Naval Strategy, 8 Şubat 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 9 Mart 2018
Gelecekte Türk Deniz Kuvvetleri Doklu ve Helikopterli Amfibi Gemi (LHD- Landing Helicopter Dock) omurgasının inşasına, 8 Şubat 2018 günü Tuzla, İstanbul’da bulunan TAIS üyesi SEDEF tersanesinde başlanmıştır.
Çevirenin Notu: TAIS: Turkish Associated International Shipyards- ADİK, Sedef, Sefine, Selah ve İstanbul tersanelerinin, Türkiye’de deniz savunma sanayini ‘‘Yerli ve Milli’’ hale getirmek maksadıyla bir araya geldikleri konsorsiyumdur. TAIS’in hedefi halen %68’lere ulaşan yerlilik oranını %100’e çıkarmaktır.
Türkiye’de ilk kez inşa edilecek olan ve Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi olarak kullanılacak olan gemiye Türk Donanması tarafından TCG ANADOLU ismi verilmiştir.
TCG ANADOLU adlı çok maksatlı amfibi hücum gemisinin tasarımı, İspanyol Navantia (Your Partner at Sea- Denizdeki Ortağınız) firması tarafından İspanyol LHD Juan Carlos I ve Avustralya Canberra sınıfı helikopter iniş güverteleri esas alınarak yapılmıştır.
Türkiye Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), 2013 yılı Aralık ayında Doklu Amfibi Gemi (LPD- Landing Platform Dock) ihalesini kazanan firmanın Sedef Tersanesi olduğunu ve bu firma ile son sözleşme görüşmelerinin başlayabileceğini açıklamıştır. Sözleşme 2016 yılında imzalanmış ve geminin inşasına 2016 yılında başlanmıştır.
TCG ANADOLU adlı Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisinin azami sürati 21 knot, ekonomik hızla menzili 9.000 mil, toplam uzunluğu 231 metre, azami genişliği 32 metre, yüksekliği ise 58 metre olacaktır.
Geminin uçuş güverte alanı 5,440m², havacılık hangarı ise 990m² kapasitesinde olacaktır. Havacılık hangarı; 12 adet orta büyüklükte helikopter veya 8 adet CH-47 Chinook modeli ağır yük helikopterini barındırma kapasitesinde olacaktır. Havacılık hangarı ve hafif kargo garajı birleştirildiğinde gemi 25 adet orta büyüklükte helikopter taşıyabilecektir. Alternatif olarak gemi, 12 adet F-35B ve 12 helikopter de taşıyabilecektir. Altı adet helikopter de geminin uçuş güvertesinde taşınabilecektir.
Gemide ilave olarak 1,880m² kapasitesinde TEU (Twenty-foot Equivalent Unit) konteyner ve 27 adet Amfibi Hücum Araçlarını taşıyabilecek bir hafif yük bölmesi bulunacaktır.
1,165m² kapasiteli havuz güvertesinde dört adet Mekanize Çıkarma Aracı (LCM-Landing Craft Mechanized) veya iki adet Hava Yastıklı Çıkarma Aracı (LCAC- Landing Craft Air Cushion) veya iki adet Personel Çıkarma Aracı (LCVP- Landing Craft Vehicle Personnel) bulunacaktır,
Ağır yükler için tasarlanan 1,410m² kapasiteli havuz güvertesinde ise 29 adet ana muharebe tankı, Amfibi Hücum Araçları ve TEU konteynerler taşınabilecektir.
Gemi personeli; 30 subay, 49 astsubay, 59 denizci ve 123 görevli olmak üzere toplam 261 kişi olacaktır.
Çevirenin Notları: Naval Strategy web sitesinde 8 Şubat 2018 tarihinde ‘‘The keel of the future LHD of Turkish Navy has been laid at Sedef Shipyard in İstanbul’’ başlığı ile yer alan yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Türk basınında yer alan haberlere göre; Türkiye’nin en büyük ve ilk Türk amfibi hücum / uçak gemisi ve yapımı tamamlandığında, Türk Deniz Kuvvetlerinin amiral gemisi olacaktır. TCG Anadolu’ya yeni nesil av ve bombardıman uçağı F-35 savaş uçakları, insansız hava araçları ve helikopterler kalkıp inebilecek ve gemide yer alacak tank ve zırhlı araçlar bir harekâtta çıkarma yapabilecektir.
