savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Yağmurlu
6°C
Ankara
6°C
Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
6°C
Pazar Parçalı Bulutlu
8°C
Pazartesi Çok Bulutlu
10°C
Salı Yağmurlu
9°C

TÜRK ASKERİ NEDEN KATAR’A GİDİYOR?

TÜRK ASKERİ NEDEN KATAR’A GİDİYOR?
A+
A-

Analiz

TÜRK ASKERİ NEDEN KATAR’A GİDİYOR?

 

Analizlere göre Türkiye’nin kararı Suudi karşıtlığı anlamına gelmese de kesinlikle Katar yanlısı bir hamledir.

 

Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 9 Haziran 2017

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in, terör organizasyonlarını desteklediği iddiası ile Katar ile diplomatik ilişkileri kestiklerini açıklamasından sadece iki gün sonra Türk parlamentosu birliklerinin Katar’da kurulan askeri üsse gönderilmesi yönündeki askeri anlaşmaları onaylamıştır.

Bu hamle, Türkiye’nin Katar ile olan savunma bağlantılarını bölgedeki stratejik tutumunun ayrılmaz bir temeli olarak gördüğünü ortaya koymaktadır. Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezinden (EDAM) Can Kasapoğlu bu kararın aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki cereyan eden olaylar ile ilgili uzun vadeli vizyonunu büyük ölçüde değiştirmeyeceğini de göstermektedir.

Washington merkezli Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Müdürü Kadir Üstün, Türkiye’nin bir süredir Katar’da bir üs ve asker bulundurduğunu ve bu noktada Türk varlığını artırmanın Katar’a yeniden güvence verme anlamına gelebileceğini ifade etmektedir.

Türkiye, 2014 yılında imzalanan bir anlaşma kapsamında Orta Doğuda ilk askeri üssünü Katar’da inşa etmiştir. 5000 asker kapasiteli üste halen 200 kadar Türk askeri görev yapmaktadır.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Türk parlamentosunda yapılan oylamada iki anlaşma onaylanmıştır; anlaşmalardan bir tanesi Türk birliklerinin Katar’a gönderilmesine, diğeri de iki ülke arasındaki askeri eğitim iş birliğine yöneliktir.

Katar ve komşuları arasındaki sorun ortaya çıkmadan önce hazırlanan her iki anlaşma da iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma partisi (AKP) tarafından olağanüstü bir oturumda gündeme getirilmiştir.

Kasapoğlu’na göre; Katar’daki askeri üs Türkiye açısından önemli bir güç gösterisi aracıdır. Türkiye, Katar’ı daima stratejik bir ortak olarak görmüştür ve bu askeri üssü bu görüşünü göstermek için kullanmaktadır.

Analizciler Türkiye’nin asker gönderme kararının, Körfez’i sarsan tartışmada sadece taraflardan bir tanesini seçme anlamına gelmediğinin de altını çizmektedirler.

Analizcilere göre Türkiye birçok bakımdan Katar’ın dış politikası ile aynı doğrultudadır (AP)

İstanbul Global Source Partners’tan siyasi analizci Atilla Yeşilada’ya göre Katar’daki Türk askeri üssü her zaman sembolik bir hareket olmuştur ve hala da öyle kalmaya devam etmektedir.

Yeşilada’ya göre; Türkiye Katar ile olan ortaklığına değer verirken ve Suudi Arabistan’ın bu küçük fakat etkili emirlik üzerinde baskı kurma yönündeki politikasını onaylamazken, Riyad ile zaten altından kalkamayacağı bir kavga çıkarmaya da istekli değildir.

Askeri anlaşmaların onaylanmasının Suudi karşıtı bir hamle anlamına gelmediğini ve Türkiye’nin hala dost olduğu iki ülke arasında sorun olmaması yönündeki politikasına bağlı kaldığını ekleyen Kasapoğlu, Türkiye’nin hamlesinin, Suudi karşıtı bir hareket olmasa da kesinlikle Katar yanlısı bir tutum olduğunu ve Ankara’nın jeopolitik perspektifini önde tutarak Katar’daki askeri varlığını, son diplomatik krizin üstünde tuttuğunu gösterdiğini ifade etmektedir.

Türkiye ve Katar bölgede meydana gelen çatışmalar ve gelişmelerde uzun süreden beri aynı tarafta yer almaktadırlar. Her iki ülke de Mısır devrimini desteklemiş ve Abdel Fattah el-Sisi’yi iktidara getiren askeri darbeyi kınamışlardır.

Riyad, İran’ı varlığı için bir tehlike olarak görürken Katar, daha çok Türkiye gibi İran’a karşı oldukça karmaşık ve çok katmanlı bir strateji izlemektedir.

İki ülke de Müslüman kardeşler ve Hamas’ı terör örgütü olarak sınıflandırmayı reddetmekte ve Suriye’de Bashar al-Assad’ı iktidardan indirmek için mücadele eden isyancıları desteklemektedirler.

İki ülke arasındaki ortaklık, Katar Şeyhi Tamin bin Hamad Al Thani’nin, geçtiğimiz Temmuz ayındaki başarısız askeri darbe girişimi esnasında ve sonrasında Türk hükümeti ve Erdoğan’ı kuvvetli bir şekilde desteklemesi nedeniyle daha da güçlenmiştir.

Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan ve Türkiye’nin de dâhil olduğu 34 ülkenin yer aldığı İslam Ordusu geçit töreni esnasında.

Türkiye ve Katar, İran ile ilişkilerinde bir denge siyaseti izlemektedirler. Analizcilere göre Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, arkalarına Donald Trump’ın destek ve teşviklerini alarak, İran’ı tamamen izole etmeyi hedefleyen birleşik bir cephe oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Analizcilere göre; İslami Cumhuriyete karşı şahin stratejisi izlenmesine karşı çıkan Katar, İran karşıtı Körfez ittifakında en zayıf halka olarak görülmektedir.

İran ile güçlü ticari ilişkileri olan ve komşusu ile çatışmaya girme yönünde açık bir isteksizliği olan Türkiye, İran tehdidi karşısında Doha’nın yaklaşımını desteklemektedir.

Irak ve Suriye’de İran ile karşı karşıya gelen Türkiye, komşusu ile ticari ilişkilerini artırmaya da devam etmekte ve Türkiye’nin bu tutumu Riyad tarafından, Türkiye’nin Orta Doğuda oluşturulan İran karşıtı ittifak içindeki pozisyonunun sorgulanmasına neden olmaktadır.

İran’a karşı tutumları Türkiye ve Katar’ın bir kez daha aynı tarafta yer almalarına neden olmuştur. Analizcilere göre Türkiye, İran ile olan tarihi rekabetini düşmanlığa dönüştürmeyi hedefleyen ABD ve Suudi baskılarına karşı çıkmak maksadıyla elinden gelebilecek her şeyi yapacaktır. Kasapoğlu’na göre Türkiye ve İran bir süreden beri aralarındaki ilişkileri güçlendirmektedirler.

İki ülke Irak ve Suriye’de karşı karşıya gelmelerine rağmen bu durum İran Dışişleri Bakanının Türkiye’yi ziyaretine engel olmamış ve iki ülke arasındaki ticari ilişkileri etkilememiştir.

Yeşilada, Türkiye’nin, Katar’ın dış politika vizyonunun birçok yönüne katıldığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açık bir dille Riyad’ın Katar’a yönelttiği suçlamalara katılmadığını ifade etmiştir. Filistin, Mısır, Hamas ve Müslüman Kardeşler gibi meselelerde her iki ülke de kesinlikle aynı saflarda yer almaktadırlar.

Fakat bütün bunlar Türkiye’nin Suudi Arabistan ve BAE ile olan ilişkilerini tehlikeye atmak istediği anlamına gelmemektedir.

Türkiye, Suudi Arabistan Krallığı ile de güçlü politik ve ekonomik ilişkileri olan bir ülkedir. İki ülke geçtiğimiz Nisan ayında ikili ticari ilişkileri güçlendirmeyi hedefleyen bir tim oluşturulması yönünde özel bir anlaşmaya imza atmışlardır.

Başbakan Davutoğlu ve eğitim elbisesi ile Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar. 1 Şubat 2016

Türkiye’nin küresel silah satışlarında payını artırmak istediğini ifade eden Kasapoğlu, Ankara’nın bunu küresel güç olmanın gereği olarak gördüğünü ve doğru bir şekilde Suudi Arabistan’ı sürdürülebilir ve aç bir pazar olarak tanımladığını açıklamaktadır.

Türkiye’nin, yakın bir gelecekte Suudi Arabistan’a birkaç savaş gemisi satılması yönünde önemli bir satış anlaşmasına imza atmasının beklendiğini sözlerine ekleyen Kasapoğlu, anlaşmanın gerçekleşmesi durumunda bunun, Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı en büyük silah satışı olacağını ve Ankara’nın bu fırsatı tehlikeye atmak istemediğini sözlerine eklemektedir.

Yeşilada’ya göre Türkiye’nin ‘‘güvenilir stratejik ortak’’ olarak Suudi Arabistan’a da ihtiyacı bulunmaktadır. Yeşilada’ya göre; Ankara Riyad’ın yeni ABD yönetimi ile gelişmekte olan dostluğunun bilincindedir ve Suudi Arabistan kanalı ile Donald Trump ile yeni bir diyalog yolu açmayı istemektedir.

Bu şüphesiz Türkiye’nin Katar’ı terk edeceği anlamına gelmemektedir, fakat Ankara’nın açık bir şekilde kendisini Riyad karşısında konumlandırmayacağı da söylenebilir.

Türkiye’nin Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) içindeki krizin diplomasi yoluyla çözülmesini desteklediğini ifade eden Kadir Üstün, Türkiye’nin böyle bir anlaşmazlıkta taraflardan birinin yanında görülmeyi istemediğini ileri sürmektedir.

Kasapoğlu’na göre Türkiye, halen Körfez İşbirliği Konseyini paramparça eden çatışmayı taraflardan hiçbirisinin kazanmasını arzulamamakta ve konseyin dâhili meseleleri süratle çözerek bütün dünyaya ve ortak düşmanlara karşı birleşik bir cephe göstermesini talep etmektedir.

Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yayın kuruluşunun görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi çevirenin yazıda ifade edilen düşünceleri paylaştığı anlamına gelmemektedir. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.

http://www.aljazeera.com/indepth/features/2017/06/analysis
-turkey-deploying-troops-qatar-170607174911372.html

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.