savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Kar Yağışlı
0°C
Ankara
0°C
Kar Yağışlı
Pazartesi Çok Bulutlu
2°C
Salı Az Bulutlu
2°C
Çarşamba Az Bulutlu
4°C
Perşembe Az Bulutlu
6°C

Erdoğan’ın Türkiye’yi Sıfır Sorundan Sıfır Dosta Götüren Serüveni

Erdoğan’ın Türkiye’yi Sıfır Sorundan Sıfır Dosta Götüren Serüveni
A+
A-

Sen Kiminle Dans Ettiğinin Farkında Değilsin!

Erdoğan’ın Türkiye’yi Sıfır Sorundan Sıfır Dosta Götüren Serüveni

Türkiye, çok kısa bir zaman dilimi içinde kendisini inanılmaz ölçüde izole edilmiş bir durumda bulabilir. Bu gerçekleştikten sonra, bir noktada Türk toplumu ya olanlar nedeniyle Erdoğan’ı suçlayacak ya Türkiye kendini dışlanmış bir devlet konumunda bulacak ya da bunların her ikisi birden gerçekleşecektir.

Yazar: David Romano, The Bharat Express News, 27 Ekim 2020

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 07 Kasım 2020


Adem Altan/AFP/Getty Images

MISSOURI: Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşik Devletlere ‘‘yaptırımın neyse geç kalma yap’’ sözleriyle çıkışı ve bazı Avrupalı liderlere karşı söylemlerini tırmandırması sonrasında, Türk lirası yeni psikolojik engel sınırını aşarak ABD doları karşısında 8 liraya gerilemiştir.

Oysa bundan sadece 10 yıl önce; dış ilişkiler ve Türkiye’nin Akdeniz ve Orta Doğu bölgesindeki rolü günümüzdeki karmaşadan çok farklıdır. Etkileyici ekonomik büyüme, popüler ve istikrarlı bir hükümetle giderek kendine daha çok güvenen Türkiye bölgede liderlik rolüne soyunmaya başlamıştır.

Sonra Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ilk kez 2008 yılında deklare ettiği ‘‘komşularla sıfır sorun’’ dış politikasını izlemeye başlar. Bu politika ile Türkiye bütün komşularıyla ilişkilerini geliştirir; Ankara, Afganistan ile Pakistan arasındaki çatışmada, Filistin çatışmalarında, İsrail ile Suriye arasındaki müzakerelerde ve hatta Amerika-İran gerginliğinde arabuluculuk rolüne soyunur.

Beyaz Ev sözcüsü Caitlin Hayden tarafından yapılan açıklamaya göre; ABD Başkanı Barack Obama’nın, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşürken elinde görülen beyzbol sopası, ikilinin arasındaki yakın dostluğun bir göstergesidir. Türk basınında yer alan bazı iddialara göre ise sopa; Türkiye’nin bölgesel iddialarına yönelik bir tehdit olarak aba altından sopa gösterme anlamındadır.

O yıllarda Avrupalı ve Kuzey Amerikalı devlet adamları düzenli olarak Erdoğan’ı övmekte ve hatta ABD Başkanı Barack Obama, Türkiye’yi örnek bir Müslüman demokrasisi ve müttefik olarak nitelendirmektedir. (ÇN: Obama o günlerde, Erdoğan ile yaptığı telefon konuşmalarında, onunla aralarındaki yakın dostluğun simgesi olarak henüz elinde beyzbol sopası tutmamaktadır). Türk firmaları da kendilerini hoş karşılayan Arap dünyası, Asya ve Sahara Altı Afrika’da giderek daha da büyüyen projeler almaktadırlar.

Suriye ile vize zorunluluğu kaldırılmış ve diğer Arap ülkeleriyle de aynı açılımlar için görüşmeler yapılmaktadır. O dönemlerde, Ankara ile Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi arasındaki ilişkiler dahi gelişmiş ve gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretlerden bir tanesinde de Kürdistan bayrağı Türk semalarında dalgalanmıştır. Ülke içinde de Ankara, Türkiye’nin kendi Kürt halkının siyasi temsilcileriyle barış görüşmeleri yapmaktadır.

Günümüzde ise durum böylesine farklı olamazdı. Sadece 10 yıl içinde Türkiye, ‘‘komşularla sıfır sorundan’’ neredeyse ‘‘sıfır dost komşu’’ durumuna gelmiştir. Akdeniz’de gerçekleştirilen tatbikatlarda Fransız, Yunan, Kıbrıs ve hatta İsrail ile Mısır savaş gemilerinin Türk savaş gemileriyle yoğun didişmelere girdikleri görülmüştür. Kürtlerle barış görüşmelerinin yerini yeniden düşmanlıklar almış ve Ankara’nın Irak Kürtleriyle ilişkileri daha soğuk bir duruma gelmiştir.

