(12 Nisan 2012 – 30 Temmuz 2023)
– Soruşturmanın başlaması ve tutuklamalar
– Tutukluluk ve Cezaevi Süreci
– Mahkeme Süreci
– YARGITAY Kararı Sonrası İnfaz Süreci
– Duruşmalar sırasında ortaya çıkan tarihsel gerçekler
– Tüm sanıkların tutukluluk ve tahliye bilgileri
Alican TÜRK
(E) Öğ.Kd.Alb.
BAŞLANGIÇTAN BUGÜNE
28 ŞUBAT DAVASI
Yazan: (E) Alb. Alican TÜRK
(Güncelleme – 30.07.2023)
28 Şubat soruşturması ve davası; TSK’nin yalnızlaştırılması, itibarsızlaştırılması, halktan koparılması ve “susturulması” amacıyla çeşitli kumpaslarla başlatılıp sürdürülen Ergenekon, Balyoz, Amirallere Suikast, Askeri Casusluk vb. bir dizi davanın son halkasıdır.
Davanın adı 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) alınan bir dizi tedbire dayandırılarak “28 Şubat Davası” olarak konmuştur.(1) Cumhuriyet tarihimiz açısından oldukça önem taşıyan bu dava her ne kadar bir “darbe davası” olarak adlandırılmaktaysa da, soruşturma, iddianame ve dava sürecine bakıldığında aslında bu davanın cumhuriyetin temel değerlerini ve bilhassa lâiklik ilkesini taviz vermeden savunan – TSK dahil – bütün kişi, kurum ve kuruluşlara bir “gözdağı verme” ve bir “intikam alma” davası olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
28 Şubat döneminin Başbakanı Necmettin ERBAKAN’ın 2011’de vefatını müteakip temelleri atılan ve günümüzde kadar süren soruşturma ve dava sürecini şu başlıklar altında incelemek uygun olacaktır:
Şimdi bu alt başlıklar altında konuyu kısa kısa inceleyelim.
A. SORUŞTURMANIN BAŞLAMASI VE TUTUKLAMALAR SÜRECİ
Hiç kuşkusuz bu davayı açabilmek ve o dönemde iktidarda olan 54’üncü Cumhuriyet Hükûmetinin (kısaca REFAHYOL Hükûmeti) 18 Haziran 1997 tarihinde istifa etmesini bir darbe ile ilişkilendirebilmek için dönemin Başbakanı Erbakan’ın ölmesi beklenmiştir. Erbakan’ın sağlığında böyle bir soruşturma ve dava açmaya kimse kalkışmamıştır, kalkışamazdı da; çünkü buna ilk başta Erbakan’ın kendisi itiraz ederdi. Zira merhum Erbakan, yaşadığı müddetçe, başında bulunduğu 54’üncü Hükûmet’in istifa gerekçesini hiçbir şekilde ve hiçbir yerde askeri darbeye bağlamamış, askeri darbe ile düşürüldüğünü söylememiş, bir askerî darbeden şikâyetçi olmamıştır.
Hiç kuşkusuz bu sözler yargılamayı etkileyecek, yargı üzerinde baskı oluşturabilecek talihsiz sözlerdi(r). (Hatırlanacağı gibi dönemin Başbakanı Erdoğan, Ergenekon soruşturmaları için de “davanın savcısıyım” demişti.)
Topçu Kd.Alb. Mehmet HAŞİMOĞLU 28 Şubat Davasının ilk kaybı, ilk şehididir.
Öte yandan soruşturmanın gizliliği öne sürülerek suçlama kapsamında sanıklara veya avukatlarına hiçbir bilgi ve belge gösterilmemiş, suçlamaya konu olan 5 No’lu CD ve DVD’nin imajı verilmemiş, dahası, sanıkların görev yaptığı kurumlardan kendilerini aklamaya dönük bilgi ve belge temini dahi savcılık kanalıyla engellenmiştir. (Bu kapsamda duruşmalar sürerken Savcı Bilgili’nin hukuk dışı ve keyfî yaklaşımlarına en büyük desteği veren Genelkurmay Adli Müşaviri Hâkim Albay Muharrem KÖSE hakkında da sanıklarca suç duyurusunda bulunulmuştur. Kaderin bir cilvesi, uzun süre hakkında hiçbir işlem yapılmayan Albay Muharrem KÖSE’nin 15 Temmuz 2016 ihanet şebekesinin elebaşılarından biri olduğu anlaşılmış, o FETÖ’cü kalkışmanın ertesi günü tutuklanarak TSK’dan ihraç edilmiş, süren yargılamalar sonunda da “ağırlaştırılmış müebbet” cezasıyla cezalandırılmıştır.)
“Sonuç olarak, yapılan soruşturma ve toplanan delillere göre; dönemin Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanının bilgisi dahilinde, Genelkurmay II. Başkanı Çevik Bir ile Genelkurmay karargâhı ve bağlı birliklerinde görevli general ve amirallerin fikir ve eylem birliği içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ancak hiyarşik yapı dışında oluşturdukları Batı Çalışma Grubunda görevli bulunan… şüpheliler hakkında iddianame düzenlenmiştir”.
TSK’da bir olayın hem en üstteki bütün komutanların bilgisi dahilinde, hem fikir ve eylem birliği içinde ama hiyerarşik yapı dışında olması ne derece mümkündür? Bir ilkokul çocuğunun bile yazmaya çekineceği böyle bir cümle ile, suç tarihinde rütbesi henüz astsubay kıdemli çavuş olan tutuklu astsubay Adem DEMİR ile Gnkur.Bşk. Org. İ.H.KARADAYI dahil tüm sanıklar aynı suçla – “T.C. Hükümetini cebren devirmek, hükümetin görevlerini kısmen veya tamamen engellemek, engellemeye teşebbüs etmek, darbeye teşebbüs etmek” suçuyla itham edilmişlerdir. Tabii bu durumda tüm sanıklar için istenen ceza da ortaktır: Ağırlaştırılmış müebbet!
Hâkim Tayyar KÖKSAL başkanlığında, Hâkim Süleyman KÖKSALDI ve Hâkim Hakan ORUÇ’tan oluşan 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi iddianamenin yayımlanmasını müteakip 14 Haziran 2013 tarihinde (yani ilk gözaltı ve tutuklama dalgasından 14 ay sonra) sanıkların gıyabında verdikleri ilk kararda 37 sanığın tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar vermiştir.
C. MAHKEME SÜRECİ
02 – 20 Eylül 2013 tarihleri arasındaki ilk 15 celse iddianamenin okunmasıyla geçmiştir. Ergenekon davasında olduğu gibi bu iş için de TRT’den spiker getirilmiştir.
(1) Sanıklar arasında Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları vardır ve mahkeme bu kişileri yargılamaya yetkili değildir; bu kişiler yasalara göre ancak Yüce Divan’da yargılanabilirler.(8)
(2) İddianamede suç tarihi “54’ncü Hükûmetin kurulduğu 08 Temmuz 1996 ve sonrası” diye geçmektedir. Sanık avukatları hukuken bu şekilde bir suç tarihi olamayacağını ve kesin bir suç tarihi belirlenmesi gerektiğine ilişkin defalarca talepte bulunmasına karşın mahkeme bu konuda adım atmamıştır. Buna karşılık her ne kadar 54’üncü Hükûmetin istifası 18 Haziran 1997 ise de, bu tarihten yaklaşık 10 yıl önceki ve 10 yıl sonraki mağduriyetler bile suç kapsamına dâhil edilmiştir.
