Araştırmacılar, yeni geliştirilen bir sistem kullanarak, güneş sistemi dışındaki farklı solar sistemlerindeki yaşanabilir gezegenleri arıyorlar.
Yazar: David Grossman, POPULAR MECHANICS, 31 Temmuz 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 1 Ekim 2018
Teknolojik gelişmeler ve yapılan araştırmaların sonucu olarak, güneş sistemimiz dışında bilinen gezegenlerin sayısı, son on yılda katlanarak artmış durumdadır. Gökbilimciler, ortaya çıkan bütün bu yeni dünyalarda, çok daha kapsamlı bir sınıflandırma sistemine gereksinim duymaktadır ve Cornell Üniversitesinden araştırmacılar, kendi güneş sistemimizde bulunan gezegenlerden yansıyan ışığı kullanarak, farklı tipteki gezegenlerin incelenmesinde kullanılmak üzere ‘‘ışık parmak izi’’ oluşturmayı başardılar.
Galaksinin her yerine yayılan, güneş sistemimiz dışındaki gezegenler aralarında büyük farklılıklar göstermektedir, bunların bazıları kayalık, bazıları ise buzlarla kaplıdır, en büyükleri ise hâlâ gaz halindedirler. Güneş sistemimiz dışındaki gezegenlerin dağılım ve çeşitlilikleri, araştırmacıların avantajına olarak, tıpkı kendi solar sistemimizde bulunlar ile benzer özellik ve değişkenliklere sahiptir.
Cornell Üniversitesi, Carl Sagan Enstitüsü direktörü ve yeni makalenin yazarlarından Lisa Kaltenegger; yaptığı bir basın açıklamasında bu durumu, ‘‘Araştırmamızda kendi solar sistemimizi kullanıyoruz ve onun hakkında bütün bildiğimiz, Rosetta Stone gibi büyüleyici dünyaların inanılmaz ölçüdeki çeşitliliğidir’’ ifadeleri ile dile getirmiştir. Kaltenegger açıklamasında; ‘‘Işık parmak izleri kataloğu ile güneş sistemimiz dışındaki gezegenlerden elde edilen yeni verileri, gaz halinde bulunan Jüpiter ve Satürn, Avrupa’nın buzlu dünyaları, Jüpiter (Io) ve yaşamın olduğu dünyamız dâhil, kendi solar sistemimizdeki objelerle karşılaştırma imkanına sahip olacağız’’ ifadelerine yer vermiştir.
Yeni sınıflandırma sistemi, kalibre edilmiş spektrumlar ve geometrik aklık derecesi adı verilen, bir gezegenin yüzeyinden yansıyan ışık ölçümleridir. Bir referans sistemi olarak yararlanmak maksadıyla, Kaltenegger ve arkadaşları, kendi solar sistemimizde bulunan sekiz adet gezegen, dokuz adet ay ve iki adet cüce gezegen (Ceres ve Pluto) olmak üzere, toplam 19 adet gök cisminden yansıyan ışık sinyallerini kullanmıştır. Bu gök cisimleri, kendi solar sistemimiz dışında bulunan birçok tip gezegende görülen çeşitliliği kapsamaktadır.
Elde edilen sınıflandırma sistemini kullanarak bilim insanları, güneş sistemimiz dışında yer alan gezegenler hakkında yapılan araştırmaların çok kolaylaşacağını ümit etmekteler. Yeni geliştirilen yöntemle gök bilimcileri, yeni keşfedilen gezegenleri süratle benzer gök cisimleri ile karşılaştırma imkan ve kabiliyetine sahip olacak ve sonra da belirli tipteki gezegenlerin daha fazla araştırılmasına öncelik verebilecektir. Kolay erişim için oluşturulan referans kataloğu, online olarak internet ortamına yüklenmiştir.
Astrobiology Dergisinde yayınlanan çalışmayı kaleme alan doktora öğrencisi Jack Maden; fırlatılması yaklaşan (son açıklama ile 2021 yılına ertelenmiştir) James Webb Uzay Teleskobu ve Giant Magellan Telescope (Dev Magellan Teleskopu) ve Extremely Large Telescope (Aşırı Büyük Teleskop) gibi mevcut yer tabanlı teleskoplar sayesinde, yeni bir gözlemsel çağa girdiğimizden, keşfedilecek yeni gezegen verileriyle karşılaştırabilmek için bilinen bütün gezegen ve aylara ait yeni bir referans kataloğuna ihtiyaç duyulduğunu ifade etmektedir.
Hubble teleskobunun yerini alan James Webb Uzay Teleskobu bir yıl içinde üç büyük gecikme yaşamıştır. Fakat uzaya gönderildiğinde, güneşimizin ötesindeki dünyaları keşfedebilmek için yepyeni bir gezegen sınıflandırma sistemine sahip olacaktır.
Kaynak: Cornell University