Kader mi Yoksa Karşı Komplolar mı?
Atilla Aşçı, Sun Savunma Net, 21 Temmuz 2019
Adolf Hitler’e karşı düzenlenmiş ve bu yıl 75’inci yıldönümü anılacak olan tarihe geçmiş bir suikasta gelene kadar, toplam 42 adet suikast girişiminde bulunulmuş ve başarıya ulaşılamamıştır. Bunlardan sonuncusu Alman Kara Ordusu Kurmay Başkanı Orgeneral Ludwig August Theodor Beck’in 1938 yılında başlattığı hareketten doğan ve hafızalara kazınmış bir suikast teşebbüsü idi.
5 Kasım 1937 tarihinde, Adolf Hitler, dönemin Dışişleri Bakanı Konstantin Freiherr von Neurath, Savunma Bakanı Werner Blomberg, Kara Kuvvetleri Başkomutanı Orgeneral Werner von Fritsch, Deniz Kuvvetleri Başkomutanı Oramiral Erich Raeder, Hava Kuvvetleri Başkomutanı ve İmparatorluk Mareşali Hermann Göring’e savaş planını sunduğunda, bu planı bir süre sonra öğrenen Orgeneral Beck, Hitler’in bu savaş planının büyük ölçüde yanlış olduğu kanaatine varır. Plan, Avusturya ve Çekoslovakya’nın işgalini öngörmektedir. Beck, plana tam karşı olmamasına rağmen, Hitler’in batı ülkelerine saldırı teşebbüssünü kesinlikle bir sorumsuzluk örneği olarak görmektedir. Yukarıda adı geçen toplantıda Savunma Bakanı Blomberg ve Kara Kuvvetleri Başkomutanı Werner von Fritsch de bu plana karşı aşırı tepki göstermişlerdir. Bu tepki, sonradan onlara çok pahalıya mal olmuştur. Blomberg’in 1937 yılında evlendiği, kendisinden 35 yaş genç olan eşi Margarethe Kuhn’un aniden, 1932’den beri fahişe olarak polis kayıtlarında ortaya çıkması ve von Fritsch’in de aynı kayıtlarda ‘‘yanlışlıkla’’ homoseksüel olduğu iddia edilince; her iki önemli askeri şahsiyete istifa etmekten başka bir çıkar yol kalmamıştı. Böylelikle, Hitler hem karşıtlarını bertaraf etmiş ve de bu mevkilere SS subaylarını getirerek, SS’lerin gücünü orduda artırmış oluyordu. (SS-Schutzstaffel. Hitler’i koruma amaçlı, eski askerlerden kurulu paramiliter ekibi. Daha sonra büyük bir güç haline gelmiştir).
Ludwig Beck,1938 yılında, diğer bir Hitler karşıtı olan Mareşal Walter von Brauchitsch ve Orgeneral Franz Halder’e, tüm muvazzaf generallerin, Hitler’in savaş planlarına karşı organize olmaları ve Hitler’in savaş konusunda ısrarlı olması durumunda istifa etmeleri teklifini götürür. 4 Ağustos 1938 tarihinde yapılan Generaller Toplantısı’nda, aktif görevdeki generaller, bu dönemde savaşın genişletilmesini bir felaket olarak gördükleri ortak fikrine sahip olduklarını görürler. Tüm bu gelişmeler sonucunda, tarihe Eylül Komplosu (Septemberverschwörung) olarak geçen başka bir karşı tepkiye gelindi. Bu Eylül Komplosu kapsamında; 28 Eylül 1938’de, Hitler bir hücum birliğince teslim alınacaktı. Bir yere hapsedilerek yargılanma, ya da öldürülme konusu henüz açıklık kazanmamıştı.
O dönemde, Çekoslovakya ile Südet ve Moravya bölgeleri konusunda bir anlaşmazlık vardı. Hitler bu bölgeleri savaşarak geri almak istiyordu. Bu sorunu barışçıl bir yöntemle çözmek için, 29 Eylül 1938 de, İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain, Fransa Başbakanı Edouard Daladier, İtalya Başbakanı Benito Mussolini’nin de katılımıyla gerçekleşen Münih Konferansı, Hitler’in toprak isteme konusundaki ısrarı üzerine başarıyla, savaş yapılmadan sona erince, Hitler’in itibarı arttı. Bunun üzerine bu Eylül Komplosundan vazgeçildi. Savaş olmadan sonuca gidilmesi generalleri iyimserliğe itmişti. Ama savaş yanlısı Hitler bundan hiç memnun değildir. Hitler’e karşı olan subaylarda bir gevşeme olur. Bu sonucu hiç beklemeyen Ludwig Beck, 01 Kasım itibariyle ordudan istifasını verir. Daha sonra nasyonal sosyalizme direnen grupların içinde aktif bir şekilde yer alan Ludwig Beck, 20 Temmuz suikast girişiminin başarılı olması halinde, kurulacak olan geçici hükümetin devlet başkanı olacaktı. Siviller grubunun en aktif direnişçisi siyasetçi Carl Friedrich Goerdeler de başbakanlık görevine getirilecekti. Goerdeler, 2 Şubat 1945’de asılarak idam edilir. Ludwig Beck ise daha 20 Temmuz gece yarısı intihar etmesi istenerek ölümüne karar verilir. Ölmesi için kendisinin yaptığı iki intihar teşebbüsüne rağmen can verememesi üzerine, bir çavuşa onu öldürmesi için emir verilir.