Türk Deniz Kuvvetlerinin harekât kabiliyetini artıracak olan Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi, havuzunda taşıyacağı çıkarma araçları ile gerekli yerlerde çıkarma operasyonlarına katılabilecek. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacı doğrultusunda Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de asgari bir tabur büyüklüğündeki kuvveti ana üs desteği gerektirmeksizin, kendi lojistik desteğiyle kriz bölgesine intikal ettirebilecektir.
Gemide, bin 400 personel çalışabilecek. TCG Anadolu, gerektiğinde Hint Okyanusu’na, Atlantik Okyanusu’na açılabilecek mukavemetiyle bir denizaşırı muharebe aracı olarak da TSK’nın gücüne güç katacaktır.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, platform ile hala sahip olduğu bölgesel güç aktarımı yeteneğini, orta seviye küresel güç aktarımı yapabilecek seviyeye çıkaracak. Tam yüklü olarak 27 bin 436 ton ağırlığındaki TCG Anadolu, silahlı kuvvetlerin envanterinde yer alan en büyük deniz platformu olacaktır.
TCG Anadolu’nun inşasının bitmesi ile Türkiye’de ilk kez Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi üretilmiş olacaktır. Geminin üretimi tamamladığında tahmin edilen yerlilik oranının %68 olması beklenmektedir. Harekât öncesinde göreve göre konuşlandırılacak Kara kuvvetleri, Hava kuvvetleri ve Amfibi birlik Komuta Kontrol Sistemleri, NATO Harp Karargâhı Sistemleri bulunacaktır.
Aselsan-Havelsan İş Ortaklığı tarafından da Savaş Yönetim Sistemi Entegrasyon ve İşletim Yazılımı Genesis-Advent, Radar Elektronik Taarruz ve Karşı Tedbirleri sistemlerini içeren Elektronik Harp Süiti, Kızıl Ötesi İz Takip Sistemi, Elektro Optik Dayrektör, Torpido Karşı Aldatma Sistemi gibi sistemler milli olarak geliştirilecektir. TCG Anadolu’nun Türk Deniz Kuvvetlerine tesliminin 2021 Nisan ayında yapılması planlanmaktadır.
HMAS Canberra gemisinin Avustralya Donanmasına teslim edildiği 2014 yılı Kasım ayında, gemiyle ilgili Daily Telegraph’da yayımlanan bir makaleden alıntılar aşağıdadır.
İlk bakışta tecrübeli eski tüfek denizcileri dahi şaşkına uğratacak azameti ile önümüzdeki günlerde hizmete sokulacak olan HMAS (Her Majesty’s Australian Ship- Majestelerinin Avustralya Gemisi) Canberra, Avustralya Donanmasının en büyük gemisi olacaktır.
230 metre uzunluğundaki gemi Melbourne Rialto Kulesi kadar yüksektir ve güvertesinde, deniz kuvvetleri envanterinde bulunan 3600 tonluk Anzak Sınıfı firkateynleri taşıyabilecek kapasitedir.
400 mürettebata ilave olarak, 32 metre genişliğindeki gemi 1100 tam teçhizatlı piyade ve Abrams tankları dâhil 110 kamyon ve zırhlı araç taşıma imkân ve kabiliyetindedir. 18 adet helikopter taşıyabilir ve sekiz adede kadar orta sınıf yük helikopteri, uçuş güvertesinde bulunan altı adet iniş noktasında, aynı anda harekât yapabilme imkân ve kabiliyetindedir.
Araçlar, geminin güverteleri arasında, iskele tarafında (sol) bulunan rampa veya hafif araç asansörü vasıtasıyla hareket ettirebilmektedir. Gemide bunun yanı sıra, güverteler arasında çalışan iki hava aracı, bir adet mühimmat ve bir adet hastane asansörü de bulunmaktadır.
1400 m² alan genişliğinde olan dördüncü güverte ağır araçlar için tasarlanmıştır ve toplam 1524 ton ağırlığa kadar 196 taşıma konteynerini barındırma özelliğine sahiptir.
