Rusya Bir Adım Önde mi?
Ünlü The Lancet tıp dergisine göre; fiyatı 10 doların altında olan aşının etkinliği %91,6 oranındadır ve iki dozda farklı taşıyıcı kullanıldığından daha uzun süre bağışıklık sağlamaktadır. Güçlü alerjilere neden olmayan ve saklanması için soğuk zincir altyapısına ihtiyaç göstermeyen Sputnik V aşısının uzun vadeli olumsuz etkileri de bulunmamaktadır.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 25 Şubat 2021
Copyright © 2020 Ramon Andrade 3Dciencia/Science
Virüsün yapısı, neden bu kadar başarılı olduğu konusunda bize bazı ipuçları verebilir. Şekil olarak virüs, dikenli bir topa benzemektedir. Bu dikenler, hücrelerimizin yüzeyinde bulunan ACE2 adlı bir proteine yapışır ve tutunurlar. Enfeksiyonun meydana gelmesinde bu ilk adımdır. SARS-CoV-2’nin dikenlerinin keskin kenarları, virüsün ACE2 proteinlerine, SARS-Klasik virüsünden çok daha kuvvetli tutunmasını sağlamaktadır ve Columbia Üniversitesinden Angela Rasmussen’e göre bu özellik, virüsün insandan insana bulaşmasında gerçekten çok önemlidir. Genel olarak ifade etmek gerekirse yapışma ve tutunma ne kadar kuvvetli olursa, enfeksiyonun başlaması için o kadar az virüs gerekmektedir.
Bu virüsün başka önemli bir özelliği daha vardır. Korana virüsün dikenleri birbirine bağlı iki yarımdan oluşmaktadır ve sadece bu iki yarım birbirinden ayrıldığında dikenler aktif hale geçmekte ve ev sahibi hücreye girebilmektedir. SARS-Klasik virüslerinde bu ikiye ayrılma biraz zorlukla gerçekleşmektedir. Fakat SARS-CoV-2 virüsünde iki yarımı birbirine bağlayan köprü, insan hücreleri tarafından üretilen ve en önemlisi birçok dokuda bulunan ‘‘furin’’ adı verilen bir enzim tarafından kolayca yıkılabilir. Birleşik Devletler merkezli Scripps Research Translational Institute (Scripps Translasyonel Araştırma Enstitüsü) kurumundan Kristian Andersen’e göre; bu özellik, muhtemelen virüste görülen olağandışı bazı şeyler arasında gerçekten çok önemlidir.
Vücuda girdiğinde virüs, büyük bir ihtimalle solunum yollarımızı kaplayan ACE-2 taşıyıcı hücrelerine saldırmaktadır. Ölen hücreler kabuklaşır ve hava yollarını tıkarken, virüsü vücudun daha derinlerine, akciğerlere doğru taşımaktadırlar. Enfeksiyon ilerledikçe akciğerler ölü hücreler ve sıvı ile tıkanmakta ve nefes alıp vermeyi daha da zorlaştırmaktadır. Virüs bunun yanı sıra mide-bağırsak ve kan damarları dâhil diğer organlardaki ACE-2 taşıyıcı hücreleri de enfekte edebilir.
Bağışıklık sistemi savaşır ve virüse saldırır. İltihap ve yüksek ateşin nedeni budur. Fakat aşırı ağır vakalarda bağışıklık sistemi kontrolden çıkar ve vücuda giren virüsle ölümüne savaşarak, virüsün verdiği zarardan çok daha fazlasına neden olur. Örneğin; kan damarları, savunma hücrelerinin bir enfeksiyon bölgesine ulaşmasına yol açmak için genişleyebilirler, bu çok iyi bir şeydir, fakat kan damarlarının çok fazla genişlemesi akciğerlere çok daha fazla sıvı dolmasına neden olmaktadır.
Zarar veren bu aşırı reaksiyonlara tıp literatüründe sitokin fırtınaları adı verilmektedir. Sitokin fırtınaları; 1918 grip salgını, H5N1 kuş gribi patlamaları ve 2003 SARS salgınındaki birçok ölümlerin sorumlusudur. Ve muhtemelen en ağır COVID-19 vakalarının sorumlusu da sitokin fırtınalarıdır. Yale Tıp Akademisinden Akiko Iwasaki, virüslerin insan ev sahiplerine adapte olmaları için zamana ihtiyaçları duyduklarını, insan vücuduna ilk girdiklerinde ne yaptıklarını bilmediklerini ve bu tepkileri öğrenme eğiliminde olduklarını ifade etmektedir.
