savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Hafif Yağmurlu
8°C
Pazartesi Yağmurlu
9°C
Salı Hafif Yağmurlu
8°C
Çarşamba Yağmurlu
8°C

Tahliye edilsem Trump’ı arayıp

Tahliye edilsem
Trump’ı arayıp…

Müyesser Yıldız, Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu G4 Blok, 14 Ağustos 2020

Tahliye edilsem Trump’ı arayıp

Tahliye edilsem

Trump’ı arayıp…

 

Müyesser Yıldız, Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu G4 Blok, 14 Ağustos 2020

 

Ülkemiz bu kadar sorunla karşı karşıya kalmışken, kendi durumum ve soruşturmamdan söz edip gündemi meşgul etmek istemiyorum, ama yine mecbur kaldım.

Biliyorsunuz, 8 Haziran’da gözaltına alındım, 11-12 Haziran gecesinde tutuklandım. O tarihten bu yana dosya üzerinde ayda bir yapılan incelemeyle tutukluluğumun devamına karar veriliyor.

Son olarak 10 Ağustos Pazartesi günü aynı karar verildi, ama öyle bir gerekçeyle ki inanamadım, inanamazsınız.

Süreci en baştan anlatayım ki daha iyi anlaşılsın. 11 Haziran gecesi Başsavcı Vekili şu gerekçeyle tutuklanmamı istedi:

Soruşturmada gelinen aşama itibarıyla ‘zincirleme olarak devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama’ suçunun yasal unsurlarını oluşturduğuna dair kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olguların bulunduğu, delillerin tam olarak toplanmamış olması nedeniyle karartılma ihtimalinin olduğu anlaşılmıştır. Şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olayların ve tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla; şüphelinin üzerine atılı suçun vasfı ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak tutuklanmasına karar verilmesi kamu adına talep olunur.”

Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği de diğer şüpheli E.B. ile birlikte tutuklanmama karar verdi. Gerekçe şöyleydi:

Tape kayıtlarında geçen konuşmaların içerdiği, şüpheli Müyesser Uğur’a ait köşe yazılarının içerikleri, dijital materyallere ilişkin rapor içerikleri ve tüm dosya kapsamı birlikte ele alındığında, atılı suçu işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, soruşturmanın devam ettiği, delillerin tam olarak toplanmadığı, bu nedenle serbest bırakılmaları halinde delillere etki etme ihtimallerinin bulunduğu, şüphelilerin eylemlerinin sabit görülmesi halinde almaları muhtemel ceza miktarı da dikkate alındığında kaçma şüphelerinin bulunduğu, bu haliyle adli kontrol tedbirlerinin tek başına yeterli kalmayacağı, tutuklamanın ölçülü olduğu kanaatine varılması nedeniyle tutuklanmalarına karar verildi.”

Oğlumun bilgisayarları ve cep telefonu dâhil evde ne varsa imajını dahi almadan el koydular… Daha o gün “Dijital materyallere ilişkin rapor içerikleri” de ellerinde olduğu halde geçen 2 ayda yasanın açık hükmüne rağmen bunları iade etmediler… Köşe yazıları dedikleri de halen yayında olan 3 haber… Bir de neymiş, “kaçma ihtimalim” varmış. Ben ve kaçmak!.. Her neyse!

Tehlikeye Dikkat

1 ay sonra…

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 9 Temmuz’da tutukluluk halinin devamı talebiyle, aylık incelemeyi yapmak üzere Ankara 4. Sulh Hâkimliği’ne yazı yazdı.

