Birleşik Devletler ve Türkiye arasındaki ortaklık, çeşitli meselelerde ABD ve Türk çıkarlarının bir zamanlar olduğu gibi örtüşmemesi ve bu zorlukların ele alınmasına yönelik politikalarda önemli görüş anlaşmazlıkların ortaya çıkması nedeniyle son yıllarda oldukça gerginleşmiştir.
Levent Kağan, Sun Savunma Net, 19 Şubat 2020
RAND web sitesinde; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Sonuçları (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı 245 sayfalık bir rapor yayınlanmıştır.
Rapor: Stephen J. Flanagan, F. Stephen Larrabee, Anika Binnendijk, Katherine Costello, Shira Efron, James Hoobler, Magdalena Kirchner, Jeffrey Martini, Alireza Nader ve Peter A. Wilson tarafından kaleme alınmıştır.
Bu rapor; ABD Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkan Yardımcılığı Ofisi, G-3 (Harekât), G-5 (Sivil-Asker İşbirliği) ve G-7 (Eğitim ve Tatbikat) tarafından desteklenen; ‘‘Türkiye’nin Değişken Dinamikleri – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Sonuçları’’ başlıklı proje kapsamında yapılan araştırma ve analizlerin sonuçlarını ortaya koymaktadır. Projenin maksadı Türkiye’nin iç, dış ve savunma politikalarındaki eğilimleri analiz etmek ve ABD savunma stratejisi ve kuvvet planlaması açısından sonuçlarını değerlendirmektir.
Birleşik Devletler ve Türkiye arasındaki ortaklık, çeşitli meselelerde ABD ve Türk çıkarlarının bir zamanlar olduğu gibi örtüşmemesi ve bu zorlukların ele alınmasına yönelik politikalarda önemli görüş anlaşmazlıkların ortaya çıkması nedeniyle son yıllarda oldukça gerginleşmiştir.
Suriye ve Kürt meselesine yaklaşımdaki farklılıklar, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerindeki gerginlikler, artan terörizm tehdidi ve Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türk siyasetindeki otoriter kayış hakkındaki ABD endişeleri bir araya gelerek, işbirliğinin sınırlanmasına ve karşılıklı güvenin altının oyulmasına neden olmuştur. İki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olan gerginliklerin önde gelenleri aşağıda sıralanmıştır:
Türkiye’de, ikisi de Erdoğan ve diğer Türk liderlerin tahrik eden ifadeleri nedeniyle alevlenen, ABD’nin Türkiye’nin istikrar ve güvenliğine katkısı üzerinde şüpheler olduğundan, halk arasında Amerikan karşıtlığı giderek derinleşmiştir.
Raporun ana bulgular kısmında iki önemli tespit yer almaktadır:
Türk liderler ülkenin bölgesel ortamını değerlendirdiklerinde, nereye bakarlarsa baksınlar, stratejik seçimlerini karmaşıklaştıran kargaşa ve değişimle yüz yüze gelmektedir. Türkiye’nin kendi arka bahçesinde ise durum özellikle iç karartıcıdır. Irak ve Suriye, devam etmekte olan kargaşa patlamaları ve Türk sınırlarına terör saldırısı tehlikeleri nedeniyle çeşitli ölçülerde başarısız devlet statüsündedir.
Avrupa ve Birleşik Devletler ile ilişkiler tarihte görülen en düşük seviyededir. Erdoğan’ın müttefiklerine yönelik kavgacı diplomasisi, onun Batının İslam’a karşı giderek büyüyen bir düşmanlık beslediği ve Birleşik Devletler ile Avrupa’nın aktif olarak Türkiye’nin güvenliğinin altını oymaya çalıştığı yönündeki değerlendirmesinin bir yansımasıdır.
Erdoğan, ulusal çıkarları ve egemenliği, diğer devletlerin tepkisel ve dışlayıcı faaliyetlerinden korumaya odaklanan bir dış ve savunma politikası ile muhafazakâr milliyetçiliğe son zamanlarda yol gösterici ideoloji olarak çok daha açık bir şekilde sarılmaktadır.
Zamanın Başbakanı ‘‘Komşularla Sıfır Sorun’’ politikasının mimarı Ahmet Davutoğlu, Katar’da Türk askerleri ile görülürken. Kaynak: Memurlar Net
Erdoğan ayrıca, İslam dünyası ve Avrasya’da da Türkiye’ye itibar ve saygınlık kazandırmak için uğraşmaktadır. Bu strateji, Devlet Bahçeli tarafından da paylaşılan ‘‘değerli yalnızlık’’ dünya görüşünün gerçekçi ve bir o kadar da zor kısmını yansıtmaktadır.
