savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,2423
EURO
36,9795
ALTIN
2.933,31
BIST
8.882,31
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Açık
14°C
Ankara
14°C
Açık
Perşembe Açık
16°C
Cuma Açık
14°C
Cumartesi Çok Bulutlu
13°C
Pazar Az Bulutlu
14°C

Pandemi Sonrası Dünya

Pandemi Sonrası Dünya
A+
A-

 

Bizi Neler Bekliyor?

Pandemi Sonrası Dünya

 

Çünkü sosyal mesafeyle ortaya çıkan dokunamama, sarılamama uzun vadede hepten bir kopuşa yol açabilir. Bu sebeple aile içi şiddet, boşanma, dağılma gibi mevzuları daha sık duyar olacağız.

 

Fatih Bengi, Sun Savunma Net, 05 Nisan 2020

 

Kaynak: WWD

30 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde başlayan COVID-19 Salgını nerdeyse tüm dünyaya yayıldı ve iki ay içinde bir pandemi haline geldi. ABD, İtalya, İspanya, İran, Fransa, İngiltere, Almanya gibi birçok ülkede tam anlamıyla yaşam durdu. 5 Nisan itibarıyla toplam vaka sayısı 1.200.000, Coronavirus nedeniyle ölenlerin sayısı 65.000.civarında. Tüm dünya Coronavirus ile nasıl mücadele edileceğini bulmaya çalışıyor. Virüsün yayılma hızı artıkça yaşanan kaygı seviyesi de yükseliyor. Almanya Şansölyesi Merkel’in de ifade ettiği gibi, insanlık II. Dünya Savaşı’ndan beri yaşanan en büyük felaketle yüzleşiyor. Virüsün yayılma hızını engellemek için sokağa çıkma yasakları uygulanıyor.

Virüs bu şekilde yayılmaya devam ederse, uluslararası sistemin güç yapısı değişecek, küresel ölçekte hem siyasi hem de ekonomik sonuçları olacak. Bu salgın mevcut kapitalist toplumsal sisteme, ülkelerin sağlık sistemlerine büyük bir darbe vurduğu gibi, gündelik hayatı da durma noktasına getirerek toplumsal alanları da zorlamakta. Böylesine ölümcül bir felaketin bazı toplumsal boyutları olması sebebiyle toplumsal bir değişimi beraberinde getiriyor. Hatta salgından önceki dünya ile salgından sonraki dünyanın asla aynı olamayacağına dair birçok öngörü veya spekülasyonlar var. Salgınla birlikte yaşanılan radikal durumlara bakıldığında, doğaya, topluma, insana, hayvana, bilime, dine, eğitime, ekonomiye, devlete, siyasete ve daha birçok alana ilişkin düşünme biçimimizde çok büyük olmasa da nispeten bazı değişikliklerin olacağını söylemek muhtemelen yanlış olmaz. Onun için olası değişimlerin yönünü kestirebilmek gelecek açısından önemlidir.

Bu salgın dünya halkları arasında büyük bir paniğe neden olmuş, emperyalist sistemde bir ekonomik çöküşü de tetiklemiştir. Bir pandemiye dönüşen salgında bütün dünyada toplumlar dehşet içinde kalmışlar, sanki hiç bozulmayacak gibi gelen yaşamları aylar içinde dramatik bir şekilde değişmiştir. Sokaklar, eğlence mekânları, havaalanları birden bire boşalmış, kentlere büyük bir sessizlik çökmüştür. Mevcut düzenin zaafları aniden büyümüş ve göze batmaya başlamıştır. Sağlıktaki piyasalaşmanın ve özelleştirmelerin olduğu ülkelerde, toplumsal aklın bilimden uzaklaştığı ülkelerde nelere mal olduğu acı bir şekilde fark edilmeye başlamıştır.

Koruyucu giysiler içindeki Güney Kore ordusundan askerler COVID-19 hastalığının yayılmasını engellemek için Seul caddelerine dezenfektan uygularken. Foto: Getty Images

Ayrıca bu dehşetin yakında sonlanacağına ilişkin de hiçbir belirti ufukta gözükmüyor. Bu pandemi, emperyalist düzende birbirine sıkıca bağlanmış ülkeleri hızla iktisadi bir çöküşe sürüklemektedir. İnsanlar hastalığa yakalanma kaygısının yanında işsizlik, açlık kaygısına kapılarak panik hali ile düzeni kökten sorgulamaya başlamıştır. Korona virüs sonrasında Dünya’nın hem siyasi hem de ekonomik olarak yeni bir hal alacağı konusunda hiç kimsenin bir şüphesi yoktur.

