisinde bir mülteci kampında yaşıyor ve kendilerine yeni bir hayat kurmak için uğraşıyorlar. Bu Adeen ve ailesinin hikâyesidir.
Yazar: Emily Crowe | Medical Teams International | 11 Nisan 2017
Çeviren: Ercan Caner | Sun Savunma Net | 13 Nisan 2017
Adeen, vatanı Suriye’de çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak için çok çalışıyordu. Şimdi ise onlar Lübnan’da bir mülteci kampında yaşıyorlar.
İç savaş başlamadan önce vatanı Suriye’de çobanlık yapıyor ve ailesini geçindirebilmek için çok çalışıyordu. Suriye’de yaşadığı yerde, çocukları 10 yaşında okuldan almak ve çalıştırmak geleneksel bir uygulamaydı. Kızlar ise çocuk yaşta evlendiriliyorlardı.
Fakat Adeen, çocuklarının daha fazla seçenekleri olmasını istiyordu. Devam etmesine izin verilmemiş olsa da çocukken okulu seviyordu. Kızlarının eğitimlerine devam etmeleri ve üniversiteye gitmesi konusunda kararlıydı, bir tanesi matematik öğretmeni olmak, diğeri ise bilgi teknolojileri alanında çalışmak istiyordu. Adeen, kuzenleri okula gitmeye devam edebilsinler diye kardeşine de yardım ediyordu.
Savaş kapılarına geldiğinde Adeen’in ilk önceliği kızlarını cinsel saldırılardan korumaktı. Çevresinde yaşayanlardan 17 kişi kaçırılmıştı. Onlara ne olduğunu kimse bilmiyordu. Evler yanıyor ve üzerlerine bombalar yağıyordu, kimse güvende değildi. Suriye’deki çeşitli gruplar arasındaki savaş giderek şiddetleniyordu ve Adeen, ailesini korumak için kaçmak zorunda olduğunu biliyordu. Ailesiyle birlikte Lübnan’a ulaşan ilk mültecilerdendi. Her şeylerini geride bırakmak zorunda kalmışlardı.
Suriye’de rahat bir yaşam sürüyor, kimseden yardım istemeden onurlu bir yaşam sürüyorlardı. Fakat şimdi her gün bir öncekinden çok daha kötüydü. Aile şimdi, Lübnan’da Bekaa Vadisinde, köhne ve neredeyse yıkılmak üzere olan bir barakada yaşıyor. Tek bir hedefleri var: hayatta kalabilmek. Artık çocuklar okula gitmiyor ve altı yıldır eğitimden uzaklar. Okula gitmek yerine günde 4 dolar ücretle Lübnan çiftliklerinde çalışıyorlar.
Adeen kendi hastalığının tedavisi ve oğlunun acil açık kalp ameliyatı için gereken parayı karşılayacak durumda değil, kazandıkları para, sadece hayatta kalmalarını sağlayabiliyor. Bütün bunlara rağmen kızlarının erken yaşta evlenmelerine karşı, bir gün eğitimlerine devam edecekleri umudunu daima koruyor.
Aylar ve yıllar geçtikçe, aile giderek umudunu daha da yitiriyor. Oğullarından bir tanesini, biriktirdikleri bütün parayı vererek Türkiye veya Yunanistan’a göndermeyi planlıyorlar. Tek ümitleri, oradan kendine yeni bir hayat kurabileceği, okula gidebileceği, bir iş bulup para kazanabileceği ve gerideki ailesine yardım edebileceği, İskandinavya ülkelerinden bir tanesine gidebilmesi.
Ailenin tek seçeneği, ne yazık ki bu zor ve tutkulu plan, başka hiçbir umutları kalmamış durumda…