İsveç ve Finlandiya’nın şu anda, başvuruları öncesine göre çok daha iyi bir yerde olduklarını unutmamalıyız. Hiç bir şey olmamış gibi davranamayız. Onlar şimdi davet edilen ülke konumundalar ve NATO masasında çoktan oturmaya başladılar. NATO toplantılarına katılıyorlar ve artık NATO askeri yapısı, savunma planları, sivil ve askeri faaliyetlerimize çok daha entegre olmuş bir durumdalar.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 20 Şubat 2023
NATO, İngilizce lisanında, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün adı olan North Atlantic Treaty Organisation’un kısaltmasıdır. OTAN ise Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün Fransızca kısaltmasıdır ve açılımı da Organisation du traité de l’Atlantique Nord’dür.
17-19 Şubat 2023 tarihlerinde Almanya’da gerçekleştirilen Munich Güvenlik Konferansına (MSC – Munich Security Conference) katılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in açış konuşmasının çevirisi aşağıdadır. Munich Güvenlik Konferansı’na birçok ülkeden devlet ve hükümet başkanları, bakan ve güvenlik uzmanları katılmıştır. Katılanlar arasında; Kamala Harris, Antony Blinken, Rishi Sunak, Ilham Aliyev, Nechirvan İdris Barzani, Bill Gates, Emmanuel Macron, Nancy Pelosi, Ursula von der Leyen de bulunmaktadır.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşının bir türlü sonu gelmiyor.
Savaşın vahşeti karşısında şok olabiliriz.
Ancak şaşırmamalıyız.
Bu, birkaç yıldan beri süren Rus saldırganlığının tipik bir örneğidir.
Ve NATO Müttefikleri, Moskova’nın işgal planları hakkında çok önceden doğru bilgileri birbirleriyle paylaştılar.
Rusya’yı diplomasi masasına oturtmak için aylar boyunca her türlü çabayı gösterdik.
Ve, Rus saldırısının başlamasından sadece birkaç gün önce, yine burada, Munich kentinde, Devlet Başkanı Putin’e uçurumun kenarından dönme çağrısında bulundum.
Ancak barış çağrılarımıza rağmen, o saldırmayı seçti.
Daha şimdiden savaştan çok önemli bazı dersler çıkarabiliriz.
Bu savaştan aldığımız ilk ders; Ukrayna’ya olan desteğimizin sürdürülmesi ve artırılması zorunluluğudur.
Tarihin tekerrür etmesine izin vermeyin!!! İllüstrasyon: Atlantic Council
Putin’in kafasında bir barış planı yok.
O daha fazla savaş planlıyor, yeni saldırı hazırlıkları peşinde.
Ve ihtiraslarını değiştirdiğine dair hiçbir belirti yok.
Yüzbinlerce askeri seferber ediyor.
Rus ekonomisini giderek artan bir şekilde savaş temeline oturtuyor.
Ve daha fazla silah elde etmek maksadıyla İran ve Kuzey Kore gibi diğer otoriter rejimlere başvuruyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin solda Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, sağda ise İran’ın Dinsel Lideri Ali Khamenei il birlikte görülürken. Fotoğraflar: Getty Images ve Dmitry Azarov/Kremlin Pool Photo via AP.
İşte bu nedenlerle, Ukrayna’ya Avrupa’da yeniden egemen ve bağımsız bir ulus olması ve savaşı kazanması için ihtiyaç duyduğu her şeyi vermeliyiz.
Bazıları, Ukrayna’ya verdiğimiz desteğin gerginliği tırmandırma riskinden kaygı duymaktadır.
Şunu açıklığa kavuşturayım.
Risk içermeyen hiçbir seçenek yoktur.
Ancak en büyük risk Putin’in kazanmasıdır.
Putin’in Ukrayna’da kazanması demek, ona ve diğer otoriter liderlere istediklerini elde edebilmek için güç kullanabilecekleri mesajı vermek olacaktır.
Bu, dünyayı çok daha tehlikeli ve bizi de savunmasız bir hale getirecektir.
