savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,7403
EURO
36,5512
ALTIN
2.948,63
BIST
9.827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
8°C
Perşembe Az Bulutlu
9°C
Cuma Az Bulutlu
9°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Emekli Tümamiral İlker Güven Röportajı

Emekli Tümamiral İlker Güven Röportajı

Emekli Tümamiral İlker Güven Röportajı

 

Berk ÖZER, USMER Yürütme Kurulu Üyesi, Sun Savunma Net, 1 Aralık 2018

 

 

Özer – Oslo ‘da yapılan akil adamlar toplantısı çözüm sürecinin yeniden masaya yatırılması girişimi midir?

Güven – Öncelikle 2006 yılında CIA Türkiye Masa Şefi Paul Henze’nin ABD Dış İşleri Bakanlığı’na verdiği raporu dikkatlice okumalıyız. Raporda: ”Türkiye’nin bu şekli ile ABD politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmalarını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde meclis, meclisi ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza çıkıyor. ABD’nin çıkarları, Türkiye’de bir federasyon kurulması ise; mutlaka bu dörtlü yapı ortadan kaldırılarak, Başkanlık Sistemine geçilmelidir” deniyor. Ayrıca Uluslararası Kriz Grubunun (bu grup aynı zamanda emperyalizmin basın sözcüsü gibidir) son raporunda: ”Türkiye açılım sürecini yeniden başlatmalı, Kürtlere özerklik verilmeli, seçim barajı düşürülmeli, kimliksiz yeni bir anayasa yapılmalı ve askeri operasyonlar durdurulmalıdır” diyor.

Özer – Daha önceki aylarda yapılan gizli İngiltere görüşmeleri ve son olarak basına yansıyan İngilizlerin TL’ye yönelmesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Güven – İşte Oslo’da toplanan sözde akil adamlar toplantısı da, çözüm sürecinin başlatılması dayatmalarının ilk somut adımlarından birisidir. İngiltere’nin Ortadoğu’da Irak, Suriye ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon ve enerji kaynakları üzerinde söz sahibi olma hedefi devam etmektedir. İngiltere, aynı zamanda dünya finans merkezlerinin en önemlilerinden biridir. İktidarın bu günkü yapısı, başta ABD olmak üzere emperyal güçlerin tam istediği yapıdır. Mart 2019’da yapılacak yerel seçimler, iktidar için hayati önemdedir. Ancak ülkemizin çıkarları ile iktidarın çıkarları örtüşmüyor. Türkiye maalesef bir ekonomik kriz içindedir. Ekonomik krizden çıkış için iç cephede bölücü ve kışkırtıcı üslûp ile hareket etmek yerine, birleştirici, birlik ve beraberliği sağlayarak tarıma öncelik veren, üretken ekonomiye geçişi sağlayan bir üslûp Türkiye’nin çıkarınadır. Buna rağmen iktidar borç ekonomisini kendi çıkarı için devam ettirerek, acil finansal destek aramaktadır. Emperyal bir güç olan İngiltere de TL’ye yönelerek, iktidarın yürüttüğü borç ekonomisine can suyu sağlamaya çalışıyor diyebiliriz.

Foto: Internet Haber

 

Özer – Bu girişimlere karşı MGK’da alınan kararlar ve Fırat’ın doğusuna yapılacak olan operasyon sinyallerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Güven – MGK kararlarına bakarsak:

Suriye’de bir emr-i vaki’ye göz yumulmayacaktır.

Bazı ülkeler, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’yi terör örgütü olarak görmüyor.

Irak’taki terör unsurlarına yönelik operasyonlar sürecek.