Ancak bu heyet de duruşmaları ancak 86’ncı celseye kadar götürebilmiş, Ocak 2017’de Mahkeme Başkanı Hâkim Fevzi ŞİNGAR’ın Bölge Adliye Mahkemesi’ne atanması sonucu yerine Şubat 2017’de başkanlığa Hâkim Mustafa YİĞİTSOY atanmıştır. Mustafa YİĞİTSOY 22 Şubat 2017 tarihinde yapılan 87’nci duruşma ile birlikte ilk duruşmasına girmiştir.
Lakin mahkeme heyetindeki değişim kısa bir süre sonra duruşma savcısına da yansımıştır; duruşmalar sırasında çeşitli kereler “bu mahkemenin görev yönünden bu duruşmaya bakmaya yetkisi olmadığını” dile getiren Savcı Levent SAVAŞ Nisan 2017’de başka bir göreve atanarak, yerine 23 Mayıs 2017’deki 88’nci duruşma ile birlikte yeni savcı Mehmet Hanifi YILDIRIM görevlendirilmiştir.
Bir dava içinde hiçbir makul gerekçe olmadan 3’ncü kez hâkim değiştirilmesi son derece manidardır. Hele ki yaklaşık 90 celseden sonra, yani artık duruşmaların sonlarına gelinmişken heyetin değişmesi “siyasetin davaya parmağı” olarak değerlendirilmiştir.
“Sonuç olarak; CD5’in adli bilişim tekniği açısından CMK134’e uygun olarak elde edilmemiş olduğu; genel bütünlüğünün şüpheli, içindeki iki dokümanın bütünlüklerinin bozulmuş olduğunun ise sabit olduğu; bu nedenlerle de, adli bilişim açısından güvenilir olmadığından delil niteliğinin bulunmadığı değerlendirilmektedir.”
Her biri uzun saatler boyunca mahkeme huzurunda söz alan bu şahıslardan Tansu ÇİLLER, H.Celal GÜZEL, B.ORAKOĞLU ve H.KOCABIYIK haricindekilerin hiçbiri 28 Şubat’ı bir darbe olarak tanımlamamış, askerden şikâyetçi olduklarına ilişkin tek bir ifadede dahi bulunmamıştır. Adı geçen tanıklar arasında en sert olması beklenen RP’li Adalet Bakanı Şevket KAZAN bile “ben vicdan sahibiyim, şikâyetçi değilim” diye konuşmuştur. (H.C.GÜZEL’in normalde 28 Şubat döneminde ne RP ile ne DYP ile ne de REFAHYOL Hükûmeti ile hiçbir bağı yoktur. 28 Şubat’ı darbe olarak tanımlayan bu üç kişinin verdiği ifadelerin tamamı da kişisel yorumların ötesine gitmemiştir.)(10)
Öte yandan müşteki hanımların beyanlarına bakıldığında, neredeyse tamamının türban nedeniyle mağdur oldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava bir “darbe davası” olmaktan çıkıp “türban – başörtüsü davası” haline dönüşmüştür.
Duruşmalar sanıkların nihaî savunmaları için 08.01.2018 tarihinde tekrar başlamıştır. Ancak tam da bu günlerde, siyaset eliyle mahkemeyi etkilemeye dönük baskıların arttığı gözlenmiştir. Nitekim 11.01.2018 tarihinde 43. Muhtarlar Toplantısı’nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, “28 Şubat cuntacılarının yeni bir kardeş kavgası çıkarmak için kurdukları tuzakları milletimizle birlikte birer birer bozduk.” sözüyle 28 Şubat’ın bir cunta hareketi olduğunu ilan etmiştir. Aynı gün Adalet Şûrasında konuşan Başbakan Binali YILDIRIM ise “tankları demokrasiye karşı yürüten 28 Şubat darbecileri adalet önünde hesabını vermektedirler.” diyerek 28 Şubat’ı bir “darbe”, yargılananları da “darbeci” olarak gördüğünü hem kamuoyuna hem de davaya bakan hâkimlere duyurmuştur.
Ancak bunlardan daha vahimi, 28 Şubat’ın 21’inci yıldönümünde AKP Genel Merkezi’ndeki bir etkinlikte konuşan Başbakan B.YILDIRIM’ın 28 Şubat sanıkları için “hukuk içinde hak ettikleri en ağır cezayı alacaklar. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın!” şeklindeki sözleri son derece talihsiz ve doğrudan mahkemeyi etkileyen sözler olarak kayıtlara girmiştir. Nitekim söz konusu açıklamanın ertesi günü (01.03.2018) Kumpas Mağdurları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (KUMPASDER) olayı kınayan bir basın açıklaması yapmış, bir sonraki gün ise sanıklardan (E) Korg. Yıldırım TÜRKER’in avukatı Aytekin EROL da “Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs” suçunu işlediğini ileri sürerek Başbakan hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.(13)
13 Nisan 2018 tarihinde yapılan 106’ncı duruşmada sanıklara son sözlerinin sorulmasından sonra açıklanan kararda;
Bu karardan yaklaşık 2,5 ay sonra (25.09.2018’de), davanın savcısı Mehmet Hanifi YILDIRIM karara itiraz ederek istinaf dilekçesi vermiş ve beraat edenlerden 27 kişi ile zamanaşımı nedeniyle davası düşen 10 kişi için kararın kaldırılması talebinde bulunmuştur.
Buna göre;
İnfaz süreci başlarken sanık avukatları infazın durdurulması ve yargılamadaki hak ihlalleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne başvurmuşlardır.
Nitekim cezaevinde kalışının 1’nci yılı yaklaşırken (348’nci günde) demans nedeniyle artık çevresini tanımayan Çevik BİR Paşa’nın infazı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilgili yasa hükümleri uyarınca kaldırılır. 3 ay sonra, ağız içi kanseri tedavisi gören (E) Kora. Aydan EROL, onun hemen ardından kalp sorunları yaşayan (E) Korg. Çetin SANER’in infazı durdurularak tahliye edilir.
Ancak tam yılbaşı yaklaşırken, Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevinde kalan (E) Hv.Korg. Vural AVAR’dan acı haber gelir. Vural Paşa’nın nazik yüreği yaşadığı travmayı daha fazla kaldıramaz ve cezaevindeki 489’ncu gününde, 20 Aralık 2022 sabahı durur. Aziz naaşı 22 Aralık’ta Ankara Kocatepe Camii’nde kalabalık bir grubun katılımıyla kılınan namaz sonrası Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilir.
O gün Vural Paşa’nın vefatı kadar acı olan bir başka husus ise, bütün ömrü Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ve yurt semalarının güvenliği uğruna büyük başarılarla dolu bir meslek yaşamıyla geçen Vural AVAR Paşa’nın Kocatepe Camii’ndeki cenazesine MSB ve TSK’dan üniformalı tek bir kişinin bile katılmamasıdır. Bu olayın TSK tarihine vefasızlığın bir ibret vesikası olarak yazılacağı kuşkusuzdur ve unutulmasına izin verilmeyecektir!