Türk ve Suriye liderleri, eşleriyle birlikte bir zamanlar mutlu günlerinde…

Fransa ve bazı diğer Avrupa Birliği üye ülkeleri Türkiye’ye yaptırım uygulanması için bastırırken, birkaç Arap ülkesi de Türk mallarını boykot etmeye başlamıştır. Birleşik Devletler Kongre ve Senatosu Türkiye’ye yaptırımlar uygulanmasını talep ederken, Washington’daki çeşitli düşünce kuruluşları da Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulamaya başlamıştır. Bu yıl, iki ülke arasındaki ilişkiler öylesine kötüye gitmiştir ki İsrail liderleri ilk kez Türkiye’yi yıllık tehdit değerlendirme listesine dahil etmiştir.

Moskova’da dahi Erdoğan’ın Osmanlı ihtirasları olup olmadığı yönünde spekülasyonlar yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştır. Artık Erdoğan ile Avrupa, Birleşik Devletler yöneticileri arasında ve Arap dünyası ile dramatik demeç savaşlarının olmadığı tek bir hafta dahi yaşanmamaktadır. Sadece geçtiğimiz iki hafta içinde dahi Türkiye’nin başkalarıyla olan tartışma ve istikrar bozucu faaliyetleri etkileyici bir liste oluşturmaktadır.

Sayısız verilere göre; Türkiye son zamanlarda Azerbaycan’a olan silah satışlarını artırmış ve özellikle Moskova’da büyük kaygılara neden olan, Bakü’yü Ermenistan ile savaşını yeniden başlatmaya zorlamıştır. Türkiye, rakip taraflar arasında imzalanan bir ateşkes anlaşmasını bozarak Libya’da da oyunbozan rolü oynamıştır. Akdeniz’de ise Türkiye Yunanistan ve Kıbrıs’ın deniz yetki alanlarıyla ilgili iddialarını göz ardı etmeyi sürdürerek, kendisine ait olduğunu iddia ettiği karasularında doğal gaz arama faaliyetlerini ısrarla sürdürmektedir.

Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonuna katılan Suriye Ulusal Ordusu üyeleri, Ras al-Ayn bölgesi, kuzey Suriye, 13 Ekim 2019. Foto: Muhammed Nur/Anadolu Agency/Getty Images.

Türkiye, Irak’ta Kürt militanların aktif olduğu, sınırına yakın çeşitli kırsal alanları bombalamakta ve aynı anda da Bağdat’ın isteği dışında bu ülkedeki askeri üs ve asker sayısını artırmaktadır. Türkiye, 2018 yılındaki Afrin ve 2019 yılındaki Jazeera işgalleriyle yüz binlerce Kürt sivili yurtlarından ettiği Suriye’nin kuzeyinde de ülkenin geniş toprak parçalarını işgalini sürdürmektedir ve Erdoğan, ülkenin önemli ölçüde Kürt nüfusun yaşadığı yerlerine üçüncü bir operasyon tehdidinde bulunmuştur.

Bu bölgelerde ve geçmişte Arapların çoğunlukta olduğu İdlib eyaletinde Ankara, bazıları eski İslami Devlet terör örgütü savaşçıları ve oldukça radikal İslamcı vekâlet savaşçılarına desteğini de sürdürmektedir Hatta Türkiye, Suriyeli vekâlet paralı askerlerinden bir kısmını Libya ve Azerbaycan’daki çatışmalarda kendi çıkarlarını gerçekleştirmek üzere göndermiştir. Türkiye’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Müslüman Kardeşler uyumlu gruplara olan desteği tüm şiddetiyle devam ederek Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bölgede siyasi İslam’a karşı çıkan diğer ülkelerle arasının bozulmasına neden olmuştur.

Türkiye’nin, dünyanın her yerinde destek sağlamak maksadıyla dini siyasi bir araç olarak kullanması Fransa ile ilişkilerinde bir kez daha patlak vermiştir. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bir öğretmenin Çeçen asıllı radikal bir Fransız Müslüman tarafından başı kesilerek öldürülmesi sonrasında, İslam’ın siyasi istismar aracı olarak kullanılmasının engellenmesi maksadıyla alınan tedbirleri açıkladığında, Erdoğan Fransa’nın aldığı tedbirleri eleştirmiş ve Macron’u zihinsel tedaviye ihtiyacı olmakla suçlamıştır.

MACRON’UN ZİHİNSEL TEDAVİYE İHTİYACI VAR

Normal zamanlarda, Fransa’nın Müslüman gruplara ülke dışından gelen gelir kaynaklarını izlemesi ve ülkedeki imamları eğitmesinin ülke dışında çok az yorumlara neden olması beklenir. Fakat Erdoğan, eski Osmanlı İmparatorları gibi kendisini İslam’ın savunucusu olarak pazarlamak maksadıyla, meselenin üzerine atlamış ve yeni bir münakaşanın fitilini ateşlemiştir.

