Yazar: VLADISLAV GULEVICH | 07 eylül 2016 | WORLD
Çeviren: ERCAN CANER | Ankara-Türkiye | 15 Şubat 2017 | Sunsavunma.net
Polonya Dışişleri Bakanı Witold Waszczykowski ve Romanya Dışişleri Bakanı Lazăr Comănescu’nun, Ağustos 2016 sonunda, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere, aynı anda gerçekleştirdikleri Türkiye ziyaretleri, 2016 yılı Haziran ayında Warsaw’da başlayan üçlü Polonya-Türkiye-Romanya görüşmelerinin devamı niteliğindedir. Haziran 2016 tarihinde Polonya, Türkiye ve Romanya, Avrupa’daki ABD füze savunma sisteminin güçlendirilmesi ve NATO’nun doğu kanadındaki en büyük üç ülke olan Polonya, Türkiye ve Romanya’nın güç birliği yapması lehinde fikir beyan etmişlerdir.
Ankara’da yaptıkları açıklamalarda; Polonya Dışişleri Bakanı Waszczykowski ve Romanya Dışişleri Bakanı Comănescu, ülkelerinin Ankara’nın Avrupa Birliği (AB) entegrasyonuna bağlılığı için desteklerini deklare etmiş ve Türkiye ile Brussels arasında varılan, 6 milyar avro ve serbest vize uygulaması karşılığında, Türkiye’nin yasa dışı göçmenleri geri alarak, sadece Avrupa’nın uygun görüp kabul ettiklerini göndermesi bağlamındaki antlaşmanın, bir an önce yürürlüğe girmesi yönünde ümitli olduklarını belirtmişlerdir.
Polonya Dışişleri Bakanı Waszczykowski’nin Brussels ve Ankara arasındaki ilişkiler hakkındaki yorumu ilginçtir: ‘‘Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki diyalog Türkiye’yi AB üyeliğinde muhafaza etmek için daha yoğun olmalıdır… Türkiye AB üyeliğine layıktır ve bunda şüphe etmek için hiç bir neden yoktur. Biz Türkiye ile görüşmelerin devam etmesinden yanayız’’. Bu ifadeler sadece şu şekilde anlaşılmalıdır; 80 milyon nüfusu ile Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme şansı yoktur (Avrupa Birliği, Türkiye’nin katılımını absorbe edememektedir)[1], fakat Türkiye’yi, boynuna sımsıkı bir yular bağlı durumda, asla sonlanmayacak, olası AB entegrasyon yolunda tutmak da önemlidir.
Waszczykowski, Türkiye’nin NATO bünyesinde kalması hakkında görüşlerini ifade ederken de, aynı endişeli ses tonu ile ‘‘Türkiye, bütün yükümlülüklerini yerine getiren güvenilir bir NATO üyesidir. Ankara’nın eylemlerinde NATO politikasından bir sapma görmüyoruz.’’ ifadelerini kullanmıştır.
Doğu Avrupa NATO üyelerinin askeri gücü. Kuvvet miktarına bakıldığında Türkiye, Romanya ve Polonya’nın NATO’nun doğu kanadında oynadıkları önemli rol görülebilir. Sovyetler Birliğinden ayrılan ve Baltık Denizi’nden Karadeniz’e kadar uzanan diğer ülkeler Batı ile müttefik olmalarına rağmen Rus işgali korkusuyla yaşamaktadırlar.
Bu ses tonlarının yanı sıra, iki ülke dışişleri bakanları Waszczykowski ve Comănescu’nun, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın St. Petersburg’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesinin hemen ardından yaptıkları Ankara ziyaretleri, kesinlikle bir tesadüf eseri değildir.
Türkiye Avrupa İlişkileri Bakanı Ömer Çelik, Brussels, Türk vatandaşlarına vize serbestisi için kesin bir tarih vermez ise, Türkiye’nin Mart 2016 ayında imzalanan mülteci antlaşmasını tek taraflı olarak feshedeceğini ifade etmiştir. Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, 25 Mayıs 2016 tarihinde yaptığı bir açıklamada; ‘‘Türkiye için AB perspektifi çok önemlidir ama yegane seçenek değildir.’’ ifadelerini kullanmıştır. Erdoğan da aynı gün yaptığı açıklamada AB’den lütuf değil, dürüstlük beklediklerini ifade etmiş ve Türkiye vatandaşlarına Schengen bölgesinde vize serbestisi getirilmemesi halinde, Geri Kabul Antlaşmasının[2] uygulanmasına yönelik yasaların da TBMM’den geçmeyeceğini söylemiştir.
