TBMM, 26 Ekim’de Irak ve Suriye tezkeresini kabul etti.
Bu tezkerenin daha öncekilerden en önemli farkı, süresinin 2 yıl olmasıydı; çünkü daha önceki tezkerelerin süresi 6 ay veya 1 yıldı.
CHP’nin bu defa tezkereye destek vermemesi, AKP ve MHP’nin tepkisine yol açtı; CHP’nin, HDP-PKK’nın isteğini yerine getirdiği öne sürüldü.
Kılıçdaroğlu ise karşı çıkış gerekçelerini, tezkerede “yabancı asker” ifadesinin yer almasına bağlayıp, “Bu topraklarda hiçbir zaman yabancı bir asker postalını istemiyorum… Kim bu yabancı askerler?” diye izah etti.
Ancak daha önceki tezkerede de bu ifade bulunduğundan Kılıçdaroğlu’nun açıklaması ikna edici olmadı.
Oysa bunun kadar tartışılması gereken bir diğer konu, tezkerenin neden 2 yıllık olduğuydu.
Bahçeli’nin Cevabı
Kılıçdaroğlu’nun “yabancı asker” itirazına ilkin, Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli cevap verdi.
Bahçeli, geçen hafta Partisinin Meclis Grup toplantısında şunları söyledi:
“Hiç kimsenin topraklarımızı çiğnediği, çiğnemeye cüret edeceği falan yoktur. Bu iddia kuyruklu yalandır. Tezkerede bulunan ‘yabancı askerlerin Türkiye’de bulunması’ ifadesi ülkemizin DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun Türk üslerinden yararlanmasına imkan tanımaktadır. Meselenin özü sadece budur.”
Akar’ın Cevabı
Bahçeli’nin ardından, dün Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının yanısıra Hürriyet’ten Fatih Çekirge ve Milliyet’ten Tunca Bengin’le birlikte Van Başkale 6. Hudut Tugay Komutanlığı’na giden Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kılıçdaroğlu’nun bu eleştirilerine cevap verdi.
Akar, Mehmetçiğin morale ihitiyacı olduğunu, yanlış bilgi ve iddiaların moral ve motivasyonu olumsuz etkilediğini, o nedenle siyasetten medyaya toplumun her kesiminin tezkere tartışmalarında dikkatli ve özenli olup yanlış bilgilerle Mehmetçiğin moralini bozmaması gerektiğini belirttikten sonra “Yabancı asker” ifadesi ile sürenin 2 yıl olmasını şu sözlerle açıkladı:
“Tezkeredeki bu yabancı asker vurgusu tamamen DEAŞ’la mücadele uluslararası koalisyonu kapsamında yapılan mutabakatlar doğrultusunda konmuştur. Yani birlikte görev yaptığımız yabancı askerler var. Bu mutabakatlar kapsamında limanlarımızı ve gerektiğinde hava sahamızı ve üslerimizi DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele kapsamında kontrollü olarak kullanıma açtık. Oradaki üs bölgelerinde koalisyon güçleriyle iş birliği var. Bu nedenle tezkereye yabancı askerlerle ilgili maddeyi koyduk, zaten bir önceki tezkerede de var. Bunun dışında başka ne olabilir? 2 yıl uzatılması ise tamamen pratik ve idari nedenledir.”
Akar, bir şey daha anlattı. Anlattığı şuydu:
“ABD’liler YPG/PYD ile işbirliği halinde. Onlara lojistik destek sağlıyorlar. DEAŞ’la mücadele adı altında YPG’yi destekliyorlar. ABD’den teröristleri bölgeden çıkarmasını istiyoruz. Mutabakat muhtırasına uymalarını bekliyoruz. ABD’nin teröristlerden vazgeçmelerini, YPG’yi terörist olarak kabul etmelerini bekliyoruz. PKK’nın sözde elebaşı zaten açık açık PYD/YPG’nin PKK olduğunu söyledi. Yine başka bir PKK elebaşı, ‘Batılılar bizim silah bırakmamamızı söyledi’ diyerek büyük itirafta bulundu. Avrupa’nın kendi adamlarının ne yaptığını görmesi lâzım.”
Bu Ne Yaman Çelişki
Bahçeli ve Akar; “yabancı asker” terimiyle “DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu”nun kast edildiğini söylediğine göre ilk sorumuzu soralım:
Bu koalisyonun başı kim? Bizzat Akar’ın, “YPG/PYD ile işbirliği halinde. Onlara lojistik destek sağlıyorlar, DAEŞ’la müdale adı altında YPG’yi destekliyorlar.” dediği ABD. Üyelerinin büyük bölümü de yine Akar’ın, “PKK adamları” tespitini yaptığı Avrupa ülkeleri; ki, Türkiye de bu koalisyonda yer alıyor.
Tablo bu olduğuna göre; ülkemiz topraklarını, PKK/YPG’yi “partner-yerel ortak” sayıp Akar’ın ifadesiyle, “DEAŞ’la mücadele adı altında YPG’yi destekleyenlerin” askerlerinin kullanımına açmaya devam etmek büyük bir çelişki, daha açık bir ifadeyle “düşman postalına” izin vermek değilse, nedir?
Yetkililerimiz sık sık, “DEAŞ’la göğüs göğüse savaşan tek NATO ülkesi Türkiye’dir” diyor ya; bir soru daha:
Suriye’de DEAŞ’la mücadelede bugüne kadar kaç Amerikan askerinin öldüğü, kaç Türk askerinin şehit düştüğü ortada. DEAŞ’la mücadele eden tek ülke de biz olduğumuza göre, bu koalisyonda olmamızın anlamı, yararı nedir?
Daha önce de yazdığımız gibi, gelinen bu noktada en azından o koalisyondan çekilmemiz gerekmez mi?
O Nedenler Ne?
Akar’ın, tezkerenin süresinin 2 yıl olmasıyla ilgili, “Tamamen pratik ve idari nedenledir.” şeklindeki sözlerine gelince;
Bu “pratik ve idari nedenlerin” açıklanması gerekmiyor mu?
İktidar “Kesinlikle erken seçim yok” dediğine -ve seneye Ekim’de Meclis görevde olacağına- göre, günü geldiğinde süreyi uzatma imkânı da varken peşin peşin böyle bir kararın alınmasının sebebi ve mantığı nedir? Meclis’in çok daha yoğun ve önemli işleri mi olacak?!
Meselenin bir diğer boyutu da şu: seçimler Haziran 2023’te yapılacak ve belki de siyasi tablo değişecek; ama şimdiki Meclis’in çıkardığı tezkere Ekim’e kadar yürürlükte kalacak.
Bu durumda da; “Meclis tablosunun değişebileceği endişesi veya belki de yeni Meclis’in hiç toplanamama ihtimali mi var ki, tezkere garantiye alındı?” soruları akla gelmez mi?!
Evet, Akar’ın da vurguladığı gibi, “Milletin huzuru, menfaati için gece gündüz terörle mücadele eden Mehmetçiğin morale ihtiyacı var”.
Bu nedenle siyasetten medyaya, toplumun her kesiminin dikkatli olması istenirken ülkeyi yönetenlerin de, “Ben yaptım, oldu” anlayışı yerine, kafalarda hiçbir soru işareti bırakmayacak, net bir politika izleme görevi yok mu?!..
Müyesser YILDIZ, 8 Kasım 2021