“Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.” Lev Tolstoy
Derleyen: Levent Kağan, Sunsavunma.net, 26 Mart 2020
19. yüzyıl Rus edebiyatının önde gelen yazarlarından olan Lev Nikolayeviç Tolstoy, 28 Ağustos 1828’de Moskova’nın 150 km güneyinde bulunan Tula eyaletinin Yasnaya Polyana kasabasında varlıklı ve asil bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı.
Kökleri 14. yüzyıla kadar giden ve birinci Petro zamanında sivrilmiş toprak zengini soylu bir ailenin mensubuydu. Babası bir kont, annesi ise prensesti.
Babası Kont Nikolay İlyiç, aynı zamanda 1812 yılı Napolyon savaşlarına katılmış emekli bir yarbaydı.
Tolstoy, 26 Nisan 1831’de, henüz üç yaşındayken, annesinin ölümüyle öksüz kaldı. Annesinin ölümü ile 36 yaşlarındaki babası çocuklarına halalarını vasi tayin etti. Burada aldığı dini eğitim Tolstoy’u derinden etkiledi.
1840 yılına kadar çiftlikte kaldılar. 1841 yılı sonlarında ölen Aleksandra hala, onları Tatiana halaya bıraktı.
1843’te Doğu dilleri okumak üzere Kazan Üniversitesi’ne girdi. Kendisini tamamen eğlence, dans, içki ve kadına kaptırmış olan Tolstoy, okulun ilk yılında sınıfta ve okulu bıraktı. 1845’te daha kolay olduğunu düşünerek Hukuk Fakültesi’ne geçti. Ancak 2 yıl sonra Hukuk Fakültesini de bıraktı.
Tolstoy, 19 yaşına geldiğinde kendisine miras olarak kalan Yasnaya Polyana çiftliğine döndü.
“İnsan, ancak başkaları yararına fedakârca çalıştığı zaman mutlu olabilir”
düşüncesiyle toprak işleriyle uğraşmak ve köylülerin durumunu düzeltmek için uğraştı. Bu süreçte kendisini yetiştirmeye de devam etti.
Çiftlikte kaldığı 1847-1851 yılları arasında günlüğüne şu yanlışları sıraladı: Kararsızlık ya da güç eksikliği, kendi kendini aldatma, acelecilik, yersiz utanç, keyifsizlik, şaşkınlık, taklitçilik, döneklik, düşüncesizlik.
1851’de, ani bir kararla üç yıldır hiç ayrılmadığı çiftliği bırakarak Kafkasya’ya giderek, subay olan ağabeyinin yanında Ruslara karşı direnen Müslümanlarla savaşan ilk birliğe atandı.
Sert ve farklı iklimli Kafkaslar, zor tabiat şartları, kır ve dağ havasıyla Tolstoy’da büyük etkiler yarattı. Kırım Savaşı’na katılmasıyla birlikte dünya görüşü değişti, hayat deneyimi arttı.
İlk yapıtı olan Destvo’yu (Çocukluk) Kırım savaşı sırasında çarpışmalardan ve askeri eğlencelerden arta kalan zamanında yazdı.
Hatıra defterindeki 3 Temmuz 1851 tarihli sayfada “Yarın büyük bir roman yazmaya başlayacağım” notu nedeniyle ilk kitabına bu tarihte başladığı düşünülüyor.
Tolstoy, 1857’de Batı Avrupa’ya gitti; bir süre Almanya, Fransa ve İsviçre’de dolaştı. Bu gezi sırasında sosyete ve materyalizmin etkisinde kaldı.
Batı Avrupa’da kaldığı dönemde eğitim kurumlarıyla ve özellikle de köylülerin eğitimsizlik sorunlarıyla ilgilenmeye başladı.
Yasnaya Polyana’da serbest terbiyeye göre çalıştırdığı bir köy mektebi açtı.
Tolstoy, 23 Eylül 1862’de Moskova’da bir doktorun kızı olan Sofya Andreyevna Bers ile evlendi. Karısı kendisinden 16 yaş küçük, kültürlü bir kadındı.
Evlendikten sonra, Tolstoy, kumarı, eğlence dünyasını ve eğitim etkinliklerini bıraktı. Aşırılıklardan uzak bir yaşam sürmeye başladı. Gençliğindeki içki, kumar ve çapkınlıklardan zevk alan Tolstoy, artık hayatına bir yön vermişti.
Karısının üzerindeki etkisini “Hiç böyle âşık olacağımı düşünmemiştim. Ben bir deliyim, böyle devam ederse intihar edeceğim!” diye belirtmişti. İlk 15 yılı çok mutlu geçen bu evlilikten Tolstoy’un 13 çocuğu oldu.
Karışık ve fırtınalı yıllardan sonra sakin bir döneme giren Tolstoy, sakin bir aile erkeği ve hesaplı bir çiftçi olarak toprağını işletirken, bir yandan da ona asıl ürününü kazandıracak olan büyük romanlarını yazıyordu. En güzel eserlerini de bu dönemde yazdı.
Düşüncelerini Kritika Dogmatiçeskogo Bogosaviya (Dogmatik Teolojinin Eleştirisi), Tak Çito Je nam Delat? (O Halde Ne yapmalıyız?) ve Tsartsvo Bojiye Vnutri Vas (Tanrı’nın Hükümdarlığı Kendi İçimizdedir)
gibi kitaplarında açıkladı.
Bu düşünceler, 1901 yılında Kilise tarafından aforoz edilmesine yol açtı. Bu dönemde yazdığı “İvan İlyiç’in Ölümü”, “Kreutzer Sonat”, “Hacı Murat” ve son büyük eseri sayılabilecek “Diriliş” gibi eserleri, aynı manevi arayışa ve kiliseyi yadsıyışına işaret eder.
1891-1892 yılları arasında Rusya’da yaşanan büyük kıtlık ve bu kıtlığa ek olarake kolera salgını yaşandı.
Büyük kıtlık günlerinde Tolstoy, karısına ve çocuklarına karşı büyük bir yakınlık duymuştu.
Tolstoy, 13. çocuğu olan Vanişka’ya çok düşkündü. Vanişka 1895’te, henüz 7 yaşındayken, kızamığa yakalandı ve öldü.
Tolstoy, 73 yaşında geldiğinde ağr bir hastalığa yakalandı. Ocak 1902’de hastalığı zatürreye, ardından da tifoya döndü. Doktorlar ondan ümidi kesmişti. Ama Tolstoy’un vucüdu hastalıklara karşı koydu. Aynı yılın temmuz ayında iyileşti ve Yasnaya Polyana’ya geri döndü.
1910 yılında şahitler huzurunda yazdığı vasiyetname
22 Temmuz 1910’da, 3 şahit huzurunda yazdığı vasiyetname ile bütün eserlerini kızı Aleksandra’ya bıraktı.
8 Kasım 1910 yılında evi terk eden Tolstoy, 15 Kasım’da iki ciğerini saran zatürre nedeniyle Astapovo’da bir otel odasına yatırıldı ve tedavi edilmeye başlandı. Günden güne hastalığı ağırlaşan Tolstoy, 20 Kasım 1910 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
Romanları
Masalları
Eğitim
Sanat ve Edebiyat
Sosyal ve Siyasi Denemeler
Oyunlar