İki Vektörlü Aşı
Adenoviral vektörler olarak adlandırılan değiştirilmiş virüsler; COVID-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 yeni korana virüsünden bir geni, hücrelerimiz tarafından korona virüs diken proteinlerine dönüştürülmek üzere vücudumuza taşımak üzere tasarlanmışlardır. Bütün aşılarda olduğu gibi ana fikir vücuda enfeksiyona yakalandığı konusunda kandırmaktır. Adenovirüsler, genleri veya aşı antijenlerini hedef ev sahibi hücrelere taşımak için mükemmel taşıyıcılardır ve birkaç aşı ve gen terapi çalışmalarında test edilmektedirler.
Adenovirüs tabanlı vektörler, geniş aralıklı hücre yönelimi, iyi karakterize edilmiş genom, büyük transgen DNA yerleştirmesi dâhil genetik manipülasyonu kolaylaştırma, doğasında olan destekleyici özellikler, güçlü transgen özellikli T Hücre ve antikor tetikleme kabiliyeti, ev sahibi hücrede tekrarlayıcı olmayan doğası ve büyük miktarlarda üretim kolaylıkları gibi özellikleri nedeniyle diğer viral vektörlere nazaran birkaç avantaja sahiptir.
Sputnik V dünyanın kayıtlara geçen ilk adenoviral vektör tabanlı platformudur ve 30’dan fazla ülkede kaydedilmiş durumdadır. Rusya’da halen devam etmekte olan Sputnik V klinik çalışmalarına 31,000 gönüllü katılmıştır. Aşının Safha III testleri Birleşik Arap Emirlikleri, Hindistan, Venezüella ve Belarus Cumhuriyetinde devam etmektedir.
Sputnik V, etkinliği %90’nın üzerinde olan üç COVID-19 aşısından bir tanesidir. Gönüllü 19,866 kişiyle yapılan ve her iki doz aşı veya plasebo uygulanan bir çalışmaya dayanan aşının etkinliğinin %91,6 oranında olduğu doğrulanmıştır.
Ortaklar ve üreticilerle işbirliği yapan Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (Russian Direct Investment Fund), Sputnik V aşısının üretimini artırmaktadır. Uluslararası pazarlarda bir doz aşının maliyeti 10 ABD dolarından azdır. Aşının dondurularak kurutulmuş formu nedeniyle +2 ile +8 derece arasındaki sıcaklıklarda depolanabilir, bu özelliği de erişimi zor olan bölgeler dâhil dünyanın her yerine dağıtılma ve kullanımını kolaylaştırmaktadır.
Vektörler (taşıyıcılar) başka bir virüsten alınan genetik materyali hücre içine yerleştirmekte kullanılan araçlardır. Diğer bir virüs dikeni yerleştirilmiş protein koduna sahip gen yerleştirilirken enfeksiyona neden olan adenovirüsten alınan gen uzaklaştırılır. Yerleştirilen element vücut için emniyetlidir, fakat yine de bağışıklık sisteminin enfeksiyondan korunmamızı sağlayan reaksiyon göstermesine ve antikorlar üretmesine yardımcı olur.
Adenovirüs tabanlı taşıyıcıların teknolojik platformu, yeni ortaya çıkan virüslerden başlangıçtaki taşıyıcı vektörü genetik materyal ile modifiye etmek yoluyla yeni aşıların göreceli olarak oldukça kısa sürelerde oluşturulmasını kolaylaştırmaktadır. Bu türden aşılar insan bağışıklık sisteminde güçlü bir tepkiye neden olmaktadırlar. İnsan adenovirüsleri bu şekilde kullanılmak için en kolay virüsler olarak görülmektedir ve bu nedenle de taşıyıcı olarak oldukça popülerdirler.
Rusya, 11 Ağustos 2020 tarihinde SARS-CoV-2 virüsüne karşı bir aşıyı dünyada onaylayan ilk ülke olmuştur. İki adet adenoviral vektöre dayanan aşı, Gamaleya Ulusal Epidemiyoloji ve Mikrobiyoloji Merkezi tarafından geliştirilmiştir.