Pandemi sonrası günümüz kapitalizmini ayakta tutan başlıca tüketim alışkanlıkları dramatik bir şekilde değişti. İnsanlar turizme, spora, şehirlerarası yolculuklara para ayırmamaya başladılar. İlk olarak turizm ve havayolu şirketleri sarsıldı. Yaşanan kriz küresel üretimin temel ilkelerini şimdiden sarstı, küresel tedarik zincirinde sorunlar yaşanmaya başladı. Hükumetler şirketleri, çok aşamalı, çok ülkeli tedarik zincirlerini yeniden değerlendirmeye başladılar. Uzun vadede, işletmelerin kapanması ve işsizliğin artması ve küresel büyümenin düşmesi bekleniyor.

Borsalar 2008 çöküşünden beri ilk kez bu kadar çok değer yitirmeye başladı. Çin’in dünya petrolünün %20 kadarını tüketmesi ve genel olarak üretimin yavaşlaması nedeniyle petrole olan talep azalınca, petrol fiyatları ucuzlamaya başladı. OPEC lideri Suudi Arabistan ve başlıca petrol üreticilerinden Rusya, üretimi azaltma ve bu şekilde fiyatları yükseltme konusunda anlaşamayınca petrol fiyatları dramatik bir şekilde düştü. Bu düşüş tek ürün ihracına bağlı ülkeler olan Suudi Arabistan, Rusya, İran, Venezuela, Cezayir gibi ülkelerin ekonomisine büyük bir yük bindirdi. Bu durum kaya gazı tekniğiyle başlıca petrol ihracatçısı durumuna gelen ABD’yi de olumsuz etkiledi.

Emperyalist sistem zaten yapısal kriziyle bu yıl bir resesyona çok yakındı. Muhtemelen 2008’den çok daha derin ve uzun süren bir çöküşle karşılaşacağız. Henüz mali sektör tüm boyutlarıyla çöküşe eşlik etmedi, ancak pandeminin sürmesi durumunda banka tekellerinde iflaslar da beklenebilir.

ABD’nin Philadelphia eyaletinde Philadelphia Enerji Çözümleri Rafinerisinden bir görünüm. 21 Haziran 2019. Foto AP/Matt Rourke

Yaşanan çöküşün etkisi pandemi geçse bile dünyayı yıllarca etkilemeye devam edecektir. Uluslar farklı şekillerde etkilenseler de emperyalizmin genel olarak zayıf düştüğü söylenebilir. Bütün dünyada çöküşe bağlı olarak işsiz kalan, acı çeken, ailelerinden kurban veren ve aç kalan emekçi yığınları da artık eskisi gibi davranmayacak. Çöküşe bağlı olarak düzenin bütün zaafları çok daha belirginleşmiştir. Ortaya çıkan ekonomik hasar ve toplumsal çöküş, milliyetçiliğe, büyük güç rekabetine, stratejik ayrışmaya neden olacak. Ülkelerin kendi içerisinde yaşanacak istikrarsızlık çatışmalara neden olabilecek, otoriter eğilimler güç kazanabilecek.

Korona virüs salgını bize ne gösterdi? Kapitalist sistem insanlığı yarı yolda mı bıraktı? Çözüm daha fazla sosyal devlet, sosyalizm veya komünizm mi? Dünya devletleri sadece kriz dönemlerinde değil krizden sonra da ellerinin altındaki dev servetleri yoksul ve imkânları kısıtlı kesimlere paylaştırmalı ve onlara bir takım destekler sunmaya devam etmeli mi? Salgın sırasında sağlık gibi sektörlerde yaşanan kilitlenmelerin nedeni özelleştirmeler mi? Gıda ve hayati malzemelerdeki fiyat artışlarının sorumlusu piyasa ekonomisi mi?

