Dün gece itibarıyla eski İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu görev süresi boyunca sadece siyasi muhaliflerini değil, gazetecileri de hedef alıp tehdit etmesiyle tanındı.
Soylu’nun hedef gösterdiği isimlerden birisi de bendim.
Hatırlanacaktır; Mayıs 2020’de sosyal medya hesabımdan yaptığım bir paylaşımı -şehidimize rahmet dilediğim kısmı çıkararak- kendi hesabında paylaşan ve bana cevap veren Soylu, beni “PKK seviciliği” ile suçlamakla kalmadı, “Benim Üzüntüm PKK seviciliğin değil, devlet gömleği giymiş pespayelerle iş tutmandır.” dedi.
Sonrası malûm; binlerce trolü, gün yüzü görmemiş küfürlerle beni sabaha kadar linç etti.
Bunun üzerine, yetkililer başta olmak üzere hakim ve savcılara, “Beni doğrudan hedef gösteren, can güvenliğimden sorumlu olan kişi ise can güvenliğimin sağlanması için hangi merciye başvuracağım?” diye sordum.
Ardından Soylu hakkında “hakaret ve iftira”dan dolayı suç duyurusunda bulundum, ayrıca 1 TL’lik manevi tazminat davası açtım.
Ne tesadüf; bu başvurulardan sadece 3 gün sonra gözaltına alınıp tutuklandım ve 5 ay hapiste kaldım.
Haliyle bu tesadüfle, Soylu’nun beni hedef göstermesi arasında bağ kuruldu. Soylu, bu iddiaları yalanlamadığı gibi, Gazeteci-Yazar Faruk Bildirici’nin, “Acaba Soylu, Müyesser Yıldız’ın dinlendiğini biliyor muydu?” sorusuna, “Bu manipülatif bir soru. Önceden bilip bilmediğimi öğrenip de ne olacak?” karşılığını verdi.
Soylu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığım suç duyurusu ile açtığım tazminat davasının akıbetine gelelim.
Daha ben cezaevindeyken Başsavcılık, “Müracaata konu olayın, T.C. İçişleri Bakanı’nın görevi ile ilgili işlerden kaynaklandığı, bu nedenle soruşturmayı gerektirir bir eylem olmadığı gibi, soruşturma yetkisinin TBMM’ye ait olduğu, Başsavcılığın Bakanlar hakkında görev suçları ile ilgili soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.” şeklinde karar verdi.
Seçimden Hemen Önce
1 TL’lik tazminat davasında ise şu gelişmeler yaşandı:
Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi olan Soylu’nun Avukatı Uğur Kızılca, “Soylu’nun paylaşımının hakaret değil eleştiri mahiyetinde olduğunu, tanınmış bir gazeteci olan benim de eleştirilere katlanma yükümlülüğü bulunduğunu” savunmakla kalmayıp, 1 TL’lik tazminat talebinin müvekkiline hakaret anlamına geldiğini öne sürdü ve açtığım bu “haksız” davadan dolayı disiplin para cezasına çarptırılmamı istedi.
Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen dava toplam üç celsede tamamlandı ve 18 Kasım 2021’deki son celsede alınan kararda, “Dava konusu paylaşımın eleştiri sınırlarını aşarak doğrudan davacıyı hedef almak suretiyle aşağılayıcı ve hakaret içerdiği, davacının kişilik hakları ihlal ettiği, hukuka aykırı paylaşımdan dolayı kişilik hakları ihlal edildiğinden davacının manevi tazminat isteme hakkı doğduğu” belirtilerek Soylu’nun 1 TL manevi tazminat ödemesine hükmedildi.
Tabii ki, Soylu’nun Avukatı hemen İstinaf’a başvurup müvekkilinin sözlerinin “eleştiri sınırları içinde kaldığının kabul edilmesi gerektiğini” ileri sürerek sözkonusu kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istedi.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi de 1.5 yıl sonra, tam seçim üzeri, geçtiğimiz 26 Nisan’da oybirliğiyle, Soylu’nun bu taleplerini kesin kararla kabul etti. Üstüne, harç-posta ile yargılama giderleri için 440 lira 60 kuruş, avukatına da yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1 TL vekalet ücreti ödememi kararlaştırdı.
“PKK Sevicisi” Demek İfade Özgürlüğü İse
İkinci tur seçiminden sadece 5 gün önce avukatım Erhan Tokatlı’ya tebliğ edilen kararda ifade özgürlüğünün anlam, önem ve sınırları anlatıldıktan sonra red gerekçesinin şöyle açıklandığı görüldü:
“‘PKK seviciliği’ ifadesinin ağır eleştiri olarak kabul edilmesi gerektiği, doğrudan davacının kişiliğini hedef alan bir ifade ya da terör örgütü üyesi veya iltisaklı olduğuna dair bir isnatta bulunulmadığı, bu itibarla ifade ve eleştiri özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı kanaatine varıldığından…”
Evet, iktidar mensupları ve taraftarları için “ifade ve eleştiri özgürlüğü sınırlarının” ne kadar geniş olduğunu biliyoruz. Onların -bırakın “PKK sevicisi” demeyi– ayırımsız, şartsız tüm muhaliflere “PKK’lı, terörist” demesi hem hak, hem vakay-i adiyeden!..
Vazgeçtim havada uçuşan “PKK’lı” suçlamalarını; bu karardan hareketle benim de birilerine, örneğin “FETÖ sevicisi” veya “Devlet görünümlü pespaye çetelerle iş tutanlar” deme hakkım doğmuş olmaz mı?!
Ez cümle; Süleyman Soylu 1 TL’sini de alıp gitti… Vatan sağolsun!..
Müyesser YILDIZ
4 Haziran 2023
“Haklının değil güçlünün adaleti ” sistemi yürürlükte oldukça sonuç hep böyle olacaktır.