savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,4746
EURO
36,4066
ALTIN
2.957,53
BIST
9.356,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Az Bulutlu
2°C

Erdoğan Sonrası Türkiye-2

Erdoğan Sonrası Türkiye-2
A+
A-

İstikrar Amerika’nın Düşmanıdır!

 

Erdoğan Sonrası Türkiye-2

 

Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş veya Meral Akşener’in Türkiye’nin bir sonraki cumhurbaşkanı olacağı makul ve mantıklı senaryolar mevcut, ancak bu üç adayın zaferlerinin altında yatan varsayım; Erdoğan’ın ardından Türkiye’de normal siyasete dönüştür. Bunun olması mümkündür, ancak şüphe etmek için de bazı nedenler bulunmaktadır. İlk olarak, Erdoğan’ın AKP aracılığıyla Türkiye’nin bütün siyasi kurumlarının altını oyduğu ya da kendi iradesine göre şekillendirdiğinin şimdiye kadar çoktan açık ve net bir şekilde anlaşılmış olması gerekmektedir. Steven A. Cook

 

Ercan Caner, Sun Savunma Net, 06 Ekim 2021

 

 

01 Mart Tezkeresi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Giden Yol

 

Zayıf yeni yönetimler veya demokrasi dönüşümü içinde olanlar önce ‘‘devlet bisikletinde’’  eğitime ihtiyaç duyarlar, biz ise her hükümetin direkt olarak bir Harley- Davidson motora binmesinde ısrar ediyoruz. Demokrasi, bırakın güven inşa etmeyi, zayıf ve vahşileşmiş toplumlarda geride kalan sosyal bağları parçalayabilir, hayatta kalanları da etnik ya da dinsel gruplara bölebilir. Demokrasinin acele bir şekilde dayatılması doğrudan insan haklarına saygıda bir yozlaşmaya yol açabilir. Halkın ortak çıkarlara değer vermeyi öğrenmediği yerlerde demokrasi etnik ve dinsel kutuplaşmayı yoğunlaştırır. Demokrasi için mücadele edilmeli ve öğrenilmelidir. Demokrasi dışarıdan dayatılamaz. Korkunç bir paradoksta; parçalanmış devletlerde derhal demokrasi konusundaki ısrarımız küresel istikrarsızlığa en büyük katkımızdır. Ralph Peters, ‘‘İstikrar Amerika’nın Düşmanıdır’’, United States Army War College Press, 2001

Takvim yaprakları 20 Mart 2003 tarihini gösterdiğinde ABD’nin Irak operasyonu başlar. Reuters’e göre Irak’ın işgal kararı, sözde kitle imha silahları tehdidi nedeniyle Başkan George W. Bush ve ulusal güvenlik ekibi tarafından 15 Eylül 2001 tarihinde Camp David’de alınmıştır. Sadece dört gün önce, tarihe 9/11 saldırıları olarak geçen sözde (!) terör saldırıları yaşanmış ve terörün kaynağının da Irak olduğu iddia edilmiştir.

ABD, kuzeyden de Irak’a girmek istemektedir. Türk toprakları kullanılarak büyük bir işgal kuvveti Irak’a girecektir. Türk topraklarının kullanılması için yeni seçilen Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin onayı gerekmektedir. Türk yetkililerinin izniyle Ocak 2003’e kadar; 700 kilometre uzunluğundaki Türkiye-Irak sınırında bakım, lojistik ve diğer destek görevlerini icra etmek maksadıyla 2.200 ABD askeri Türkiye’ye sevk edilir.

Recep Tayyip Erdoğan ve (Oğul) George W. Bush

 

Lojistik üslerin kurulmasının ardından sıra Türk hükümetinin iznini almaya gelmiştir. Türkiye’nin ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle birlikte kuzeyden Irak’a girmesini öngören 01 Mart 2003 tezkeresinin son anda TBMM’de reddedilmesi ABD için büyük bir sürpriz olur. TBMM’deki 99 AKP milletvekili ret oyu vermiştir (Oylamaya 533 milletvekili katılmış, 250 ret, 264 kabul ve 19 çekimser oy kullanılmış, ancak Anayasa’nın 96. Maddesinde öngörülen 267 salt çoğunluğa ulaşılamamıştır).