Katar ve İran da Fransa’yı kınamakta Türkiye’ye katılmıştır. Hatta Türkiye’de hükümet kontrollü medyada, Batı terörist listelerinde önemsiz bir terör örgütü olarak adı geçen İran yanlısı Filistin İslami Cihad Hareketi’nin, Türkiye Cumhuriyeti’ne İslam ve Müslümanları savunduğu için teşekkür ettiğine dair haberler yer almıştır.

Geçmişe bakıldığında; Türkiye’nin son 10 yılda İran, Katar ve Azerbaycan ile birkaç devlet dışı aktör dışında neredeyse herkesle yaşadığı anlaşmazlıkların uzun bir listesi çıkarılabilir. Bu listede; Amerika’ya atacağı Osmanlı tokadı tehdidi, İran’a yaptırımlardan kaçınmada yardım etmesi, Avrupalı liderler için yaptığı Nazi benzetmesi, Ege Denizi’ndeki çeşitli adaların Yunanistan yerine Türk egemenliği altında olması gerektiğini iddia etmesi, mültecileri Avrupa’yı istilada bir silah olarak kullanma tehdidi ve faiz lobisi ve Türkiye’yi yok etmeye çalıştığını ileri sürdüğü bir üst akıl hakkında yaptığı çeşitli Yahudi karşıtı açıklamalar ile daha bir sürü çatışmalar yer almaktadır.

Peki, Türkiye ‘‘komşularla sıfır sorundan’’ bu duruma nasıl geldi? Bir taraftan; bir ülke güçlendikçe ve bu gücünü göstermek istediğinde bu tür gerginliklerin yaşanması normal kabul edilebilir. Örneğin Çin, deniz yetki alanı sınırlarıyla ilgili giderek daha ciddi anlaşmazlıklar yaratmaktadır. Fakat Çin, Türkiye’nin son yıllarda girdiği silahlı çatışma ve yarattığı anlaşmazlıkların yarısını dahi yaşamamış ve Türkiye’nin çok övülen ekonomik büyümesinin durması da ‘‘komşularla sıfır sorun’’ politikasından vaz geçtiği aynı zamana denk gelmiştir.

Aslında ekonomik problemler ile siyasi ve askeri çatışmalar bir arada görülebilir. Son on yılda Türkiye’yi şu anda bulunduğu yere getirmek için birkaç faktör bir araya gelmiştir. İlk olarak; Erdoğan hükümeti, kendisine ülkenin dış politika ve İslam’a kendi uygun gördüğü şekilde odaklanmasına olanak sağlayan; Türk ordusunu kışlasına geri döndürmüştür. 2011 yılında Arap Baharı isyanları patlak verdiğinde Erdoğan, Arap bölgesinde Müslüman Kardeşler ile aynı yöndeki grupları desteklemekte bir fırsat görmüştür.

Bununla birlikte Türk ekonomisi yavaşlamaya başladığında ve ülke içinde hükümetine karşı muhalefet yükseldiğinde Erdoğan, Türk halkının dikkatini kötüleşen ekonomi ve giderek artan otoriterliğinden saptırmak maksadıyla; İslam’ın savunucusu pozlarına girerek ülke dışındaki İslamcılara olan desteğini iyice artırmıştır. Avrupalılar, Amerikalılar, Ermeniler, İsrailliler ve diğer Müslüman olmayanlarla girdiği her söz düellosu da Erdoğan’a istediğini gerçekleştirmede yardımcı olmuştur.

2015 yılında, özellikle zayıf bir seçim performansı sonrasında yeniden başlatmayı seçtiği Kürtlerle olan savaş, ülke içindeki siyasi rakiplerinin dikkatini dağıtmasına da yardım etmiştir. Türkiye’nin problemi; dışta giderek büyüyen ihtilaflar ve başkalarıyla olan çatışmaların ülkenin ekonomik sorunlarını daha da kötüleştirecek olmasıdır. Türkiye, çok kısa bir zaman dilimi içinde kendisini inanılmaz ölçüde izole edilmiş bir durumda bulabilir. Bu gerçekleştikten sonra, bir noktada Türk toplumu ya olanlar nedeniyle Erdoğan’ı suçlayacak ya Türkiye kendini dışlanmış bir devlet konumunda bulacak ya da bunların her ikisi birden gerçekleşecektir.

Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazının çevrilerek paylaşılması; ifade edilen görüş ve ileri sürülen iddiaların Sun Savunma Net sitesi ve çeviren tarafından paylaşıldığı anlamına gelmemektedir.  Makalenin orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.thebharatexpressnews.com/how-erdogan-took-turkey-from-zero-problems-to-zero-friends/

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.