Yani, Ukrayna’yı desteklemek sadece ahlaki açıdan yapılan doğru bir yaklaşım değildir. Ukrayna’yı desteklemek aynı zamanda kendi güvenlik çıkarımızdır.
Aldığımız ikinci ders ise caydırıcılık ve savunmamızı güçlendirmemize devam etmemiz gerektiğidir.
Savaşların sonucunun ne olacağı tahmin edilemez.
Ve biz, bu savaşın ne zaman ve nasıl biteceğini bilmiyoruz.
Ama kesin olarak bildiğim bir şey var.
Bu savaş hemen yarın sona erse dahi uzun vadede güvenlik ortamı değişmiştir.
Ve artık geri dönüş yoktur.
Kremlin, Rusya’nın komşularını kontrolü altında tutabildiği farklı bir Avrupa istiyor.
Pekin’in de neler olup bittiğini çok yakından izlediğini biliyoruz.
Rusya’nın ödediği bedelleri ya da saldırganlığının karşılığında elde ettiği kazançları yakından izliyor.
Solda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, sağda Çin lideri Xi Jinping. Fotoğraf: Getty Images.
Bugün Avrupa’da yaşananlar yarın Asya’da da olabilir.
İşte bu nedenle Ukrayna’daki savaş, güvenliğin bölgesel değil de küresel olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Bu yeni ve anlaşmazlıkların hüküm sürdüğü dünyada, savunma gereksinimi bundan sonra opsiyonel olmaktan çıkmıştır.
Savunma artık bir zorunluluk haine gelmiştir.
Evet, savunmaya daha fazla para harcamak, diğer önemli görevlere daha az para ayrılması anlamına gelmektedir.
Ama hiçbir şey güvenliğimizden daha önemli değildir.
Barışı korumak zorundayız.
Aldığımız üçüncü ders ise, toplumlarımızın dayanıklılığını güçlendirmemiz gerektiğidir.
Askeri kuvvetlerimiz güvenliğimizi korumak için gereklidir.
Ancak yeterli değiller.
Ayrıca siber alan, tedarik zincirleri ve altyapımızı da korumak zorundayız.
Ukrayna’daki savaş, otoriter rejimlere aşırı bağımlı olma ve dayanmanın ne kadar tehlikeli olduğunu da ortaya koymuştur.
Kısa bir süre öncesine kadar birçok kişi, Rus doğal gazı ithal etmenin tamamen ekonomik bir mesele olduğunu savunuyordu.
Bu ekonomik bir mesele değildir.
Bu siyasi bir meseledir.
Ve güvenliğimizle ilgilidir.
Çünkü Avrupa’nın Rus doğal gazına olan bağımlılığı bizi savunmasız bir hale getirmiştir.
Bu açıdan bakıldığında, aynı hataları Çin ve diğer orotiter rejimlerle bir daha asla yapmamalıyız.
İthal ettiğimiz ürünler ve hammaddelere çok fazla bağımlı hale gelmemeliyiz.
Bizlere karşı kullanılabileck anahtar teknolojileri ihraç etmekten sakının.
Ve bize ait olan kritik altyapıyı da koruyun.
Tabi ki Çin ile ticari ve ekonomik ilişkileri sürdürmeliyiz.
Ancak ekonomilerimiz ve ekonomik çıkarlarımız kesinlikle güvenlik çıkarlarımızın önüne geçmemelidir.
Bu nedenle sadece kendimizi korumalıyız.
Ancak bunu yaparken de dostlar ve müttefikler arasındaki ticaretin bizi çok daha güçlü ve dirençli kıldığını da daima aklımızda tutmalıyız.
Serbest ve açık ekonomiler arasında yeni engeller yaratmaktan kaçınmalıyız.