Geminin kıç tarafına yerleştirilen 70 metre uzunluğunda ve 17 metre genişliğindeki havuz 2970 m3 kapasitesi ile bir olimpik yüzme havuzundan daha fazla su tutabilmekte, açık denize çıkış ise dev bir kıç kapısı ile sağlanmaktadır.
Gemi üzerinde bulunan havuzlu güverte ve çıkarma araçları ve helikopterler bütün birlik, donanım ve ikmal maddelerinin herhangi bir rıhtım veya rampaya gereksinim duyulmadan kıyıya indirilebilmesi anlamına gelmektedir.
Gemiyle ilgili istatistik ve rakamlar gerçekten çok etkileyicidir ve geminin muhteşem büyüklüğü göz önüne alındığında ilk kaptan Jonathan Sadleir’in geminin yönetimiyle ilgili başa çıkması gereken birkaç problem bulunmaktadır.
Örneğin HMAS Canberra üzerindeki su geçirmez kapıların sayısı donanmadaki bütün firkateynlerde bulunan su geçirmez kapı toplamından daha fazladır. Kaptan Sadleir bu gemide farkın büyüklükten kaynaklandığını ifade etmektedir.
Avustralya Donanmasına katılmadan önce 18 yıl Kanada Deniz Kuvvetlerinde görev yapan yakışıklı eski Kanadalı, gemideki yeni rolünün muazzam heyecan verici olduğunu ifade etmektedir.
Daha önce bir firkateyn komutanıyken şimdi donanmanın iki eski uçak gemisi HMAS Melbourne ve HMAS Sydney’den daha büyük ve eski fırkateyninin yedi kat büyüklüğündeki bir gemiye komuta etmek Kaptan Sadleir’in gözünü gerçekten korkutmaktadır.
Ulusun en kabiliyetli gemisine emir komuta etmek Kaptan Sadleir’e büyük bir zevk vermektedir. O ve mürettebatı insani ve afet yardımlarından muharebe görevlerine kadar uzanan geniş yelpazede, bir an önce görevlerine başlamanın heyecanını yaşamaktadırlar.
Kaptan Sadleir gemisinin özelliklerini anlatırken vazifesini başarmak için ihtiyaç duyduğu her şeyin gemide bulunduğunu açıklamaktadır. Geminin uçuş güvertesi 24 adet tenis kortu büyüklüğündedir. Geminin ana direğinin su seviyesinden yüksekliği 46.8 metredir. Sydney Liman Köprüsünün altından geçerken köprünün orta noktası ile bayrak direği arasındaki mesafe sadece 40 santimetredir, gemi gerçekten görenlerde hayranlık uyandıracak kadar yüksektir.
Geminin azametini gören bazı Avustralyalı politikacılar, iki gemiyi gelecekte Avustralya uçak gemisi olarak kullanma olasılığını gündeme getirmişlerdir. Politikacıların bu düşüncesi Avustralya vergi mükellefleri için gemi başına 300 milyon dolardan fazla ödeme anlamına gelmektedir.
Geminin kıç tarafına yerleştirilen uçuş kontrol ofisi bütün uçuş güvertesine hâkim bir yerdedir, hemen arkasında da trafik kontrol birimi yer almaktadır. Aynı anda görev yapan dört hava trafik kontrolörü gemiye iniş ve kalkış yapan hava aracı trafiğini yönetecektir.
HMAS Canberra gemisinin kaptan köşkü inanılmaz ölçüde düzenlidir ve 27.000 ton ağırlığındaki dev gemi, seyir subayı, dümenci ve gözcüden oluşan sadece üç kişi tarafından yönetilebilmektedir.
Geminin yüksek teknoloji ürünü muharebe sistemi komutanlara deniz, hava ve karadaki muharebe sahasının her yerini, Avustralya’nın bütün kıyı şeridinin taktik resmini dahi sağlayabilen, tam entegre taktik veri linkleri ile görebilme ve izleme imkânı sağlamaktadır.
Gemi sadece 25 mm çapında uzaktan ateşlenebilen Typhoon toplarla donatılmıştır, fakat yüksek yoğunluklu bir harekâtta, Hava Savaşı Destroyer, Firkateyn ve Denizaltılarının sağladığı koruma olmadan seyrüsefere dahi çıkması mümkün değildir.
Gemide ayrıca, iki ameliyat odası, 56 yataklı, X ışını ve dişçi üniteleri olan Seviye 3 bir hastane de bulunmaktadır.
