Yazar: Naci Beştepe, Sun Savunma Net, 26 Ocak 2018
Türk ordusunun Suriye’de yürüttüğü harekât yasal, haklı ve gereklidir.
TSK ‘nın önceki harekâttan edindiği deneyimle çok daha planlı ve başarılı olduğu gözlenmektedir.
Türk halkı ulusal sorununa sahip çıkmada çok iyi bir sınav vermektedir. Özlenen seviyede birlik ve beraberlik sergilenmektedir.
Tanıdık isimlerin cılız sesi suyumuzu bulandıracak nicelikte değildir.
HDP’nin tavrı misyonuna uygundur.
Cumhurbaşkanı’nın olaydan siyasi rant elde etmeye yönelik söylemleri gereksiz ve ters tepecek içeriktedir.
ABD bölgedeki çıkarlarını vekil güçleri ile korumaya çalışıyor.
Suriye Demokratik Güçleri adını verdiği PKK’nın Suriye kolu PYD’yi “En güvendiği müttefiki ve kara gücü” ilan ederek vekâleti kime verdiğini açıkladı.
Beş bin kadar TIR’la silah ve mühimmat vererek ve eğiterek söylemini pratiğe döktü.
Dünyaya da garip bir açıklama yaptı; “30 bin kişilik sınır ordusu kuracağım”
Hangi sınır? Orda devleti mi var da sınırı oluyor?
Türkiye istemiyor, Suriye karşı, kimin sınırından söz ediyor?
ABD her harekâtına ilginç isimler koyar. Dünyanın gözünü boyar. Bu kez yalanına kılıf olacak isim bile bulamadı. Uyduramadı. “Sınır ordusu” sırıttı.
Yarı tehdit yarı ricalarla Türkiye’nin bölgeye müdahalesini engellemeye çalıştı.
Bir yere kadar tuttu.
Türkiye Rusya’yı ikna edene kadar.
Rusya’nın Afrin’den askerini çekmesi ve hava sahasını açması dolaylı olarak Suriye ve İran’ın da olur vermesi demektir ki ABD bunu anladığı için tepkisini dizginlemek zorunda kaldı.
ABD şimdi çıkış arıyor.
Daha önce sürekli reddettiği “güvenlik bölgesi” kurmamızı öneriyor.
IŞİD’in PYD ‘ye yardım edeceği, birlikte hareket edecekleri haberleri yayılıyor.
Hani tüm gayretler IŞİD’i ortadan kaldırmak içindi.
Hani PYD, IŞİD’e karşı savaşan esas güç idi.
Trump’ın özel temsilcisi Brett Mc. Gurk harekâtımıza karşı sıcak bir yumurta çıkardı; “Yenilginin eşiğine gelen IŞİD’e can verme riski taşıyor”.
Dikkat!
Ben bu yalanın altında gizlenmiş tehdit görüyorum.
Bir; IŞİD’i tekrar ortaya çıkarırım. Türkiye PYD’yi vurduğu için dünyanın gözünde suçlu olur.
İki; IŞİD’le Türkiye’de kanlı eylemler yaparım.
Diğer yandan nereden kurtarsam kardır diyerek nabız yokluyor. “PYD’nin tacizlerini engellenme garantisi verirsek harekâtı sonlandırır mısınız?”
ABD kıvranıyor. Çaresiz. Kıvırtıyor.
Kritik ama üzerinde düşünülmesi gereken bir soru.
Şu anda olmaz gibi görülüyor.
Ama “kesinlikle olmaz” demek de doğru değildir. Uzun vadede olabilir. Çünkü ABD bölgede bir Kürt devleti kurmak istemektedir. Yoluna taş koyanla mücadele edecektir.
Irak, Mısır, Libya vb. örnekleri unutmayalım.
Onların yaptığı yanlışa düşersek ABD ile veya müttefikleri ile karşı karşıya gelebiliriz.
Türkiye’nin yapması gereken, başta komşuları olmak üzere ABD’ye bu cesareti verecek önemli güçlerle (Rusya, Çin hatta Almanya) işbirliği içerisinde olmak, yalnız kalmamaktır. Siyasetin görevi budur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan olayların buraya gelmesinin, büyük yanlışın baş sorumlusudur.
Başlangıçta yapılan yanlışların düzeltilmesi kolay değildir.
Maddi ve manevi kayıplarımız az değildir, daha da olacaktır. Ancak Türk milleti bekası için ne gerekiyorsa yapılmasını desteklemektedir.
Harekâtın doğruluğu yanında Erdoğan’ın hataları sürmektedir;
Suriye yönetimi ile doğrudan temasa geçmemesi savunulamayacak önemde yanlıştır.
Esad’ın geleceği ile ilgili olumsuz açıklamaları kabul edilemez.
Bu paralelde, Suriyeli muhalif gruplarla işbirliği yapması iyi komşuluk ve uluslararası ilişkiler açısından yanlıştır. Hala mezhepçilik çizgisinde yürümektedir ki o çizginin doğru yolu bulması olanaksızdır.
Bir yanlış da yurtseverliğinden şüphe etmediğim bazı Türk aydınları yapıyor.
Türkiye’nin Suriye ile ilişkiye geçmesi ve Esad’ı karşısına almaması gerektiğini söylerken ÖSO ve diğer Esad muhaliflerine sessiz kalıyor hatta destekliyorlar.
Empati yapalım. Esad’ın yerine kendimizi koyalım. Çok zor koşullarda, çok cephede varlık-yokluk savaşı yaparken kendimize karşı gelen çıban başlarının desteklenmesine nasıl bakarız?
Kurtuluş Savaşımızdaki isyancı çeteleri düşünelim.
Bu koşullarda Türkiye nasıl el uzatır? Esad Türkiye’nin uzattığı eli kolayca sıkabilir mi?
Türkiye ilk fırsatta ÖSO’nun Suriye ordusuna katılmasını sağlamalı ve muhaliflerle ilişiğini kesmelidir. Bugün alanda kullanıyor, yararlanıyoruz ama gelecekte önemli sorun olabilir.
Uzun vadede ulusal güvenliğimizin gereği budur.