savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,1936
EURO
36,8294
ALTIN
2.928,73
BIST
8.862,32
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Açık
14°C
Ankara
14°C
Açık
Perşembe Açık
15°C
Cuma Açık
14°C
Cumartesi Çok Bulutlu
13°C
Pazar Parçalı Bulutlu
15°C

Pakistan’ın Problemli Şehitlik Kültürü

Pakistan’ın Problemli Şehitlik Kültürü
A+
A-

Pakistan’ın Problemli Şehitlik Kültürü

 

Bu ülke için ölmektense yaşamayı tercih ettiğimi itiraf etmek beni daha az mı vatansever yapar?

 

Yazar: Faraz Talat, DAWN, 12 Ağustos 2016

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 09 Mart 2021

 

Biz asker değiliz. Bizler acı içindeki sivilleriz. Cesur olduğumuzun söylenmesinden ziyade güvende olduğumuzdan emin olmayı tercih ederiz. Fotoğraf: AP

Arada sırada vuku bulan dehşet anlarından ziyade, neredeyse sürekli olarak terör saldırıları gerçekleştirildiğinde, bir ulusun gözyaşları yetersiz kalmaya mahkûmdur.

Kanadalı psikolog J.T. MacCurdy, Alman Hava Kuvvetlerinin İkinci Dünya Savaşı’nda durmak bilmeyen hava bombardımanı esnasında Londralıların psikolojik sağlıklarıyla ilgili bir çalışma yapmıştır.

Bombardımanların, saldırılara şahsen tanık olan ve güçbelâ hayatta kalmayı başaran insanlarda travmatik etkiler bırakması beklenmekte olan bir durumdu. Öte yandan, hava saldırılarını haber veren siren sesleri ve patlamaları işiten ve her seferinde bombaların düştüğü yerden yeterli emniyetli mesafede oldukları için hayatta kalan insanlarda ise aldatıcı bir yenilmezlik duygusu oluşmuştur.

Hava bombardımanlarında ölen ve yaralanan kent halkı birinci grupta yer alırken, hayatta kalanları; patlamaları yakınlarında hissedenler ve çok uzaktan yaşayanlar olarak iki gruba ayırmak mümkündür. Yakınlarına bombaların düştüğü insanlar blast etkisi ve yıkımı hissetmiş, belki de yaralanmış, fakat hayatta kalmayı başarmışlardır. Bu gruptaki insanlarda derin travmatik izler görülmüştür.

Üçüncü grupta yer alan insanlar ise patlamaları oldukça emniyetli bir mesafeden duyan ve fiziksel olarak etkilenmeyenlerdir. Bu gruptaki insanlarda aldatıcı bir yenilmezlik duygusu oluşmuştur. MacCurdy’nin ifade ettiği gibi yakın isabetler insanı travmatize ederken, uzak isabetler insanlarda sahte bir yenilmezlik duygusu oluşmasına neden olmuştur.

Hava bombardımanlarından direkt olarak etkilenmeyen kent halkına göre yaşanan bu trajediler, kelimenin tam anlamıyla herkesin başına gelebilecek felaketlerden ziyade ülkenin bazı talihsiz bölgelerine özgüdür.

Pakistan’da yaşanmakta olan terör saldırılarından direkt olarak etkilenmeyen bizler, sevdikleri insanlar anlaşılmaz bir şekilde kendilerinden koparılıp alınanların duygularını asla anlamayabiliriz. Ve kendi ulusal gurur ve yenilmezlik duygularımızı sevdiklerini yeni kaybeden insanlara yansıtarak bu aldırmazlık hissini telafi ederiz.

Yeni Bir Afyon Markası

Ulusumuzun analarını da, kendimiz gibi ebeveynlerini her yönden geride bırakacak iyi beslenen çocuklar yetiştirmeye çalışan sıradan insanlardan ziyade, pek de belirgin olarak tanımlanmayan ulusal çıkarlar uğruna, kesim için kuzu yetiştirmekten büyük gurur duyan, annelik içgüdülerinden sıyrılmış güçlü kadınlar olarak tasvir ederiz.

Burası çok önemlidir, çünkü ulusun öfkesini, saygılı ve ihtişamlı başlıklarla dindirmezsek bizleri korumak zorunda olan ve ümit bağladıklarımızın bizi nasıl yüzüstü bıraktıklarını yüksek sesle dile getirme riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.

Pakistan’ın DEMİR ANNELERİ (!) Kaynak (sol) Pakistan Herald, (sağ) DAWN.

