Alican Türk, Sun Savunma.Net, 14 Aralık 2018
Bugün 14 Aralık 2018…
Bütün ömrünü Türk Silahlı Kuvvetleri’ne adamış, MİT Müsteşarlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi devletin en üst kademelerinde görev yapmış, emekli olduktan sonra FETÖ’nün son kumpası olan 28 Şubat davasına dahil edilmiş (E) Org. Teoman KOMAN’ın vefatının 5’inci yıl dönümü…
Onu ilk defa Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevinin beton duvar, tel örgü ve demir parmaklıklı koridorlarında görüp tanımıştım. Geçmişte hiç karşılaşmamış, hiç birlikte çalışmamıştık.
Mustafa BİLGİLİ denen insanlık düşmanı, haysiyet celladı bir savcı (ki aynı zamanda Kozmik Oda soruşturmasının da “başkahramanı ” olup, halen “FETÖ’nün yargı ayağını oluşturmak” iddiasıyla tutukludur) 28 Şubat soruşturması kapsamında dalga dalga sürdürdüğü gözaltı operasyonlarının 5’ncisinde, 28 Mayıs 2012’de Koman Paşa’yı da gözaltına aldırmış, ama ilk sorgusundan sonra çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılmıştı. Bırakılma nedeni sağlık sorunlarıyla ilgiliydi. Ancak Savcı Bilgili karara itiraz edip hakkında yakalama kararı verilince Koman Paşa 03 Haziran 2012 tarihinde kendiliğinden gelip teslim olmuş, buna rağmen “kaçma şüphesiyle” tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevine konmuştu.
Kendisini cezaevi koridorlarında gördüğüm 14 Haziran gününe ilişkin isyanımı cezaevinden yazdığım bir mektupta şöyle dile getirmiştim:
Geçenlerde Teoman KOMAN ile Kâmuran ORHON Paşaları gördüm, içim parçalandı. Buraya geldiğimden beri ilk kez isyan ettim. (…) O yaştaki – üstelik hasta – insanları buralarda süründürenlere yazıklar olsun! Hele bir de bunları “adalet” adına yapmıyorlar mı, düşündükçe kahroluyorum. Adamlar kaçıyorlar mıydı? Yürümekten bile aciz insanlar nasıl kaçarlar? Kin ve nefret vicdanları, merhamet duygusunu bu kadar mı köreltir? Yemin ederim onların o hallerini gördükten sonra ben kendi derdimi unuttum, onlar için daha çok tasalanır oldum. İşte şimdi gel de Soner YALÇIN’ın dediğine katılma: “Vallahi” diyor, “bu dincilerde hiç Allah korkusu yok!” Evet, bunlar gerçekten inançlı insanlar falan değil; bunlar sadece kindar! Ben hayatım boyunca kimseye kin tutmadığım, tutamadığım için yapılanları anlamıyor da olabilirim; evet kabahat bendedir belki, ne bileyim!?
Neyse, Tanrı yardımcıları olsun o yaşlı ve hasta insanların…”
Zaman zaman avukat görüşüne giderken ya da ziyaretçi bölmesinde karşılaşırdık. Askerî gelenekleri bir kenara koyarak tebessümle elini tutar, hal hatırını sorardım. (Askerî kültürde astlar komutana hal hatır soramaz, hele hele bir orgeneralin elini tutamaz, koluna giremez vs.. Bu anlamda askerî değerleri iyi bilirim, uygularım da… Ama Teoman Paşamla karşılaştığımda benliğimde öncelikle beliren askerlik değil, şefkat, merhamet gibi insanî değerlerdi.) Yaşlı insanlara mahsus edayla insanın gözlerine bakarak, sakin ve tane tane konuşurdu. Şikâyet etmeyi hiç sevmemesine rağmen bir keresinde “İyiyim, ama parkinsonum var, konuşurken bazen ağzımdan tükürük çıkıyor, ‘s’ harflerini söyleyemiyorum, zorlanıyorum, bazen düğmelerimi kendim ilikleyemiyorum.” demişti. Ben de kendisine moral olsun diye “Olsun Komutanım, onlar bir şey değil… Dışarıdan hiçbir şey belli olmuyor. Maşallah, çok iyi görünüyorsunuz” diye yanıtlamıştım.