Gemi kendi imkânları ile Darwin kenti büyüklüğünde bir kente yetecek kadar 35,4 megawatt elektrik gücü üretmekte ve her gün 150 ton içme suyu üretmektedir.
1,5 milyar ABD doları değerindeki geminin inşası, beş milyon adam saat işgücü gerektirmektedir. Gemiye 800 kilometreden daha fazla kablo döşenmiştir. Gemide bulunan kafeler, taze ekmek dâhil, her gün 6000 adet sıcak ve lezzetli yemekler pişirmektedir. Modern mutfağında 25 adet aşçı aynı anda görev yapabilmekte ve aynı anda 400 adet tavuk göğsü kızartılabilmektedir.
İlk defa donanmaya ait bir gemide hava ve kara kuvvetleri personeli de atamalı olarak görev yapacaktır. Gemi; kara, hava ve deniz kuvvetlerini temsilen, diğer gemilerde bulunan kırmızı kanguru amblemi yerine üç servis amblemini taşıyacaktır. Kırmızı kanguru 1985 yılından beri Kraliyet Avustralya Donanmasındaki gemilerin sembolüdür.
Bu gemi amfibi operasyonlarda öyle büyük bir değişim yaratacaktır ki Avustralya Kara Kuvvetlerinden Korgeneral David Morrison bir konuşmasında gemiden ‘‘Army One- Birinci Ordu’’ olarak bahsetmiştir.
Korgeneral Morrison’un şaka yollu bu yorumu birçok deniz subayının dişlerini gıcırdatmasına neden olmuş ve Kaptan Sadleir şimdiden, geminin bacalarının uygun bir yerine Kırmızı Kanguru amblemini yerleştirecek bir yer aramaya başlamıştır. Gemi ile müşterek operasyonlar yapılacak olabilir, fakat HMAS Canberra her zaman bir donanma gemisi olarak kalacaktır.
Kaptan Sadleir geminin çok yüksek imkân ve kabiliyetlere sahip olması nedeniyle bazılarını tam olarak anladığından emin olmadığını ifade etmekte ve gemiyi tam kapasite ile kullanabilecek hale gelmenin biraz zaman alacağını itiraf etmektedir.
Savunma Bakanı David Johnston’a göre; HMAS Canberra gemisi Avustralya ve donanma için gerçekten çok büyük bir atılımdır. Senatör Johnston, geminin Avustralya Donanmasındaki en büyük gemi olduğunu ve üzerindeki çıkarma araçları ve helikopterler ile 2.000 personeli, silahları, mühimmatı, ikmal maddeleri ve araçları ile birlikte karaya çıkarma imkân ve kabiliyetinde olduğunu gururla ifade etmektedir.
Kaptan Sadleir’e göre gemide otomasyon seviyesi mükemmeldir, bu nedenle gemi mürettebatı onunla gurur duymaktadır. Gemideki otomasyon seviyesi yüklenici desteğine olan ihtiyacı da minimum seviyeye indirmiştir.
HMAS Canberra ve kardeş gemi HMAS Adelaide’nin yanı sıra, Avustralya Donanmasında hizmet veren en ölümcül savaş gemileri olan üç adet Hobart Sınıfı Hava Muharebe Destroyerlerinin donanmaya katılması ile deniz doktrini dramatik bir şekilde değişecektir.
İki adet helikopter iniş gemisi veya amfibi hücum gemisi ve destroyerlerin ana limanı Sydney olacak, fakat büyük gemiler zamanının büyük kısmını Kraliyet Avustralya Alayından İkinci Tabur ile afetlere müdahale etmek ve ulusu dünyanın her yerinde temsil etmek maksadıyla denizlerde geçirecektir.
Geminin çok gelişmiş muhabere ve savaş sistemleri, Melbourne kentinde bulunan BAE Systems tersanesinde çalışanlar tarafında yerleştirilmiştir. Geminin omurgası İspanya’dan dev bir gemi taşıyıcı ile getirilmiş ve şimdi gelişmiş bir savaş makinesine dönüştürülmüş durumdadır.
