savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Hafif Yağmurlu
8°C
Pazartesi Yağmurlu
9°C
Salı Hafif Yağmurlu
8°C
Çarşamba Yağmurlu
8°C

İfade Özgürlüğü

İfade Özgürlüğü
A+
A-

İfade Özgürlüğü

ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Uygulamaları Türkiye Ülke Raporu-2020

 

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 08 Nisan 2020

 

 

Anayasa ve hukuk, belirli sınırlar içinde ifade özgürlüğü sağlamaktadır. Hükümet 2020 yılı boyunca, basın da dâhil olmak üzere ifade özgürlüğünü kısıtlamıştır. Ceza kanunundaki birçok madde; bir suçu veya suçluları övmeyi veya halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamayı yasaklayan hükümlerin yanı sıra, kamu düzenini koruyan ve devlet, cumhurbaşkanı veya hükümet yetkililerine hakaret etmeyi suç sayan maddeler yoluyla basın ve ifade özgürlüğünü doğrudan kısıtlamaktadır. Gazetecilik alanında faaliyet gösteren birçok insan, hükümetin 2016 darbe girişiminden bu yana, ana muhalefeti temsil eden gazetecileri ve bağımsız gazeteleri kovuşturması ve gazetecilerini hapse atmasının ifade özgürlüğünü engellediğini bildirmektedir. Medya profesyonelleri, hükümeti intikam alabileceği korkusuyla, oto sansür uygulamalarının oldukça yaygın olduğunu dile getirmektedir.

Kanun (5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 122); dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret suçları veya incitici eylemlerin re’sen soruşturulmasını ve üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını gerektirmektedir. İnsan hakları grupları bu kanunu cinsiyet kimliğine dayalı kısıtlamaları içermemesi nedeniyle eleştirmekte ve yasanın bazen azınlıkları korumaktan çok ifade özgürlüğünü sınırlandırmak maksadıyla kullanıldığına dikkat çekmektedir.

Hükümet, ifade özgürlüğü haklarını kullanan yüzlerce insan hakkında soruşturma açmış ve mahkûm etmiştir. MetroPOLL araştırma şirketinin Temmuz 2020 anket sonucuna göre ankete katılanların %62’si ülkede medyanın özgür olmadığına ve %50’si de sosyal medyanın özgür olmadığına inanmaktadır.

Elazığ depremiyle ilgili kışkırtıcı paylaşım yapan 50 şüpheli hakkında; “halk arasında endişe, korku ve panik oluşturmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır. Fotoğraf: NTV

Hükümet, kendisini eleştiren ifadelere çoğu kez terörist gruplar ve terörizm ile bağlantılı olduğu ya da devleti tehlikeye soktuğu iddiaları ile suç duyurusunda bulunarak tepki göstermiştir. Ocak ayında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 24 Ocak 2020 tarihinde meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki Elazığ depremi hakkında sosyal medya paylaşımı yapan 50 şüpheli için “halk arasında endişe, korku ve panik oluşturmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlarıyla bir soruşturma başlatmıştır.

İçişleri Bakanlığı, Mayıs ayı sonunda COVID-19 salgınının ülkede görüldüğü Mart ayı ortası sonrasındaki altı hafta içinde yetkililerin, içeriğinde asılsız ve provokatif bilgiler bulunan 10,111 sosyal medya hesabını incelediğini açıklamıştır. İçişleri Bakanlığı yetkililerinin açıklamasına göre 1,105 şüpheli şahıs tespit edilmiş ve 500’den fazla şahıs gözaltına alınmış ve bu hesaplarla ilgili olarak 600’e yakın adli soruşturma başlatmıştır. Polis tarafından sorgulananlar arasında tanınmış doktorlar ve tıp dernek başkanları da bulunmaktadır.

İçişleri Bakanlığı Ekim ayında yaptığı açıklamada; 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir kentini vuran 7.0 büyüklüğündeki depremle ilgili olarak 40 sosyal medya hesabı hakkında soruşturma açıldığını, 10 kişinin gözaltına alındığını ve iki kişinin de tutuklandığını açıklamıştır.