Tarihte de görüldüğü gibi salgınlar önemli sosyal dönüşümlerin tetikleyicisi olabilirler ama böyle bir dönüşümün gerçekleşmesi için zaten sistem içerisinde bir değişim arzusunun birikmiş olması lazım. 17. yüzyıldaki veba salgını feodalizmin sonunu getirdi ancak zaten bunun öncülleri görülmekteydi. Aynı şekilde 19. yüzyılın ortasında kolera salgını sanayi devrimini hızlandırdı ama bunun da objektif koşulları vardı.

İskeletlerde 17’nci yüzyılda Londra’da veba salgınını kanıtlayan bakteriler bulunmuştur. Kaynak: USA TODAY

Benzer şekilde düşünürsek salgın öncesinde de dünyada hali hazırda gelir ve servet dağılımı derin uçurumlara sahipti ve kapitalizmin geleceği tartışılıyordu. ABD’de gençler arasında sosyalizmi kapitalizme tercih edenlerin oranı çok daha yüksekti. Dünyanın en zengin insanları bile artık teknolojik gelişmelerin gelecekte insanlara yaşanabilir bir gelir veya bir yaşam standardı sunamayacağını fark etmişlerdi ve bunu dile getiriyorlardı. İşte böyle bir dönemde salgın söz konusu oldu.

İtalya ve İspanya’da sağlık sisteminin özelleştirilmesi ile temel sağlık hizmetlerini herkese verebilmek yerine parası olanların talepleri doğrultusunda bir hizmet altyapısı oluştuğu bir salgın durumunda cevap verecek şekilde düzenlenmediği görüldü. İtalya’nın ve İspanya’nın AB tarafından yalnız bırakılması, sınırların kapatılması kıta çapında halkın AB değerlerine olan inancını sarstı.

Genel olarak hayatta da lüks lokantaların, her gün makyaj veya alış-veriş yapmanın hiç de öyle temel gereksinimler olmadığı görüldü. Yani insanlar geçmişe dönüp temel ihtiyaçlarını tekrar düşünmek zorunda kaldılar.

Bu salgın Dünya’da ‘‘her koyun kendi bacağından asılır’’ veya ‘‘gemisini kurtaran kaptan’’dır tarzı düşüncelerin yeterli olmadığını, başka insanların yaşadığı risklerin kendileri için de risk oluşturduğunu gösterdi.

Ben bu durumda iki eğilimin çatışacağını ve insanların tavırlarına göre bir yönelimin ortaya çıkacağını düşünüyorum.

Eğilimlerden biri sosyal devletin ve ihtiyaçların kamu kaynakları ile temin edilmesinin öneminin anlaşılması ve meselenin tüm insanlığın kaderinin ortak olmasıyla ilgili olduğunun görülmesi. Problemler karşısında daha eşitlikçi, özgürlükten ve dayanışmadan yana bir eğilim.

Kaynak: WEARECHANGE

Diğer eğilim ise; yurttaşların devletleri tarafından gözlemlenmesini, denetlenmesini ve kural dışı davrananların cezalandırılmasını öngören bir eğilim. Çünkü bu salgınla mücadele çok sıkı bir disiplin gerektiriyor. Bu tip dönemlerde bilgilerin merkezileştirilmesi, ülkeleri yönetenlerin bütün gücü elde toplamak istemesi, otoriterleşme eğilimlerinin güçlenmesi tehlikesi söz konusu.

Gündelik sosyal ilişkilerden tüketim kültürüne, tekniğin kullanımından ekonomiye, eğitimden sağlığa, eğlenceden sanata kadar gündelik yaşamımıza yönelik ileri sürülebilecek varsayımlara bakıldığında ilk etapta söyleyeceğimiz şey gündelik rutin yaşamımızın radikal bir şekilde sarsıldığını görüyoruz. Bu müthiş sarsılmadan sonra her şeyin tekrar normale dönmesi biraz zaman alsa da çok uzun sürmeyecek. Nitekim zorlu karantina ve yalıtım sürecindeki bir birey eski gündelik rutinine döndüğünde daha büyük bir istekle, hatta çılgınca, tüketemediği yeni şeyleri tüketmeye yönelecek. Âdeta dış dünyaya hücum edecek, belki de bu yüzden kitlelerin yalıtım sürecinden sonraki bu hali kesinlikle rehabilite edilmeli. Çünkü gün ışığını gören kitleler müthiş bir vurdumduymazlıkla, yaşamı yeniden keşfetmiş bir edayla doğaya saldıracaklar, belki de deniz kenarları hiç olmadığı kadar kalabalıkla dolacak. Bu tahminler elbette çalışmak zorunda kalan işçi-emekçi kesim için geçerli olmayabilir.