Teknoloji açısından bakıldığında HMAS Canberra gemisi, Kraliyet Avustralya Donanması için dev gibi bir değişim anlamına gelmektedir. Örneğin, Anzak sınıfı bir fırkateyn üzerindeki 1500 rakamı ile karşılaştırıldığında üzerinde 65.000 adet kontrol ve izleme noktası bulunmaktadır. Geminin omurgası, araç, hava aracı ve uçuş güvertelerinin tamamı İspanya’da inşa edilmiş, fakat beynini oluşturan dört adet; köprü, operasyon odası, muharebe ve muharebe sistem modülleri Newcastle, Perth ve Williamstown’da imal edilmiştir.
Geminin bütün hassas yerleri 25 mm kalınlığında balistik çelikten imal edilmiş, Abrams ana muharebe tanklarını korumak maksadıyla tankların muhafaza edildiği bölmenin inşasında da aynı çelik alaşım kullanılmıştır.
Usta gemici Roma Scheepers’e göre; ‘‘Büyük iyidir ve yeni olması daha iyidir’’. Bayan Scheepers’e göre en önemli fark geminin ‘‘BÜYÜK’’ olmasıdır.
Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü web sitesinde 28 Mayıs 2013 tarihinde yayınlanan ‘‘Amphibious operations: more than meets the eye’’ başlıklı Andrew Davies tarafından kaleme alınan makalede, Canberra sınıfı helikopter iniş gemisiyle ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. (https://www.aspistrategist.org.au/amphibious-operations-more-than-meets-the-eye/)
Makalede geminin özellikleri ve kullanım maksatları sıralandıktan sonra, savunma planlamacılarının bu gemi ile çıkarma harekâtı yapmakta gerçekten ciddi iseler, kendi hava gücüne sahip bir deniz görev kuvveti opsiyonunu ciddi olarak göz önüne almaları gerektiği vurgulanmaktadır. Davies bu gereksinime örnek olarak da Falkland Adaları Savaşını örnek göstererek, uçak gemilerinden kalkan Harrier savaş uçakları olmasaydı savaşın İngiltere için büyük bir yenilgi olacağını ifade etmektedir.
Makalede, Canberra Sınıfı Amfibi Hücum Gemisiyle ilgili eleştiriler aşağıda sıralanmıştır.
Donanma bize bu geminin, HMAS Melbourne ve Sydney uçak gemileri dâhil şimdiye kadar kullandığı en büyük gemi olduğunu hatırlatmak için elinden geleni yapmaktadır. HMAS Melbourne uçak gemisi 1982 yılında hizmetten alınmıştır ve o tarihten günümüze kadar Avustralya Donanmasının deniz operasyonları icra ederken beraberinde kendi hava gücü bulunmamaktadır. Helikopter iniş gemilerinin büyük uçuş güverteleri, bazı cesur denizcilerin, sabit kanatlı hava araçlarını tekrar donanmaya dâhil etme hususunda heyecanlandırmaktadır
Canberra Sınıfı güverte ile JSF savaş jetinin kısa kalkış ve dikine iniş kabiliyetli versiyonunu bir araya getirmek, sabit kanatlı hava araçlarını donanmaya geri getirmekte güvenilir bir opsiyon olarak görülmektedir. Avustralya gemileri, İspanyol Donanması tarafından kullanılmakta olan Juan Carlos sınıfı amfibi hücum gemilerinin spesifikasyonlarına uygun olarak inşa edilmişlerdir. İspanyollar bu gemilerde, kısa kalkış ve dikine iniş kabiliyetli Matador (Harrier) savaş jetlerini kullanmaktadır. Aslında helikopter iniş gemilerinin güverte altındaki bölmelerinde, başlangıçta altı adet savaş uçağı için bir bölme planlanmışken, sonrasında nedense bu konseptten vaz geçilmiştir.
Üzerlerinde gereken radar ve hava kontrol sistemleri olmadığına bakılırsa, Avustralya donanmasına dâhil olacak amfibi hücum gemileri, sabit kanatlı hava aracı operasyonları için konfigüre edilmemiştir. Ne bu sistemlerin ne de dikine iniş kalkış yapabilen savaş uçaklarının tedarik edilmesine yönelik bir plan da yoktur. Bütçe sınırlamaları nedeniyle yakın gelecekte böyle bir planın yürürlüğe koyulması olasılığı da bulunmamaktadır.