Evet, her seferinde “maşallah, çok iyi görünüyorsunuz” derdim, ama içimi tarifsiz bir acı kaplar, gözlerim buğulanırdı.
Onurlu bir insandı. Yürümekte bile zorlanmasına rağmen kendisinin düşkün, muhtaç gösterilmesinden rahatsızdı. Medyada kendisi hakkında “mama ile beslendiği” yönünde çıkan haberlere çok içerliyordu.
Tam 15 aylık tutukluluktan sonra ilk duruşmalara çıkıldığında Mahkeme Başkanı Hâkim Tayyar KÖKSAL Koman Paşa’nın durumundaki anormalliği fark etti. Gerçekten öyle rahatsızdı ki, oturduğu sanık sandalyesinde bile yere düşme tehlikesi geçirmişti. Buna rağmen bazı müştekiler ve müşteki avukatları “numara yaptığını” ifade ettiler; duruşma savcısı Kemal ÇETİN (ki bir diğer haysiyet celladı olan bu şahıs da Mustafa BİLGİLİ’nin yardımcısı olup, o da halen FETÖ üyeliği gerekçesiyle tutukludur) tahliyesini engellemeye çalıştı; ancak Başkan Köksal yine de insanî bir tavır sergileyerek Koman Paşa’yı sağlık nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere tahliye etti.
Tahliye edilir edilmez hastaneye kaldırılan Koman Paşa bir daha çıkamadı. Tam 3 ay sonra da vefat etti…
Yani hayatı başarılarla geçen, MİT Müsteşarlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi önemli görevlere yükselen bu değerli insan, ömrünün son 18 ayının 15 ayını cezaevinde, son 3 ayını da hastanede geçirerek 14 Aralık 2013’te 77 yaşında yaşama veda etti.
Vefatının ardından laf edenler de oldu. Örneğin dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü eski bakan Hüseyin ÇELİK denen zat sosyal paylaşım sitesinde “Yaptıklarının hesabını vermeden gitti” ifadesini kullanmaya sıkılmadı.
Lakin eminim ki vefatının ardından Koman Paşa aleyhinde laf edenlerin ciğeri, onun kesip attığı tırnağı kadar bile etmez!
x x x
Evet, bugün Teoman KOMAN Paşamızın vefatının 5’inci yıl dönümü…
Onu kısa bir süreliğine tanıdım, ama çok sevdim.
Yüce Tanrı’nın rahmeti ve merhameti üzerine olsun, nur içinde yatsın!
Alican TÜRK
NOTLAR:
* Teoman KOMAN Paşa 28 Şubat kumpas davasının Albay Mehmet HAŞİMOĞLU’ndan sonra vefat eden ikinci sanığıdır. Bu davada yargılamanın sonucunu göremeden yaşamını yitirenlerin sayısı şu an için 6’dır. Kalanlara Allah selâmet versin!
* “28 ŞUBAT – SİNCAN’DAN TARİHE NOTLAR” adlı 2 ciltlik kitabımızda 28 Şubat “sanıklarına” (!) ilişkin tüm detayları bulabilirsiniz.
Sevgili Alican, sen de olmasan toplum veya bizler bu insalık dışı zulümlerin farkına bile varamayacaktık. Sayende, en azından bir farkındalık oluştu. Yazdıkların ve söylediklerin, ileride tarihe not olarak düşmenin çok ötesinde işlev görecektir, eminim.
Koman Pasa Işıklar Askeri Lisesinde komutanımdı. Bana ceza da vermişti. Hak etmiştim. Adamlığı ondan öğrenmiştim.