Vural Paşa’nın cezaevinde ölümü siyasî iktidarı biraz telâşlandırır; Adalet Bakanlığı yeni bir infaz yönetmeliği hazırladıklarını, sağlık sorunları ve kocamışlık hali dikkate alınarak bazı infazların erteleneceğine ilişkin açıklamalar yapılır. Nitekim Vural Paşa’nın vefatından bir süre sonra önce İlhan KILIÇ ve Kenan DENİZ Paşalar, sonra Hakkı KILINÇ Paşa ve ardından artık 91 yaşında olan Ahmet ÇÖREKÇİ ile İdris KORALP Paşalar tahliye edilir. Böylece bu yazı hazırlandığında sağlık gerekçesiyle tahliye olan komutan sayısı 8’e ulaşmış iken, diğerleri gibi pek çok sağlık sorunuyla boğuşan 5 komutanımız (Org.Çetin DOĞAN, Org. Fevzi TÜRKERİ, Korg. Yıldırım TÜRKER, Tümg. C.Temel ÖZKAYNAK ve Tümg. Erol ÖZKASNAK) için – haklarında Adlî Tıp Kurumunca verilen sağlık raporları olmasına rağmen – Cumhurbaşkanı’nın imzası beklenmektedir. (Oysa aynı süreçte yaşları komutanlardan çok daha küçük olmasına rağmen resmen canice cinayetler işlemiş Hizbullahçılar ya da siyasal İslâmcı şahıslar Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla serbest bırakılmışlardır.)
YARGITAY kararı sonrası başlatılan infaz süreciyle cezaevine girenler ve tahliyeleriyle ilgili çizelge EK-D’dedir.
Savcı M.İlhan KÖMÜRCÜGİL 20 Haziran 2022’deki 4’ncü celsede hükme esas mütalâasında 14 sanık için de “darbeye yardım” suçundan yargılanması talebinde bulunmuştur.
E. DURUŞMALAR SIRASINDA ORTAYA ÇIKAN TARİHSEL GERÇEKLER
Mahkeme sürecinde – tam da beklendiği gibi – tarihe not düşülen yeni bilgiler de ortaya çıkmıştır. Bunları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
(a) Normalde icabında sanıklar lehine olabilecek bilgi ve belgeleri de toplaması gereken savcılık, aksine, sanıkların lehine olabilecek tek bir bilgi ya da belgeyi bile iddianameye almamıştır.
(b) Adı “28 Şubat Davası” olan bir iddianamede, 28 Şubat 1997 tarihinde MGK’da alınan “406 sayılı MGK Kararları”na ve o kararların “Rejim Aleyhtarı İrticaî Faaliyetlere Karşı Alınması Gereken Tedbirler” başlıklı 18 maddelik ekine ilişkin tek bir cümle dahi edilmemiştir.
(c) MGK kararlarının görüşüldüğü ve tereddütsüz kabul edildiği 13 Mart 1997’deki Bakanlar Kurulu Toplantısı ile o toplantı sonucuna göre ertesi gün (14 Mart) Başbakan Erbakan’ın imzasıyla bütün bakan(lık)lara / icracı kuruluşlara yayınlanan “Hükümet olarak 28 Şubat kararlarını aynen benimsediklerine, kararların arkasında olduklarına ve uygulanmasına” ilişkin BAŞBAKANLIK DİREKTİFİ tamamen görmezden gelinmiştir. (Oysa sözde savcı geçinen zatlar sadece 13 Mart tarihli Bakanlar Kurulu Tutanağına baksaydı orada merhum Erbakan’ın 28 Şubat MGK Kararları hakkında ne tür sözler ettiğini görebilir, dava açmaya utanırlardı.)
(ç) Söz konusu Başbakanlık Direktifi’ni müteakip irtica ile mücadele esaslarını içeren ve dönemin İçişleri Bakanı Meral AKŞENER tarafından imzalanarak bütün il valilikleri ve emniyet teşkilâtına gönderilen, içerik itibariyle “ülkemizi çağ dışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak amacıyla tarikat ve cemaat bağlantılı iç ve dış odaklar üzerinde istihbarat çalışmalarının yoğunlaştırılmasını”,“irticaî nitelikte ve bölücü kişilerin kamu kurum ve kuruluşlarına sızma girişimlerine karşı tedbirli olunmasını”, “bazı tarikat ve dinî gruplarca işletilen yurt, pansiyon, dershane, kurs, matbaa vs. yerlerin sıkı sıkıya denetlenmesini ve buralarda din istismarının tespiti halinde kapatılmasını”, “şartlar ne olursa olsun kamu görevlilerinin kılık kıyafet başta olmak üzere mevcut yasalara uymak mecburiyetinde olduğunu”, “Türk Hava Kurumundan başka özel ve tüzel kişilerin kurban derisi ve bağırsak toplamalarının engellenmesini”, “valilerin her gün düzenli olarak yaptıkları toplantılarda bu sayılan konularda duyarlı olmalarını” ve bunlar gibi daha pek çok konuyu emreden 28 Mart 1997 tarihli “ANAYASA VE YASALARIN UYGULANMASINDA UYULACAK USUL VE ESASLAR” başlıklı GENELGE yine yok sayılmıştır. (Oysa o dönemde valiliklerin, emniyet müdürlüklerinin bu genelge kapsamında yaptıkları bütün bu işler bazı çevrelerce sanki TSK tarafından yapıldığı izlenimi oluşturulmuş, TSK zan altında bırakılmıştır.)
(d) Aynı şekilde, Adalet Bakanı Şevket KAZAN tarafından imzalanarak Cumhuriyet ve DGM Başsavcılıklarına gönderilen, “Cumhuriyetin demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti ilkesini bozmaya ya da Anayasa’da belirtilen temel hak ve özgürlükleri kaldırmaya yönelik suçları işleyenlerin süratle mahkeme önüne çıkarılmasının” vurgulandığı 11 Nisan 1997 tarihli “KANUNLARIN TİTİZLİKLE UYGULANMASI HAKKINDA” konulu GENELGE sanki hiç yazılmamıştır.
(e) O dönemde MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nce Cumhurbaşkanı’na ve Hükûmete verilen ve irtica tehdidini açıkça ortaya koyan brifinglerden, raporlardan eser yoktur. Yani bu ülkede sanki – örneğin – “Kahrolsun lâik diktatörlük!”, “Lâik devlet yıkılacak elbet”, “Yaşasın Hizbullah, Yaşasın Şeriat!, “İslâmî Hareket engellenemez” vb. sloganlarla demokratik lâik düzene kastedilmemiş, bu sloganlarla Türkiye’nin aydın insanları öldürülmemiş, onlarca insan ağır işkencelerden sonra domuz bağı ile bağlanıp “mezar ev” diye anılan evlerin bodrumlarına canlı canlı gömülmemiş; sanki “çatlasanız da patlasanız da ben Hizbullah’ım”, “kan dökülecek fıstık gibi olacak”, “bu düzen değişecek, ama bakalım geçiş dönemi tatlı mı olacak kanlı mı olacak” sözünü eden, “RP cihad ordusudur, RP’ne oy vermezsen patates dinindensin” fetvası veren, İslâm dünyasının en kutsal mekânı Kâbe’yi bile miting alanına çeviren siyasiler bu ülkede hiç yaşamamıştır… Evet, 1309 sayfalık iddianamede bunlardan bir tek kelime ile bile söz edilmemiştir.