Stratejik çıkarları ortak olan ve aynı zorluklarla karşılaşan NATO ve Avrupa Birliği ortak çıkarlar konusunda işbirliği yapmakta ve kriz yönetimi, yetenek geliştirme ile siyasi istişarelerde birlikte hareket etmektedir. Avrupa Birliği, NATO için eşsiz ve önemli bir ortaktır. Ortak üyelere sahip olan iki organizasyon; ortak değerlere sahiptir ve benzer tehditler ve zorluklarla karşı karşıyadır. NATO ve Avrupa Birliği Rusya’nın Ukrayna’yı acımasız ve sebepsiz işgalini kınamada ve Ukrayna’nın egemenliği, toprak bütünlüğü ve kendini savunma hakkını desteklemede birlikte hareket etmektedir. NATO web sitesi.
Günümüzün bu daha tehlikeli dünyasında, transatlantik ittifakımıza her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var.
NATO olmadan Avrupa’da güvenliğin sağlanması mümkün değildir.
Zaman, ittifak dışında neler olup bittiğine bakma zamanı değildir.
Zaman, ittifakımızı güçlendirme ve genişletme zamanıdır.
Zaman, barışı destekleme, ortak güvenliğimizi koruma ve bizim değerlerimiz ile uluslararası yasalara dayanan küresel sistemi savunma zamanıdır.
ABD Alman Marshall Fonu Başkanı Heather Conley – Putin’in kazanması durumunda NATO’nun doğu kanadını inaılmaz derecede güçlendirmesi gerekecek. NATO harcamaları için %2 en az sınır olmalıdır. Bir ittifak olarak düşünülemeyen şeylere nasıl hazırlanmalıyız? Ve bu ittifak önümüzdeki 10, 15, 20 yılda nasıl bir hale gelecek?
ABD Alman Marshall Fonu Başkanı Heather Conley
Stoltenberg – Bir kere, her şeyden önce Rusya Devlet Başkanı Putin bu savaşı kesinlikle kazanmamalıdır. İşte bu nedenle, dünyanın dört bir yanındaki NATO müttefikleri ve ortakları Ukrayna’ya bu kadar çok yardım gönderdiler, çünkü aksi, Ukraynalılar için büyük bir trajedi ve bizim için de son derece tehlikeli olacaktı. Güç kullanarak istediklerini elde edebilecekleri mesajını vermemeliyiz. Ve çok iyi anlamamız gereken bir husus ise Putin’in meydan okumasının sadece Avrupa bağlamında değil, küresel bir meydan okuma olduğudur.
Geçtiğimiz günlerde NATO’nun iki yakın destekçisi olan Güney Kore ve Japonya’yı ziyaret ettim, onlar da Avrupa’da olup bitenler ile Asya’da olup bitenler ve olacaklar arasındaki bağlantının farkındalar. Pekin yönetimi, Ukrayna’daki savaşın seyrini çok yakından izlemektedir. Ve tabi ki Putin’in Ukrayna’da kazanması, Pekin yönetiminin kendi adına dünya ile ilgili kararları ve hesaplarını da etkileyecektir. Yani demek istiyorum ki, bu bizim küresel güvenliğimizle ilgili bir meseledir. NATO şimdiden gerekli uyumu sağlamış durumdadır. Savaş, geçtiğimiz yıl Şubat-2022’de değil, 2014 yılında başlamıştı. Ve 2014 yılından bu yana, daha fazla birlik, daha yüksek hazırlık seviyesi, ittifakın doğu kanadında daha fazla birlik ve yeni savunma planları ile savunma harcamalarını artırarak, kolektif savunma anlayışının en büyük takviyesini gerçekleştirdik. Ve bu yıl Vilnius kentinde buluştuğumuzda, Asya-Pasifik’teki daha güçlü ortaklıklarımız ve Ukrayna’ya verdiğimiz desteğin yanı sıra caydırıcılık ve savunmamızı güçlendirmemiz ile bu mesajı yeniden teyit edeceğimizden kesinlikle eminim.
Heather Conley – Beş ay içinde, müttefiklerimiz inanılmaz derecede önemli bir zirve olan Vilnius Zirvesinde bir araya gelecekler Zirvenin sonunda, sizin ve ittifak açısından başarı ne olacak?
