‘‘Tahran Kasabı’’ olarak bilinen Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati, geniş çaplı boykot nedeniyle halkın sadece %48,8’inin sandık başına gittiği seçimde geçerli oyların %62’sini alarak İran’ın yeni cumhurbaşkanı oldu.
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 21 Haziran 2021
1988 yılında sadece 27 yaşındayken Tahran Ölüm Komisyonu’nda yardımcı savcı görevine getirilen ve binlerce insanı ölüme gönderen Tahran Kasabı lakaplı Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati. Kaynak: AFP/Getty Images.
İran İslam Devrimi – 1979
İran Şii ulema sınıfı, yıllarca sürdürdüğü sinsi savaşında başarılı olmuş ve ülkede uzun süredir devam etmekte olan politik ve özellikle ekonomik sorunları istismar ederek, Ruhollah Khomeini liderliğinde 1979 yılında İran İslam Devrimini (Enqelāb-e Eslāmī) gerçekleştirmeyi başarmıştır. İran halkının her kesiminden insanların katkıları ile gerçekleşen İslam Devrimi sonrası yaşanan zulüm ise, sözde tatil yapmak maksadıyla Birleşik Devletler’e kaçan Reza Shah Pahlavi döneminde yaşananları aratmıştır.
İnsanlık Suçu – 1988
Takvim yaprakları 1988 yılını gösterdiğinde, İran topraklarında İkinci Dünya Savaşı sonrasında görülen en büyük insanlık suçu işlenir. Zamanın dinsel lideri Ayatollah Ruhollah Khomeini, Temmuz 1988’de bir fetva yayınlar ve daha önce yargılanarak hüküm giyen ve cezalarını çekmekte olanlar dâhil bütün rejim muhaliflerinin infaz edilmesini emreder. Dinsel liderin bu zalim fetvası ile çoğunluğu Halkın Mücahitleri Örgüt (HMÖ) mensubu olan 30.000’den fazla İranlı rejim muhalifi idam edilir.
Zalim dinsel lider yayınladığı fetvada; birer dinsel yargıç, savcı ve İstihbarat Bakanlığı temsilcisi olmak üzere toplam üç kişiden oluşan ‘‘Ölüm Komisyonları’’ kurulmasını da emretmiştir. Zalim dinsel liderin fetvası üzerine harekete geçen sistematik cinayet makinesi, ülkenin her yerinde görülmemiş bir hızla işlemeye başlamış ve 30,000’den fazla HMÖ üyesi ve muhalif idam edilmiştir.
Sistematik cinayet makinesinin çalışma sistemi çok basittir; Tutuklular birer birer çağırılır ve hâlâ HMÖ’yü destekleyip desteklemedikleri sorulur. Yanıt ‘‘EVET’’ ise derhal idam edilirler. Hayır diyenler ise televizyonda HMÖ karşıtı itiraflar dâhil çeşitli ilave testlerden geçmek zorunda kalırlar.
İran’da 1988 yılı yaz mevsiminde 30,000’den fazla siyasi tutuklu katledilmiştir. Katliamlar, Ayatollah Khomeini tarafından verilen bir fetvaya dayandırılarak yapılmıştır. Ölüm komisyonları verilen bütün idam cezalarını onaylamıştır. Öldürülenler yerleri bilinmeyen toplu mezarlara gömülmüştür. 1988 yılının katilleri hiçbir zaman yargı önünde hesap vermemiştir. Kaynak: National Council of Resistance of Iran
Dinsel fetva ile katledilenlerin çoğunluğu yargılanıp hapis cezası alan ve bu cezalarını çekmekte olan mahkûmlardır. Hatta bazıları ceza sürelerini tamamlamış ve haklarında ilave başka hiçbir iddia olmamasına rağmen sırf muhalif oldukları için zalim dinsel yönetim tarafından içeride tutulan insanlardır. Ve hatta daha önce tutuklanıp hapis yatırıldıktan sonra salıverilenler de yeniden tutuklamış ve zalim dinsel liderin dinsel fetvasına dayanarak idam edilmişlerdir.
Öldürülenlerin naaşları ailelerine verilmemiş ve yerleri bilinmeyen toplu mezarlara gömülmüştür. Aslında dinsel fetva ile öldürülenlerin yakınlarının birçoğu sevdiklerinin başına gelenlerden dahi habersizdir. Dinsel yönetim olayın öğrenilmesi durumunda meydana gelebilecek protesto gösterilerinden korkmuştur. Dinsel yönetimin, dinsel bir fetva ile katlettiği kurbanların ailelerine onların mezar yerlerini söylemek için bazı şartları vardır: aile cenaze töreni düzenlemeyecek, kurbanın fotoğraflarını evlerinin duvarlarına asmayacak ve hiçbir protesto gösterisine katılmayacaktır.