Aşının onaylandığı bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından ilan edilmiştir. Putin, bir kabine toplantısında yaptığı açıklamada, aşının oldukça etkili olduğunu, güçlü bir bağışıklık geliştirdiğini ve gerekli bütün testlerden geçtiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte; adını Sovyet dönemi uzay programından alan Sputnik V aşısının erken onaylandığına yönelik yaygın endişeler mevcuttur. Onaylandığında Safha III testleri henüz başlamamış ve hatta ilk safha test sonuçları dahi yayınlanmamıştır.
Vladimir Putin tarafından yapılan açıklamanın üzerinden yaklaşık yedi ay geçmesine ve Sputnik V aşısı Rusya ve birçok ülkede kullanılmaya başlanmasına rağmen, 27 AB üye ülkesinde kullanılabilmesi için hâlâ Avrupa İlaç Ajansı’nın (European Medicines Agency) onayını beklemektedir. Rus yetkililer tarafından, 23 Şubat 2021 itibarıyla 31 ülkede onaylandığı ifade edilen Sputnik V aşısının kullanımına AB üyesi ülkelerden sadece Macaristan izin vermiştir.
Dünyanın en eski ve saygı duyulan tıbbi dergilerinden olan Lancet adlı dergide, Sputnik V aşısıyla ilgili yayınlanan bir makalede;
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 17 Şubat 2021 tarihinde Sputnik V aşısıyla ilgili yaptığı açıklamada, tıpkı diğer aşılarda olduğu gibi Rusların bütün verileri vermesi ve bütün sürecin tamamlanması gerektiğini ifade etmiştir.
Avrupa Birliği tarafından hâlihazırda Pfizer-BioNTech, Moderna ve AstraZeneca aşıları onaylanmıştır. Johnson & Johnson onay için başvuru aşamasındadır. Novavax ve CureVac aşıları ise sürekli inceleme safhasındadır.
Avrupa İlaç Ajansı, Sputnik V aşısının henüz sürekli inceleme safhasına dahi başlamadığı konusunda ısrar etmektedir ve aksine haberler olmasına rağmen, bugüne kadar aşının sürekli incelenmesi veya pazara sunulmasıyla ilgili Rus yetkililerden herhangi bir talep gelmediğini ileri sürmektedir.
Sputnik V aşısını geliştirenler ise sürekli inceleme safhası için başvurunun yapıldığı konusunda ısrar etmektedirler. Rus yetkililer kayıt başvurusunun 19 Ocak 2021 tarihinde yapıldığını ifade etmektedir. Rus yetkililer bunun yanı sıra dokümanların yanlış yere gönderildiği konusundaki haberleri yalanlamaktadır.
Avrupa İlaç Ajansı yetkilileri, Sputnik V batılı olmayan bir ülke tarafından geliştirilen ve Avrupa Birliği sınırları içinde kullanılacak ilk COVID-19 aşısı olduğundan üretim tesislerinin de incelenmesi gerektiğini ifade etmektedir. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, aşının AB sınırları içinde üretilmemesi nedeniyle üretim tesislerinin kontrol edilmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Bu arada Brüksel de, Moskova ve Pekin’in Avrupa Birliği içinde nüfuzunu artırmak maksadıyla Rus ve Çin aşılarını bir araç olarak kullanmasından kaygı duymaktadır. Bizzat Ursula von der Leyen Moskova’nın Sputnik V aşısının AB sınırları içinde kullanılması konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğunu sorgulamakta ve Rusya’nın kendi halkını aşılamak yerine neden milyonlarca doz aşı teklif ettiğini merak ettiğinin altını çizmektedir.
Rus aşısını geliştirenler ise attıkları bir Twitter mesajında; dünyanın Rus, Çin ve Batılı ülkeler tarafından geliştirilen aşılara ihtiyacı olduğunu ve Birleşik Krallık ile ABD’nin öncülüğünde yürütülen COVAX Programının çok daha kapsayıcı olması ve Rusya ile Çin tarafından geliştirilen aşıları da kapsaması gerektiğini ifade etmişlerdir. Mesajda; siyasi önyargılar ve dar kafalılığın virüse karşı sürdürülen mücadelede insanlığı zayıflattığı ve birlikte çok daha güçlü olunabileceğinin de altı çizilmiştir.