“Beka sorunuyla karşı karşıyayız” diyerek seçimi kazanan Erdoğan’ın kurduğu yeni kabine ve atadığı bürokratlar öyle alkışlanıyor, öyle övülüyor ki, sanırsınız ülkemiz bu hallere düşerken hiçbirisi görevde değildi de kendileri uzaydan geldi!..
İktidar medyası ise yine “Gelen ağam, giden paşam” havalarında. Buyurun Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in Milli Savunma Bakanlığı’na atanmasından sonra yazdıklarına bakalım.
Bakanların TBMM’deki yemin töreninden sonra izlenimlerini yazan Abdülkadir Selvi, Hakan Fidan’ın “rock yıldızı” gibi ilgi gördüğünü vurgularken Yaşar Güler için, “Kısa sürede sivil hayata uyum sağlamış.” şeklinde keskin bir tespitte bulundu.
Selefi Hulusi Akar bile 5 yılda sivilliğe uyum sağlamamış, kendisine “Bakanım” değil “Komutanım” diye hitap edilmesini istediği konuşulmuş ve dahi hep üniformaya benzer özel bir kıyafet giymişken, 49 yıllık üniformasının çıkarmasının üzerinden hepi topu 5 gün geçen Yaşar Güler, “Kısa sürede sivil hayata uyum sağlamış”, öyle mi?!
İktidarın gazetesi Sabah’ın Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu da “Güvenlik ve diplomasinin A Takımı ve özellikleri” başlıklı yazısında Güler hakkında şunları anlattı:
“15 Temmuz hain darbe girişiminin doğrudan hedef aldığı, o gece dik duran ve hakiki manada bedel ödeyen lâkin bunu hiç kullanmayan bir komutan. İşiyle var olmayı ve işini konuşturmayı seven bir kişilik. Ketumiyeti, yüksek sabrı belirgin. Anayasa ve hukukun üstünlüğüne mutlak bağlı bir asker. Devletteki hiyerarşiyi her an gözeten, şahsi meselelere takılıp kalmayan, sinirlerine hakim bir idareci. Ayrıca Ergenekon operasyonları tezgahı ile kimyası bozulmuş, üniformalı FETÖ’cülerin darbe teşebbüsü sonrası morali çökmüş bir orduyu yeniden yapılandırmasaydı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde askeri birlikleri eğitip, takviye etmeseydi… Bugün ne Kosova’da ne Libya’da ne de Suriye’de Türk askeri varlığı bu derece güçlü ve etkin olabilirdi!”
Müderrisoğlu, geçen yıl yaş haddinden emekli olması beklenirken görev süresi uzatılınca “Bir Komutanın Anatomisi” başlığı altında Güler’i yine benzer ifadelerle övdükten sonra, “2023 yılına giden kritik süreçte, bölgemiz ateş çemberinden geçerken istikrar abidesi bir komutanın Org. Yaşar Güler’in bir yıl daha bu görevde kalması hakikaten isabetli oldu.” demişti.
Önce İsmi Unutturuldu
15 Temmuz’dan sonra TSK’da yapılan “reformlar” sayesinde Genelkurmay Başkanlığı’nın, emrinde tek bir birlik bulunmayan bir kurum haline getirilmesine sevinen, bunu da “askeri vesayetin sonu” olarak yorumlayan sanki bunlar değildi.
Dahası, artık insanlarımızın Genelkurmay Başkanı’nın adını bilmemesini sevinçle karşılamıyorlar mıydı? İşte yine geçen yıl Güler’in görev süresi uzatıldığında bir başka kalemin yazdıkları:
“Görev süresinin uzatılması vesilesiyle Genelkurmay Başkanı’nın ismini öğrenmiş oldum. Yazıda tekrar adını verebilmek için Google araması yaptım. Paşanın adı Yaşar Güler imiş. Gençliğim, isimlerini mıh gibi beyninize çakan Genelkurmay Başkanları’nın memlekete ayar üzerine ayar vermesiyle geçti ve ben 46 yaşıma geldiğimde görev süresi dolmuş Genelkurmay Başkanı’nın adını görev süresinin uzatılması vesilesiyle tesadüfen, haberlere bakarken öğrendim. Bu, memleketin sinir uçlarının, en azından bir kısmının epeyce normalleştiği anlamına gelir mi? Evet ve elbette.”