Avustralya donanmasına katılacak olan HMAS Canberra ve Adelaide amfibi hücum gemilerinin tasarımını örnek aldığı orijinal İspanyol Juan Carlos dahi bir uçak gemisi olarak tasarlanmamıştır. Birkaç Harrier taşıyabilen Juan Carlos, ancak amfibi birliklerin kıyıya çıkarma yaptıkları esnada, gemi ve çıkarma birlikleri üzerinde uçarak yakın hava desteği sağlayabilecek imkân ve kabiliyete sahiptir.
Bu gemilerin kendilerini savunabilmesi için asıl görevleri olan yük, birlik, tank ve araç taşıma işinden feragat etmeleri gerekmektedir. Bu durumda amfibi hücum gemisi, 14 kadar savaş uçağı taşıyabilmekte, fakat yine de bir donanmayı hava saldırılarından koruyabilecek yeterli hava aracı sayısı ve yakıt miktarına erişilememektedir.
Bu kadar büyük bir gemi, içindeki değerli personel ve savaş donanımı ile düşman için gerçekten çok çekici bir hedef konumundadır. Avustralya hükümeti HMAS Canberra ve Adelaide amfibi hücum gemilerini bir kuvvet yayma kabiliyeti olarak görüyor ise Avustralya Donanmasının bu gemileri desteklemek ve korumak maksadıyla ilave gemilere ihtiyacı olacaktır. Kara üslerinden kalkan savaş uçaklarının menzili dışındaki amfibi hücum gemilerini, yetenekli bir düşmana karşı savunma gerçekten çok zor bir iştir.
Bunun anlamı; amfibi hücum gemilerini korumak maksadıyla, en az üç adet hava muharebe destroyeri inşa edilmesi ve gelecekte inşa edilecek denizaltıların, düşman etkilerine karşı oldukça hassas olan böyle bir görev kuvvetini savunabilecek yeterli hız ve denizde kalış sürelerine sahip olacak şekilde tasarlanmasıdır.
Bütün bu harcamaların yapılmasına neden olan F-35B Joint Strike Fighter (JSF) hiç şüphesiz Harrier savaş uçaklarından çok daha kabiliyetli bir hava aracıdır. F-35B Lightning II savaş jetlerinin USS Wasp sınıfı gemilerde kullanımıyla ilgili değerlendirmeler aşağıda incelenmiştir.
Zachary Cohen’in, CNN Politics’de yayınlanan 19 Eylül 2015 tarihli ‘‘F-35 tests fell short, Pentagon report says- Pentagon raporuna göre F-35’ler yetersiz kaldı’’ başlıklı yazısına göre; F-35B Lightning II savaş uçağının, USS WASP sınıfı amfibi hücum gemisi deneme sonuçlarından memnun kalınmamıştır. Denemeler esnasında uçuş güvertesi neredeyse tamamen boştur ve iki hafta süren denemelerde, firma uzmanlarından önemli ölçüde bakım desteği alınmak zorunda kalınmıştır. Donanma raporlarına göre denemeler gerçekçi muharebe şartlarında yapılmamıştır.
Pahalı bir rüya mı? F-35B Lightning II modeli savaş uçağı, 2015 yılı Mayıs ayında icra edilen denemelerde, Atlantik Okyanusunda, USS Wasp (LHD 1) sınıfı amfibi hücum gemisinin uçuş güvertesine ilk inişini gerçekleştirirken görülmektedir. F-35B savaş uçağı, JSF’in Birleşik Devletler Deniz Piyadeleri tarafından kullanılan modelidir ve kısa mesafede kalkış ve dikine iniş kabiliyetli olarak tasarlanmıştır. Kaynak: USN. Denemeleri link üzerinden izleyebilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=sqvIidVNPdY
Rapor üzerine görüşlerini açıklayan Kongre Silahlı Kuvvetler Komitesi üyesi ve F-35 programını sürekli olarak eleştiren Cumhuriyetçi Senatör Jackie Speier’e göre; ‘‘Birleşik Devletler ordusu, programın yeniden yoluna girdiğini göstermek maksadıyla, hazırlıkla ilgili problemleri göz ardı ederek, F-35 savaş uçaklarının tam göreve hazır olduklarını ilan etmekte aceleci davranmaktadır. Savaş jetleri, tasarım ve geliştirme aşamalarında yapılan hatalar nedeniyle, halen gerçek bir muharebe ortamında birçok vazifeyi başarabilecek durumda değildir.’’