(f) Başbakan Erbakan’ın 18 Haziran 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel’e verdiği ve “Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi arasındaki Koalisyon Protokolü’ne uygun olarak, bu bir yıllık süreden sonra başbakanlığın Doğru Yol Partisi’ne geçebilmesi için, yapmış olduğumuz taahhüde ve iki parti arasındaki mutabakata uymak üzere başbakanlık görevinden istifa ediyorum.” şeklindeki istifa dilekçesine tek kelime ile değinilmemiştir,
(g) Aynı şekilde, söz konusu istifa mektubundan birkaç gün sonra merhum Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER ve hükûmeti destekleyen BBP Genel Başkanı merhum Muhsin YAZICIOĞLU ile birlikte bütün kameraların önüne çıkıp istifa gerekçesini detaylı biçimde açıkladığı basın toplantısı görmezden gelinmiştir.
(ğ) Cumhurbaşkanı Demirel’in Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda söylediği ve o dönemde tüm sorumluluğun kendisine ait olduğuna ve tüm faaliyetlerin Anayasa ve yasalar çerçevesinde yürütüldüğüne ilişkin hiçbir beyanı iddianameye alınmamıştır.
(h) Dönemin Adalet Bakanı Şevket KAZAN’ın bizzat kendi yazdığı “Öncesi ve Sonrası ile 28 Şubat” ve “Refah Gerçeği” adlı kitaplarda hükümetin istifasının tamamen iki parti arasındaki protokole dayalı bir ahde vefa ilişkisi olduğuna ilişkin açıklamalarının hepsi es geçilmiştir.
(ı) Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik iç ve dış tehditlerin belirlendiği ve başta TSK olmak üzere devlet çapında güvenlikten sorumlu bütün kurumlara düşen görevlerin yer aldığı en önemli ve en temel kaynak olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) hiç gündeme bile getirilmemiştir. Hâlbuki Bakanlar Kurulu’nca imzalanan o belgeye bakılsaydı, İÇ TEHDİTLER başlığı altında “irticanın ve bazı İslâm Devletlerince desteklenen şeriat taleplerinin ciddi bir tehlike teşkil ettiği“nin belirtildiği görülecekti ve böylece başta TSK olmak üzere devletin güvenlikten sorumlu bütün birimlerinin o belge gereğince görevlerini icra etmiş oldukları anlaşılacaktı. Savcılık makamı bunu bilerek gözardı etmiştir. (Duruşmalar sırasında söz konusu belgenin Başbakanlık ve / veya MGK Genel Sekreterliğinden getirtilmesi taleplerinde bulunulmuş, ancak mahkeme bu konuda gerekli özeni göstermemiş, MGK’nın gönderdiği ve bilerek ya da bilmeyerek hedef şaşırtıcı birkaç cümlelik cevabı yeterli görmüştür. Mahkemenin MGSB konusundaki bu tutumunun da sanıklarca tuhaf karşılandığını belirtebiliriz.)
(i) Bütün bu gayrı hukukî tutum yetmezmiş gibi, iddianameyi hazırlayan savcıların hukuka aykırı biçimde delil topladıkları, sırf sanıkları suçlu göstermek için ahlâksızca bir yaklaşımla resmî belgelerdeki cümleleri / ifadeleri bile tahrif etmekten kaçınmadıkları; dahası, 19 Şubat 2015 tarihli celsede de anlaşıldığı üzere, sorguya çağırdığı bazı sivil memurları sanıklar aleyhinde ifade vermeleri için korkuttuğu ve psikolojik baskı kurduğu ortaya çıkmıştır.
Nitekim duruşmalar sürecinde bu durumlar anlaşılınca bir kısım sanıklarca davanın savcıları Mustafa BİLGİLİ ve Kemal ÇETİN hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.
(j) Ve nihayet, FETÖ’cü olduğu iddiasıyla 15 Temmuz ihanetinden sonra meslekten atılan ve 4 ay kaçtıktan sonra sahte kimlikle yakalanarak cezaevine konan Mustafa BİLGİLİ’nin iddianameye müşteki olarak koyduğu 196 asker kökenli şahıstan 49’unun Fetullah Gülen cemaatiyle ilişkisi nedeniyle TSK’dan Yüksek Askeri Şûra kararıyla ihraç edildiği anlaşılmıştır. Yani iddianameye bakıldığında bu davanın asker kökenli müştekileri arasında FETÖ’cülerin yer aldığı görülmektedir. Bu tespit, sayıları askerlerden çok daha fazla olan sivil müştekiler arasında da FETÖ’cüler olabileceği konusunda kuvvetli şüphe uyandırmaktadır.
Kısacası, bu davanın – başta FETÖ olmak üzere siyasal İslâm’ı savunan köktendinci tarikat ve cemaatlerle neden mücadele ettiniz?”, “neden türbana karşı çıktınız” davası olduğu ve TSK’ya karşı ideolojik intikam güdüsü ile açıldığı tüm çıplaklığıyla açığa çıkmıştır.
Kaldı ki, asıl önemlisi, söz konusu 406 Sayılı MGK Kararlarını imzalatmak için Erbakan’a götürenin de askerler değil, Başbakan Yardımcısı Çiller olduğu ortaya çıkmıştır.
Özellikle 16 sanık hakkında yeniden yargılama kararı verilmesini müteakip başlayan yargılamaların 2 ve 3’ncü duruşmalarında (24 Ocak 2022 ve 14 Mart 2022) “tanık” olarak dinlenen (E) Tuğg.Namık Kemal ÇALIŞKAN (Sincan’dan geçen Tank Taburu K., (E) Hv.Korg.Erdoğan KARAKUŞ (Akıncı Üs K.lığı görevinde bulunmuş TESUD Gn.Bşk.) ve (E) Tuğg. Ali ER (N.K.ÇALIŞKAN Paşa’dan önceki Tank Tb.K.) bu tatbikatların yıllardan beri yapıldığını vurgulamışlar, Çalışkan Paşa ise 04 Şubat 1997’deki intikalden 10-15 gün kadar önce yol keşfi bile yaptıklarını açıklamıştır.)
ÖZET VE SONUÇ
Bütün yukarıda sayılanları özetleyecek olursak; 28 Şubat davası da – askerlere yönelik bütün diğer davalar gibi – bazı siyasi çevrelerden güç alan FETÖ’cü yargı mensuplarının el ele vererek askerler üzerinde itibarsızlaştırma, sindirme, etkisizleştirme ve susturma amacıyla kurguladıkları ve servis ettikleri kumpas davalardan biridir. Tam bir FETÖ operasyonudur. Nitekim bu davada da süreç – tıpkı öbür kumpas davalarda olduğu gibi – sözde kimliği meçhul kişilerin savcılığa bilgi ve belge ulaştırmalarıyla başlamış, ıslak imzalı tek bir doküman bile olmadan ve üzerinde tahrifat yapılan düzmece CD ve belgelerle pek çok asker gözaltına alınıp tutuklanmış, kendi ayaklarıyla ifade vermeye gelen kişiler bile “kaçma şüphesi ile” tutuklanarak bir kısmı 2 yıla yaklaşan sürelerde cezaevlerinde kalmışlardır. Ayrıca yine terfi etmesine kesin gözüyle bakılan pek çok başarılı albay ya da general bu dava ile emekliye sevk edilmiş ve üniformayı çıkarmak durumunda kalmışlardır. (Amaç da zaten oydu… Yani Atatürkçü, Cumhuriyet’e bağlı, vatansever personeli tasfiye etmek ve yerlerini kendilerine bağlı subay ve generallerle doldurmak… Nitekim doldurdukları kadrolarla 15 Temmuz ihanetini gerçekleştirdiler.)