Başbakan Abdullah Gül’dür. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tezkerenin geçmesi için çok çalışır, ancak 17 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te okuduğu; içinde süngü, minare, kışla ve asker kelimeleri geçen bir şiirle halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek suçundan mahkûm olup hapis yattığından siyasi yasaklıdır. Ancak 09 Mart 2003’te yapılan ara seçimde, şiiri okuduğu yerden; Siirt milletvekili olarak meclise girebilecek ve Başbakan Gül’ün istifasının ardından 14 Mart 2003’te başbakanlık görevine gelecektir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlık sistemiyle ilgili ilk açıklamasını 2003 yılında bir televizyon konuşmasında yapar ve arzusunun Amerika’da uygulanan başkanlık sistemi olduğunu ifade eder. Oysa 1993 yılında Refah Parti MKYK üyesi ve RP İstanbul İl Başkanı olan aynı Erdoğan, başkanlık sistemiyle ilgili bir soruya; ‘‘Türkiye buna hazır değil. Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da ABD emperyalizminin bize bir tavsiyesi. Bunun oluşması için siyasette serbest piyasanın oluşması lazım’’ yanıtını vermiştir.

Başkanlık Sistemi’ni savunan liderler

 

Erdoğan’ın 2014 yılında halk tarafından cumhurbaşkanı seçilmesi Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi için atılan en büyük adım olmuş ve başkanlık sistemi için bir zamanlar özenti ve ABD emperyalizminin tavsiyesi diyen Erdoğan, parlamenter sistemin Türkiye’ye yetmediğini ve bu gömleğin bu cüsseye dar geldiğini söylemeye başlamıştır.

 

Terörle mücadelede defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz…

Takvimler 2015 yılını göstermekte ve Türkiye yeni seçimlere hazırlanmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mart ayının başlarında Gaziantep’te Demokrasi Meydanı’nda toplu açılış ve temel atma töreninde konuşur: “Mevcut yönetim şekli bize uymuyor. Artık bu gömlek bize dar geliyor. Bu beden, bu gömleğe sığmıyor. Türkiye’nin her anlamda hızlanmaya ihtiyacı var. İhtiyacımıza uygun yeni bir yönetim sistemini tartışmamız lazım. Türkiye’nin ihtiyacını sağlayacak sistem başkanlık sistemidir. Anayasa hazırlıklarında komisyona sunmuştuk. Ama karşı durdular. Biliyorlar ki, sistem değişirse o zamanki ve şu anki iktidar yola devam eder. Davul sizin elinizde ama tokmak başkasında. Ne kadar değişiklik yaparsanız yapın, sistemin ruhundaki bozukluğu düzeltemiyorsunuz. Başkanlık sistemi demek, yeni anayasa demek. 07 Haziran’daki yeni seçimde Türkiye’ye başkanlık sistemini getirerek çözüm sürecini güçlendirecek misiniz? 400 milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün der.

Seçim sonuçları AKP için tam bir hayal kırıklığıdır. Kesin sonuçlara göre AKP 258, CHP 132, MHP ile HDP ise 80’er milletvekili çıkarırlar. Hiçbir parti tek başına iktidar olmak için gerekli olan 276 sayısına ulaşamamıştır. AKP, 03 Kasım 2002 seçimlerinden beri ilk kez meclis çoğunluğunu kaybetmiştir. Başbakan Davutoğlu’nun hükümet kurma çabaları nedense (!) bir türlü sonuç vermez.

YSK, 07 Haziran 2015’te yapılan milletvekili genel seçimi sonrasında 45 gün içinde Bakanlar Kurulu’nun oluşturulamaması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa’nın 104’üncü ve 116’ıncı maddeleri uyarınca seçimlerin yenilenmesine karar vermesi üzerine seçimlerin 01 Kasım’da yenileneceğini ilan eder ve seçimler yapılır.

AKP, Haziran’dan Kasım ayına kadar geçen beş aylık süre içerisinde hanesine beş milyona yakın oy katar. Buna karşın MHP iki milyon, HDP ise yarım milyondan fazla oy kaybına uğrar. Dramatik bir değişim yaşanmayan tek parti CHP olur. Meclis aritmeğinde AKP açısından sıkıntı kalmamıştır, oyların %49,49’unu alan AKP TBMM’de 317 koltuk kazanmayı başarmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, 07 Haziran 2015 seçim süreci ile başlayan ve 01 Kasım 2015 erken seçim süreci ile sonlanan süreçte, tarihinin en kritik siyasi eşiğini geçirmiş, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi ve ardından 16 Nisan 2017 referandumu sonrasında, ülkenin 95 yıllık yönetim rejimi değişerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiştir.