Bir okyanus ülkesi olmasına rağmen, uçak gemisi yerine, 1,5 milyar ABD doları vererek İspanya’dan amfibi hücum gemisi tedarik eden Avustralyalıların mantığını anlamak pek mümkün değil, umarım bir bildikleri vardır. Kraliyet Avustralya Donanması, envanterindeki en azametli bu gemiyi gerçekten de çok sevmiş olabilir. Fakat böylesine ‘‘BÜYÜK’’ bir geminin, dost savaş gemileri, hava ve denizaltı koruması olmadan bırakın savaşı, seyrüsefer dahi yapamayacağını da unutmayalım.
Görünüşte uçak gemilerine benzeyen ve Avustralya medyasına göre maliyeti 1,5 milyar ABD doları olan pahalı amfibi hücum gemilerini, uçak gemilerine dönüştürme işi karmaşık ve çok pahalıya mal olacak bir düşüncedir. Bir okyanus ülkesinin, tanesine 1,5 milyar ABD doları vererek amfibi hücum gemileri tedarik etmek ve sonradan da uçak gemisine dönüştürmek için modifikasyonu düşünmek yerine, baştan uçak gemisi alması çok daha mantıklı görünmektedir.
Uçak gemileri nükleer reaktörler ile çalışan, 6.000 personel ve 70-80 hava aracı bulunan, düşman etkilerine karşı oldukça hassas hedeflerdir. Üzerindeki bütün savaş donanımıyla birlikte bir uçak gemisi 4-5 milyar ABD doları değerindedir. Diğer bir ifadeyle uçak gemisi çok değerlidir ve dost unsurlar tarafından sağlanan koruma olmadığında, uçak gemileri düşman açısından çok değerli hedeflerdir. Bu nedenle uçak gemileri asla tek başlarına denize açılmazlar.
Düşman, büyük uçak gemilerine ve Avustralyalıların çok sevdikleri, hatta âşık oldukları yine çok büyük amfibi hücum gemilerine, denizden uzun menzilli toplar ve füzelerle, denizin altından denizaltı, mayınlar ve torpidolarla, havadan savaş uçakları, bombalar ve füzelerle saldırabilir.
Şüphesiz düşman, bu saldırıları ancak tek başına denize açılan bir uçak gemisine karşı gerçekleştirebilir. Uçak gemilerinden bahsederken sadece adı ve sınıfının değil, Uçak Gemisi Savaş/Hücum Grubu diye anıldığını vurgulayarak çok önemli bir konuyu da atlamayalım. Örneğin Birleşik Devletler’in ‘‘Carrier Strike Group 1’’ adını verdiği grupta; USS Carl Vinson (CVN 70), Carrier Air Wing (CW) 2, Güdümlü Füze Kruvazörü USS Lake Champlain (CG 57) ve Güdümlü Füze Destroyerleri USS Wayne E. Meyer (DDG 108) ve USS Michael Murphy (DDG 112) savaş gemileri bulunmaktadır.
Standart olmamakla beraber bir Uçak Gemisi Savaş/Hücum grubunda, yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi kruvazörler, destroyerler, hava görev kuvveti, fırkateynler ve denizaltılar bulunmaktadır. Güdümlü füze kruvazörleri, kara hedeflerini güdümlü füze sistemleri ile ateş altına alan taarruz maksatlı savaş gemileridir. Destroyerler, geleneksel olarak denizaltılar ve hava araçlarına karşı savunma maksatlı kullanılmaktadır, günümüzde destroyerlere seyir füzeleri de yerleştirilmektedir. Fırkateynler de savunma maksatlı olarak, özellikle düşman denizaltılarına karşı kullanılmaktadır. Uçak gemisi savaş grubuna dahil edilen denizaltılar, düşman gemileri ve denizaltılarına saldırırken, grup bünyesinde bulunan ikmal gemisi de diğer gemiler için yakıt, mühimmat ve yiyecek taşıma görevini yerine getirirler.