Türkiye’nin 24 Kasım 2015 tarihinde, Türkiye sınırlarını ihlal ettiği gerekçesiyle Rusya’ya ait Su-24 modeli savaş uçağını düşürmesi sonrasında iki ülke arasındaki ilişkilerin iyice gerilmesi, Rusya’nın Türkiye’ye ağır ekonomik yaptırımlar uygulaması sonrasında, düzelme ve gelişme olasılığı olan Rusya-Türkiye ilişkilerinden kaynaklanan endişe, Polonya ve Romanya dışişleri bakanlarının Erdoğan’ı ziyaret etmesinin tek nedeni değildir. İngiltere’nin gelecekte AB’den ayrılacak olması, Polonya ve Romanya’yı AB’nin Almanya’nın mutlak kontrolüne geçeceği yönünde endişelendirmektedir. 22 Ağustos 2016 tarihinde, İtalya’nın Ventotente adasında, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Fransız Başkanı François Hollande ve İtalyan Başbakanı Matteo Renzi arasında gerçekleşen görüşmelerin bir neticesi olarak, Almanya’nın Eski Avrupa’nın büyük güçlerini bir araya getirdiği ve kısa vadede AB’nin geleceğini de belirleyeceği sonucuna ulaşılabilir.
Polonya ve Romanya’ya gelince, iki ülke arasında 2019 yılına kadar sürecek, dış ilişkilerin koordinasyonunu da içeren bir stratejik antlaşma[3] mevcuttur. 2009 ve 2011 yıllarında Polonya ve Romanya, Türkiye ile de benzer stratejik işbirliği antlaşmaları imzalamışlardır. Bütün bu gelişmeler, NATO’nun doğu kanadında da benzer bir üçlü oluşumun ortaya çıktığının işaretleridir.
Almanya’nın etkisinde büyük bir artıştan korkan Warsaw ve Bucharest, aynı zamanda Amerika’nın Avrupa’daki varlığını güçlendirmesi için de birlikte hareket etmektedirler. ABD füze savunma sistemi unsurları, Romanya’nın Deveselu köyü ile Polonya kasabaları Redzikowo ve Morag’a konuşlandırılmaktadır. Polonyalı ve Romanyalı lobiciler, NATO’nun Baltık Ülkelerinde güçlenmesi yönünde çalışmışlar ve aynı zamanda o bölgelerde, ABD ve İngiltere’den gelecek birlikler ve askeri donanım için üsler ve depolar inşa edilmesine de yardım etmişlerdir.
Waszczykowski ve Comănescu tarafından Ankara’da yapılan görüşmelerde dile getirilen bir husus da, Türkiye’de bulunan ABD nükleer silahlarının (50 ünite ABD taktik nükleer silahı Soğuk Savaşın başlamasıyla Türkiye’de bulunan İncirlik hava üssüne konuşlandırılmıştır)[4] Romanya’ya transferi olmuştur.
Coğrafik olarak Türkiye, Baltık ve Karadeniz arasındaki bölgeyi tamamlamaktadır. Geleneksel olarak, Romanya bu bölgeyi etki alanı olarak görmekten hoşlanmaktadır. Bu maksatla Bucharest, sırasıyla Moldavya, Transdinyester ve Ukrayna’nın bazı bölümlerini de içine alan ‘‘Büyük Romanya’’ projesi için çabalamaktadır. Polonya, kendi hesabına göre, Adriyatik-Baltık-Karadeniz veya ‘‘Üç Denizler’’ inisiyatifini şiddetle desteklemektedir. Bu inisiyatif, Adriyatik-Baltık-Karadeniz üçgeninde yer alan ülkelerin Rusya’ya karşı bir blok oluşturmasını öngörmektedir. Polonya Başkanı Andrzej Duda ve Litvanya Başkanı Dalia Grybauskaitė, Ağustos 2016 ayı sonunda Dubrovnik’te Üç Denizler İnisiyatifi Forumunun bir parçası olarak ikili bir görüşme gerçekleştirmişlerdir.
Warsaw ve Bucharest başkentleri, Doğu Avrupa jeopolitik alanında önemli bir rolü ancak, Romanya ve Polonya’yı, NATO’nun doğudaki varlığını Baltık Ülkelerinden Karadeniz’e kadar genişletmeyi hedefleyen ABD politikasının aktörleri olarak gören Washington’un desteğiyle oynayabilirler.
Bu işten nasıl faydalanacağına ve Polonya-Türkiye-Romanya üçlüsünde kaçınılmaz ABD varlığının nasıl şekilleneceğine Ankara karar vermek zorundadır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazının çevrilmesi, çevirenin yazıda ifade edilen görüşleri paylaştığı anlamına gelmemektedir. Polonya’nın başkenti Warsaw’da 8-9 Temmuz 2016 tarihinde yapılan NATO Zirvesinde, NATO’nun doğu kanadının güçlendirilmesi kararı alınmıştır. Rusya’nın stratejik bir taarruz yapabilme olasılığı geçmişte çok zayıf görülürken, ilk kez Warsaw Zirvesinde böyle bir olasılığın olduğu ve sağlam tedbirler alınması gerekliliğine inanılmaya başlanmıştır.
Zirvede, çok uluslu dört taburun Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya’da konuşlandırılması kararı alınmıştır. Rusya Federasyonu’nun büyük gücü göz önüne alındığında bu taburların vazifesi ‘‘Tökez Teli’’ olmaktan öte değildir. Taburların çok uluslu olmasının nedeni; bütün NATO üyesi ülkelerin kollektif bir şekilde olası Rusya saldırısına karşı koyduğunu göstermektir.
