savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5048
EURO
36,4965
ALTIN
2.947,07
BIST
9.031,82
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Az Bulutlu
2°C

Suriye krizinin Türkiye’nin siyasi geleceği ile ne ilgisi var?

Suriye krizinin Türkiye’nin siyasi geleceği ile ne ilgisi var?

Suriye krizinin Türkiye’nin siyasi geleceği ile ne ilgisi var?

Yazar: Osman Başıbüyük, Sun savunma Net, 12 Nisan 2018

Esad rejiminin kimyasal silah kullandığı iddiasıyla, Suriye kaynaklı yeni bir krizle daha karşı karşıyayız. Fakat bu seferki kriz dünya güvenliğini tehdit edecek boyutta. Pentagon’un, gönderdiği yeni uçak gemisi görev grubunun 3-5 gün içinde bölgeye varmasıyla krizin hangi noktalara varacağını hep birlikte göreceğiz.

Krizin perde arkasında neler var gelin biraz kafa yoralım. Konuyu kavrayabilmemiz için ana aktörlerin çıkarlarını iyi anlamamız gerekiyor. Sonra da konunun Türkiye’yi ilgilendiren kısmını irdeleyebiliriz.

Trump nereden nereye savruldu

ABD Başkanı Trump’ın, 2013 yılında attığı iki tweeti hatırlatarak konuya girelim.

Bir önceki Başkan Obama görevdeydi. Esad yönetiminin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı iddiasıyla yine dünya ayağa kaldırılmıştı. Pentagon, Suriye’ye müdahaleye hazırlanıyordu.

O sıralar sade bir vatandaş olan Trump, bir tweetinde şöyle yazmıştı:

Suriye cehenneminden uzak durmalıyız, “isyancılar” en az şu anki rejim kadar kötüdür. Harcayacağımız hayatlar ve milyonca dolarlar karşılığında ne alacağız? Sıfır.

Trump, bir başka tweet mesajında ise şöyle demişti:

Suriye’yi bombalamakla daha fazla borç ve uzun dönem sürecek bir çatışmadan başka elimize ne geçecek? Obama’nın (müdahale için) kongrenin onayına ihtiyacı var.


Şimdi gelelim 29 Mart 2018’e.

Bu tarihte Trump; “Suriye’de bulunmalarının, tek nedeninin IŞİD olduğunu, bu hedefe büyük ölçüde ulaştıklarını, ABD’nin Ortadoğu’ya 7 trilyon dolar harcadığını ve yakın zamanda Suriye’den çekileceklerini” açıkladı[1].

Hatta o günlerde; Trump’ın, Dışişleri Bakanlığına, Suriye’de ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı uluslararası koalisyonun desteğiyle, terör örgütü YPG/PKK’nın kontrol ettiği alanların yeniden inşası için ayrılan 200 milyon dolarlık yardımı dondurma talimatı verdiği haberleri de basında yer almıştı[2].

Trump, gerçekten de Suriye’den çekilmek istiyordu. Onun asli hedefi, Çin ve Rusya ile girdiği mücadelede öncelik, ülke ekonomisini toparlamaktı. Küresel hegemonya adına başkalarının çıkarları için boşuna kaynak ve zaman harcamak istemiyordu. Onun bu niyetinin ciddi olduğunun anlaşılmasıyla birlikte dünya birdenbire bu yeni kriz ile karşı karşıya kaldı.

Peki ABD, Suriye’den çekilirse ne olur? İşte kilit soru bu. Önemli aktörler açısından ne olacağını tahmin etmeye çalışalım. Böylece krizin gerçek nedenini tahmin edebiliriz.

Washington’u yönlendirme yeteneği olan en önemli aktör İsrail

Suriye krizinin 1 numaralı aktörü İsrail’dir. Tel Aviv, açıkça Suriye’nin parçalanmasını istemekte ve bu yönde var gücüyle çalışmaktadır. Suriye parçalandığında Esad rejimi devrilecek, bu sayede İran’ın ülkedeki etkisi azalırken Lübnan’daki Hizbullah ile kara bağlantısı kesilecektir. İsrail, 2006 yılında Lübnan’ı işgal ettiğinde, tarihteki ilk yenilgisini Hizbullah’tan almıştır. Bölgede daha rahat hareket edebilmek için Hizbullah ve Esat rejiminden kurtulmak istemektedir. İsrail’in, kamuoyuna yansıtılan bu görünür hedefinin dışındaki en önemli hedefi ise, 1967 yılından beri işgal altında tuttuğu Golan Tepelerini Suriye’nin parçalanmasıyla ilhak edecek olmasıdır. Böylece çok önemli bir su kaynağına sahip olurken, topraklarını genişletecek ve tepelerin altında yatan yeni keşfedilmiş büyük bir petrol rezervlerinin de tek başına sahibi olacaktır.

