Müyesser Yıldız, Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, G4 Blok
Geçen haftayı da Yunanistan krizi ile geçirdik. Türkiye Oruç Reis gemisinin Meis Adası civarında arama tarama yapması için NAVTEX yayınlayınca iktidar medyası, “Yunanistan’a diz çöktürüyoruz!” diye coştu. Almanya Başbakanı Merkel’in araya girmesi sonucu gemimizin faaliyetlerinin bir ay ertelenmesine karar verilince de aynı medya “Atina ile tansiyon düşüyor!”diye sevindi.
Medyanın bu hali bir yana, hakikaten çok garip şeyler oldu, daha da olacak gibi. Madde madde tabloyu özetlemeye çalışayım.
Yunanistan arkasına ABD ve AB’yi de alarak Türkiye’ye epey saydırdıktan sonra, Başbakan Miçotakis 26 Haziran’da Erdoğan’ı aradı. İki taraf da “iletişim kanallarının açık tutulmasında mutabık kalındığını” duyurdu.
Üç ay sonra Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu, Aydın ilimize bağlı Eşek Adası’na kelimenin tam anlamıyla çıkarma yaptı.
Ankara’nın sesi soluğu çıkmadı. Ta ki, Yunan Cumhurbaşkanı Ayasofya’nın camiye çevrilmesine tepki gösterene kadar! İşte o zaman AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Cumhurbaşkanı olduktan kısa süre sonra Eşek Adası provokasyonuna imza atarak barış yanlısı olmadığını dünyaya gösteren siyasetçinin kimseye vereceği ders yoktur.” dedi.
Dedi de, birkaç gün sonra Cumhuriyet’in başarılı muhabiri Alican Uludağ, Ankara’nın Eşek Adası’na bakışını tespit etti. Uludağ, CİMER kanalı ile yönelttiği, “Aydın’ın Didim ilçesinin karşısında bulunan Eşek Adası Türkiye Cumhuriyeti toprağı mıdır?” sorusuna, “Evet, burası Türkiye’ye aittir.” cevabı verilemeyerek, “aidiyeti belirsiz adalardan” söz edildiğini bildirdi. Böylece Ankara’nın, Yunan Cumhurbaşkanı’nın o çıkarmasına sessiz kalmasının sebebi de anlaşılmış oldu.
Gizli Görüşmeyi Kim Deşifre Etti?
Erdoğan – Miçotakis görüşmesine dönersek; o günlerde Miçotakis’in, Merkel ve Macron’un isteği üzerine aradığı öne sürüldü. Ancak Miçotakis Temmuz’un ilk haftasında yaptığı açıklamada görüşmenin kendi insiyatifi ile gerçekleştiğini, Merkel’in bu konuda hiçbir müdahalesi bulunmadığını vurgulayarak, “Şansölye’yi bilgilendirmiştim. Aracılara ve hakemlere ihtiyacımız yok. Resmi kurumsal iletişim kanallarımız yeniden çalışıyor ve danışmanlarımız konuşabiliyor.”dedi.
Yaklaşık iki hafta sonra ortaya çıktı ki, Merkel’in Dış Politika Danışmanı Jan Hecker, Miçotakis’in Diplomasi Başdanışmanı Eleni Surani ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Berlin’de bir araya gelmiş.
Peki bu gizli görüşmeyi kim duyurdu? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. Mazallah, bizden bir gazeteci bu buluşmayı tespit edip yazsa, “Devletin güvenliğini tehdit” ve “İbrahim Kalın’ı hedef göstermek”ten kendini içeride bulurdu!..
Bu arada neler oldu? Örneğin Yunan Cumhurbaşkanı’ndan sonra Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Haralambos Lalousis ve Adalar Komutanı Korgeneral Petros Demestiha’nın da Eşek Adası’na gidip, “Harekata Hazırlık Denetlemesi” yaptığı ortaya çıktı.
Öte yanda Merkel, Macron ve İtalya Başbakanı Conti Libya’daki savaşa müdahale eden ve silah sevkiyatı yapan ülkelere karşı yaptırım kararı alınması için harekete geçti. İşaret ettikleri ülkeler arasında Türkiye de vardı.
Sonra gelsin Ayasofya sebebiyle, Yunanistan’ın Cumhurbaşkanı’ndan papazına, Türkiye’ye ettikleri hakaretler ve yaptıkları suçlamalar!.. Demediklerini bırakmadılar… Bayrağımızı yaktılar… Neyse ki MSB bu rezaleti şiddetle kınadı ve lânetledi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy da, “Yunanistan, 567 yıldır uyanamadığı Bizans rüyasından artık uyanmalı.” dedi.
Demek ki Yunanistan’ın 567 yıllık Bizans rüyası varmış!..