Bu dava, aynı zamanda bir “intikam davası”dır; “28 Şubat sürecinde – başta Fetullah GÜLEN Nur Cemaati olmak üzere – siyasal İslâm’ı savunan köktendinci tarikat ve cemaatlerle neden mücadele ettiniz, neden onların tekerine taş koydunuz, neden tarikat ve cemaatlerin devlette kadrolaşmasına izin vermediniz, neden para musluklarını tıkadınız, neden Fetullahçı – Işıkçı – Menzilci – Süleymancı – Nurcu vb. personeli ordudan attınız, neden yüce dinimizi istismar ederek insanları sömürenlere izin vermediniz, neden küçük çocukların beyinlerinin yıkanmasını engellediniz” diye “geçmişin intikamını alma davası”dır.
Öte yandan savcısından hâkimine, adli müşavirinden bilirkişisine kadar hukukî prosedürde yer alan hemen herkes FETÖ’cülük suçlamasıyla cezaevlerinde iken, hatta hüküm giymişken, böyle bir ekibin hazırladığı iddianameyle davanın sürdürülmesi ve o iddianameye dayanarak 21 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası verilebilmesi, YARGITAY’ın da bunlardan 14’ünün cezasını onaması davanın en acı ve vahim taraflarından biridir.
Oysa son mahkeme heyetine kadar yapılan duruşmalarda kuşku götürmez bir gerçek olarak anlaşılmıştır ki, “askerî darbe” olduğu propagandası yapılan 28 Şubat kesinlikle bir darbe değildir. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL bunu açıkça dile getirmiş ve o dönemde bütün sorumluluğun kendisinde olduğunu çok net biçimde ifade etmiştir. Ancak herkesçe malûm bazı çevreler uydurdukları ve ısrarla tekrar ettikleri yalanlarla toplumda bir darbe algısı oluşturmuşlar, bunu da “mağduriyet edebiyatı”yla süsleyerek siyasi rant elde etmeye çalışmışlar, ne yazık ki toplumun unutkanlığını ve bu konudaki bilgisizliğini de çok iyi kullanarak oldukça başarılı olmuşlardır.
Ancak artık kimsenin bu “darbe tuzağı”na düşmemesi, “darbe yalanları”na kanmaması gerekir. Ortada ne bir askerî darbe ne de bir suç vardır. Zaten bir suç olsaydı, askerî darbenin varlığına ilişkin bugüne kadar somut bir gerekçe ya da belge ortaya konmuş olsaydı 9 yıllık soruşturma ve dava sürecinde sanıkların ipi elli kere çekilirdi. Ama duruşmalar sürecinde hâkimler de ortada bir suç olmadığını, her şeyin devletin en üst sivil kurumlarınca, Anayasa ve yasalar çerçevesinde geliştiğini anlayınca davayı sürekli uzatmak durumunda kalmış, o da yetmeyince mahkeme heyetleri değiştirilmiştir.
Kaldı ki bugün yaşadığımız olaylar 28 Şubat döneminde, yani bundan 26 yıl önce askerlerin irtica konusunda kaygı duymakta ne kadar haklı olduğu apaçık ortaya koymuştur. Anayasamızın “DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ”nin düzenlendiği 24’ncü maddesinde “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” diye vurgulansa da, ne yazık ki bugün başta Kur’an olmak üzere İslâm’ın bütün kutsal değerleri siyasetin ve siyasetçilerin elinde oyuncak ve istismar aracı olmuş, tarikat ve cemaatler siyaset eliyle korunarak ve dahi maddî açıdan ihya edilerek devletin bütün kurumlarına sokulmuştur.
Yüce dinimizin bu kadar ayaklar altına alınması, sömürülmesi, siyasete alet edilmesi ancak lanetle anılabilecek bir olaydır. Ayrıca bir barış dini olan İslâm’ın yanlış ellerde nasıl bir tehlike haline geldiğini çok yakınımıza kadar giren FETÖ ve IŞİD terörü ile de görülmüştür.
SONUÇ İTİBARİYLE;
Şurası bir gerçektir ki, bundan tam 26 yıl önce MGK’da alınan ve hükümetçe de aynen benimsenip kabul edilen o kararlar eğer istismar edilmeseydi, sulandırılmasaydı, sonradan gelen hükûmetlerce (siyasîlerce) gereği gibi uygulanıp takip edilseydi bugün kesinlikle 15 Temmuz ihaneti de, FETÖ belâsı da yaşanmazdı.
Dolayısıyla 28 ŞUBAT DAVASI (DA) SİYASİ RANT ELDE ETMEYE DÖNÜK VE TAM ANLAMIYLA SİYASİ BİR DAVADIR. İşleyişi tam bir psikolojik harekât (algı operasyonu) plânları çerçevesinde yürütülmüştür. Türkiye’de siyasetin yargı üzerindeki etkisi dikkate alındığında, sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nın o tarihte biri 12 diğeri 14 yaşında olan kızlarının bu davada müşteki olmasının bile mahkeme üzerinde çok önemli bir baskı unsuru olduğu aşikârdır.
28 Şubat “sanıkları” olarak bu davanın sonuna kadar üzerine gidilmesini, hiçbir şeyin üstünün örtülmemesini, her şeyin bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmasını öncelikle biz askerler istiyoruz. Çünkü çok iyi biliyoruz ki ASIL SUÇLULAR 28 Şubat’ı bir darbe gibi gösterenler ve bu manipülasyondan nemalananlardır.
Nitekim ta ilk günden beri ısrarla vurguladığımız ASIL KAÇANLAR BU DAVAYI AÇANLAR OLACAKTIR sözünün ne kadar isabetli olduğunu yaşananlar göstermiştir. Ancak siyasetin dava üzerindeki gölgesi adaletin bir türlü yerine getirilememesinin yegâne nedeni olmuştur.
