Ercan Caner, Sun Savunma Net, 29 Ekim 2021
1959 baharında İsmet İnönü CHP genel başkanı olarak seçim çalışmalarını başlattığında Demokrat Parti (DP) kışkırtmasıyla işlerin fiziksel saldırı boyutuna gelebileceği saldırıyı planlayanlar dışında belki de pek az kişinin aklına gelmişti. 1959, DP’nin kan kaybının ciddi seviyelere yükseldiği bir yıldı. Enflasyon yükselmiş, pahalılık halkı canından bezdirmişti. Bakanlar hakkında çıkan yolsuzluk söylentileri tepkileri yükseltiyordu. İşte o günlerde, zorbaca hamlelerle muhalefeti engellemek bir “çözüm” olarak muktedirin masasında beliriverdi…
Fırat Kopan’ın “İsmet İnönü’nün Taşlandığı Uşak ve Kayseri Olayları” başlıklı yazısında belirttiği gibi, Ege gezisi gerginliği, İnönü, Uşak’a henüz ulaşmadan başladı. Polis CHP’lileri Ankara Tren İstasyonuna sokmadı, Eskişehir’de İnönü konuşma yapacakken iş makineleri düdüklerini çalmaya başladı, İnönü ile halk arasına bir yük katarı sokuldu!
İnönü Uşak’a geldiğinde DP, gerginliği had safhaya ulaştırdı. Köylerden gelen CHP’liler kente sokulmadı. İnönü’nün aracı DP İl Başkanlığının önünden geçerken İl Başkanı Eşref Öğün, araca doğru çay bardağını fırlattı, fırlatılan bardağın isabet etmesi sonucu bir gazeteci yaralandı.
İstenmeyen olaylar İnönü’nün daha tren garına varmasıyla başladı.
30 Nisan 1959 yılında İsmet İnönü ilk saldırıya tren garına ulaştığı bir sırada uğradı.
İnönü’yü karşılamak için tren garına gelen kalabalık polisin müdahalesiyle karşılaştı ve arbede yaşandı.
İnönü şehir merkezine girdiğinde ise Uşak Demokrat Parti İl Başkanı Eşref Öğün elindeki çay bardağını eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye fırlattı.
Bardak İnönü’yü sıyırarak yanında bulunan gazetecinin göğsüne değdi.
İnönü’nün yanında bulunanlar bu kez Demokrat Parti il binasına saldırdı; ancak olaylar çok büyümeden o gün için yatıştı.
Ertesi gün ise kızılca kıyamet kopmak üzeriydi. Bir önceki gün yaşanan olaylardan sonra organize olan Demokrat Partililer büyük kalabalıklar halinde şehrin çevre yollarını tuttu.
İsmet İnönü dört bir koldan çevrelenmişti, bu sırada olayları yatıştırmakla sorumlu olan valinin İsmet İnönü’ye kalabalık içinde bağırması ve hakaret etmesi büyük bir infial yarattı.
Olayların daha da büyümesinden endişe eden İnönü hızla trene giderken kafasından ciddi bir biçimde darbe aldı ve yaralandı.
Bu olay sonrası siyasetin yalnızca mecliste değil, halk içinde de artık yapılamayacağı fikri ortaya atıldı.
Bu elim vaka Adnan Menderes için sona doğru giden bir yolun başlangıcıydı.
Ülke kutuplaşmıştı, partisi zayıflamış, Menderes politika üretmede yalnız kalmıştı, ekonomide çanlar çalıyordu ve dış politikada Türkiye parıltısını kaybetmeye başlamıştı.
Oysa Adnan Menderes’in öyküsü “Yeter söz milletindir!” diyerek büyük bir ümitle başlamıştı.