ABD, Suriye’den çekilirse İsrail’in bu planları hayata geçebilir mi? Biraz zor.

En tedirgin aktör Fransa

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 13 Şubat’ta, daha ortada bir şey yokken, Esad rejiminin Suriye’de sivillere karşı kimyasal silah kullandığına dair kanıtlar olması halinde, kimyasal silahların bulunduğu yerleri vuracaklarını açıklayarak, Rusya’ya rağmen pervasız bir çıkış yapmıştı. Fransa’nın bu kadar istekli olmasının sebebi, Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaştırılacak doğal gaz ve petrole muhtaç olmasıdır. Irak’ın kuzeyinde el değmemiş gaz yatakları vardır. Gelecekte, Katar’ın doğal gazı bile bu güzergâhtan Akdeniz’e çıkarak Fransa’nın ihtiyacını karşılayabilir.

Avrupa’nın en önemli doğal gaz tedarikçisi Rusya’dır. Ukrayna üzerinden yaratılan kriz, bu ülkeden Avrupa’ya geçen boru hatlarını tehlikeye atınca, Almanya, Baltık Denizi’nin altından geçen boru hatlarıyla, Rus gazını doğrudan kendi ülkesine getirerek enerji güvenliğini sağladı. Kuzey Akımı olarak adlandırılan bu proje kapsamında, ilk hat 2011 yılında, ona paralel ikincisi 2012 yılında devreye girdi. Hattın kapasitesini iki katına çıkaracak Kuzey Akım 2 anlaşması 2015 yılında imzalandı ve çalışmalara bu yıl başlanması planlanıyor. Sonuç itibari ile Almanya enerji güvenliğini garanti altına alırken, Fransa açıkta kaldı. Zaten iki Almanya’nın (Doğu ve Batı) birleşmesiyle AB içinde bir dev ile karşı karşıya kalan Fransa, Berlin tarafından etkisizleştirilme ve devamında kontrol altına alınma korkusu yaşıyor. Eğer ucuza enerji bulamaz ve enerji güvenliğini sağlayamazsa bu kaçınılmaz son, eninde sonunda gerçekleşecek ya da Fransa da İngiltere’nin yaptığı gibi AB’den kaçmak zorunda kalacak.

Durum buyken, ABD Suriye’den çekilirse, Fransa enerji koridorunu Suriye’nin kuzeyinden geçirebilir mi? Bırakın Rusya’nın Suriye’deki varlığını, onlar olmasa bile Türkiye tek başına Fransa’nın hevesini kursağında bırakır. Fransa’nın, Türkiye’nin bölgedeki etkisini kırma gücü yoktur. Bölgeyi dizayn etmek kara gücü gerektirir. Fransa, bu proje için ölecek asker bulamaz. Devlet kurma vaadi ile kandırılarak bedava asker olarak kullanılan Kürtler de çok yakında bu acınası durumlarının farkına varacaktır.

En sinsi aktör İngiltere

Yaratıcısı oldukları Ortadoğu’da, İngilizlerin içinde olmadığı hiçbir oyun düşünülemez. Bir zamanlar güneş batmayan imparatorluk sıfatını kazanan bu ülke, gücünü etnik, din ve mezhep temelli kavgaları kurgulama ve kullanma yeteneğinden almaktadır.

Nasıl oluyorsa, Suriye’deki her kimyasal saldırı iddiasının bir yerlerinde her seferinde “Beyaz Miğferliler” örgütünün adı geçmektedir. Bu örgüt ilk defa İngiliz yabancılar ve milletler topluluğu ofisi tarafından kurulmuş ve finanse edilmiştir. Daha sonra birçok Batılı devlet tarafından da desteklenen bu örgüt, Suriye’de muhaliflerin bulunduğu bölgelerdeki en aktif sivil toplum kuruluşudur (NGO).