(E) Alb. Alican TÜRK
30.07.2023
EK – A : 28 ŞUBAT DAVASI Sanıklarının Tutukluluk ve Tahliye Bilgileri
EK – B : 13 Nisan 2018 Tarihli Yerel Mahkeme Kararlarına Göre Durum
EK – C : 30 Haziran 2021 Tarihli YARGITAY Kararlarına Göre Durum
EK – D : 19 Ağustos 2021’de Başlayan İnfaz Süreci ve Tahliye Durumları
LAHİKA – 28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MGK TOPLANTISI VE ALINAN KARARLAR
EK-A
28 ŞUBAT SANIKLARININ TUTUKLULUK VE TAHLİYE BİLGİLERİ
(İDDİANAMEDEKİ SIRAYA GÖRE)
S.NO | ADI SOYADI | TUTUKLANMA TARİHİ | TAHLİYE TARİHİ | DİYECEKLER |
1 | Org. İ.Hakkı KARADAYI | 8’inci Dalgada (03.01.2013) savcılıkça ifadesi alındı, adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakıldı. VEFAT (26.05.2020) | ||
2 | Org. Çevik BİR | 15.04.2012 | 19.12.2013 | 1’inci Dalga |
3 | Org. Çetin DOĞAN | 28.05.2012 | 19.12.2013 | 5’inci Dalga, ayrıca BALYOZ davasından hükümlü |
4 | Tümg. Erol ÖZKASNAK | 20.04.2012 | 19.12.2013 | 2’nci Dalga |
5 | Tümg. M.Erdal ŞENEL | 09.05.2012 | 01.10.2013 | 4’üncü Dalga |
6 | Tümg. Kenan DENİZ | 22.06.2012 | 19.12.2013 | 6’ncı Dalga |
7 | Org. İlhan KILIÇ | 29.05.2012 | 05.09.2013 | 5’inci Dalga |
8 | Korg. Yıldırım TÜRKER | 26.04.2012 | 01.10.2013 | 3’üncü Dalga |
9 | Korg. Çetin SANER | 09.05.2012 | 05.09.2013 | 4’üncü Dalga |
10 | Korg. Kamuran ORHON | 03.06.2012 | 05.09.2013 | 5’inci Dalgada gözaltına alındı, serbest bırakıldı, tekrar tutuklandı |
11 | Korg. Vural AVAR | 28.05.2012 | 07.11.2013 | 5’inci Dalga |
12 | Ora. H.Bülent ALPKAYA | 13.02.2013 | 01.10.2013 | 9’uncu Dalga |
13 | Org. Hikmet KÖKSAL | 29.05.2012 | 05.09.2013 | 5’inci Dalga, VEFAT (25.02.2020) |
14 | Org. Ahmet ÇÖREKÇİ | 29.05.2012 | 05.09.2013 | 5’inci Dalga |
15 | Org. Teoman KOMAN | 03.06.2012 | 03.09.2013 | 5’inci Dalga, VEFAT (14.12.2013) |
16 | Tuğg. İdris KORALP | 14.04.2012 | 19.12.2013 | 1’inci Dalga |
17 | Org. Fevzi TÜRKERİ | 26.04.2012 | 01.10.2013 | 3’üncü Dalga |
18 | Tümg. Çetin DİZDAR | 09.05.2012 | 07.11.2013 | 4’üncü Dalga VEFAT (24.07.2018) |
19 | Korg. Hakkı KILINÇ | 09.05.2012 | 05.09.2013 | 4’üncü Dalga |
20 | Korg. Mustafa BIYIK | 09.05.2012 | 14.06.2013 | 4’üncü Dalga |
21 | Alb. İ.Selman YAZICI | 02.05.2012 | 14.06.2013 | 1’inci Dalgada gözaltına alındı, serbest bırakıldı, tekrar tutuklandı |
22 | Alb. A.Yavuz GÜRCÜOĞLU | 14.04.2012 | 14.06.2013 | 1’inci Dalga |
23 | Alb. Serdar ÇELEBİ | 15.04.2012 | 14.06.2013 | 1’inci Dalga |
24 | Alb. Mustafa BABACAN | 14.04.2012 | 14.06.2013 | 1’inci Dalga |
25 | Alb. Orhan NALCIOĞLU | 14.04.2012 | 14.06.2013 | 1’inci Dalga |
26 | Alb. İsrafil AYDIN | 14.04.2012 | 14.06.2013 | 1’inci Dalga |
27 | Tümg.C.Temel ÖZKAYNAK | 4’üncü Dalgada (09.05.2012) gözaltına alınmak istendi, adresinde bulunamadı; mahkeme başladıktan sonra ilerleyen celselerde hakkındaki tutuklama kararı kaldırılınca mahkemeye gelip ifade verdi. | ||
28 | Alb.Eser ŞAHAN | 4’üncü Dalgada (09.05.2012)gözaltına alınmak istendi, adresinde bulunamadı, duruşmalara hiç gelmedi / VEFAT (13.02.2015 – Romanya) | ||
29 | Prof.Dr.H.Kemal GÜRÜZ | 25.06.2012 | 05.09.2013 | 6’ncı Dalga |
30 | Korg. Sedat ARITÜRK | 6’ncı dalgada (22.06.2012) gözaltına alındı, serbest bırakıldı, tekrar tutuklama kararı çıkarıldı, adresinde bulunamadı; mahkeme başladıktan sonra ilerleyen celselerde hakkındaki tutuklama kararı kaldırılınca mahkemeye gelip ifade verdi. |
S.NO | ADI SOYADI | TUTUKLANMA TARİHİ | TAHLİYE TARİHİ | DİYECEKLER | |
31 | Korg. Erdoğan ÖZNAL | 6’ncı dalgada (22.06.2012) gözaltına alınmak istendi, evinde bulunamadı, hakkında tutuklama kararı çıkarıldı; mahkeme başladıktan sonra ilerleyen celselerde hakkındaki tutuklama kararı kaldırılınca mahkemeye gelip ifade verdi. | |||
32 | Korg. Engin ALAN | 22.10.2012 | 14.06.2013 | 7’nci Dalga, ayrıca BALYOZ davasından hükümlü | |
33 | Tümg. Ayhan CANSEVGİSİ | 14.02.2013 | 07.11.2013 | 9’uncu Dalga | |
34 | Org. Orhan YÖNEY | 13.02.2012 | 07.11.2013 | 9’uncu Dalga | |
35 | Tümg. Ersin YILMAZ | 9’uncu Dalgada (13.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. | |||
36 | Korg. Köksal KARABAY | 13.02.2012 | 07.11.2013 | 9’uncu Dalga | |
37 | Korg. Doğan TEMEL | 10’uncu Dalgada (21.02.2013) gözaltına alındı, ayrıca BALYOZ davasından hükümlü; tutuksuz yargılanmak üzere 28 Şubat davasından serbest bırakıldı. | |||
38 | Tümg. Mehmet BAŞPINAR | 11’nci Dalgada (27.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. | |||
39 | Tümg. Fuat BÜYÜKCİVELEK | 9’uncu Dalgada (14.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. | |||
40 | Alb. Hüsnü DAĞ | 14.04.2012 | 07.11.2013 | 1’inci Dalga | |
41 | Alb. Oğuz KALELİOĞLU | 15.04.2012 | 01.10.2013 | 1’inci Dalga | |
42 | Korg. Metin Yavuz YALÇIN | 28.05.2012 | 14.06.2013 | 5’inci Dalga, ayrıca BALYOZ davasından hükümlü VEFAT (21.08.2021) | |
43 | Tüma. Mustafa ÖZBEY | 9’uncu Dalgada (14.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. | |||
44 | Tuğa. İ.Ruhsar SÜMER | 15.02.2013 | 01.10.2013 | 9’uncu Dalga | |
45 | Tümg. Şevket TURAN | 15.02.2013 | 07.11.2013 | 9’uncu Dalga VEFAT (24.08.2022) | |
46 | Tuğg. Metin Yaşar YÜKSELEN | 14.02.2013 | 01.10.2013 | 9’uncu Dalga | |
47 | Alb. A.Ziya ÖZTOPRAK | 9’uncu Dalgada (14.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. | |||
48 | Org. Şükrü SARIIŞIK | 21.02.2013 | 07.11.2013 | 10’uncu Dalga, ayrıca BALYOZ davasından hükümlü | |