Gelinen nokta itibarıyla artık şu tabloya, “ne yaman çelişki” demek bile kifayetsiz kalıyor!..
“Atatürk İlke ve İnkılaplarına Bağlılık” Sözü
4 yıldan fazla görev yapan ilk Genelkurmay Başkanı olan Güler’in görev süresinin uzatılmasını Bakan Hulusi Akar’ın istediği, Erdoğan’ın da bu talebi yerinde bulduğu bildirilmişti.
Neye niyet, neye kısmet?!
Güler 4 gün önce görevi Akar’dan devralırken terörle mücadelenin yanı sıra şu iki hususu vurguladı:
“FETÖ ile mücadele de artan bir azim ve kararlılıkla sürdürülecektir. Millî Savunma Bakanlığının sorumluluk alanlarında görevlerimizi başarıyla yerine getirmek için Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bilim ve hukuku rehber edinen, Anayasa’ya ve kanunlara tam bağımlı ve şeffaflık içerisinde, devletimizin tüm kuruluşları ve ilgili tüm paydaşlarla uyum, koordine ve istişare içerisinde, kutsal vatan topraklarımız ile mavi ve gök vatanımızın huzur ve güvenliği başta olmak üzere ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm hak, alaka ve menfaatlerinin korunması için mesai mefhumu gözetmeden durmaksızın çalışacağımıza emin olun.”
Ancak iktidarın güçlü destekçisi Yeni Şafak, Güler’in, “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık” sözünü es geçti.
Bu bağlamda; Yaşar Güler’in, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’e lanet okuduğu Ayasofya’nın açılışına üniforması ile katılıp tarikat liderleriyle fotoğraflar çektirdiğini kaydetmekle yetinelim ve şimdilerde büyük övgülere mazhar olmasına vesile olan, gerek TSK’ya kumpaslara gerekse “FETÖ’yle mücadeleye” ilişkin icraatlarını yeniden hatırlatalım.
– Ergenekon kumpasında konu edilen “Danıştay cinayeti şeması”, onun Genelkurmay İstihbarat Başkanı olduğu dönemde gönderildi.
– İzmir Casusluk kumpasındaki sözde deliller, yine onun başkanlığındaki bir komisyon tarafından incelendi ve eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un konuşmasının yer aldığı sempozyum kitabı, telefon rehberi, ders notları dahil 700 civarındaki belge için “gizli” denildi. Sonrasında bu kumpasın arkasında durup şantaj kasetlerini milletvekilleri ve gazetecilere izlettirdi. Neticede davanın kumpas olduğu anlaşılınca kumpasçılar hakkında hazırlanan iddianamede Yaşar Güler’in adı da yer aldı.
– Gazeteci-Yazar Yavuz Selim Demirağ 2015’te “İmamların Öcü – Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Cemaat Yapılanması” adlı kitabı yazdığında, kitapta yazılanları yalanlayıp Demirağ hakkında suç duyurusunda bulundu.
– Genelkurmay 2. Başkanı iken, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün kilit isimlerinden olduğu belirtilen Mehmet Dişli’ye her yıl 100 tam sicil notu verip, “Öngörüsü ve yaratıcılığı, sevk ve idare yeteneği yüksek, çalışkan bir generaldir.”, “Bir üst rütbedeki görevleri başarılı bir şekilde yerine getirmeye hazırdır.” diye yazdığı ortaya çıktı. Yine darbe bildirisinin altında ismi bulunan Mehmet Partigöç’e de 100 verip, “Son derece etkin, çalışkan, güvenilir, planlama, koordinasyon ve icra yeteneği çok iyi bir generaldir.” dediği, ayrıca Partigöç hakkındaki ihbarlar üzerine yaptırdığı idari tahkikat sonucunda, “İddiaların asılsız olduğu tespit edilmiştir.” şeklinde rapor verdiği görüldü.
Son bir not; ülkemizi beka sorunu ile karşı karşıya bırakan “Büyük Kürdistan” projesinin koç başı değilmiş gibi, Erbil’e gidip Barzani ile görüşen ilk Genelkurmay Başkanı oldu!..
Geçen gün vurguladığımız üzere; dün unutulur veya unutturulursa ne bugünü anlayabilir ne de yarını görebiliriz.
Müyesser YILDIZ
9 Haziran 2023