NATO Zirvesi, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın Vilnius kentinde yapılacaktır. Zirve için Vilnius kentinin seçilmesinin, NATO’nun doğu kanadına verdiği önemin bir göstergesi olduğu değerlendirilmektedir. Vilnius Zirvesi’nin ittifakın kolektif caydırıcılık ve savunmasının güçlendirilmesine ve Ukrayna’ya yardımların artırılmasına odaklanacağı değerlendirilmektedir. Finlandiya ve İsveç’in de tam üye olarak ilk kez bir NATO zirvesine katılması da beklentiler arasındadır.
Stoltenberg – Başarı, Ukrayna’ya olan sarsılmaz desteği göstermek olacaktır ve Vilnius zirvesinde durumun böyle olacağına kesinlikle eminim. Başarı ayrıca, caydırıcılık ve savunmamızı güçlendirme taahhüdümüzü yinelemek ve Asya Pasifik ortaklarımızla bir ortaklık kurmakla olacaktır, çünkü güvenlik bölgesel değil, küreseldir. Başarıya damgasını vuracak bir şey daha var ve bu da ittifakı genişletmemiz olacaktır. Gerçekten çok çalışıyorum ve umuyorum ki Vilnius Zirvesi’ne kadar katılım sürecini tamamlamış olacağız ve Finlandiya ve İsveç ittifakımızın iki yeni üyesi olacak.
Heather Conley: Özellikle Vilnius Zirvesi’ne yaklaşırken, bu güçlü dayanışma ve güvenlik mesajını vermeye nasıl devam edeceğiz?
Stoltenberg – Öncelikle NATO, ittifak olarak almamız gereken kararları zaten almış durumdadır. Temmuz ayında gerçekleşen zirvede tarihi bir karar alarak Finlandiya ve İsveç’i üyeliğe davet ettik. Ve sonra hepimiz katılım protokolleri üzerinde anlaşmaya varma kararı aldık ve bütün müttefikler katılım protokollerini imzaladılar. Yani NATO olarak gereken kararlar alındı. Şimdi geriye kalan ise, 30 müttefik ülkenin tamamında bu protokollerin onaylanması sürecidir. Şimdiye kadar 30 ülkeden 28’i katılım prokolünü onaylamış durumda, geriye sadece Türkiye ve Macaristan kaldı. Hiç şüphesiz bugüne kadar verdiğim ve bu haftanın başlarında yeniden ifade ettiğim mesaj, hem Finlandiya’nın hem de İsveç’in katılım için onaya hazır oldukları yönündeydi. Yükümlülüklerini yerine getirdiler. Geçtiğimiz Temmuz-2022 ayında, gerçekleşen NATO Zirvesi’nde Türkiye ile üçlü bir mutabakat muhtırası imzaladılar, işte bu nedenle bütün müttefiklerden bir kez daha onay sürecini tamamlamalarını talep ediyorum.
05 Temmuz 2022 tarihi itibarıyla 30 NATO üyesi ülkeden, Türkiye ve Macaristan hariç 28’i İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya giriş protokolünü onaylamıştır. Macaristan, iki ülkenin NATO’ya girişlerini, Şubat 2023 ayı içinde parlamento yeniden bir araya geldiğinde onaylama sözü vermiştir.
Ancak söylediğim ve önemli olan bir şey daha var, o da bir tanesinin diğerinden önce üye olması değil, her iki ülkenin de mümkün olan en kısa zamanda ve aynı anda üye olmasıdır. En önemli husus, iki ülkeyi de mümkün olan en kısa sürede ittifaka almaktır. Ve bir şey daha eklemek gerekirse; iki ülkenin Vilnius Zirvesi’ne kadar üyelik sürecini tamamlamaları için elimden gelen her şeyi yapmaya devam ediyorum. İki protokol olduğundan aslında bu bir Türk kararıdır. Ve bu vesileyle Türkiye’yi, iki ülkenin NATO’ya katılımlarını bir an önce onaylamaya davet ediyorum.
