savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5618
EURO
36,6173
ALTIN
2.929,47
BIST
9.176,57
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
14°C
Ankara
14°C
Parçalı Bulutlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
15°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
15°C
Cuma Çok Bulutlu
15°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
5°C

UNUT-MAYIN

UNUT-MAYIN

UNUTMAYIN

Mehmetçik; evlattır, ağabeydir, amcadır, dayıdır, babadır ama hepsinden öte Mehmetçik; ulusun tamamıdır. Kahramanlığın ve vatan sevgisinin tarihleri aşan adıdır.

GAZİLERİN GERÇEĞİ, Kırmızı Kedi, Koray GÜRBÜZ

Hatice Talay Caner,  Sun Savunma Net, 27 Eylül 2017

Koray GÜRBÜZ: 1973 yılında Malatya’da doğdu. Henüz 17 yaşındayken Jandarma astsubay olarak Şırnak’ta göreve başladı. 1998 yılında, Siirt Karadağlar mevkiinde teröristlerle girilen çatışmada vuruldu. İki yıl hastanede yattıktan sonra 2000 yılında malulen emekli oldu. TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ve Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirildi. Görev süresi boyunca çok sayıda teşekkürname, takdirname ve şerit rozet aldı. Bilkent Üniversitesi’nde önce MBA yüksek lisansını, ardından Uluslararası İlişkiler yüksek lisansını tamamladı ve aynı bölümde doktora çalışmasını yaptı.

Kahraman Mehmetçiklerden Alıntılar

‘‘Biz gazileri ayaklar altına serenler; bu yaptıklarının cezasını bu dünyada, olmazsa öbür dünyada,  hem de şehitlerin karşısında mutlaka verecektir.’’

‘‘Hareketsiz yatarken gökyüzüne baktığımda uçuşan roketleri, mermileri görüyordum, Yanımdaki arkadaşlarım dağılmıştı. Yere yığılınca, sızma gelirse silahımı alır, karakola ateş ederler diye düşündüm. Nasıl başardım bilmiyorum ama silahımı yakındaki bir çalılığın içine attım.’’

‘‘Gabar’a doğru çıkarken mayına bastım. Yani önümde yaklaşık 90 asker vardı ama mayına ben basmıştım. Orada öğrendim ‘‘herkesin kendi mayını olduğunu’’. Mayına basmamla terörist ateşi başladı. Yani, pusuya düşmüştük. Arkadaşlarım teröristlerin ateşi yüzünden yanıma gelemiyorlardı. Ateş biraz azalınca bölük komutanım yanıma geldi,  beni oradan çekti.’’

‘‘1994 yılının Kasım ayıydı. Akşam saat 19.00 gibi Karatepe’ye çıkıyorduk, hava daha kararmamıştı. Birden bulunduğumuz yere çok yoğun bir ateş geldi. ‘‘Ne oluyor!’’ demeye kalmadan vuruldum. Kurşun arkamdan girdi, ön tarafımı parçalayarak çıktı.’’

‘‘Sonra nereden geldiğini anlayamadan tim komutanımın karnından, diğer tim komutanınsa elinden ve onun yanındaki asker arkadaşımın ayağından vurulduğunu gördüm. O halleriyle çatışmaya devam ediyorlardı. Kurşunların yoğunluğu yavaş yavaş azalınca bir baktım her tarafım kan! O ana kadar vurulduğumu hissetmemiştim.’’

‘‘Mola verdiğimiz bir anda, beş-altı metre sağımdaki arkadaş yerde parlak bir şey olduğunu söyleyip oraya doğru giderken birdenbire patlama oldu. Arkadaşımın gördüğü şey tuzaklı bir patlayıcıymış. Üç arkadaşım şehit oldu, altı arkadaşım da yaralandı. Ağır yaralı olan bendim, bütün vücudum yanıyordu…’’

‘‘Vücudumu inceledim, her tarafımdan dumanlar çıkıyordu. Nerede, ne hasar var diye baktım. Ayaklarımın ikisi de paramparça olmuştu, içimden ‘‘Bunlar zor toparlanır!’’ dedim.’’

‘‘Devletimiz bizi engelli, sakat olarak görüyor da gazi olarak görmüyor. Gaziliğin onurunu yaşamamızı, vatan uğruna gazi olmanın hazzını hissetmemizi engelliyor. Oysa biz öncelikle gaziyiz.’’

‘‘Eşim teröristler tarafından katledildikten sonra üç çocuğumla ortada kaldım. Çocuklarım çok küçük ve bakıma muhtaç oldukları için çalışamadım. Çok zorluk ve yoksulluk çektim. Devlet bana bakıp ufak da olsa bir maaş bağlar diye düşündüm, fakat maaş bağlanmadığı gibi tazminatımı bile mahkeme yoluyla beş yıl sonra alabildim.’’

‘‘Eskiden bir birlik teröristle karşılaştığı zaman asker gerekeni yapardı. Şimdiyse bir yere operasyon yapabilmek için validen izin alınması gerekiyor. Vali ne bilir bu işi? Vali ölümü mü görmüş, mermi mi sıkmış, dağda mı yürümüş, valinin kucağında asker mi ölmüş? O kanın sıcaklığını vali duymuş mu?’’