Ludwig Beck’in en yakınında olan bir subay daha vardır. O da bir tümgeneral olan Henning von Tresckow’dur. 20 Temmuz Suikastını hazırlayan en önemli isimlerden olan von Tresckow, 1934 yılına kadar nasyonal sosyalizmin destekçisi olarak görülür. (Aslında diğer tüm generaller gibi). Bu destek görüşü, 1920’de siyasetçi ve bir subay olan Erich Röhm tarafından kurulan SA paramiliter gücün gittikçe güç kazanması ve devlet içinde ordudan daha etkili bir silahlı güç haline gelmesiyle; bundan büyük bir rahatsızlık duyan Hitler’in bir planı olan Uzun Bıçaklar Gecesi adıyla tarihe geçen sistematik bir cinayetler serisi sonucu; 85 SA üyesinin, Röhm ile birlikte öldürülmeleri sürecine kadar sürer. Bu sayının 200 kadar olduğu da söylenir.
Bu arada siviller arasında da nasyonal sosyalizme karşı direnişler başlamış ve aydınlar, sosyal demokrat/komünist partiler ve sendikalar bünyesinde bir araya gelen insanlar canları pahasına bu direnişi sürdürmeye çalışırken; on binlercesi, ya temerküz kamplarında, ya da alenen bir cinayete kurban giderek yaşamlarını yitiriyordu. Gestapo bu tüm muhalefet ve direniş gruplarına ‘’Rote Kapelle-Kızıl Orkestra adını takmış idi.
Savaş öncesi nasyonal sosyalizm taraftarı olan, ya da sempati duyan askerler arasında, savaş dönemindeki insanlık dışı bir sistemin oluşması, orduya bağlı birliklerin özellikle Rus cephesinde bir bir kıyımına uğraması, sivil halkın acımasızca katledilmesi üzerine, bu gidişata dur demenin tek çözüm yolunun Hitler’in ortadan kaldırılması kanısı iyice yayılmış idi. Bu arada, Hitler tarafından da bir sivil ayaklanmaya ve toplama kamplarındaki bir direnişe karşı bir plan hazırlanmıştı. Buna göre, bir ayaklanma halinde Berlin ve diğer şehirler abluka altına alınacaktı. Planın adı Walküre Girişimi idi. (Walküre, ya da İngilizce Valkyrie, İskandinav mitolojisinde savaşçı bakireler anlamına geliyor).
Lakin 1941’deki Rus cephesi felaketi üzerine, bu plan suya düşmüş ve plan için ayrılmış 300.000 ihtiyat askeri bu cepheye gönderilmek zorunda kalınmıştı. Bu planın zafiyetinden yararlanan von Tresckow, Walküre Planı’nı SS subaylarını, Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi (NSDAP) etkin kişilerini ve gizli servis yöneticilerinin tevkifi ve Hitler’i devirme hedefli bir yöne çevirdi. Burada en yakın plan destekçisi Korgeneral Friedrich Olbricht’in yanı sıra aristokrat bir aileden gelen Albay Claus Schenk Graf von Stauffenberg idi.
Bu süreç içerisinde, Feldmareşal Erwin von Witzleben, Korgeneral Wolf von Bausdissin, Albay Erwin Lahousen ve Amiral Wilhelm Canaris’in düzenlemek istedikleri suikast planlarının gerçekleşmemesinden sonra ve ardından da Tümgeneral Hellmuth Stieff’in de, 07 Temmuz’da, Binbaşı Axel von dem Bussche ile yapacağı bombalı saldırıdan son anda vazgeçmesi üzerine; artık ne olursa olsun bu görevi von Stauffenberg üstlenecekti. İktidar ele geçirildiğinde, Genelkurmay Başkanı olarak Erwin von Witzleben düşünülüyordu.