Onları bir tarafa bırakıp Almanya’nın “icraatlarına” bakalım.
21 Temmuz’da Yunanistan’a giden Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini “provokasyon” olarak nitelendirdi. Yunanistan’ın Alman hükümeti ve AB’nin tam desteğine sahip olduğunu vurgulayıp, “Türkiye, AB ile ilişkilerde gelişme istiyorsa sondaj faaliyetlerini durdurmalı.” uyarısında bulundu.
Yine Heiko Maas, Oruç Reis krizinin yoğunlaştığı günlerde Türkiye’ye Deniz Kuvvetleri’nde kullanılanlar hariç silah vermediklerini açıklayıp şunları söyledi:
“Türkiye’nin Suriye’de yaptığı bizim için kabul edilmezdir. Dolayısıyla Almanya’nın silah ihraç etmesi için Türkiye’nin yaptığı çok sayıda başvuruyu artık kabul etmemekteyiz… Yabancı güçlerin Libya’ya silah göndermesine de göz yummayacağız.”
Bunları niye mi hatırlattım? “İşte Yunanistan’la aramızı bulması için arabuluculuğunu kabul ettiğimiz ülkenin pozisyonu bu!” demek için.
“Aramızı buldu” da! Merkel, Erdoğan ve Miçotakis’i telefonla aradı… Alman Savunma Bakanı, ülkesinin Ankara ve Atina arasında arabuluculuk yapıp, “kapalı kapılar ardındaki görüşmelerde Türkiye ile Yunanistan arasındaki farklılıkları gidermek için çalıştığını” söyledi… İktidar yazarları da Merkel’in bu adımını “çok önemli girişim”olarak nitelendirdi.
Ardından İspanya Dışişleri Bakanı Laya Ankara’ya geldi ve Türkiye’nin Oruç Reis’in faaliyetlerini bir ay ertelediğini ondan öğrendik. Ortak basın toplantısında Bakan Mevlüt Çavuşoğlu bu konuya hiç değinmezken, Erdoğan da İspanyol Bakan ile basına kapalı bir görüşme yaptı.
Laya Ankara’dan doğruca Atina’ya gitti. Yunan mevkidaşı Dendias’la görüşüp, “Edindiğim izlenime göre Türkiye Atina ile diyalog arzu ediyor.” dedi. Dendias da, “Baskı veya tehdit olmadan Türkiye ile diyaloğa hazırız.”karşılığını verdi.
Mesele şu; neden tarafı en baştan belli olan Berlin’in kapısı çalındı ve Yunan tarafında nasıl bir gelişme oldu ki, Oruç Reis operasyonu ertelendi?
Acaba Merkel “salgın nedeniyle gidilmemesi gereken ülkeler”listesinden Türkiye’yi çıkarma gibi bir söz mü verdi? Libya yaptırımları ile mi tehdit etti? Mesele listeyse Oruç Reis kararının açıklanmasından hemen sonra Almanya Dışişleri Bakanlığı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 130 ülkeye seyahat yasağını 31 Ağustos’a kadar uzattı. Yani sebep bu idiyse Merkel Ankara’yı bir kez daha kandırmış oldu.
Oruç Reis kararının resmileşmesinden bir gün önce Milliyet’te Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın geniş bir röportajı yayınlandı. Sadece konumuzla ilgili bölümleri aktarayım.
Bilindiği gibi Yunanistan, Lozan’a aykırı olarak adaları silahlandırdı, 16 adamızı işgal etti. En sıcak örnek Eşek Adası… Durum bu iken Oktay, Ege Adaları’nın silahsız olmasının Türkiye’nin “kırmızı çizgisi” olacağını belirtip şunları anlattı:
“Ege adalarının silahlandırılması Türkiye açısından asla kabul edilemez. Bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Hukuki girişim için yasal anlamda çalışmalar fiilen başladı… Diğer tarafa [Yunanistan] baktığınız zaman da zaten 100 yıldır oynanan başka bir oyun var. Şöyle Ege adalarına baktığınız zaman neler yaptıklarını çok net görüyorsunuz… Kuşatma harekâtı olarak görüyorsunuz… Türkiye bu oyunu gördü, bugünlerde Türkiye’nin yaptığı, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde zaten olmayan bu haritanın yırtılıp atılmasıdır.”
Oktay, Doğu Akdeniz ile ilgili olarak da şöyle konuştu:
“Akdeniz bizim mavi vatanımızdır, mavi vatanımızda bizim kırmızı çizgimizdir. Kırmızı çizgilere baktığımızda Kıbrıs vardır… Türkiye KKTC üzerinden orayla yapmış olduğu anlaşmalar çerçevesinden elde ettiği hakları sonuna kadar kullanması kırmızı çizgimizdir.”