49 | Org. Aslan GÜNER | 11nci Dalgada (27.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. | |||
50 | Korg. A.Atalay EFEER | 9’uncu Dalgada (14.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. VEFAT (22.12.2019) | |||
51 | Tuğg. Refik ZEYTİNCİ | 14.02.2013 | 07.11.2013 | 9’uncu Dalga | |
52 | Tümg. Yücel ÖZSIR | 27.02.2013 | 01.10.2013 | 11’nci Dalga | |
53 | Alb. Cengiz KOŞAL | 14.02.2013 | 14.06.2013 | 9’uncu Dalga | |
54 | Tümg. Kurtuluş ÖĞÜN | Gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. | |||
55 | Kora. Altaç ATILAN | 13.02.2013 | 07.11.2013 | 9’uncu Dalga | |
56 | Kora. Aydan EROL | 15.02.2013 | 07.11.2013 | 9’uncu Dalga | |
57 | Alb. M.Hakan BURAL | 20.04.2012 | 14.06.2013 | 2’nci Dalga | |
58 | Alb. Y.Kemal YAKIŞKAN | 26.04.2012 | 14.06.2013 | 3’üncü Dalga | |
59 | Astsb. Adem DEMİR | 26.04.2012 | 14.06.2013 | 3’üncü Dalga | |
60 | Alb. M.Şinasi ÇALIŞ | 1’nci Dalgada (14.04.2012) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. |
S.NO | ADI SOYADI | TUTUKLANMA TARİHİ | TAHLİYE TARİHİ | DİYECEKLER |
61 | Tuğg. Ertuğrulgazi ÖZKÜRKÇÜ | Gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. | ||
62 | Alb. Y.Cem ÖZARSLAN | 15.04.2012 | 14.06.2013 | 1’nci Dalga |
63 | Alb. Ziya BATUR | 07.05.2012 | 14.06.2013 | 4’üncü Dalga |
64 | Alb. Bahaddin ÇELİK | 20.04.2012 | 14.06.2013 | 2’nci Dalga |
65 | Alb. Yüksel SÖNMEZ | 15.04.2012 | 14.06.2013 | 1’nci Dalga |
66 | Alb. Salih ERYİĞİT | 14.04.2012 | 14.06.2013 | 1’nci dalga, VEFAT (05.04.2016) |
67 | Alb. Ruşen BOZKURT | 15.04.2012 | 07.11.2013 | 1’nci Dalga |
68 | Tuğg. M.Faruk ALPAYDIN | 09.05.2012 | 12.07.2013 | 4’üncü Dalga |
69 | Alb. Osman BÜLBÜL | 20.04.2012 | 14.06.2013 | 2’nci Dalga |
70 | Tümg. Ümit ŞAHİNTÜRK | 1’nci Dalgada (14.04.2012) gözaltına alındı, sağlık nedenleri de dikkate alınarak tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı | ||
71 | Alb. Ahmet DAĞCI | 20.04.2012 | 14.06.2013 | 2’nci Dalga |
72 | Alb. Veli SEYİT | 20.04.2012 | 14.06.2013 | 2’nci Dalga |
73 | Alb. Seyfullah SÖNMEZ | 20.04.2012 | 14.06.2013 | 2’nci Dalga |
74 | Tuğg. Ünal AKBULUT | 15.04.2012 | 07.11.2013 | 1’nci Dalga |
75 | Alb. Aydın KARAŞAHİN | 1’nci Dalgada (14.04.2012) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı | ||
76 | Bçvş. Hamza ÖZALTUN | 1’nci Dalgada (14.04.2012) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı VEFAT (27.05.2020) | ||
77 | Alb. K.Sezai ÖKTE | 14.04.2012 | 14.06.2013 | 1’nci dalga |
78 | Alb. Cengiz ÇETİNKAYA | 15.04.2012 | 07.11.2013 | 1’nci dalga |
79 | Bnb. Ahmet AKA | 03.05.2012 | 14.06.2013 | 1’nci dalgada gözaltına alındı, serbest bırakıldı, savcılığın itirazı üzerine tekrar tutuklandı. |
80 | Alb. Alican TÜRK | 15.04.2012 | 14.06.2013 | 1’nci dalga |
81 | Alb. O.Atilla KURTAY | 26.04.2012 | 14.06.2013 | 3’üncü dalga |
82 | Korg. Tevfik ÖZKILIÇ | 09.05.2012 | 07.11.2013 | 4’üncü dalga VEFAT (08.08.2017) |
83 | Alb. M.Kemal SAVCI | 02.05.2012 | 14.06.2013 | 1’nci dalgada gözaltına alındı, serbest bırakıldı, savcılığın itirazı üzerine tekrar tutuklandı. |
84 | Tümg. Berkay TURGUT | 09.05.2012 | 14.06.2013 | 4’üncü dalga |
85 | Alb. Arslan DAŞTAN | 1’nci Dalgada (14.04.2012) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı | ||
86 | Tuğg. İ.Hakkı ÖNDER | 26.04.2012 | 14.06.2013 | 3’üncü dalga |
87 | Alb. Nazmi SOLMAZ | 02.05.2012 | 14.06.2013 | 1’nci dalgada gözaltına alındı, serbest bırakıldı, savcılığın itirazı üzerine tekrar tutuklandı. |
88 | Bçvş. Necdet BATIRAN | 1’nci Dalgada (14.04.2012) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı | ||
89 | Tuğg. Mehmet Ali YILDIRIM | 09.05.2012 | 14.06.2013 | 4’üncü dalga |
90 | Tuğg. Metin KEŞAP | 09.05.2012 | 14.06.2013 | 4’üncü dalga |
S.NO | ADI SOYADI | TUTUKLANMA TARİHİ | TAHLİYE TARİHİ | DİYECEKLER |
91 | Tuğg. Celalettin BACANLI | 09.05.2012 | 14.06.2013 | 4’üncü dalga |
92 | Alb. Mustafa KÖSEOĞLU | 26.04.2012 | 14.06.2013 | 3’üncü dalga |
93 | Alb. Cumhur YATIKKAYA | 11’nci Dalgada (27.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı | ||
94 | Alb.M.İhsan TAVAZAR | 20.04.2012 | 14.06.2013 | 2’nci Dalga |
95 | Tuğg.Abdullah KILIÇARSLAN | 14.04.2012 | 05.09.2013 | 1’nci Dalga |
96 | Tuğg. Lokman EKİNCİ | 26.04.2012 | 14.06.2013 | 3’üncü dalga |
97 | Alb. Erkan YAYKIR | 4’üncü Dalgada (09.05.2012) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı | ||
98 | Alb. Mehmet AYGÜNER | 3’üncü Dalgada (26.04.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı | ||
99 | Org. Erdal CEYLANOĞLU | 27.02.2013 | 14.06.2013 | 11’nci dalga |
100 | Org. Ergin CELASİN | 9’uncu Dalgada (14.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı | ||
101 | Korg. İzzettin İYİGÜN | 06.03.2013 | 05.09.2013 | 12’nci dalga VEFAT (09.10.2022) |
102 | Alb. C.Hakan PELİT | 3’üncü Dalgada (26.04.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı | ||
103 | Tuğg. İzzettin GÜRDAL | 9’uncu Dalgada (14.02.2013) gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı. VEFAT (16.05.2019) |
NOT: 3’üncü dalgada (26 Nisan 2012) tutuklanan, tutukluluğu sürecinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan, geçirdiği ağır ameliyatlar sonrası 13 Ağustos 2012’de vefat eden Alb. Mehmet HAŞİMOĞLU hakkında vefatından 3 gün önce hakkında tahliye kararı verilmişti. Adı bu nedenle iddianamede geçmediği için listede yer almamıştır.
