Yazar: Stanley A. Weiss
Çeviren: Ercan Caner
WASHINGTON- Yetmiş yaşlarında ve politik yaşamında herkese bağırıp çağıran bir ihtiyar. Kadınlardan Papa’ya kadar herkese hakaretler yağdırırken, ülkesinde uyguladığı politik ajandasında hiç alışılmadık ve muhtemelen yasa dışı bir yöntem uygulamakta. Dışarıda ise mevcut uluslararası düzeni sorgularken onlarca yıldır sürmekte olan ittifakları tehdit etmektedir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan, halkçı söylemlerle iktidara gelen Venezuela Başkanı Nicolas Maduro’ya kadar uzanan, gittikçe artan otoriter ve kuvvetli adamlara son eklenen kişi, geçenlerde Filipinler Başkanlığına seçilen Rodrigo Duterte olmuştur.
ABD başkanlık seçim kampanyalarının son günlerine girerken, Trump’ın Amerikalılardan başkanlığının ilk yüz gününü hayal etmelerini istediği hafta süresince, Duterte’nin geçenlerde tamamlanan başkanlığının ilk yüz günü bize güzel bir örnek hatta eğitici bir ders sunuyor. Duterte bize, tehlikeli otokrat çizgisi olan, saldırgan ifadeler kullanmakta usta ve pervasız bir adayın, zararlı bir yönetim stili ile ülkesini yönetirken, devam eden hakaretleri ile kendi ülkesini aptal durumuna düşürmesi ve küresel istikrarı tehdit etmesinin güzel bir örneğini sunmaktadır. Başkanlığın onu değiştireceğini düşünerek Duterte lehine oy kullanan Filipinliler, şimdi durumun tersine döndüğünü görünce ve Duterte’nin giderek daha da kötüleştiğini anladıkça dehşete kapılmış bir durumdadırlar.
Anlatmaya, Duterte’nin Temmuz başlarında iktidara gelmesi sonrasında yaşanan ve bütün dünyanın nefretini kazanan onun adına işlenen cinayetlerden başlayalım. Güney Filipinler’de bulunan Mindano adasındaki Davao Kentini 22 yıl boyunca yönetirken ‘‘Ölüm Mangası Belediye Başkanı’’ olarak anılan Duterte’nin ünlü olmasının nedeni, emniyet kuvvetlerinin genellikle mahkeme ve jüri olmadan ve hatta tutuklamadan yüzlerce uyuşturucu satıcısını infaz etmesidir.
Gayrimenkul kralı başkan adayı Trump seçilmesi durumunda Meksika ile Amerika arasında bir duvar inşa edeceğini ve yasa dışı göçmenleri ülke dışına atacak bir ‘‘sınır dışı etme kuvveti’’ oluşturacağını söylemektedir, bu yaklaşımları Duterte ile aynıdır. Duterte de iktidara gelmeden önce gereksiz can sıkıcı formalitelere gerek kalmadan kötü insanları öldüreceğine söz vermiştir. Başkanlık kampanyası sırasında, bütün uyuşturucu satıcılarını Manila Körfezine dökeceği yönündeki Filipinlerin ‘‘Duterte Harry – Kirli Harry’’ sinin sözlerini birçok Filipinli gülerek karşılamıştır.
Fakat iktidardaki dördüncü ayına yaklaşırken artık kimse gülmemektedir: yaklaşık olarak 3.000 Filipinlinin yargılanmadan katliama maruz kalması, adanın uzun yıllardır hukukun üstünlüğüne inanan halkının alaylarına neden olmuştur. Bu ölümlerden yarıya yakını polis tarafından değil, Duterte’nin desteklediği yasa dışı unsurlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Uluslararası Af Örgütünden Birleşmiş Milletlere, Katolik Kilisesine kadar eleştirmenler, sürdürdüğü kampanyayı kınamıştır. Bazıları onu uluslararası yasaları ihlal etmekle suçlamaktadır.