MHP’li ortaklarının teşvik etmesiyle Erdoğan, çok daha iddialı dış ve savunma politikaları izleyecek gibi görünmektedir. Türkiye, YPG’li militanların Suriye sınırından temizlenmesinde yardım etmesi için Birleşik Devletlere baskı yapmayı sürdürecektir.
Türk hükümeti, Birleşik Devletlerin 2018 yılı Mayıs ayında ilan ettiği nükleer programını daraltması ve bölgesel müdahaleleri sonlandırması için İran’a uygulayacağı yaptırımları desteklemeyeceğini ilan etmiştir.
Dahası Erdoğan, Filistin meselesindeki aktif rolünü sürdürmek ve Türkiye’nin Katar ve Djibouti’deki askeri varlığının yanı sıra Sudan ile yaptığı bir anlaşmayı, Türkiye’nin bölgesel nüfuzunu genişletmek maksadıyla kullanmak niyetindedir.
Müttefiklerin endişelerine ve Birleşik Devletler mevzuatının F-35 savaş uçaklarının Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmesini engelleme tehditlerine rağmen Ankara, Rus yapımı S-400 hava savunma sistemleri tedarik anlaşmasından geri adım atacak gibi görünmemektedir.
Mutlu üçlü! Yüzlerdeki gülücükler gerçek mi ve nereye kadar sürebilir?
Türkiye’de güçlü bir muhalefet lideri veya koalisyonun ortaya çıkması ve Erdoğan ve AKP’yi 2023 seçimlerinde iktidardan uzaklaştırmayı başarması durumunda; ülkenin önde gelen üç muhalefet partisinin de 2018 yılı seçimlerinde çeşitli platformlarda, NATO müttefikleri ve Avrupa Birliği ile ilişkilerin yeniden canlandırılacağını dile getirdikleri gerçeğinden hareketle, Türkiye’den çok daha uzlaşmacı bir yaklaşım beklenebilir.
Bununla birlikte Türk halkında Birleşik Devletler ve Avrupa hakkında oluşan derin şüpheler, gelecekteki yakınlaşmanın hız ve çerçevesini sınırlayabilir. İstanbul Economics tarafından 2017 yılında yapılan bir araştırmanın sonucuna göre; Türklerin %68’i, Türkiye’nin Avrupa ve Birleşik Devletler ile olan Batı ittifakının çöktüğünden emin olduğunu, %71’den fazlasının da Türkiye’nin Rusya ile politik, ekonomik ve güvenlik ittifakına girmesinden yana olduklarını dile getirmiştir.
Birleşik Devletlerin uyarılarına rağmen Türkiye Rus yapımı S-400 hava savunma ve füze sistemlerini Rusya’dan tedarik etmiştir. Foto: Alexander Zemlianichenko/AP)
Türkiye, Birleşik Devletler ve diğer NATO müttefiklerinin; teröre karşı mücadele, Orta Doğu’daki barışa katkı, Rus ve İran güç ve nüfuzunun sınırlandırılması ve enerji geçiş koridorlarının genişletilmesi dâhil birçok örtüşen stratejik çıkarları bulunmaktadır. Bununla birlikte, derinleşen karşılıklı şüpheler nedeniyle; bu çıkarları en iyi şekilde geliştirmek maksadıyla güdülen politikalar arasındaki farklılıklar çok daha belirginleşmiş ve kötüleşmiş durumdadır. Bu raporun ikinci bölümünde ana hatlarıyla ortaya koyulan Türkiye’nin geleceğiyle ilgili varsayımlar, aşağıda ayrıntıları verilen dört potansiyel olasılıktan oluşmaktadır.
Türkiye zor ve bazen bocalayan, fakat NATO operasyonları ile politikalarına ve NATO ittifakının kollektif güvenlik garantisine bağlı kalmayı sürdüren bir müttefiktir. Avrupa ve Birleşik Devletler ile olan ilişkiler mesafeli olmaya devam eder, fakat aradaki görüş farklılıkları da fazla gerginlik veya karmaşa olmadan yönetilebilir.
Muhalefetteki bir parti lideri veya koalisyon, Erdoğan’ı 2023 seçimlerinde yenilgiye uğratabilir, 2017 yılı referandumuyla onaylanan anayasa değişikliklerine geri dönülebilir ve Batı yanlısı bir dış ve güvenlik politikasının kaldığı yerden uygulanmasına dönülebilir. Bu durum, Birleşik Devletler ve Avrupa’nın Türkiye ile daha gelişmiş bir siyaset ve savunma işbirliği geliştirmesine, İsrail ve Arap ülkeleriyle gelişmiş Türk ilişkilerine ve Kürt ve Kıbrıs meselelerinde gelişme kaydedilmesine neden olabilir.