Öte yandan bu süreçle birlikte özellikle uzaktan eğitim-öğretimde ve “home working” olarak, iş yerlerinin evlere taşınmasında dijital teknoloji daha da öne çıkmıştır. Böylece nispeten özerk ve özgür bir alan olan bireysel yaşam alanımız daha da daralarak işyerine dönüşmüş, özgürlüğümüz daha da sınırlanmıştır. Çocuklarımız artık daha da ara yüz programların ürünü olacaktır. Çünkü bu yalıtım sürecinin, bu durumun ortaya çıkmasını sağladığını söyleyebiliriz. 

Kaynak: Medium

Öte yandan yeterince depresif bir zamanda yaşamamıza rağmen üstüne gelen böylesi bir felaket, daha büyük şiddet patlamalarına, öfke nöbetlerine, tahammülsüzlüklere yol açabilir. Çünkü sosyal mesafeyle ortaya çıkan dokunamama, sarılamama uzun vadede hepten bir kopuşa yol açabilir. Bu sebeple aile içi şiddet, boşanma, dağılma gibi mevzuları daha sık duyar olacağız. Onun için bu sürecin sonucunda daha önce dediğimiz gibi toplumsal bir rehabilitasyon kesinlikle şart olacak. Bu süreç bedenlerde, bilinçlerde, duygularda psikolojik bir acı olarak kalacak. Aynı zamanda bu virüs epey bir süre daha bireyler arasında bir sosyal mesafe, bir dokunmama, bir uzaklaşma, bir kirlilik sebebi olarak aramızda varlığını sürdürecek.

Küçücük bir virüs hayatımızı şekillendirecek mi? Kaynak: Lab Manager

Sonuç olarak tüm spekülasyonlarımızı toparlarsak, covid-19 salgını nispeten ulusların kendi geleceklerini yeniden sorgulamaya ve planlamaya açmış olsa da, kapitalist sistem salgından sonra da daha büyük bir iştah ve hırsla varlığını şiddetli bir şekilde hissettirecek. Çünkü devlet daha da güçlenecek, otoriterleşecek, teknokratlaşacak, her yere iyice yerleşecektir. Otoriter içe kapanmacı ve güvenlikçi devlet anlayışı hâkim olacak, büyük bir tehditle yüzleştiğinde sığınacak tek yeri devlet olan halklar bu otoriter politikalara destek vererek ana meşruiyet kaynağı olacaklar, doğa üzerindeki tahakküm daha da şiddetlenecek, kirlenme, talan, tahrip kaldığı yerden devam edecek.

 Toplumsal çözülme, yalıtım, yalnızlık, yabancılaşma, şiddet, çatışma, sömürü, göç, işsizlik, yoksulluk, kopuş daha da katlanacak, etnisiteye dayalı milliyetçilik, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, tüketim çılgınlığı devam edecek. Ev işyeri ayrımı daha da ortadan kalkacak, artık evlerimiz işyerine dönüşecek. Dijital iletişim, e-ticaret hiç olmadığı kadar yaygınlık kazanacak. Kısacası bu salgın sadece küçük bir ara, kapitalist toplumsal sistem için küçük bir nefesten öteye gidemeyecek. Bu sebeple kapitalizm salgınla birlikte daha yıkıcı bir şekilde varlığını sürdürecek devam eden salgın, kayda değer bir siyasi sonuç doğurmayacak. Siber dünya birbirine bağlandıkça reel dünya daha da parçalanacak. Ben böyle düşünüyorum ama yanılmayı çok istiyorum.

Yorumlar
  1. Naci Uğur dedi ki:

    Yazının sonunda belirttiğiniz gibi umarım yanılırsınız. Ve yine umarım yazınızda geçen birinci eğilim dünyaya hakim olur. Güzel bir yazı olmuş, beyninize sağlık…