Tepki olarak Duterte, sonradan dış işleri bakanı böyle bir şeyin asla olmayacağını açıklasa da, Birleşmiş Milletlerden çekilme tehdidinde bulunmuştur. Yasama organındaki yandaşlarını kullanarak, muhalefeti ezerken uyguladığı cinayetler hakkındaki Senato soruşturmasını örtbas etmiştir. Ulusal TV kanalında suçluları öldürdüğü için övünen Duterte’nin en genç kurbanı sadece beş yaşındadır.
Küstah otokrat ifadeler kullanan, jeopolitik ve ülkesinin uzun süreli ilişkilerini göz ardı eden Duterte’nin düşüncesizce hareketleri dış politikasına da yansımıştır. Geçen ay Çin’e yaptığı bir ziyarette Duterte hem ülkesinin tek müttefiki olan ve 1950 yılından beri Filipinlerin silah alımlarının % 75’ni sağlayan ABD’den ayrıldığını, hem de Güney Çin Denizi üzerindeki tartışmalı iddiaları hakkında geçici bir anlaşmaya vardıklarını açıklamıştır. 24 saat içerisinde, açıklamadan bilgisi olmayan ticaret bakanı geri adım atmaya başlamıştır. Ve Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü de Duterte’nin açıklamaları öncesinde hükümet üyeleri ile hiç görüş alışverişinde bulunmadığını ve haberi duyduğunda şaşkına uğradığını kabul etmiştir.
Duterte’nin bu eylemleri, müttefiklerinin kafasını karıştırmış ve komşularını huzursuz etmiştir. Başkan olarak yurt dışına yaptığı ilk Çin ziyareti, ülkesinde en fazla yabancı yatırım yapan Japonya ile aralarının bozulmasına neden olmuştur. Sarf ettiği sözler, Vietnam gibi Güney Asya komşularını huzursuz etmiştir. Japonya’ya yaptığı ziyaret esnasında ise iki yıl içerisinde ülkesindeki bütün yabancı askerleri kovabileceğini ifade etmiş, bu haber eski başkanı, Amerikan birliklerini ülkede kalması için bir antlaşma imzalamaya ikna eden Manila’daki diplomatları tarafından sonradan öğrenilmiştir.
Bütün bu olanlar ABD’li yetkilileri şaşkına uğratmış, onun tuhaflıkları, Çin saldırgan bir şekilde ve yasa dışı olarak Güney Çin Denizine doğru yayılırken, istikrarsızlığın yükseldiği bir bölgede, ilave olarak Duterte’nin Eylül başlarında iğrenç bir şekilde Başkan Barack Obama’yı ‘‘orospu çocuğu’’ olarak nitelendirmesi ile iyice rahatsız etmiştir.
Duterte’nin yükselişinde önemli bir rol oynayan eski başkan Fidel Ramos için bütün bu olanlar çok fazla gelmiş ve Duterte’nin Çin özel temsilciliği görevinden istifa ettiğini açıklamıştır. Birkaç gün önce yazdığı bir yazıda da, Duterte’nin farkında olmadan kendi kendisini ağzından vurduğunu ve vatandaşlarını rezil ettiğini yazmıştır.
71 yaşında olan Duterte’nin yaptığı gibi 70 yaşında olan Trump da ABD’nin ittifaklarını sorgulamakta, Rusya ve Çin’e rahatlatıcı mesajlar vermekte ve uluslararası siyasette kalıcı bir belirsizliğe neden olmaktadır. Yaptığı eleştirilerde saldırgan bir tutum sergilemekte, kurumlar ve değerleri dikkate almamakta, demokrasinin nasıl işlediğini dikkate almamakta ve kendisini destekleyenlerle zaman zaman şiddeti tartışmaktadır.
Trump başkan seçildiğinde aniden ve tamamen değişebilir mi? Hristiyanlar tarafından benimsenen tek bir değer yargısını dahi taşımayan bir aday Şam meselesinde olduğu gibi aniden dönüş yapabilir mi?
