Yazar: Richard Aboulafia , Forbes, 5 Mart 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 1 Nisan 2018
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Mart ayın başlarında yaptığı askeri güç tehdidi kullanmaya yönelik silah açıklamaları, strateji açısından bakıldığında umutsuz bir savunma olarak değerlendirilebilir. Fakat bu silahların temel özellikleri aynı zamanda, Rusya’nın uzun menzilli vuruş yeteneklerinde düzeltilmesi neredeyse umutsuz olan ciddi yetersizlikleri de yansıtmaktadır.
Putin’in çok övündüğü listesinde en uğursuz ve korkunç görünen silah; nükleer bir motor ile çalışan seyir füzesidir. Teorik olarak, alçaktan çok uzun mesafelere uçabilen füze, karşı tarafın savunma sistemlerinden de kaçınma imkân ve kabiliyetindedir. Rusya’nın küçük gaz türbin kabiliyetlerinin nispeten etkisiz olan mevcut durumu göz önüne alındığında, ülkenin mevcut füze tasarımları için menzil bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Nükleer tahrikli motorlar Rusya’nın bu probleminin giderilmesine yardımcı olabilirler.
Yine de nükleer tahrik oldukça yeni bir düşüncedir. Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği, 1950’li yıllar ve 1960’lı yılların başlarında, nükleer güçle çalışan stratejik bombardıman programları üzerinde çalışmışlardır. Birleşik Devletler bunun yanı sıra, Pluto Projesi altında, nükleer güçle çalışan bir seyir füzesi üzerinde de çalışmış, fakat bu proje 1964 yılında iptal edilmiştir.
Bu fikirler, geçerli ve mantıklı birçok nedenden ötürü başarılı olamamıştır. Gözden çıkarılabilir bir füzeye, nükleer reaktör gibi karmaşık bir cihaz eklemek, güdüm sistemi veya harp başlığının yerleştirilmesi için çok az yer bırakmaktadır. Geliştirme maliyetleri son derece büyüktür ve özellikle nükleer güçle çalışan her bir sistem, sadece tek kullanımlık olduğundan, birim başına maliyet, seyir füzelerinde nükleer reaktör kullanımının önündeki en büyük engeldir. Nükleer tahrik alanında neredeyse hiç deneyim olmadığı da göz önüne alındığında, böyle bir sistemin operasyonel hale gelmesi çok uzun bir zaman gerektirmektedir.
Her şeyden önce, asgari koruma veya muhafazası olan nükleer reaktörle çalışan bir füzeyi Ruslar nasıl test etmiş olabilirler? Eğer bu füzenin testi için gereken birçok test başarıyla gerçekleştirilmiş ise, bunun anlamı ortada hiç de hoş olmayan çevresel sonuçlara maruz kalmış olan bir sürü kirletilmiş atış sahalarının olduğudur. Eğer bu testlerden bir tanesi veya daha fazlası, diyelim ki en azından bir tanesi dahi yanlış gitmiş ise Rusya’nın hiç beklenmedik, muhtemelen de yerleşim alanlarında, ciddi bir nükleer kirlenme problemi ile uğraşıyor olması gerekmektedir.
Nükleer tahrik gibi aptalca fikirlerin peşinde koşmak hiç güven vermiyor. Fakat Putin’i bu korkunç sistemleri açıklamaya iten stratejik şartları göz önüne alın. Birleşik Devletler, ülkeyi bir süper güç yapan birçok imkân ve kabiliyetten sadece bir tanesi olan, büyük ölçüde görünmezlik teknolojisine dayanan, uzun menzilli etkili vuruş imkân ve kabiliyeti açısından Rusya’ya nazaran inanılmaz derecede öndedir. Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri envanterinde, ilk nesil uzun menzilli bombardıman uçaklarının en iyisi olan 20 adet B-2 hayalet bombardıman uçağı bulunmaktadır. Her bir B-2 bombardıman uçağı, görünmezlik teknolojisine sahip ve uzak mesafelerden atılabilen 16 adet AGM-158 hava-kara füzesi taşıyabilmektedir. Fırlatıldıktan sonra geri döndürme imkânı olmayan uzun menzilli füzelerin aksine bombardıman uçakları, gerektiğinde geri çağrılabilirler ve genel olarak bakıldığında, gerilimin tırmandığı alanlara gönderildiklerinde çok daha fazla güvenilir sistemlerdir. Bombardıman uçakları bunun yanı sıra kuvvetin seçici bir şekilde kullanılmasına da imkân sağlarlar, balistik füzelerin kullanılması ise neredeyse tam bir nükleer savaşın başlamasına neden olacaktır.
