Yazar: Michael J. Totten, Middle East Forum, 12 Temmuz 2017
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 21 Temmuz 2017
Dokuz ay süren acımasız ve vahşi savaş sonrasında Irak ordusu, ülkenin en büyük ikinci kenti olan Musul’u, tamamen tahrip olmuş durumda olsa da İslami Devlet terör örgütünün elinden almayı başardı.
Bu vahşi savaşın sonunda hayatını kaybedenlerin sayısı 30.000’e ulaştı ve hala da artmaya devam ediyor. Kentte yaşayan nüfusun kabaca üçte ikisi olan 600.000 kişi de yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kaldılar. Musul kentindeki binaların kabaca dörtte üçü tahrip olmuş, elektrik dağıtım şebekesinin üçte ikisi paramparça ve geride kalan içme suyu şebekesi de bubi tuzakları ile dolu durumdadır. Kentin yeniden inşa edilmesi için on milyarlarca dolar gerekmektedir ve Irak hükümeti ne yazık ki bu paraya sahip değildir.
Elinde yeterli silahı olan eğitilmiş herkes teröristleri öldürebilir ve bir kenti yeniden inşa etmek onu yerle bir etmekten çok daha zordur. Daha da zor olan ise Irak gibi mezhepsel ayrılıkların hüküm sürdüğü bir ülkede, insanların yeniden ellerine silahlarını alıp birbirlerini öldürmeyecekleri bir politik güven ve iyi niyet ortamı oluşturabilmektir.
Bu, yerine getirilmesi imkânsız olan bir görev değildir, fakat eğer geçmişte tarafların tutumlarına bakarak gelecek hakkında bir karar vermek gerekirse, Saddam Hüseyin’in doğduğu kent olan Tikrit’te gerçekleşen olaylar hiç te iç açıcı değildir. İslami Devlet terör örgütü militanları, Bağdat kentinin 87 mil kuzeybatısında yer alan, yaklaşık 160.000 kişinin yaşadığı Tikrit kentini, 2014 yılı Haziran ayında ele geçirmiştir.
Kenti ele geçirmelerinin hemen ertesi günü, terör hanedanlığını, Irak Hava Kuvvetleri mensubu 1.500’den fazla askeri infaz ederek ve onları toplu mezarlara gömerek başlatmışlardır. Yaptıkları bütün vahşeti kameraya alan acımasız İslami Devlet terör örgütü militanları, bu görüntüleri İnternet ortamına yüklemişlerdir. Irak ordusu geçtiğimiz Mart ayına kadar kenti ele geçirmeye muvaffak olamamış ve ancak İran tarafından desteklenen Şii milislerin desteği ile Tikrit kentini ele geçirmeyi başarabilmiştir.
Tikrit kentinin nüfusunun çoğunluğu Sünni Arap’tır. Kentte yaşayan çok az sayıda insan İran tarafından desteklenen silahlı savaşçıları kentte görmekten mutlu olmuştur. Ve geçenlerde Niqash dergisinde Ghazwan Hassan al-libouri tarafından kaleme alınan bir makaleye göre; İslami Devleti kentten dışarı atan birçok Şii militan kentte kalarak, Tikrit’in demografik yapısının değişmesine neden olmuştur.
Tikrit tarihinde ilk kez Şii camileri kentte faaliyet göstermeye başlamışlardır. Kentin her yerinde Şii posterleri ve duvarlara sprey boya ile yazılan sloganlara rastlanmaktadır. Kentin sokaklarında askeri Şii dini müzikleri yankılanmaktadır. Bazı şarkı sözlerinde ‘‘Gururla Tikrit ve Al Ojah’a girdik ve yakında Fallujah’ta olacağız’’ mısraları yer almakta ve bölgede yaşayan Sünni yerel halk korku içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır.