Türkiye, NATO müttefikleri ve Avrasya’da ortaya çıkan ortaklarıyla (özellikle Rusya, İran ve Çin Halk Cumhuriyeti) olan bağlantılarını, bazen Batının tutumunu destekleyerek, fakat genellikle değişken koalisyonlar oluşturarak, daha açık bir şekilde dengeleyecek şekilde hareket eder. Bu, Erdoğan’ın 2018 seçim manifestosunda ortaya koyduğu bir stratejidir ve birçok AKP ve MHP’li politikacının dünya görüşünü yansıtmaktadır.
Bu stratejinin Türkiye açısından içerdiği birçok risk mevcuttur ve Birleşik Devletler’in Rusya, İran ve Çin’e karşı yürüttüğü caydırma ve savunma çabalarını karmaşık bir hale getirebilir. Birleşik Devletler ve Avrupa yönetimleriyle olan tartışmalı sorunların çözülememesi durumunda Türkiye’nin gelecekte stratejik dengeleyici olarak hareket etmesi çok daha büyük bir olasılıktır.
Avrupa ve Birleşik Devletler ile olan karşılıklı şüpheler ve politik farklılıkların bir kırılma noktasına ulaşması durumunda, Türkiye resmi olarak NATO ittifakından ayrılma ve Avrasya ile Orta Doğu’daki ortaklarıyla daha yakın işbirliği ve çeşitli uyum sağlama faaliyetleri için harekete geçer. Bu durum, mesafeli ve daha düşmanca ilişkiler ile askeri açıdan ani durumların gelişmesine neden olabilir.
Mevcut eğilimlerin devam etmesi (zor müttefik) veya Türkiye’nin gelecekte stratejik dengeleyici veya Avrasya gücü olarak konumlanması, Türk dış ve savunma politikalarının, değişen ölçülerde Birleşik Devletler ve diğer NATO müttefiklerinin çıkarlarıyla çatışmasına ve uzun süredir devam eden savunma ve güvenlik işbirliğinin daha da bozulmasına neden olacaktır.
Bu değişken durum, Birleşik Devletler ve Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik stratejisinin yeniden değerlendirilmesini, bütün ilişki alanlarında bozucu gelişmelere karşı hazırlık yapılmasını ve mevcut trendlerin tersine dönmesi durumunda uzun süredir devam etmekte olan bağların muhafaza edilmesi ve yeniden eski konumuna getirilmesi için adımlar atılmasını zorunlu kılmaktadır.
Çevirenin Notları: Bu yazı, RAND Düşünce Kuruluşu tarafından kaleme alınan; Türkiye’nin Milliyetçi Rotası – ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Çıkarımlar (Turkish Nationalist Course – Implications for the U.S.-Turkish Strategic Partnership and the U.S. Army) başlıklı raporun ‘‘Overall Assessment – Genel Değerlendirme’’ alt başlığının çevirisidir.
Raporun sonunda ‘‘Bu rapor RAND Corporation araştırma rapor serilerinden bir tanesidir. RAND raporları, kamu ve özel sektörlerin karşı karşıya kaldıkları sorunları ele alan araştırma bulguları ve hedef analizlerini ortaya koymaktadır. Bütün RAND raporları, araştırma kalitesi ve tarafsızlığı açılarından yüksek bir standart yakalamak maksadıyla titiz bir incelemeye tabi tutulurlar’’ ifadeleri yer almaktadır.
Sun Savunma Net, Türk kamuoyunda tartışılan raporun bazı bölümlerini çevirerek sayın okurlara sunmaktadır. Sun Savunma Net sitesinde rapordan çevirilerin yer aldığı; ‘‘Sivil-Asker İlişkileri ve Askeri Kabiliyetler’’, ‘‘İç Kutuplaşma, Milliyetçilik ve Otoriter İktidar’’, ‘‘AKP ve Yeni Türkiye’’, ‘‘Orta Doğu İhtirasları’’, ‘‘Kıbrıs Meselesi’’ ve ‘‘Sıfır Sorundan Değerli Yalnızlığa’’ başlıklı yazıları da okuyabilirsiniz.
Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve raporda ifade edilen görüşler yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin ifade edilen ve ileri sürülen görüş ve iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir. Raporun tamamına aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Turkey’s Nationalist Course and How It Affects U.S.-Turkish Relations
America’s longstanding partnership with Turkey, a powerful NATO ally, has become strained in recent years. The two countries’ interests are not as aligned as they once were, and tensions between Turkey and Europe have exacerbated these strains. What can be done to sustain the U.S.-Turkish relationship?