Ve Oktay, Yunanistan’a şu çağrıyı yaptı:
“Bırakın ayak oyunlarını, buyurun Türkiye’nin masaya oturmayacağı hiçbir ülke olamaz. Otururuz, konuşuruz. Kazan-kazan ilişkisi. Türkiye bu duruşunu bütün dünyaya ilan ediyor.”
Oruç Reis ile ilgili kararı İspanya Dışişleri Bakanı’ndan sonra resmen açıklayan, Almanya’nın arabuluculuğunda Yunanistan ile görüşen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın oldu. Almanya’nın Doğu Akdeniz’de gerilimin azaltılması için diyalog sürecinin işletilmesini teşvik ettiğini bildiren Kalın, şunları söyledi:
“Bizim buna yaklaşımımız olumlu oldu. Yunanistan bizim önemli bir komşumuz, uzun tarihi kültürel bağlarımız var. Bu coğrafyadayız. Ne biz ne Yunanistan buradan gideceğiz. Birlikte bu coğrafyayı kavga etmeden nasıl paylaşabiliriz… Biz önkoşulsuz bir şekilde Yunanistan’la Ege, kıta sahanlığı, adalar, hava sahası, Doğu Akdeniz ve diğer tüm konuları konuşmaya hazırız.”
Adamlar, “Kıbrıs, Ege, Adalar bizim” iddiasındayken, Ermeni soykırım iftirasını kabul etmişken, 19 Mayıs’ı “Pontus Soykırımı” saymışken, “Önkoşulsuz konuşmaya hazırız.” ne demek? Aksine, Kıbrıs’ı gasp rüyasını unutması, işgal ettiği adaları boşaltması, soykırım hezeyanlarından vazgeçmesi şartlarını koşmamız gerekmez mi? Kaldı ki Kalın’ın bu sözleri, bizatihi Fuat Oktay’ın açıkladığı “kırmızı çizgilerin” baştan silinmesi değil midir?
Kalın, Oruç Reis’in faaliyetlerinin ertelenmesi kararının nasıl ve neden alındığına ilişkin de, “Cumhurbaşkanımız, ‘Madem bu müzakereler devam edecek, biz yapıcı olalım, bir müddet bekleyelim.’ dedi. Buradaki temel ilke biz müzakerelerde hep bir adım önde olalım.” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın “kazan-kazan”; Kalın’ın, “hep bir adım önde olmak” ifadelerini nereden hatırlıyoruz? Kıbrıs’ta meşhur Annan Planı müzakerelerinden… Sonuç? Aldatıldık!..
Yunan tarafına dönelim. İbrahim Kalın, “Tüm konuları önkoşulsuz konuşmaya hazırız.” derken, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias hem İspanya Dışişleri Bakanı Laya ile görüşmesinde hem de birkaç gün önce ne söyledi? Şunu:
“Türkiye ile tek sorunumuz, kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarının belirlenmesidir.”
Bu sözler Yunanistan’ın diğer tüm konuları “oldubitti”saydığının ispatı değil mi?
Dikkat çekmek istediğim önemli bir diğer ayrıntı ise şu:
Önce Miçotakis’in Milli Güvenlik Başdanışmanı Aleksandros Diakopulos istikşafi görüşmelere 2016’da kaldıkları yerden devam edeceklerini açıkladı.
Ardından Dışişleri Bakanı Dendias, Türkiye ile “temas” halinde olduklarını belirtip “Bu temaslar olumlu sonuçlanırsa iki ülke dışişleri heyetleri arasında 2016’da kesilen istikşafi görüşmeler yeniden başlayabilir.” dedi.
2016 vurgusuna dikkat!.. 2016’da ne oldu? İstikşafi görüşmelerde hangi noktaya gelinmişti?
15 Temmuz’dan 10 gün kadar önceydi. Şu anda tüm detaylarını hatırlayamıyorum; ama Yunan medyası dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, bugün de Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi olan Feridun Sinirlioğlu başkanlığındaki Türk heyeti tarafından yapılan istikşafi görüşmelerde, Yunanistan’ın 12 mil tezinin kabul edildiğini öne sürmüştü. Hakkında TBMM’nin “savaş sebebi – casus belli”sayma kararı aldığı 12 mil!..
Araya maalesef 15 Temmuz girince bu vahim iddiayı konuşamadık. Ancak adamlar şimdi ısrarla 2016’ya işaret ettiğine göre demek ki bir şeyler olmuş.
Özetle durum bu. Ama medyada, “Doğu Akdeniz ve Ege’deki haklarımızı koruduğumuz, zaferler kazandığımız”anlatılıyor.
Hani karmaşık resimli bulmacalarda, “Buradaki kediyi bulun.”denir ya, ben de bu tablo içinde zaferi aradım, ama bulamadım.
Siz bulabildiniz mi?
Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…