 

Geride kalan dul ve yetimler, sevdiklerinin zamansız ve anlamsız ayrılışlarını, bu ölümlerin bir şekilde daha büyük bir amaca hizmet ettiğine kendilerini inandırarak bir anlam kazandırmaktadırlar. Ve bizler de alternatifi teselli edilemeyen bir öfke ve protesto yarattığından, bu düşünce tarzı ve yaklaşımı teşvik etmekten mutluluk duyuyoruz.

Ortaya çıkan sonuç ise; kitlelerde yeni bir afyon markası olan devlet destekli bir şehit kültürü olmaktadır. Şehitlik kültürü; yara izlerinin gururla taşındığı bir kültürdür ve bu yaralanmalara neden olan siyasi politikalar hakkında çok az soru sorulur. Neden soralım ki? Ne de olsa bu yaralara sahip olmak bir onur olarak görülmektedir.

Quetta kentinde gerçekleştirilen ve neredeyse Bağımsızlık Gününe (14 Ağustos) denk gelen son terör saldırısı bu şehitlik kültürünü ortaya çıkarmak için geniş olanaklar sağlamıştır.

Coke Studio’nun son albümünden, radyolardaki en beğenilen klasiklere kadar bütün medya, bir kez daha giderek ortadan kaybolmakta olan ulusal ağıt şarkılarının istilasına uğramıştır.

İnsanlar, oğlum şehit olduğu için gurur duymam gerektiğini söylüyor. Herhangi bir anne sırf bu gururu hissedebilsin diye benimle yer değiştirmeyi ister mi? Ordu Devlet Okulu saldırısında hayatını kaybeden 14 yaşındaki Uzair Ahmad’ın annesi Farahnaz Ahmad.

Ordu Özel Okul saldırısında hayatlarını kaybeden çocuklar; soldan sağa Khaula Bibi (6), Shahzad Ijaz (12), Ahmed Ali Shah (13) ve Uzair Ahmad (14). Pakistan’ın Peshawar kentinde 16 Aralık 2014 tarihinde gerçekleştirilen, Pakistan tarihinde görülen en acımasız ve kanlı saldırıda tam 144 çocuk vahşice katledilmiştir. Kaynak: Dawn

Ve bu kez, bu askeri söylem sadece sınırlarımızda devriye gezen askerlerimize hitap etmemekte, bu askeri söylem, parkta hoş vakit geçiren sıradan siviller ve derslerin bitmesini bekleyen okullardaki küçük çocuklara da hitap etmektedir.

Bize; hepimizin asker olduğu ve kendimizi buna uygun olarak duygusuzlaştırmamız gerektiği öğretiliyor. Bu sistem; aşırılık ve terörizmi bir kaçınılmazlık olarak benimsiyor ve her cesur askerden beklendiği gibi, vatandaşları yeni bir düşman iklimine uyum sağlamaları için eğitiyor gibi görünmektedir.

Fakat bizler asker değiliz. Bizler acı çekmekte olan sivilleriz.

Cesur olduğumuzun söylenmesi yerine güvende olduğumuzdan emin olmayı tercih ederiz. Etrafımızda dolaşan ölüm korkusuna tahammül etme yeteneğimizden ziyade uzun bir yaşamı öne çıkarmayı ve kutlamayı tercih ederiz.

Güzel olan yaşamaktır ve onu korumak bir onurdur. Bu, yaklaşan Bağımsızlık Gününde kuvvetle desteklediğim bir düşüncedir.

 Çevirenin Notları: Pakistan’ın Belucistan eyaletine bağlı Quetta kentindeki bir hastaneye, Pakistan Bağımsızlık Gününden (14 Ağustos) bir hafta kadar önce, 08 Ağustos 2016 tarihinde düzenlenen ve 70’den fazla sivilin hayatını kaybettiği bombalı ve silahlı saldırı sonrasında Faraz Talat tarafından kaleme alınan ve 12 Ağustos 2016 tarihinde DAWN haber sitesinde paylaşılan bu yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir.


Yukarıdaki yazı; 22 Aralık 2016 tarihinde Pakistan Herald web sitesinde paylaşılan ‘‘Çocukları için ağlayan bir annenin açık mektubu’’ başlıklı yazıdan alıntıdır.

Kanadalı psikolog J.T. MacCurdy tarafından yapılan çalışmayla ilgili bazı ayrıntılar çeviren tarafından eklenmiştir. İkinci Dünya Savaşı esnasında ağır hava bombardımanına maruz kalan Londra halkının yaşadığı risk ve tehlikeleri günümüzde yaşanmakta olan COVID-19 virüs saldırıları ile özdeşleştirebilirsiniz. Virüsü yakınlarınızda hissetmeme ve çekilen acıları yaşamamanın sizde sahte bir yenilmezlik duygusu oluşturmasına asla fırsat vermeyin.

Orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.

https://www.dawn.com/news/1276895

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.