Vazifeye bağlı olarak uçak gemisi savaş/hücum grubuna; birliklerin taşındığı gemiler, amfibi hücum gemileri, tanklar ve diğer araçları taşıyan yük gemileri ve mayın tarama gemileri dahil edilebilir. Grubun kompozisyonu tamamen vazifeye bağlıdır.
Gelelim hava görev kuvvetine. Hava görev kuvveti de ortalama 70-80 adet çeşitli sabit ve döner kanatlı hava araçlarından oluşmaktadır. Hava görev kuvveti yaklaşık olarak 8.000 personelden oluşmaktadır ve iki temel görevi vardır: verilen görevi başarmak ve uçak gemisi savaş/hücum grubunu hava su üstü ve altından gelebilecek bütün düşman saldırılarına karşı savunmak.
Hava görev kuvvetinde kullanılan önde gelen hava aracı modelleri ve tipik görevleri aşağıda sıralanmıştır:
F/A-18 Hornet – Tek pilotlu savaş jetinin görevi düşman hava araçlarının yanı sıra kara hedeflerini de imha etmektir.
F-14 Tomcat – İki pilotlu savaş uçağının görevi hava üstünlüğü sağlamaktır. F-14 filosunun ana görevi uçak gemisi savaş/hücum grubunu düşman etkilerine karşı savunmaktır.
E-2C Hawkeye – Taktik bir uyarı ve kontrol sistem hava aracıdır. Hava aracı üzerinde bulunan gelişmiş radar sistemi, savaş jetlerine muharebe sahasının taktik resmini ve güncel düşman durumu hakkında bilgiler sağlamaktadır.
S-3B Viking – Ses hızından daha yavaş uçan bu savaş jetlerinin ana görevi; düşman denizaltılarını tespit ederek imha etmektir.
EA-6B Prowler – Bu hava aracı bir elektronik harp uçağıdır. Vazifesi; düşman radarlarını karıştırmak ve düşman haberleşme sistemini felce uğratmaktır.
SH-60 Seahawk – Çift motorlu döner kanatlı hava aracı esas olarak düşman denizaltılarına taarruz ve arama- kurtarma maksatlı olarak kullanılmaktadır.
Destroyerler üzerinde bulunan güçlü radar sistemleri, yaklaşmakta olan düşman hava araçlarının tespit edilmesi maksadıyla kullanılmaktadır. Uçak gemisinden kalkan E-2C Hawkeye hava araçları, uçak gemisi savaş grubu üzerinde uçarak, üzerinde bulunan radarlarla yaklaşmakta olan düşman gemileri ve alçak irtifada uçan hava araçlarını tespit etmektedir. Destroyer ve fırkateynler sonar ve manyetik sensörler vasıtasıyla suyun altından yaklaşmakta olan denizaltıları tespit ederler. Uçak gemisi savaş/hücum grubunda bulunan bütün savaş elemanlarının görevi; uçak gemisinin çevresinde sızılması ve aşılması imkânsız bir savunma hattı oluşturmaktır.
Bir okyanus ülkesi olmasına rağmen Avustralyalı karar vericilerin uçak gemisi yerine HMAS Canberra Amfibi Hücum Gemisini seçmelerinin nedeni pek anlaşılır görülmemektedir. Maliyet ve uçak gemisi idame masraflarının çok yüksek olması nedeniyle Kraliyet Avustralya Donanması bu seçimi yapmış olabilir.
Sydney Liman Köprüsünün en alçak noktasının su seviyesinden yaklaşık 48 metre olan yüksekliği ve daha yüksek olan uçak gemilerinin köprü altından geçemeyeceği göz önüne alınarak HMAS Canberra tedarik edilmiş olabilir.
Belki de HMAS Canberra amfibi hücum gemisinin mutfağında aynı anda 400 adet tavuk göğsünün pişirilebilmesi, Avustralyalıları cezbetmiş olabilir. Uçak gemilerinin mutfaklarında aynı anda kaç tavuk göğsü pişirilebildiği bilgisine ise açık kaynaklarda yapılan incelemede erişilememiştir.
Bazı Türk medya organları tarafından nedense yerli ve milli ‘‘Uçak Gemisi’’ diye lanse edilen, yapımına başlanması Akdeniz’e kıyısı olan komşularımızı rahatsız eden, Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi TCG Anadolu’nun blok montaj işleminde bütün taraflara başarılar diliyorum.