ABD de kendi adına bölgede bazı önlemler almaktadır. Pentagon, Avrupa Güvence İnisiyatifi için 2016 yılında 789 milyon dolar olan bütçesini 2017 yılında 3.4 milyar dolara çıkarmıştır.
ABD ve NATO’nun, Rusya Federasyonu ile savaşma kararlığını göstermesi açısından Doğu Avrupa’da icra ettiği Anakonda 2016 tatbikatı iyi bir örnek olabilir. Bu tatbikata 24 ulustan, yaklaşık olarak yarısı Amerikalı olan toplam 31.000 personel katılmıştır. Bu tatbikata paralel olarak BALTOPS 16[5] tatbikatında Baltık Denizinde cereyan edecek savaşlar simüle edilmiştir.
ABD ve NATO ile Rusya Federasyonu’na ait birliklerin birbirlerine bu derece yakınlaşması kaza, yanlış değerlendirme ve herhangi bir nedenle ortaya çıkabilecek krizlerin süratle tırmanma risklerini içermektedir. İki tarafın da tehdit olarak algıladığı bir duruma aşırı tepki göstermesi sinirlerin aşırı gerildiği bir ortamda her an mümkündür.
http://www.strategic-culture.org/news/2016
/09/07/triumvirate-nato-eastern-flank.html
[1] 01 Ocak 2016 tarihi itibariyle Avrupa Birliği toplam nüfusu 510.1 milyondur. AB üye ülkeleri arasında en kalabalık nüfusa sahip ülke 82.2 milyon ile Almanya’dır.
[2] AB’nin Geri Kabul Anlaşmasının imzalanması karşısında Türkiye’yle vize serbestliğini müzakere etmeyi kabul etmesinin ana sebebinin Türkiye üzerinden kanunsuz yollarla Avrupa’ya geçecek göçmenleri engellemek olduğu anlaşılmaktadır. Avrupa’ya düzensiz göçün ana yollarından biri olan Türkiye’nin GKA’yı imzalayarak sınır güvenliği ve kontrollerinde AB ile işbirliği yapması, Avrupa’yı düzensiz göçe karşı koruyacak önemli bir tedbir olacağından AB, Türkiye’nin ısrarlı tutumu karşısında vize serbestliğini müzakere etmeye razı olmuştur. Ayrıca anlaşma imzalandığında henüz yeterli geri kabul kapasitesine sahip durumda olmayan Türkiye’nin geri kabul kapasitesini artırması ve üçüncü ülkelerle geri kabul anlaşmaları imzalaması için AB tarafından üç yıllık bir süre tanınmıştır. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ve Vize Diyaloğu-Mehmet Uğur Ekinci.
[3] Polonya ve Romanya güvenlik, Avrupa politikası ve ekonomi alanlarında işbirliğini öngören antlaşmayı Aralık 2015 ayı içerisinde imzalamışlardır. İki ülke NATO’nun ittifakın doğu kanadında varlığını destekleyeceklerini açıklamışlardır.
[4] NATO şemsiyesi çerçevesinde ABD’ye ait nükleer silahları barındıran İncirlik Hava Üssünde 50 ila 90 adet B61 tipi atom bombası bulunmaktadır. Nükleer silahların bulunduğu diğer Avrupa ülkeleri Hollanda, Belçika, Almanya ve İtalya’dır. NATO tarafından da baz alınan Amerikan Bilim Adamları Federasyonu (FAS)’nun verilerine göre, Türkiye’de B61 sayısının 50 olduğu tahmin edilmektedir. Akademik kaynaklara göre, iki ülke arasındaki anlaşma çerçevesinde sayısı 90 adet olan B61’lerden 40’nın Türk Hava Kuvvetleri uçak ve pilotları, kalanın da İncirlik Üssündeki ABD Hava Kuvvetleri uçakları ve pilotları tarafından hedefe ulaştırılması kararlaştırılmıştır. NATO kaynaklarına göre ABD’nin bölgede nükleer operasyona uygun uçakları artık bulunmamaktadır, Türk Hava Kuvvetlerinin ise nükleer NATO operasyonları için bugün artık ehliyetinin bulunmadığını vurgulamaktadır. Bu durumda, İncirlik Üssündeki nükleer silahlar kullanıma hazır bir durumda bulunmamaktadır. Kaynak: Al Jazeera
[5] 03-18 Haziran 2016 tarihleri arasında icra edilen tatbikat, Baltık Denizi’nde gerçekleştirilmiş, tatbikata 6.000 personel, 45 savaş gemisi ve 17 ulustan (ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Estonya, Polonya, Danimarka, Letonya, Litvanya ve NATO ortakları İsveç ile Finlandiya dahil) toplam 60 hava aracı katılmıştır. BALTOPS 16 tatbikatının maksadı Rusya Federasyonu’na ABD ve NATO’nun Baltık Denizi’nde operasyon kararlılığını göstermektir.