Ancak Türkiye’nin sadece bir tanesini onaylaması durumunda, Finlandiya ittifakın bir üyesi olacaktır. İsveç ve Finlandiya’nın şu anda, başvurmaları öncesinden çok daha iyi bir yerde olduklarını unutmamalıyız. Hiç bir şey olmamış gibi davranamayız. Onlar şimdi davet edilen ülke konumundalar ve NATO masasında çoktan oturmaya başladılar. NATO toplantılarına katılıyorlar ve artık NATO askeri yapısı, savunma planları, sivil ve askeri faaliyetlerimize çok daha entegre olmuş bir durumdalar. NATO bölgedeki varlığını artırdı. Müttefikler, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer birçok müttefik, katılım sürecinin bir parçası olarak güvenlik teminatlarını yayınladılar. Bu nedenle, NATO’nun Finlandiya ve İsveç’e yönelik bir askeri tehdide karşı tepki göstermemesi düşünülemez. Yani evet, katılım sürecini onaylamamız gerekiyor ama hem Finlandiya hem de İsveç ile şimdiden çok çok uzun bir yol kat etmiş durumdayız.
Yunanistan’ın kuzeydoğusunda bulunan oldukça sakin Dedeağaç Limanı, Pentagon’un sözde Rusya’nın yayılmasını durdurmak maksadıyla buraya gönderdiği devasa askeri malzemeler nedeniyle, ABD’nin Doğu Avrupa’daki askeri varlığının artırılmasında merkezi bir rol oynar hale gelmiştir. ABD’nin Dedeağaç’a gönderdiği askeri malzemeler sadece Rusya Federasyonu’nu değil komşu Türkiye’yi de öfkelendirmiş ve Ukrayna’da sürmekte olan savaşın Avrupa’nın ekonomik ve diplomatik ilişkilerini nasıl yeniden şekillendirdiğinin de bir göstergesi olmuştur.
Heather Conley – Avrupa’da ağırlık merkezinin artık doğuya kaydığını mı düşünüyorsunuz? Ve böyle düşünüyorsanız, bunun nedeni nedir?
Stoltenberg – Bu tamamen soruyla neyi kastettiğinize bağlıdır. Doğuya kayan NATO’nun varlığıdır, birkaç yıldır daha saldırgan bir Rusya ile karşı karşıya olduğumuzdan, artık doğuda çok daha fazla askeri varlığımız mevcut ve tatbikatların sayısını artırdık. Ve Rusya’nın artan saldırganlığına karşı tepki olarak, özellikle 2014 yılından bugüne kadar, tarihimizde ilk kez NATO birliklerini ittifakın doğu bölgelerine konuşlandırdık. Ama tabii ki, bu birliklerin çoğu ittifakın batı kanadından geldi. Bu, NATO’nun nasıl bir arada olduğunun ve birbirimizi nasıl desteklediğimizin bir göstergesidir. Bütün bunları, Rusya’nın Avrupa’daki ülkelere karşı saldırgan eylemlerini sürdürmemesi için yapıyoruz. Ve Moskova’ya, NATO’nun bütün NATO topraklarını, NATO topraklarının her santimetresini korumak ve savunmak için orada olduğuna dair çok net bir mesaj göndermek için yapıyoruz.
Dinleyici Sorusu – Vilnius Zirvesi’nde Ukrayna’nın NATO üyesi olacağına dair net ve güçlü bir mesaj olacak mı?