‘‘1986’nın sonbaharında Urfa-Ceylanpınar Karakolu’na tayinim çıktı. Urfa, Diyarbakır’a benziyordu. Yine tarlada kadınlar çalışır, erkekler kahve köşelerinde otururdu. Ağalık sistemi Urfa’da daha baskındı. İnsanlar ağaya koşulsuz biat ediyorlardı. Ağalar çok güçlüydü.’’

‘‘Doğulu çok arkadaşım var. Çok Kürt arkadaşım var. Bu Kürt sorunu değil. Bizim başımızda böyle bir sorun yok. Bizim başımızdaki insanlar sağın, solun kuklası olmuşlar, gerçek sorunları unutmuşlar. Hiç iyiye gitmiyoruz.’’

‘‘Devlet; vatan ve millet için tekerlekli sandalyeye mahkûm olan bir gazinin sandalyesini bile karşılamıyor. Doktorun bana önerdiği tekerlekli sandalye 13 bin lira, devletin bana ödediği 2.250 lira. Gerisini nasıl ödersen öde…’’

‘‘Bu ülkede herkes vatanı için bir bedel ödüyor.  Allah’a şükür biz bu vatana kolumuzu, bacağımızı vererek bedel ödedik. Bazıları gibi onuru, şerefi satarak bedel ödemedik. Bu ülke yıllardır şehit ve gazi veriyor. Şehit olan halk, gazi olan halk ama devlet halâ ‘‘Şehit nedir, gazi nedir?’’ bilmiyor.’’

‘‘İnsan hayatının önemi yok. Hükümetin stratejisini kestiremiyoruz artık…’’Açılım süreci’’ diyorlar sonra ‘‘Bizi kandırdılar!’’ diyorlar. Sen devletsin, seni nasıl kandırırlar?’’

‘‘Bizi yönetenlerin niyeti iyiymiş… Nasıl bir niyettir bu? Bu ülke için savaşıp, çarpışıp gazi olmuş komutanlar içerde, teröristler dışarıda… Devleti kör etti bunlar. Türk milleti şunu bilsin ki, açılımı keramet sayanlar, Müslüman’dan oy alıp gâvurun hakkını savundular. İhanetin adını da ‘‘açılım’’ koydular.’’

‘‘Gazi olmak; onlarca ameliyat, aylarca hastane çilesi, asla geçmeyen ağrılar, psikolojik bozukluklar demek.’’

Kürt kökenli birçok bürokrat var. Kürt kökenli vatandaşlar Türkiye’nin her yerinde rahat bir şekilde ticaret yapabiliyor mu? Evet. Karnı doyuyor mu? Doyuyor. O zaman sen ne istiyorsun? Bizim tek sorunumuz PKK ve ona destek veren işbirlikçiler.

‘‘Ülkenin her karışında şehit kanı var. O şehitlerin kanına saygı adına ülkemizi çağdaş bir memleket haline getirmeliyiz. Herkesin aklını başına devşirmesi gerekiyor. Düşünen, sorgulayan, nereye gittiğini bilen bir topluma ihtiyacımız var. Bu toplumun cehaletten en kısa zamanda kurtulup, kendi benliğine, Anadolu’nun özü olan eşitlik ve adalet ülküsüne dönmesi, Atatürk’ün ilkelerine sıkı sıkı sarılması gerekiyor. Atatürk’ün olmadığı bir yol karanlıktır ve biz şu anda o yoldan çıkmış bir şekilde, önümüzü görmeden yürüyoruz. Koyu bir Ortadoğululaşma var. Böyle devam ederse kafamızı sert bir kayaya çarpacağız, bu ülkenin güzel insanları ağır bedeller ödeyecek. Her şeye rağmen Türk milletinin sağduyusuna inanıyorum. Son anda da olsa milletimiz bu çöküşe engel olacak, Atatürk’ün rotasında yeniden ülkemizi düzlüğe çıkaracaktır.’’

Gerçekleri, yani vatan için verilen mücadelenin zorluğunu öğrenelim ve hakarete uğrayan, aşağılanan, hakları gasp edilen şehit ailelerinin ve gazilerin neler hissettiklerini, her birinin sessizce attığı ‘‘Bizi Unutmayın!’’ çığlıklarının anlamını kavrayabilmemiz için emek harcayan, kendisi de kahraman bir gazi olan Sayın Koray Gürbüz’e teşekkür ediyorum.

Kitabına yazdığı ‘‘Giriş’’ bölümünün sonunda sözlerini ‘‘Terörle mücadelede yer almış binlerce vatan evladına ve Türk’ün varlığını sonsuza kadar garanti eden kahraman Türk ordusuna teşekkür ederim’’ sözleriyle bitiren Sayın Koray Gürbüz’ü böylesine anlamlı, okurken duygulandıran ve düşündüren bir kitabı kaleme aldığı ve gazilerimizin seslerini duyurduğu için kutluyorum. O görevini layığı ile yerine getirdi. Bizim görevimiz ise bu kitabı okumak ve okutmaktır.

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.