Korkmakta da çok haklıdırlar. Sünni Arapların Tikrit kentinde ezici çoğunlukta olduğu zamanlarda, Irak’ın genelinde Şiiler ezici bir çoğunluğa sahiptiler. Sünni Araplar, ABD ile kıyaslandığında siyah nüfusun biraz üzerindeki oranla ülke nüfusunun ancak %15’i kadardılar. Ve Saddam Hüseyin’in Sünni Baas Parti rejiminin yıkılması sonrasında Iraklı Şiiler, tamamen demografik çoğunlukları sayesinde Bağdat hükümetinde hâkimiyeti ele geçirmişlerdir.
Önceki başbakan Nouri al-Maliki ülkeyi, İran destekli bir savaş lordu gibi yönetmiş ve devletin gücünü Sünni azınlıktan intikam almak maksadıyla hiç çekinmeden kullanmıştır. Başka türlü, İslami Devlet terör örgütünün, yerel destek olmadan tek bir yerleşim birimini dahi ele geçirmesi asla mümkün olamazdı. Sünni Araplar, dini totaliterliği arzuladıkları için IŞİD’i sıcak karşılamamış veya onlara tolerans göstermemiş değildirler. Birçoğu IŞİD terör örgütünü küçük görmektedir ve Irak El Kaidesi olarak anıldığı dönemlerde bu terör örgütüyle savaşmıştır. Aksine, Sünni Arap azınlık içindeki birçok insan, IŞİD terör örgütünü Abu Bakr al-Baghdadi’nin bu siyahlar içindeki ordusunu, arkasında Tahran rejiminin mali ve silah yardımları olan Bağdat’taki baskıcı ve mezhepçi rejime karşı tek savunma aracı olarak gördükleri için desteklemektedir.
Yani evet, Tikrit kentinde yaşayan Sünniler yeni Şii komşularından oldukça rahatsız olmuş bir durumdadırlar.
Her iki mezhepten de birçok Iraklı ne yazık ki liberal ve nefret ettikleri ve özellikle de Bağdat’taki Saddam yönetiminin devrilmesi sonrasında yaşanan etnik temizlik sonrasında, 1000 yıldan fazla bir süredir savaştıkları insanlarla bir arada yaşayacak kadar hoşgörülü değildirler.
Irak organik olarak kesinlikle bir ulus devleti değildir. 20’nci yüzyılın başlarında Avrupalı emperyalistler tarafından suni olarak yaratılmasaydı, bugün Irak diye bir devlet dahi olmazdı. İdeal olarak Sünni, Şii ve Kürtlerden oluşan üç farklı devlete bölünmüş olurdu. Her etnik dinsel grup kendisine ait topraklarda bağımsız olarak var olabilseydi, bu birbirlerine komşu olan üç bağımsız devletin barış içinde yaşama şansları olabilirdi. Bununla birlikte Irak’ı üçe bölmek de ancak kitlesel etnik temizliğin yapıldığı çok kanlı bir mezhep savaşı ile mümkün olabilirdi.
Bu olasılığı asla elimine etmeyin. Tam bir etnik temizlik, komşu Suriye topraklarında yıllardır uygulanagelmektedir. Suriye ve İran yönetimleri, Şam çevresinden çok sayıda Sünni’yi, Tahran, Bağdat, Şam ve Beyrut tarafından yönetilen, toprakları İran’ın başkentinden Lübnan-İsrail sınırına kadar uzanan ve bazıları tarafından Şii Hilali olarak adlandırılan bir hâkimiyet bölgesi oluşturmak maksadıyla; yaşadıkları yerlerden ayrılarak başka yerlere gitmeye zorlamıştır. Şimdi Musul kentinin neredeyse yarısının boş olduğu ve Bağdat yönetiminin, hiç şüphesiz Tahran’ın yardımı ile kenti yeniden inşa etmeye hazırlandığı göz önüne alındığında, bölgedeki Şii güçlerin eline, inci kolyelerine (Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut) yeni bir büyük kent eklemek için taze bir fırsat geçmiştir. Sünnileri kendi başlarına yalnız bırakmaları ve birkaç on yıl boyunca kendi yollarına gitmelerine izin vermeleri oldukça iyi olabilir. Onlar ise yıllardır bunun tam tersini uygulamaktadırlar.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin yazarın düşüncelerini paylaştığı anlamına gelmemektedir. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.