Stoltenberg – Şöyle ki, NATO’nun Ukrayna’nın üyeliği konusundaki pozisyonu değişmemiştir. 2008 yılında Ukrayna’nın ittifakın üyesi olacağı konusunda bir anlaşmaya varmıştık ve bu konuda hala aynı pozisyondayız. O zamanlar, hiç şüphesiz şimdi de önemli olan, Ukrayna’nın bağımsız ve egemen bir devlet olarak hüküm sürmesini sağlamaktır, çünkü Ukrayna bağımsız ve egemen bir devlet olmadan, gelecekte NATO ile Ukrayna arasında herhangi bir ilişkiyi müzakere etmenin hiçbir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle acil ihtiyaç, NATO müttefikleri ve ortaklarının bugüne kadar yaptıkları gibi askeri destek sağlamayı sürdürmeleridir. Bu bağlamda, İngiltere Başbakanı Sunak’ın, bu savaş sona erdikten sonra kalıcı bir barışın sağlanması için ihtiyaç duyulan çerçeveyi müzakereye açma girişimini de memnuniyetle karşılıyorum. Çünkü bu savaş sona erdiğinde, tarihin tekerrür etmeyeceğinden ve Rusya’nın Ukrayna işgalini sürdürmeye devam etmeyeceğinden emin olmak zorundayız. Çünkü bu tipik bir örnek. 2008 yılında Gürcistan’ın işggaliyle başlayan, ardından 2014 yılında Kırım ve Donbas ve ardından geçen yıl Ukrayna’nın tam işgali ile devam eden bir süreç. Rusya’nın Avrupa güvenliğini ortadan kaldırmaya devam etmesine izin veremeyiz ve Rusya’nın Avrupa ülkelerine yönelik saldırganlık döngüsünü kırmamız gerekiyor. İşte bu nedenle, bu savaş sona erdiğinde, Rusya’nın saldırganlığının devam etmemesini sağlayacak bir tür çerçeve oluşturmamız gerekmektedir.
Moldova’ya da bir an önce destek ve farklı destekler sağlamamız gerekmektedir. Rusya’nın saldırganlığına karşı savunmasız durumdaki diğer iki ülke olan Gürcistan ve Ukrayna NATO üyeliğinin peşindeler. Moldova, NATO üyeliğine talip olma kararını henüz vermedi. Ve tabii ki buna tamamen saygı duyuyoruz. Ancak kanaatimce Ukrayna’daki savaştan çıkarılacak bir ders veya ilave dersler var ise, o da Rus saldırganlığına karşı savunmasız olan ülkeleri mümkün olan en kısa sürede ve hızlı bir şekilde desteklememiz gerekliliğidir. Çünkü gerçek şu ki, Ukrayna’nın Rus kuvvetlerini geri püskürtmesinin ana nedeni elbette Ukrayna silahlı kuvvetleri, siyasi liderliği ve Ukrayna halkının yiğitliği ve cesaretidir, ancak NATO müttefiklerinin 2014 yılından günümüze kadar Ukrayna’ya fiilen eğitim vermesi ve yardım etmesi de göz önüne alınması gereken önemli bir husustur. Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve diğer müttefikler, 2014 yılından itibaren önemli ölçüde eğitim ve kapasite artırımı ve ayrıca donanım da sağladı ve bütün bunlar da Ukrayna ordusunun geçtiğimiz yıl, 2014 yılında olduğundan çok daha güçlü, donanımlı, eğitilmiş ve daha iyi yönetilmesini sağladı. Ve bu, 2014 yılında yapamadıkları bir şekilde, neden şimdi Rus işgaline karşı dayanabilmelerinin açıklamasının da bir parçasıdır. İşte bu nedenle NATO ortaklığımız üzerinde çalışıyoruz. NATO Zirvesi’nde ortaklık ve Ukrayna’ya desteğin artırılması konularında anlaşmaya vardık, çünkü Rus saldırganlığına karşı savunmasız olanların desteklenmesine acil ihtiyaç bulunmaktadır.
Heather Conley – Amerikan başkanlarının haleflerine görevi devrederken bilgelik dolu bir mektup yazma geleneği var. Günü geldiğinde halefinizi seçeceğiz. Halefinize 30 saniye içinde hangi bilgelik dolu sözleri söylerdiniz?
Stoltenberg – Ona Avrupa ve Amerika’yı bir arada tutmasını söylerdim. Ve ben ne yalnız Avrupa’ya ne de yalnız Kuzey Amerika’ya inanmıyorum. Birlikte bir Avrupa ve Kuzey Amerika’ya inanıyorum ve bu da NATO’dur.