Suriye rejiminin suçlandığı her kimyasal saldırı olayından sonra kamuoyuna yaralı ve ölü çocuk resim ve görüntüleri servis edilmektedir. Ne yazık ki şimdiye kadar elinde silah olan, üzerinde siyah üniforması ve yanında IŞİD bayrağı ile yerde yatan, uzun sakallı bir militan tiplemesi göremedik.

Tesadüf bu ya, Esad rejimi 7 yıldır savaştığı militanlara karşı hiç kimyasal silah kullanmamış, her seferinde masum sivilleri öldürmek için kimyasal silahları tercih etmiştir! Hiç kimse kusura bakmasın, artık bu hikayeler inandırıcı gelmiyor. Ama işin ilginç yanı, dünya kamuoyu bu hikâyeye hâlâ inanmış gibi yapıyor. Ne zor bir mecburiyet!

Konudan fazla uzaklaşmadan, öze geri dönelim. İngiltere’nin de Suriye’de peşinde olduğu şey, enerji koridorunun bu ülkeden geçmesidir. İngiliz kökenli, Rothschild ailesinin de ortaklarından olduğu Genie Enerji şirketi, Batı pazarına yakın ve yeterli büyüklükte olan Irak’ın kuzeyindeki doğal gaz ve petrol yataklarını işletecek öncelikli şirkettir[3]. ABD, Suriye’den çekilirse, Genie Enerji’nin de hayalleri suya düşer.

Dışarıdan ve içeriden yönlendirilmeye çalışılan ABD

ABD’nin en önemli amacı, küresel hakimiyetini ve dolar saltanatını sürdürebilmektir. Bu maksatla Washington’un, Rusya ve Çin ile girdiği mücadeleyi kazanabilmek için öncelikle sermayesini ülkeye geri getirerek ekonomisini güçlendirme yönünde bir tercih yapması beklenirdi. Trump, bu maksatla Suriye’den çekilmeyi düşünüyorken, kimyasal saldırı provokasyonu ve arkasından İsrail’in Suriye’deki bazı hedefleri vurmasıyla patlayan krizi kucağında buldu.

Gelişmelere baktığımızda, Washington’da bazı çevrelerin, ABD’yi, “1 Mart’tan sonra dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” başlığı ile odatv’de yayınladığımız makaledeki “Armageddon” senaryosuna doğru zorladığı anlaşılıyor[4].

Armageddon senaryosunda, Ruslar yeni geliştirdikleri, bir kısmı halen prototip olan silahlarını envantere almadan ve Çinliler hipersonik silahlarda yeterince ilerleme kaydetmeden, Washington’un, rakiplerini erken bir savaşa zorlayarak diz çöktürmeye çalışacağını ve sonrasında tek dünya devletini hayata geçirmek için çabalayacağını iddia etmiştik.

Serdar Cebe’nin Hürriyet’te yer alan haberinde; olası harekât konusunda ABD’nin, İngiltere ve Fransa ile görüştüğü, ama Fransa ile bir anlaşmazlık yaşandığı, Trump’ın İran ve Rus hedeflerini de vurma niyetinde olduğu, Macron’un ise bu fikre karşı çıktığı bilgileri yer alıyor[5].

Bu bilgiler doğru çıkar ve Rus hedefleri vurulursa, ABD’nin Armageddon senaryosunu yürürlüğe koyduğu anlaşılır ve kriz dünya savaşı riskini barındıran çok tehlikeli bir boyuta tırmanır.

Tabi bu yöndeki açıklamaların Rusya’yı korkutarak geri adım atmaya zorlama yönünde bir baskı aracı olarak kullanılma ihtimali de kuvvetle muhtemeldir. Zaten Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, resmi Facebook hesabından yaptığı açıklamada, Trump’ın “Hazır ol Rusya, çünkü füzeler geliyor” içerikli tweetinden sonra, “Akıllı füzeler teröristlere doğru uçmalı” şeklinde bir mesaj yayınlayarak, füzelerin kendilerini hedef almaması durumunda karşı koymayacaklarını ima ederek ABD’ye bir çıkış noktası göstermiştir.