Yıl boyunca hükümet; aralarında politikacı, gazeteci ve çocukların da olduğu binlerce kişi hakkında cumhurbaşkanına, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e veya devlet kurumlarına hakaret iddialarına dayanarak soruşturma açmıştır. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 2019 yılında polis, cumhurbaşkanına veya devlete hakaret suçu nedeniyle toplam 36,066 kişi hakkında soruşturma açmış, 12,298 kişi yargılanmış ve 3,831 kişi cezalandırılmıştır.

2014 ile 2019 yılları arasında geçen sürenin aksine hakaret yasaları kapsamında hapis cezası alanların sayısı 2,663’e düşmüştür (2014-2019 yılları arasında 27,717 kamu davası açılmış, 9,556 kişi mahkûm olurken, yedisi çocuk, 2676 kişiye hapis cezası verilmiş, 4,325 kişi ise beraat etmiştir). Temmuz 2020’de polis, sosyal medya paylaşımlarında cumhurbaşkanının kızı ve damadı eski hazine ve maliye bakanı Berat Albayrak’ın oğullarının doğumu sonrasında yorum yapan 11 kişiyi kamu görevlisine hakaret suçlamasıyla gözaltına almış ve içlerinden birini tutuklamıştır.

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

 

Hapisteki tutuklu gazeteci sayısı tahminleri; Gazetecileri Koruma Cemiyeti’ne göre en az 37 ile Uluslararası Basın Enstitüsü’ne göre ise 79 arasında değişmektedir. Hapisteki gazetecilerin çoğunluğu hükümet aleyhine haber yapma veya PKK (Partîya Karkerên Kurdistanê-Kürdistan İşçi Partisi) veya Gülen hareketiyle bağlantı iddialarıyla suçlanmaktadır.

İstanbul merkezli Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, hapisteki gazeteci rakamları arasındaki farkın ‘‘gazeteci’’ ve ‘‘medya çalışanı’’ arasındaki değişik tanımlardan kaynaklandığını ifade etmektedir. Hükümet resmi olarak sadece; muhabirler, kameramanlar ve editörler ile sınırlı sarı basın kartı verdiklerini gazeteci olarak nitelendirirken, medya izleme grupları dağıtımcılar, yazıları anlam ve yayınlama açısından denetleyen redaktörler ve sayfa düzeni tasarımcıları ile medya kuruluşlarının diğer çalışanlarını da gazeteci tanımına dâhil etmektedir. Hükümet, Kürtçe yayın yapan veya Gülen yanlısı oldukları iddia edilen yayınlardan tutuklu gazetecileri; genellikle PKK ve Gülen hareketi ile bağlantılı oldukları veya destekledikleri iddiasıyla ‘‘terörist’’ olarak sınıflandırmaktadır. Bu medya kuruluşlarından bazılarının tutuklu personeline ait bilgiler ve gazetecilere erişimin sınırlı olması, tutuklu gazetecilerin sayısındaki farklılıkların daha da artmasına neden olmaktadır.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne göre bilinmeyen sayıda gazeteci ülke dışındadır ve tutuklanma korkusu nedeniyle ülkelerine geri dönmemiştir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bir HDP milletvekilinin altı ay önce verdiği bir soru önergesine cevaben Haziran 2020’de, hükümetin 2016 başarısız askeri darbe girişiminin ardından, olağanüstü hal kararnameleri kapsamında; 53 gazete, 20 dergi, 16 televizyon kanalı, 24 radyo istasyonu ve altı haber ajansı olmak üzere toplam 119 medya kuruluşunu kapattığını açıklamıştır. Bağımsız haberlere göre ise hükümet 2016 yılından bugüne kadar geçen sürede 200’den fazla medya şirketini kapatmıştır.

İfade Özgürlüğü: Pek çok durumda bireylerin hukuki veya ceza davası veya soruşturma riski olmaksızın devleti veya hükümeti alenen eleştirmesi mümkün değildir ve hükümet, bazı dinsel, siyasi veya kültürel bakış açılarına sempati duyan bireylerin ifade özgürlüklerini kısıtlamıştır. Hassas konularda veya hükümeti eleştiren şekilde konuşan veya yazan kişiler zaman zaman soruşturma, para cezası, adli suçlamalar, iş kaybı ve hapis cezası riskiyle karşı karşıya kalmışlardır.