Sulh Hâkimliği, dosya üzerinde aynı gün yaptığı inceleme sonucunda yine E.B. ve benim hakkımda şu kararı verdi:

Tutuklama tarihinden sonra şüpheliler lehine gelişen bir durumun olmadığı, şüphelilerin üzerine atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, tahkikatın sonuçlanmamış olması, delillerin karartılması ihtimalinin mevcudiyeti, tutuklama sebeplerinin devam etmesi ve kuvvetli suç şüphesi dikkate alınarak, CMK 100. Maddesi ve ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. Madde kapsamında tutuklama nedenlerinin bulunması, verilen tutuklama kararlarının ölçülü oluşu ve adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla, tutukluluk halinin devamına…”

İkinci ay incelemesi ve verilen karara gelelim.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 10 Ağustos’ta bu defa 5. Sulh Ceza Hâkimliği’ne yazdı. Yine tutukluluk halinin devamını istedi.

Hâkimlik dosyayı aynı gün inceleyip, “tutukluluğa devam” dedi.

Gerekçe mi?

Dosyada mevcut bilgi, belge ve araştırma tutanakları, arama ve el koyma tutanakları ile somut deliller” uyarınca;

Ne demekse; “Şüphelilerin şekilde kaçma ihtimallerinin bulunması” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor:

– Delillerin henüz tam olarak toplanmayışı…

– Şüphelilerin delillere tesir ederek, delilleri değiştirme ihtimalinin bulunması…

– Delilleri yok etme, gizleme, değiştirme ihtimalini gösteren olguların bulunması…

Klasik şablon, malum gerekçeler!..

Ancak önceki kararların hiçbirinde yer almayan, inanılmaz bir gerekçe daha var. Deniyor ki;

AİHM’in birçok kararında da belirtildiği üzere şüphelilerin salıverilmesi halinde adaletin işleyişine zarar verecek faaliyetlerde bulunma tehlikesinin olması…”

Kendi adıma konuşacak olursam; anladım ki, tüm planlarım öğrenilmiş, suçüstü yakalandım!..

Tahliye edilsem, “adaletin işleyişine zarar vermek için” hangi “faaliyetlerde” mi bulunacaktım?

Öncelikle bir gece yarısı Adliye’ye girip dosyayı ortadan kaldırmaya, vermedikleri dijitallerimi çalmaya çalışacaktım!..

Bunu başaramazsam; Trump’ı devreye sokup, “Müyesser’le ilgili soruşturmayı kapatın. Yoksa ekonominizi mahvederim. Biliyorsunuz, daha önce de yaptım.” şeklinde tweet atmasını ya da Merkel’in, “AB’nin Türkiye’ye yaptırım kararı alacağı toplantı öncesi Müyesser’in dosyasını halledin, elimi rahatlatın.” demesini sağlayacaktım!..

Böylesi bir iddia karşısında, “El insaf, el vicdan, el hukuk” diyor, başka da bir şey söylemiyorum. Bakalım gelecek ayki kararda listeye nasıl bir gerekçe eklenecek!..

Son bir not:

Malum, tutuklanmama gerekçe yapılan 3 yazımızdan birisi Libya ile imzalanan askeri eğitim ve danışmanlık mutabakatı çerçevesinde bu ülkeye dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Korgeneral Metin Gürak’ın gönderildiğine, yerine Korgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun vekâleten atandığına ilişkindi.

Sanki gizli saklı gönderildi ve “devlet sırrı” idi!..

Böyle olsa, Temmuz sonunda yapılan YAŞ toplantısı öncesinde iktidarı destekleyen Yeni Şafak Gazetesi, Metin Gürak’ın orgeneralliğe terfisinin beklendiğini duyururken, Libya’daki komutan olduğunu vurgular mıydı?

Veya YAŞ toplantısından sonra Hürriyet, orgeneralliğe terfi edip 2. Ordu Komutanlığı’na atanan Gürak’ın “bir süredir Libya’da görev yaptığını” ve “Gürak Libya’dayken Genelkurmay 2. Başkanlığı’na vekâleten getirilen Korgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun bu görevine devam edeceğini” yazar mıydı?

Benim yazmam suç ise Yeni Şafak ve Hürriyet’in yaptığı ne?

Ya da onlarınki suç değilse benimki ne?

Tabii ki, sadece kurt ve kuzu hikayesi!..

Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.