Bu kadar meydan okumadan sonra ABD’nin operasyon yapmama şansı kalmamıştır. Bu noktada, Rus ve İran hedeflerini vurup vurmaması dünyanın kaderini belirleyecektir. İran hedeflerinin vurulması da çok önemlidir. Putin, 1 Mart’ta yaptığı tarihi konuşmada, bir anlamda müttefiklerini koruma sözü vermiştir. Bu sözü tutamaması, Rusya’nın da kredibilitesini bitirir.

Kilit aktör Rusya

Suriye, Rusya için ölüm kalım savaşını kabul edeceği bir nokta değildir. Rusya, yeni bir savunma mevzii için geri çekilebilir. Moskova’nın gerçek bir silahlı çatışmayı kabul edeceği son nokta, muhtemelen İran ve veya Kırım’dır. Rusya elinden geldiği kadar Suriye’de tutunmaya çalışacak, çok zorlanırsa geri adım atmaktan da hiç çekinmeyecektir. İşte burada bize, dananın kuyruğunun koptuğu yere geliyoruz.

Çaresiz aktör Türkiye

Rusya, Suriye’den çekilirse, Türkiye ne El-Bab’da ne de Afrin’de kalabilir. ABD, İngiltere ve Fransa üçlüsü karşısında Türkiye’nin direnme olasılığı yoktur.

Böylesi bir durumda, Menbiç operasyonu kapsamında; “bizi vururlarsa karşılık veririz” diyen ABD’ye, “ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları da çok açık” şeklinde tekrar cevap vermek mümkün olmaz. Bu imkân, Rusya Suriye’deyken vardır.

Bu kriz sonrasında, Rusya’nın Suriye’den kısa sürede, kolayca çıkarılacağı kuvvetli bir ihtimal olarak gözükmüyor.  Ancak ABD, İngiltere ve Fransa’nın bu yönde var gücüyle çalışacakları kesin.

Geçenlerde ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan ve Ürdün arasında yapılan Suriye paylaşım toplantısının bir belgesi medyaya sızdırıldı. Bu belgede, paylaşımcı ülkelerin hedeflerinden birisinin, “Suriye’de Esad’ın kazanamayacağı bir seçim düzenlenmesini sağlayacak koşulların ve kurumların oluşturulması” olduğu anlaşılıyor[6]. Eğer bu hedef gerçekleşirse, Esad’ın yönetimden gitmesi durumunda Rusya’nın Suriye’de tutunması pek mümkün olmaz.  

Rusya, Suriye’yi terk ettiğinde bize ne olacağı meselesine tekrar dönelim. Bu senaryoda AKP hükümeti, 2019 seçimlerine Afrin fatihi olarak girmeyi planlarken, doların 6 lira olduğu bir ekonomi ile Afrin’den kuyruğu kıstırarak kaçmak zorunda kalmış yenik ve başarısız bir hükümet olarak girer. Başta yapılan Suriye politikasındaki büyük hatanın faturasını halk kime keser, bu süreçte Türkiye’ye neler olur bilemeyiz…

Ama şurası kesin: Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Afrin’i Suriye yönetimine verin” açıklaması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yaklaşım çok yanlış. Biz şu anda Afrin’i kime geri vereceğimizi çok iyi biliyoruz” şeklinde bir cevap vermişti.  İşte bu senaryoda Afrin’in kime verileceğine ABD, İngiltere ve Fransa üçlüsü karar verir. Kime verirler dersiniz?

Noktayı daha önce odatv’de yazdığımız bir makalenin başlığı ile koyalım; “AKP iktidarda kalmak için Esad’a muhtaç”[7].

 

[1] https://www.sozcu.com.tr/2018/dunya/son-dakika-trumptan-suriye-aciklamasi-2319076/

[2] http://www.yenicaggazetesi.com.tr/trumptan-ypgpkk-karari-188402h.htm

[3] https://odatv.com/kimyasal-saldiri-bahane-hedefte-golan-var-1204171200.html

[4] https://odatv.com/1-marttan-sonra-dunyada-hicbir-sey-eskisi-gibi-olmayacak-30031810.html

[5] http://www.hurriyet.com.tr/dunya/tansiyon-cok-yuksek-abd-ve-iki-ulke-vurmaya-hazirlaniyor-40802034

[6] https://odatv.com/iste-emperyalizmin-yatak-odasindan-sizan-gizli-toplantida-konusulanlar-09041804.html

[7] https://odatv.com/akp-iktidarda-kalmak-icin-esada-muhtac-2206161200.html

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.