Tahran ‘‘Ölüm Komisyonu’’ ise dört kişiden oluşmaktadır: İstihbarat Bakanlığı temsilcisi Mostafa Pourmohammadi, şeriat yargıcı Hossein Ali Nayyeri, kamu savcısı Morteza Eshraghi ve yardımcı savcı Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati.
Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati, 1988 yılında gerçekleşen ve ülkenin dinsel liderinin verdiği bir dinsel fetvayla, çoğunluğu Halkın Mücahitleri Örgütü mensubu olan 30,000’den fazla siyasi muhalifin katledildiği dinsel katliamlardaki rolü nedeniyle Tahran Kasabı olarak tanınmaktadır. Fotoğraf: AFP/Getty Images.
Tahran Ölüm Komisyonu üyesi ‘‘TAHRAN KASABI’’ lakaplı Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati, İran halkının büyük çoğunluğunun (yaklaşık %51) boykot ederek sandık başına gitmediği seçimde oyların çoğunluğunu (28.600.000 oydan 17.8000.000, %62) alarak resmi olmayan sonuçlara göre İran’ın yeni cumhurbaşkanı olmuştur. Nüfusu yaklaşık 83 milyon olan İran’da oy kullanma hakkı olan seçmen sayısı ise 59.310.307 kişidir.
İnsan hakları ihlalleri nedeniyle ABD’nin yaptırım uyguladığı Tahran Kasabı, halkın siyasi kısıtlamalar ve ekonomik problemler nedeniyle ilgisiz kaldığı seçimde, bütün otokratik ülkelerde olduğu gibi, sandık başına gidenlerin oylarının çoğunluğunu alarak İran’ın yeni cumhurbaşkanı olmuştur. İran İslam Cumhuriyeti anayasasına göre Şii İslam’a inanan, anayasaya ve İslam Cumhuriyeti’ne sadık her İran vatandaşı cumhurbaşkanlığına aday olabilecekken, seçime sadece yedi adayın katılmasına izin verilmiştir.
Katılım oranının %48,8 ile İran tarihinde görülen en düşük katılım oranı olduğu seçimde, çoğunluğu boş olan 3.700.000 oy da geçersiz sayılmıştır.
Ülkenin dinsel liderinin verdiği bir dinsel bir fetvayla 1988 yılında, beş ay gibi kısa bir sürede öldürülen siyasi muhaliflerden bazıları. Kaynak: US FOUNDATION FOR LIBERTY AND HUMAN RIGHTS
Tahran Kasabının cumhurbaşkanlığı görevine seçilmesi İran’ın 2015 Nükleer Anlaşmasına geri dönüşünün müzakere edildiği bir zamanda gerçekleşmiştir. İran’da dış politika ve nükleer siyaset gibi ana meselelerde, anayasa gereği son sözü cumhurbaşkanı değil, dinsel lider Ayatollah Ali Khamenei söylemektedir. Nükleer anlaşmayla ilgili olarak bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı Javad Zarif ise; Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati’nin görevi devir alacağı Ağustos 2021’e kadar bir anlaşmanın sağlanacağını ümit ettiğini açıklamıştır.
Hatırlanacağı üzere; Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump, 09 Mayıs 2018 tarihinde yaptığı bir açıklamada İran’ı terörist devlet olarak nitelendirerek, İran Nükleer Anlaşmasından tek taraflı olarak çekildiğini ve yeniden yaptırım uygulamak niyetinde olduğunu ifade etmiştir.
İran Dışişleri Bakanı Javad Zarif katıldığı Antalya Demokrasi Forumu’nda yaptığı konuşmada: ‘‘Belki %100 istenilen bir seçim olmadı, ancak şu an artık geldiğimiz durumda seçilmiş yeni bir cumhurbaşkanımız var. Sayın Reisi’yi (TAHRAN KASABI) uzun yıllardır tanıyorum, kendisi iyi ve mantıklı bir insan. Ülkemizi iyi yöneteceğine inanıyorum. İran’ın dış politikası uzlaşı üzerinedir ve bu politika yeni hükümet döneminde de devam edecek’’ ifadelerini kullanmıştır.
Hain münafık Halkın Mücahitleri Örgütü üyeleri, İslam dinine inanmadıklarından ve söyledikleri tamamen aldatma ve ikiyüzlülük olduğundan, liderleri de dinden döndüklerini itiraf ettiğinden ve Allah’a karşı savaş açtıklarından, ülkenin her yerindeki cezaevlerinde bulunan ve HMÖ’ye bağlılıklarından geri adım atmayan münafıklarım idam edilmeleri vaciptir. Temmuz 1988. İran Dinsel Lideri Ayatollah Ruhollah Khomeini
Oysa Khamenei tarafından2019 yılında yüksek profilli bir görev olan yargı başkanlığına getirilen, ülkenin dinsel liderleriyle arası çok iyi olan Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati, bu göreve getirilmesinin birkaç ay sonrasında, insan hakları ihlalleri nedeniyle ABD yaptırımlarına maruz kalmıştır.