Trump’ın Filipinli ikizinin performansına bakıldığında böyle bir olasılığın en küçük bir şansı dahi olmadığı görülmektedir. Trump basitçe ifade etmek gerekirse, Bronx aksanlı bir Amerikan Duterte’si olmaya çok daha yatkındır.
Hillary Clinton’un ateşli bir taraftarı değilim, fakat yönetime ne sağdan ne de soldan herkes için gelişmeyi engelleyecek aşırıcıların gelmesini de hiç istemiyorum. Clinton’un başkanlığının, Bernie Sanders ve Elizabeth Warren dâhil onu eleştiren en soldaki senatörleri daha yukarılara taşıyacağını hayal etmek bana derin bir acı veriyor. Ama en azından Clinton, özellikle dış ilişkilerde zeki, açık ve sanıldığından çok daha merkezcidir. Trump ise aksine, tam da görüldüğü gibi her yönden tehlikeli ve küçük beyinli birisidir.
Duterte’nin aksine Trump, dünyanın en büyük ekonomisini, en büyük ordusunu ve ikinci en büyük nükleer silah stokunu yönetecektir. Son yetmiş yıldır uluslararası düzeni korumada mihenk taşı olan bir ittifak ağının başına gelecektir. Duterte son 100 gün içerisinde uluslararası bir karmaşa yaratmıştır. ABD başkanlık makamının gücü ile Trump çok daha büyük ölçekli bir tahribata neden olabilir.
Beijing’te yaptığı konuşmada Duterte, Amerika’nın kaybettiği iddiasını öne sürmüştür. Henüz değil. Fakat Duterte gibi düşüncesiz ve patavatsız birinin neler yapabildiğini gördük. Oval Ofise onun gibi birisini seçersek söylediklerinde Duterte’yi haklı çıkarmış olacağız.
Stanley A. Weiss, bir maden, kimyasal ve mineral işleme şirketi olan American Premier Firmasında geçmişte başkanlık görevini yürütmüştür. Ulusal güvenliği artırmak için en iyi iş uygulamalarını üst düzey insanlardan oluşan tarafsız bir kurum olan Business Executives for National Security (BENS’in) kurucu başkanıdır. Bay Weiss genel olarak kamu politikası üzerine yazılar yazmaktadır. Sayısız makalesi International Herald Tribune, The New York Times, The Wall Street Journal, The Washington Post ve The Washington Times’da yayımlanmıştır. Manganese (Manganez) isimli kitabında manganezin metalürji harici diğer alanlardaki kullanımlarını açık bir şekilde anlatmıştır.
Harvard’s Center for International Affairs’de geçmişte görev yapan Mr. Weiss, Humane Letters from Point Park College in Pittsburgh, Pennsylvania’dan onursal doktora derecesine sahiptir. Halen Premier Chemicals’da görev yapan Mr. Weiss, Council on Foreign Relations, The American Ditchley Foundation, The International Institute for Strategic Studies, ve İngilte’de bulunan Royal Institute üyesidir. Board of Directors of Harman International Industries; The Board of Visitors of Georgetown University School of Foreign Service ve The Advisory Boards of RAND’s Center for Middle East Public Policy ve The International Crisis Group’da görev yapmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır, zamanını Londra’da bulunan evi ile Washington’da bulunan ofisi arasında geçirmektedir.
Çeviren: Ercan Caner Elektrik ve Elektronik Mühendisliğinin yanı sıra, uçak ve helikopter lisanslarına sahiptir. Yüksek lisans derecesini Gazi Üniversitesi’nden Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri alanında alan Caner, halen Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında Haliç Üniversitesi’nde doktora tez çalışmalarını sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu makaleleri yayımlanmıştır. 39 yılı kapsayan TSK, BM ve NATO savunma sektör deneyimlerine sahiptir. E-mail: ercancaner@gmail.com Twitter: @ercancaner1963