Türkiye, Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’nin caydırılmasında anahtar bir ülke olmuş, sonrasında da istikrarın sağlanmasında önemli roller oynamıştır. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 22 Ağustos 2018
Bakmayın siz ABD-Türkiye atışmalarına. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aslında NATO’dan çıkmak gibi bir niyeti yok, aksine NATO’da daha fazla rol kapmak peşinde.
Neden mi? Dış basında yer alan haberlere göre Erdoğan, NATO’nun yeni kara unsur komutanlığı için, İstanbul’da Türk Silahlı Kuvvetlerine ait askeri bir karargâhı önermiştir. Türkiye ayrıca NATO’nun Irak’ta başlayan yeni eğitim görevine komutan yardımcısı ve askeri danışmanlar göndermeye de talip olmuştur.
Türkiye bunlara ilave olarak, NATO Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvvetinin (VJTF) komutanlık görevini de 2021 yılında almaya hazırlanmaktadır. Brüksel’de 2018 Temmuz ayında düzenlenen NATO zirvesinde Erdoğan, askeri harcamalar açısından Türkiye’nin üzerine düşeni yaptığını ve Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının (GSYİ) %1,8’inin savunma harcamalarına gittiğini ifade etmiştir.
Erdoğan ayrıca, sözde atıştığı Trump’ın, NATO üyesi ülkelerin GSYH’lerinin %4’ünü savunmaya ayırması yönündeki teklifini de desteklemektedir. Bütün bunlara bakıldığında, Erdoğan’ın NATO’dan ayrılmak ve Rusya’ya yanaşmak gibi bir niyetinin olmadığı açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Erdoğan yine de ikili bir oyun oynamaktadır, yukarıda yaptıklarının aksine ve NATO müttefiklerinin karşı çıkmasına rağmen Rusya’dan milyar dolarlık S-400 kara-hava savunma füzeleri tedarik etmek istemektedir. S-400 füzelerinin, F-35 dâhil hava araçlarının kızıl ötesi ve hayalet imzalarını ele geçirme imkân ve kabiliyetinin, Ruslara NATO savaş uçaklarını etkisiz hale getirme fırsatı sağlamasından korkulmaktadır. Papaz Brunson geri verilse dahi F-35 savaş jetlerinin Türkiye’ye verilmesi şüphelidir.
Dış basında yer alan iddialara göre; NATO zirvesinde bir araya gelen iki lider, birkaç mahkûmun serbest bırakılması konusunda anlaşırlar. Türkiye ABD’den bir Türk mahkûmun İsrail hapishanesinden serbest bırakılması için yardımcı olmasını ister. Trump da Erdoğan’dan papazın serbest bırakılmasını ister, o da konuyla ilgileneceğini söyler. İki lider de birbirlerinin ana dilini bilmediğinden bir çevirmen aracılığı ile konuşmaktadırlar.
Bu arada ABD tarafı da Halkbank eski genel müdür yardımcısı olan ve Birleşik Devletler mahkemesi tarafından yargılanarak hapis cezasına çarptırılan Mehmet Hakan Atilla’yı Türkiye’ye verecektir; iki ülke arasında suçluların iadesi anlaşması vardır ve Atilla, cezasının geri kalan kısmını Türk hapishanelerinde çekecektir. Her üç ülkede de (ABD, Türkiye ve İsrail) yargı bağımsızdır.
ABD tarafı, İsrail’i arar (Trump-Netanyahu) ve bu rica sonucunda Türk mahkûm serbest bırakılarak 15 Temmuz günü Türkiye’ye gönderilir. Her nedense Türk tarafı papazı serbest bırakmak yerine ev hapsine çıkarır. Trump çok öfkelenir ve Türk lirasının aşırı değer kaybetmesine neden olan yaptırımlar için düğmeye basar.
Çeşitli kaynaklara göre bütün bunlar, iki lider arasında birebir yapılan görüşmedeki çevirmen hatasından kaynaklanmış ve iki lider çevirmen yüzünden birbirini yanlış anlamıştır. Kaynaklara göre olayı yanlış anlayan taraf ABD başkanıdır, fakat bu yanlış anlama Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur.
Trump ve yardımcısı Pence için evanjelist papaz çok önemlidir. ABD’de seçim vardır ve kaynaklara göre her şeyi karıştıran Başkan Yardımcısı Mike Pence olmuştur. İki lider arasındaki bu yanlış anlama Türk lirasının, 2018 yılı başına göre dolar karşısında %45 oranında değer kaybetmesine neden olmuştur. Erdoğan’ın faiz oranlarının yükseltilmesine karşı çıkması ve kötü yönetim krizi daha da derinleştirmiştir.
ABD tarafının iddialarına göre Rahip Andrew Brunson, Türk Hükümetinin haksız ve adaletsiz alıkoymasının bir kurbanıdır. Brunson, 2016 yılı Ekim ayında İzmir’de tutuklanmış ve kendisine yöneltilen suçlamaları destekleyecek kanıtlar olmaksızın, silahlı terör örgütlerine yardım etmek ve gizli devlet bilgilerini siyasi ve askeri casusluk maksadıyla elde etmekle suçlanmıştır.
Fakat Erdoğan’ın ‘‘ekonomik terörist’’ olarak tanımladığı ABD’nin açtığı ticaret savaşı sadece Türkiye’yi yıkmayacak, Avrupa’nın birçok ülkesini de beraberinde çöküşe sürükleyecektir. Çeşitli bankaların Türkiye’ye verdikleri kredi toplamı 224 milyar ABD dolarıdır. Türkiye’ye kredi veren ülkeler arasında İspanya (83 milyar), Fransa (35 milyar), İtalya (17 milyar), ABD (17 milyar), Almanya (11 milyar) ve İsviçre (5,8 milyar) ile başı çekmektedir.
ABD’nin bakan yaptırımlarına bakan yaptırımları ile karşılık veren Türkiye, Borsa İstanbul’daki şirketlerin toplam piyasa değerinden yaklaşık olarak dört kat büyük olan APPLE (Elma) Firmasına karşı ekonomik savaş açmıştır. Apple firması, borsa değeri 1 trilyon dolara ulaşan ilk özel firmadır.
Türkiye cep telefonu pazar payı Temmuz 2018 rakamlarına göre sırasıyla; Samsung (%52.71), Apple (%16,54), General Mobile (%5.45), LG (%5.21), Huawei (%4.87) ve Vestel (%2.09).
Döviz kurundaki olağanüstü artışlar nedeniyle Apple ürünlerine %20, Samsung ise %10-15 civarında zam yapmıştır.