Suriye’de siyasi çözüme en büyük tehdit Fırat Doğusundaki terör yapılandırmasıdır. Türkiye KKTC’nin hak ve menfaatlerine aykırı hiç bir gelişmeye müsaade etmeyecektir ifadelerine yer verilmiştir.  Bu metinde biraz utangaç ve biraz da çekingen ifadeler var. Zira Suriye’de emr-i vaki’yi kim yapıyor? Bazı ülkeler kimlerdir? Tehditler doğru olarak ifade edilmiş, ancak “Müsaade edilmeyecek!” diye vurgulanırken, nasılın cevabı yok. Oysa Türkiye’nin çıkarları,  bekâ ve refah içeren unsurlardan oluşur. Bunun için de çekinmeden bekânın nasıl sağlanacağının, bazı ülkeler ifadesi yerine açık ve net biçimde adlarının vurgulanarak söylenmesi gerekir.

Suriye’nin doğusunda ABD bizi açıkça oyalıyor ve PKK/PYD/YPG/SDG’yi iyice silahlandırarak güçlendiriyor. Daha önce Fırat Kalkanı Harekâtı ile Menbiç’e de girilip, sözde kantonların oluşumuna da seyirci kalınmaması gerekirdi. Bu gün Fırat Doğusuna geç kalınmış bir harekât yapılacağı imâ ediliyor. Her şeyden önce aylardır bu harekâtın yapılacağı ilan edile geliyor. Oysa bu tip harekâtlar önceden davul zurna ile ilan edilmez. Zira başarıda önemli rol oynayan, “Baskın Prensibi” yok edilmektedir. Böyle bir harekât için zaman, mekân ve güç unsurlarından oluşan stratejik başarıda mutlaka gücünüzü geliştirmeniz gerekir.

Harita: Diriliş Postası

 

Özer – Bundan sonrasında gerekenlerin yapılabilmesi için neler öneriyorsunuz?

Güven – Bunun için de önce ulusal çıkarlarda duyguların, kinlerin yerinin olmadığı bilinci ile aklı egemen kılarak, Suriye Devlet Başkanı Beşer Esad ile süratle el sıkışıp Irak, Lübnan, İran, Azerbaycan ve Rusya ile ”Bölgesel İşbirliği ve Saldırmazlık ” anlaşması imzalanmalıdır. Buna paralel olarak Çiğli ve Diyarbakır hava alanlarından yabancı ülke uçaklarının kullanımı ile kürecik radarının faaliyetlerine el koyulmalıdır. Böylece siyasi, ekonomik ve askeri güç sağlanırken, ABD ve Avrupa Birliğinin Suriye’deki varlıkları da uluslararası hukuka göre davetsiz ve istenmeyen güç konumuna getirilir.

Bu anlaşmadan sonra da Yunanistan’a nota verilerek, Ege ve Doğu Akdeniz’de ihlâl edilen haklarımızın, tanınan süre içinde iade edilmesi istenmelidir. Özellikle, bize ait olan 150’den fazla ada ve adacıklardan 18 adedinin daha kısa zamanda boşaltılması, Lozan’a göre silahsız olması gereken adalardaki silahların kaldırılması, Girit Adasının hukuken dörtte üçü ile ada etrafındaki 14 ada ve adacıkların da, Türkiye’ye ait oldukları gerçeği vurgulanarak; Meis Adası dâhil birçok konuda pazarlık ve baskı gücümüz artırılmalıdır.

Harita: İzmir Ekonomi Üniversitesi

Türkiye, Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı dış sınırlarını 2004 ve 2013 yıllarında Birleşmiş Milletlere bir nota ile bildirmiştir. Ancak buna paralel olarak, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan edilmediği için GKRY’nin 2004 yılında ilan ettiği MEB’si, Türkiye ‘nin ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini çiğnemektedir. Ayrıca Mısır ve Libya ile de diplomatik ilişki geliştirilerek, Yunanistan ve GKRY ile yaptıkları MEB Anlaşmasındaki kayıplarının, Türkiye’nin kıta sahanlığına göre yapılacak anlaşma ile giderilebileceği bu ilişkide öncelikle ele alınmalıdır.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.