 Solda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sağda ise CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu.

 

Bir İstanbul mahkemesi, 23 Haziran 2020 tarihinde, ana muhalefet partisi CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun 2013 Gezi Parkı Protestoları ve 2016 başarısız askeri darbe girişimiyle ilgili yorumları da dâhil olmak üzere hükümet politikalarını eleştiren 2012-2017 yılları arasında paylaştığı Twitter mesajlarıyla ilgili birçok suçtan mahkûm edilmesini ve cezalandırılmasını onaylamıştır. Bir alt mahkeme 2018 yılında Kaftancıoğlu’nu ‘‘cumhurbaşkanına hakaret’’ ve ‘‘terör propagandası yaymak’’ suçlarından yaklaşık 10 yıl hapis cezasına çarptırmıştır. Kaftancıoğlu 2020 yılı sonunda, hâlâ temyiz sonucunu beklemektedir ve özgürdür. Kaftancıoğlu bunların yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a ait bir arsa üzerinde yasadışı yapılaşma iddialarını gösteren fotoğrafların çekilmesini talep etmesi nedeniyle; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Aralık 2020’de aleyhinde düzenlediği iddianameye göre ayrı suçlamalara da maruz kalmıştır. Savcının düzenlediği iddianamede Kaftancıoğlu için 10 yıla kadar hapis cezası talep edilmiştir. Yetkililer davanın ilk duruşmasını Mayıs 2021 tarihine planlamıştır.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş

Bir Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İç Tüzük hükmü; milletvekillerinin meclis kürsüsünden ‘‘Kürdistan’’ veya diğer hassas ifadeleri kullanmalarını yasaklamakta ve ihlal edenlere maaşlarından kesintiyle para cezası verilmesini öngörmektedir, bununla birlikte yetkililer bu iç tüzük hükmünü eşit şekilde uygulamamıştır. Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, Diyarbakır Barosu tarafından 2017 yılında yapılan açıklamada ‘‘Ermeni halkının dinmeyen büyük acısını paylaşıyoruz’’ ifadesine dayanılarak 2019 yılında da yargılanmaya devam etmiştir.

İnsan hakları ve ifade özgürlüğünü savunanlar, bazı durumlarda kamuya açık haber ve açıklamalarında artan hükümet baskısı nedeniyle dikkatli hareket ettiklerini bildirmektedir.

Nisan 2020 ayı sonlarına doğru Ankara Barosu, homoseksüelliğin HIV dâhil hastalığa neden olduğunu ifade ettiği bir ayin sonrasında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında nefret suçu işlediğine yönelik bir şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Tepki olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan; Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a yapılan saldırının devlete karşı yapılmış sayılacağını açıklamıştır. İstanbul Başsavcılık Ofisi derhal Ankara Barosu aleyhine bir cezai soruşturma başlatmış ve Erdoğan ‘‘Herkes yerini bilecek, haddini bilecek. Bu doğrudan İslam’a yönelen bir saldırı halini aldı’’ yorumunu yapmıştır.

“Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikâhsız hayatın İslamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HIV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.” Ali Erbaş. Kaynak: İLKHA.

Çevirenin Notları: Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan İnsan Hakları Uygulamaları 2020 Türkiye Ülke Raporunun İfade Özgürlüğü alt bölümü birebir çevrilerek okuyucular ile paylaşılmıştır.

Raporun bir bölümünün çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin raporda ifade edilen görüşleri ve ileri sürülen iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir.

Sun Savunma Net sitesi, 195 ülke hakkında ülke raporu hazırlayan ve nedense kendi ülkesini unutan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eksikliğini gidermek maksadıyla; ‘‘ABD İnsan Hakları 2020 Ülke Raporunu’’ hazırlamış ve okuyucuları ile paylaşmıştır. Arzu eden okurlar https://www.sunsavunma.net/abd-2020-insan-haklari-ulke-raporu/ linki üzerinden söz konusu rapora erişebilirler.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.