Ercan Caner, Sun Savunma Net, 11 Ocak 2020
Aşağıdaki yazı, Seth J. Frantzman tarafından kaleme alınan ve 01 Ocak 2020 günü Jerusalem Post gazetesinde yayımlanan ‘‘The Ottomans are back – what does that mean for Israel? Osmanlılar geri döndü – bu İsrail için ne anlama geliyor?’’ başlıklı makalenin bir bölümünün çevirisidir.
Türkiye’nin başındaki Recep Tayyip Erdoğan, giderek artan küresel hırslara sahiptir. Erdoğan’ın yakın çevresindeki Türk liderler, halen bir iç savaşın sürmekte olduğu Libya’nın, Erdoğan’ın hırslarını gerçekleştirmekte anahtar bir rol oynayabileceğini düşündüler. Türkiye zaten dronlar ve zırhlı araçları bir süreden beri Trablusgarp kentine göndermekteydi. Fakat Türkiye’nin sağladığı askeri destek yeterli olmadı. General Haftar 2019 yılı Kasım ayı içinde Trablusgarp kentini ele geçireceğini ve ülkeyi terörist ve militanlardan temizleyeceğine söz verdi. Türkiye ise diktatör Haftar’ın durdurulması gerektiği yönünde tepki gösterdi.
Fakat General Haftar’ın durdurulmasına yardım etmek karşılığında Türkiye’nin bir talebi vardı. Türkiye Akdeniz’de; Libya ile Türkiye arasındaki sularda bazı haklar talep ediyordu.
Libya’dan Türkiye’ye doğru bir çizgi çizerseniz, Girit gibi bazı Yunan adalarını kesersiniz. Fakat bu çizgiyi doğu Libya’dan çizerseniz, Kıbrıs ile Yunan adaları arasında; Libya ile Türkiye’yi birbirine irtibatlandıran dar bir geçit bulabilirsiniz. İşte tam bu noktada Türkiye cesur bir satranç hamlesi yaptı. Trablusgarp hükümetini destekleyecek bazı savaşçıların gönderilmesi karşılığında Türkiye Akdeniz’de; Kıbrıs’ı Yunanistan’dan ayıran ve kendisine doğal gaz arama hakları veren bir Münhasır Ekonomik Bölgeye (EEZ – Exclusive Economic Zone) sahip olacaktı.
Ankara’nın yaptığı hamle hiç boş değildi. Ankara, bayrak ve güç göstermek maksadıyla; bir süredir donanmasını Kıbrıs çevresinde deniz tatbikatları yapmaya göndermekteydi. Türkiye’nin elinde gemiden atılabilen yeni füze sistemleri mevcuttur. Yeni sondaj gemileri de satın almıştır.
Kıbrıs Rum Kesimi ise, Mısır ile 2003, Lübnan ile 2007 ve İsrail ile 2010 yıllarında imzaladığı anlaşmalar ile ‘‘Atı alanın Üsküdar’a geçtiğini’’ düşünüyordu. Fakat Türkiye düelloya davet için eldivenlerini çıkarıp yere atmıştır.
Türkiye’nin Yunanlılara ve Rumlara bakışlarını anlamak için tarihe bakmak gerekmektedir. Türkiye, Türk azınlıkları koruma iddiasıyla, 1974 yılında Kıbrıs’ı işgal etmiştir. Türkiye o tarihten günümüze kadar geçen sürede, başka hiçbir ülkenin tanımadığı Kuzey Kıbrıs’ı devlet olarak tanımayı sürdürmüştür. Ve Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ın ada etrafında geniş doğal gaz arama haklarına sahip olduğunu iddia etmektedir. Türkiye, hak iddia ettiği suları gözetleyeceğini ve koruyacağını göstermek maksadıyla Kıbrıs’a dronlar göndermiştir.
Türkiye için Kıbrıs operasyonu, örneğin İtalyanlar tarafından 1912 yılında alınan Rodos yakınlarındaki Dodecanese Adaları gibi başka adaların kendisinden alınamayacağını göstermesinin bir yoludur. Rodos adası da önce İtalyanlar tarafından ele geçirilmiş, sonra İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanlar adanın kontrolünü ele geçirmiş ve sonunda ada, 1947 yılında Yunanistan’a bağlanmıştır.
Türkiye günümüzde, teknik olarak Yunanistan’ın parçası olsalar da bu adaların açıklarının, Yunanistan tarafından hak talep etmek maksadıyla kullanılamayacağını ifade etmektedir. Aksine Türkiye’den uzanmakta olan kıta sahanlığı, Erdoğan’ın ülkesine denizde haklar vermektedir.
Türkiye’nin denizlerdeki hak taleplerini canlandırma ve Libya’ya asker gönderme kararı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması sonrasındaki yüzyılda Türkiye’nin yürüttüğü politikalar ışığında değerlendirilmelidir. Osmanlılar Libya’yı 1912 yılında İtalyanlara kaptırmıştır. Şimdi ise Türkler artık geri dönmüştür.
Günümüzde olan, geçmişin güçlü ülkeleri olan Türkiye ve İran’ın bütün Orta Doğu topraklarında etkisini yükseltmesidir. Geçmişte Osmanlı ve Pers İmparatorlukları 1920 yılında zayıflamış ve Avrupalı güçler bu iki devletin yerini almıştır. Fakat günümüzde; Avrupa çok dar görüşlü olduğundan bu ülkeler yeniden yükselişe geçmişlerdir.
Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi, Orta Doğu’daki yeni düzeninin bir sembolüdür.
Çevirenin Notları: Bir İsrail gazetesinde yayımlanan makaleye göre Libya ile yapılan anlaşma bu şekilde değerlendiriliyor ise Türkler geri dönmüştür. Doğu Akdeniz’de olup bitenleri daha iyi değerlendirmek maksadıyla Sun Savunma Net sitesinde paylaşılan; Akdeniz’de Rum Oyunları, Doğu Akdeniz, Akdeniz’de Kirli İttifak, Doğu Akdeniz Boru Hattı, Birleşik Devletler Donanmasının Doğu Akdeniz’de Faaliyetleri, Akdeniz’in Sürprizi, Libya Anlaşmasının 10 Yıllık Hikâyesi, başlıklı yazıları da okumanızı öneririm.
https://www.jpost.com/Middle-East/The-Ottomans-are-back-what-does-that-mean-for-Israel-612789