Northrop Grumman firması tarafından, gelecek nesil hayalet B-21 uçaklarının geliştirilmesi üzerinde çalışmalara başlanmış ve 2025 yılında 100 ile 175 arası bombardıman uçağının teslimi planlanmıştır. Bu uçaklara, özellikle yeni uzun menzilli uzaktan atılabilir (LRSO-Long Range Standoff) seyir füzeleri olmak üzere hayalet teknolojisine sahip başka uzaktan atılabilir füzeler de yerleştirilecektir.
Rusya’nın bombardıman kuvveti ise aksine; ilk uçuşlarını 1952 yılında yapan, yaklaşık olarak 50 kadar pervaneli Tu-95s uçağı ile bir düzine kadar Tu-160 modeli uçaktan oluşmaktadır. Tu-160 modeli uçak, kabaca Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan, 1980’li yıllarda Rockwell International firması tarafından imal edilen B-1 bombardıman uçağı ile eşdeğerdir. Bu uçaklar oldukça büyük radar imzalarına sahiptir ve tespit edilmeleri, izlenmeleri ve önlenmeleri çok kolaydır.
Rusya uzun yıllardan beri, PAK-DA adını verdiği bir hayalet bombardıman uçağı tasarlamak için uğraşmaktadır. Bugüne kadar teknik zorluklar ve kaynak kısıtlamaları nedeniyle bu projesini gerçekleştirememiş, hatta uçağın prototipi dahi henüz imal edilememiştir. Rusya’nın, 1980’li yılların teknolojisi ile imal edilen B-2 bombardıman uçağının benzerini imal edecek teknolojiye sahip olmadığı görülmektedir. Bunun yerine Rusya, yaşlanan Soğuk Savaş tasarımının yeni bir versiyonu olan Tu-160M2 projesini başlatmıştır. M2 uçaklarının ilk 10 adedi için Ocak ayında sipariş verilmiş ve Rus Hava Kuvvetlerine 2023 yılında teslim edilmeleri planlanmıştır.
Diğer bir ifadeyle, önümüzdeki on yıl içinde Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri, envanterindeki B-1 bombardıman uçaklarını çıkararak yerine ikinci nesil hayalet bombardıman uçaklarını dâhil edecektir. Rusya ise aynı dönemde, uzun menzilli etkili hayalet bombardıman uçakları yerine, sadece modernize edilmiş B-1 bombardıman uçaklarının eşdeğeri olan bir uçağı, o da mümkün olabilir ise envanterine dâhil etmiş olacaktır. Rus ordusu tercihini, etkin özellikli hayalet bombardıman uçaklarından ziyade seyir füzeleri yönünde yapmış olabilir, fakat bu saatten sonra da fazla seçenekleri bulunmamaktadır.
Rusya’nın uzun menzilli hava gücündeki acı gerçekler göz önüne alındığında, küresel güç olma iddialarını sürdürmek maksadıyla Rusya için geriye kalan tek yol; oldukça riskli olan, uzak geleceğin projelerine bel bağlamak ve sarılmaktır. Bu teknolojiler, ister nükleer tahrik, ister hipersonik olsun, teorik olarak bakıldığında, ülkenin hava kuvvetlerinin, Birleşik Devletler hava savunma sistemlerini delmesine imkân sağlayabilecektir.
Ya da en azından Rus hükümeti, bu teknolojiler hakkında bol keseden atacak ve uydurma hikâyeler anlatacaktır. Öyle ya, modern ve etkili özelliklere sahip stratejik bir bombardıman uçak filosu için gereken kaynak ve teknolojiden yoksunken, çok daha gelişmiş stratejik sistemleri geliştirme, imal etme ve fırlatma yeteneklerinden bahsetmenin başka ne anlamı olabilir ki?
Bu silahları geliştirme programlarının mantığı tartışılabilir. Uzun menzilli seyir füzeleri veya hayalet bombardıman uçaklarının hangisinin daha etkili oldukları da tartışılabilir. Fakat Putin’in yeni silahlar hakkındaki açıklamalarının, zayıflık algısından kaynaklandığı apaçık ortadadır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Orijinal metne aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
The Real Message From Putin’s Claim Of Powerful New Weapons: Weakness
The grim reality for Russia is that it’s far behind the U.S. in key military technologies, and the only way Putin can maintain his global power pretensions is to pursue risky leaps ahead like a nuclear-powered cruise missile. Here’s why that in particular is far-fetched.