1988 yılında siyasi mahkûmları acımasızca katleden ve 2009 yılındaki isyanının sertçe bastırılmasında oynadığı rol nedeniyle insan hakları grupları tarafından eleştirilen Tahran Kasabı, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası esnasında kendisini yolsuzluk karşıtı ve problem çözücü bir şahsiyet olarak lanse etmiştir.
Aşırı muhafazakâr Tahran Kasabı, sadece yedi adayın katılmasına müsaade edilen cumhurbaşkanlığı seçiminde İran dinsel lideri Ayatollah Ali Khamenei’nin de desteğini arkasına almıştır. İran’ın dinsel liderine göre Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati güvenilir ve deneyimli bir şahsiyettir. Ülke dışındaki muhalifler ise seçimin bir komedi olduğunu ve Batı dünyasını sert sözlerle eleştiren ultra muhafazakâr Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati’nin ABD yaptırımları altındayken cumhurbaşkanı seçilen ilk kişi olduğunu ileri sürmektedir.
Rusya, Suriye, Türkiye’nin yanı sıra Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Katar ve Umman gibi bölgesel oyuncular da 1988 yılında gerçekleşen infazlarda rolü olmadığını savunan Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati’ye kutlama mesajları göndermiştir.
Yaklaşık 600 aday başvurmasına rağmen, Tahran Kasabının kazandığı seçime katılmasına izin verilen yedi aday. Kaynak: Deutsche Welle.
Irak Devlet Başkanı Barham Salih gönderdiği kutlama mesajında; sevgili İran halkına hizmet etmekteki görevinde ve daha fazla ilerleme ile refah sağlama gayretlerinde başarı dileyerek, bölgede güvenlik, istikrar ve barış için akıl ve karşılıklı diyaloga ihtiyaç olduğunu ifade etmiştir.
Filistinli İslamcı Hamas organizasyonu da yayınladığı kutlama mesajında; Filistin davasında destek beklediğini dile getirerek ultra muhafazakâr imama halkının daha da gelişmesi için öykündüklerini başarmada başarılar dilemiştir.
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard ise yaptığı açıklamada; Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati’nin cumhurbaşkanlığını kazanmasının İran’da işlenen suçların cezasız kalmasının en acı örneği olduğunu ve uluslararası yasalara göre suç olan geçmiş ve günümüzdeki faaliyetleri nedeniyle al-Sadati’nin yargılanması yönündeki çağrılarını sürdürdüklerini ifade etmiştir.
İran direnişçileri 2017 yılında Birleşmiş Milletler’in Cenevre’deki binası önünde 1988 katliamında ölenler için bir anma gösterisi düzenlemiştir.
İran devlet medyasında yer alan haberlere göre Seyyed Ebrahim Rais al–Sadati seçim sonrası halka yaptığı açıklamada yüksek oy oranı (59.310.307 seçmenin yaklaşık 17.800.000’nin oyu yaklaşık %30) ve kendisine duyulan olağanüstü güven nedeniyle teşekkür etmiş ve çok sıkı çalışan, devrimci ve yolsuzluk karşıtı bir hükümet oluşturacağını ifade etmiştir. Tahran Kasabı lakaplı yeni cumhurbaşkanı ayrıca; kendisine oy veren, vermeyen veya hiç sandık başına gitmeyen bütün İranlıların cumhurbaşkanı olacağını söylemiştir.
Ülkenin dinsel imamları halkı sandık başına gitmeye çağırmış, ancak ekonomik zorluklar ve özgürlüklere uygulanan kısıtlamalar nedeniyle birçok İranlı evlerinde oturmayı tercih etmiştir.
Ülkenin dinsel lideri Khamenei ise İran tarihinde en düşük katılımın yaşandığı seçim sonrası yaptığı ‘‘şaka gibi’’ açıklamada yüksek katılım oranının halkın kendilerine olan güveni yansıttığını ifade etmiştir.
Ülkenin dinsel liderinin verdiği dinsel fetva ile korkunç, insanlık dışı, hukuksuz ve dinsiz katliamlarda, onlu gruplar halinde inşaat vinçleriyle infaz edilen binlerce siyasi muhalifi saygı ile anarken, her ne olursa olsun sandık başına gitmemenin mevcut düzeni savunanların ekmeğine yağ sürdüğünü ifade ederek bitirelim…