Von Stauffenberg, Afrika’da, 1943 yılında General Erwin Rommel’in geri çekilişine destek sağlarken, yaralanmış ve bir gözünü, sağ elini ve sol elinin iki parmağını kaybetmesine rağmen ordudaki görevini sürdürüyordu. İyileştikten sonra Berlin’de karargâh görevlerini üstlendiğinden, Hitler’in durum tespiti yaptığı toplantılara katılabiliyordu. 01 Haziran 1944 tarihinde İhtiyat Ordusu Başkomutanlığı Kurmay Başkanlığı’na getirildi. Hitler ile geçen her günün Almanya aleyhine işlediğini acı ile görmekteydi. Bu gidişle bir topyekûn yenilgi kaçınılmaz idi ve Hitler için bir barış söz konusu değildi. O halde Hitler ölmeliydi. Amaç, aynı zamanda Hitler’in sağ kolu ve kanlı elleri olan Hava Kuvvetleri Komutanı Herrmann Göring ve SS Başkomutanı Heinrich Himmler’in de birlikte öldürülmeleri idi. Ama zaman dardı. İlk fırsat kullanılmalıydı.
20 Temmuz 1944 sabahı, eski hukukçu ve banka memuru yaveri Üsteğmen Werner von Haeften ile Berlin’e uçan von Stauffenberg, Hitler’in karargâh olarak kullandığı Rastenburg’daki Wolfsschanze’ye (Kurt İni) gelir. Yaverin elinde, içinde birer kiloluk iki tane C1 plastik bomba bulunan bir çanta vardır. Bombayı İngilizlerden temin etmişlerdir. Toplantı, daha önce söylendiği gibi beton koruganda değil, tahta bir barakada yapılacaktır. Hitler ve komutanları masif ağaçtan yapılmış bir masanın üzerindeki haritaya eğilmiş, durumu gözden geçirmektedirler.
Von Stauffenberg içinde bir kiloluk bomba bulunan çantayı on dakika sonra patlaması için ayarlamış ve gömlek değiştirmek bahanesiyle dışarı çıkmıştı. İkinci bombayı çantanın içinde bırakacağına, toplantıya girme izni olmayan yaverinin yanında bırakmıştı. Bu yapabileceği en büyük hata idi. Ayrıca, orada bulunanlardan biri çantayı ayağıyla iterek, Hitler’den uzaklaştırmıştı. Saat 12.42’de bomba patlamış; ama masif masa Hitler’i korumuş ve pencerelerin açık olması nedeniyle bomba basıncı yüksek bir dereceye ulaşamamıştı. Dört kişi hayatını kaybetmiş, dokuz kişi de ağır yaralanmıştı. Hitler bu suikastı da hafif yaralarla atlatmıştı. En büyük şans kullanılamamıştı. Daha sonra verilen kararla, en azından ordudaki ayaklanmayı başlatmak için Walküre Planı hayata geçirilmiş, bu plan için öngörülen birliklere haber salınmıştı. Fakat bu birlikler emirlere uymayarak, kışlalarından çıkmamışlardır. Bu şekilde asker ayaklanması da gerçekleşmemiş ve tüm planlar suya düşmüştür. Hitler’in intikamı sonradan çok acı olacaktır.
Bu suikastı düzenleyen ve bir şekilde bilen 200 asker/sivil ya öldürüldü, ya da intihara zorlandı. Von Stauffenberg, daha o gece diğer üç kişi ile birlikte kurşuna dizildi.
Bugün Stauffenberg için bir kahraman olarak bahsedilebilir. Aristokrat bir aileden gelmesi hasebiyle bir demokrat değildi, ama tam inanmış bir nasyonal sosyalist de olmadı. Hitler’i öldürseydi; gene monarşik bir devlet sistemi isterdi. Onu yücelten, milyonlarca insanın can vermesine yol açan Hitler’in ortadan kaldırılması için canını feda etmeye hazır olmasıydı. ‘‘Bunu şimdiye kadar generaller yapamadıkları için, albaylar devreye girmek zorunda kaldı’’ demiştir. Eğer Hitler öldürülmüş olsaydı; belki savaş biterdi; ama iç savaş çıkması çok büyük bir olasılıktı. Daha savaşın başlarında, 1939’da, bir marangoz olan Georg Elser’in, Münih’te, Hitler’in de bulunduğu bir birahanede kendi yaptığı bombayı patlatmasındaki amaç savaşı önlemekti; 20 Temmuz 1944 tarihindeki ise, savaşın kazanılamayacağının ayırdına varmaktı. Eğer Elser başarılı olabilseydi, dünya şu anda çok farklı olurdu.