Yıllar sonra zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu; “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar, açık söylüyorum. Neden mi? Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden, aylardan biri 07 Haziran – 01 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” açıklamasını yapacaktır.

Bu kardeşinize yetkiyi verin…

Erdoğan 24 Haziran 2018 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesinde ‘‘24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” der. Türk halkı yetkiyi verir ve Erdoğan oyların %52.59’unu alarak ilk turda cumhurbaşkanı seçilir. 2015 yılında yaptığı bir konuşmada; ‘‘Kral, emir, şah, tiran, diktatör olacağım hevesinde ise buna Türk milleti müsaade etmeyecek, onay vermeyecektir. Yeni Türkiye parolası ile milli bekayı, milli varlığı, milli kimliği parçalamak isteyenler hayallerinde boğulacak, bozgunculuğun çamurunda soluk alamayacaklardır’’ diyen Bahçeli artık Erdoğan ve partisini desteklemektedir.

AKP yine TBMM’de çoğunluğu sağlayamamıştır, ama sorun yoktur, Cumhur İttifakı üyesi MHP 49 sandalye ile 295 sandalye kazanan AKP’nin yanındadır.

AKP ve Cumhur İttifakı Oy Kaybediyor

Bay Cook’un yazısını kaleme aldığı dönem; AKP ve Cumhur İttifakı’nın oy kaybının arttığı ve küçük ortak MHP’nin barajı aşıp aşamayacağına yönelik kaygıların ayyuka çıktığı bir dönemdir.

Daha da önemlisi ise; CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Deva Partisi, Demokrat Parti ve Gelecek Partisinin ‘‘güçlendirilmiş parlamenter sistem, cumhurbaşkanının sınırları ve 12 Eylül kalıntısı antidemokratik hükümlerin değiştirilmesi’’ konularında görüşmesi ve büyük ölçüde anlaştıklarını açıklamalarıdır.

Bilinçaltı Mesajlar –  Cook Ne Demek İstiyor?

Son yerel seçimlerde aşağılayıcı bir yenilgiye uğradığınız gün gibi ortada, siyasi kurumlar ve medya üzerindeki hâkimiyetinize rağmen, özellikle gençler arasında popülerliğiniz giderek azalmakta, yapılan kamuoyu anketlerinde bu durum açık ve net bir şekilde görülmektedir.

Her ne kadar söylenti olsa da ve bu söylentilerin kaynağı Erdoğan’ın yakın çevresi ve ülke dışı da olsa, Erdoğan’ın son aylardaki görüntüleri onun hasta olduğunu ve 2023 seçimlerine aday olamayabileceğini göstermektedir.

Normal seçime giderseniz, bir de AKP içinde bölünme olursa kaybedeceğiniz aşikâr. Bakanlık ve başbakanlık yapmış Binali Yıldırım’ı iki kez yenilgiye uğratan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Meral Akşener karşısında Erdoğan’ın kazanma şansı hiç yok.

Bu üç adaydan birinin Türkiye’nin bir sonraki seçimde cumhurbaşkanı olabilmesi için gereken tek şart Erdoğan’ın ardından normal siyasete dönmektir. AKP’ye yakın insanlar olarak kendinizi daha demokratik bir siyasetin belirsizliğine teslim ederek 20 yılda kazandıklarınızı riske atmayın. Normal siyasete dönülmesine izin vermeyin.

Erdoğan zaten hasta, ülkede olağanüstü hal uygulaması da var, gelin bunu fırsata çevirin ve her ne kadar Erdoğan’ın siyasi beceri ve karizmasına sahip olmasa da başarısız askeri darbenin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şekillendirilmesinde merkezi bir rol oynayan Hulusi Akar’ı işin başına getirin.

TSK personelinin çoğunluğunun destek ve sadakatini arkasına alan Hulusi Akar’ı işin başına getirmezseniz, eski parlamenter sisteme geri dönülebilir. Aranızdaki çatlaklar muhalefet partilerine yeni fırsatlar sunabilir, ülke çok daha istikrarsız bir hale gelebilir ya da başka bir şey olabilir.

Erdoğan’ın giderek kötüye gittiğine dair işaretleri görmezden gelmek ve her şeye rağmen işlerin bir şekilde yoluna gireceğini umut ederek beklemek çok daha büyük bir hata olacaktır. Elinizi çabuk tutun ve bir an önce gerekeni yapın. Hazır olağanüstü hal de yürürlükteyken daha ne bekliyorsunuz?

Biz Batı dünyası, karşımızda muhatap olarak yeniden TBMM’ni görmek istemiyoruz!

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.