Hazırlayan: Alican TÜRK
13 NİSAN 2018 TARİHLİ YEREL MAHKEME KARARLARI EK – B
CEZA ALANLAR | DAVASI DÜŞENLER | BERAAT EDENLER | |||||
1 | Org.İ.Hakkı KARADAYI | 1 | Org.Şükrü SARIIŞIK | 1 | Org.Aslan GÜNER | 36 | Alb.Arslan DAŞTAN |
2 | Org.Çevik BİR | 2 | Org.Orhan YÖNEY | 2 | Org.Erdal CEYLANOĞLU | 37 | Alb.Mustafa BABACAN |
3 | Org. Çetin DOĞAN | 3 | Korg.Kamuran ORHON | 3 | Org.Ergin CELASİN | 38 | Alb.M.Şinasi ÇALIŞ |
4 | Org.Hikmet KÖKSAL | 4 | Kora.Altaç ATILAN | 4 | Korg.İzzettin İYİGÜN | 39 | Alb.M.Kemal SAVCI |
5 | Org.Ahmet ÇÖREKÇİ | 5 | Korg.Köksal KARABAY | 5 | Korg.Doğan TEMEL | 40 | Alb.Orhan NALCIOĞLU |
6 | Org.İlhan KILIÇ | 6 | Tümg.Ersin YILMAZ | 6 | Korg.Sedat ARITÜRK | 41 | Alb.Serdar ÇELEBİ |
7 | Org.Fevzi TÜRKERİ | 7 | Tümg.Yücel ÖZSIR | 7 | Korg.A.Atalay EFEER | 42 | Alb.Yüksel SÖNMEZ |
8 | Ora.H.Bülent ALPKAYA | 8 | Tümg.Şevket TURAN | 8 | Korg.Metin Yavuz YALÇIN | 43 | Alb.Cengiz ÇETİNKAYA |
9 | Korg.Çetin SANER | 9 | Tuğg.Refik ZEYTİNCİ | 9 | Korg.Engin ALAN | 44 | Alb.Ziya BATUR |
10 | Korg.Yıldırım TÜRKER | 10 | Tuğg.Metin Yaşar YÜKSELEN | 10 | Korg.Mustafa BIYIK | 45 | Alb.S.Kürşat ÖKTE |
11 | Korg.Hakkı KILINÇ | 11 | Tümg.Mehmet BAŞPINAR | 46 | Alb.Mehmet AYGÜNER | ||
12 | Korg.Cevat Temel ÖZKAYNAK | 12 | Tümg.Ayhan CANSEVGİSİ | 47 | Alb.Erkan YAYKIR | ||
13 | Korg.Vural AVAR | 13 | Tümg.Fuat BÜYÜKCİVELEK | 48 | Alb.Osman BÜLBÜL | ||
14 | Korg.Erdoğan ÖZNAL | 14 | Tümg.İzzettin GÜRDAL | 49 | Alb.Bahaddin ÇELİK | ||
15 | Kora.Aydan EROL | 15 | Tüma.Mustafa ÖZBEY | 50 | Alb.Aydın KARAŞAHİN | ||
16 | Tümg.Erol ÖZKASNAK | 16 | Tümg.Ümit ŞAHİNTÜRK | 51 | Alb.İsrafil AYDIN | ||
17 | Tümg.M.Erdal ŞENEL | 17 | Tümg.Kurtuluş ÖĞÜN | 52 | Alb.C.Hakan PELİT | ||
18 | Tümg.Kenan DENİZ | 18 | Tümg.Berkay TURGUT | 53 | Alb.Ruşen BOZKURT | ||
19 | Tümg.Çetin DİZDAR | 19 | Tuğg.Abdullah KILIÇARSLAN | 54 | Alb.Seyfullah SÖNMEZ | ||
20 | Tuğg.İdris KORALP | 20 | Tuğa.İ.Ruhsar SÜMER | 55 | Alb.O.Atilla KURTAY | ||
21 | Prof.Dr.H.Kemal GÜRÜZ | 21 | Tuğg.Mehmet Ali YILDIRIM | 56 | Alb.M.Hakan BURAL | ||
22 | Tuğg.Ünal AKBULUT | 57 | Alb.Alican TÜRK | ||||
23 | Tuğg.Mehmet Faruk ALPAYDIN | 58 | Alb.Yahya Kemal YAKIŞKAN | ||||
24 | Tuğg.Celalettin BACANLI | 59 | Alb.M.İhsan TAVAZAR | ||||
25 | Tuğg.İ.Hakkı ÖNDER | 60 | Alb.M.KÖSEOĞLU | ||||
26 | Tuğg.Lokman EKİNCİ | 61 | Alb.M.Cumhur YATIKKAYA | ||||
27 | Tuğg.Metin KEŞAP | 62 | Alb.Veli SEYİT | ||||
28 | Tuğg. Ertuğrulgazi ÖZKÜRKÇÜ | 63 | Alb.Y.Cem ÖZARSLAN | ||||
29 | Alb.Oğuz KALELİOĞLU | 64 | Alb.Ahmet DAĞCI | ||||
30 | Alb.A.Yavuz GÜRCÜOĞLU | 65 | Bnb.Ahmet AKA | ||||
31 | Alb.İ.Selman YAZICI | 66 | Astsb.Hamza ÖZALTUN | ||||
32 | Alb.Cengiz KOŞAL | 67 | Astsb.Necdet BATIRAN | ||||
33 | Alb.A.Nazmi SOLMAZ | 68 | Astsb.Adem DEMİR | ||||
34 | Alb.Hüsnü DAĞ | ||||||
35 | Alb.A.Z.ÖZTOPRAK |
30 HAZİRAN 2021 TARİHLİ YARGITAY KARARLARI
EK – C
CEZA ALANLAR | “MÜŞTEREK FAİL OLAMAZ” KARARI VERİLENLER | ZAMANAŞIMI KARARI BOZULANLAR | BERAAT KARARI BOZULANLAR | ||||
1 | Org. Ahmet ÇÖREKÇİ | 1 | Ora. Hayri Bülent ALPKAYA | 1 | Org. Şükrü SARIIŞIK | 1 | Korg.İzzettin İYİGÜN |
2 | Org. İlhan KILIÇ | 2 | Korg. Erdoğan ÖZNAL | 2 | Org. Orhan YÖNEY | 2 | Alb.İ.Selman YAZICI |
3 | Org. Çevik BİR | 3 | Tümg. Muhittin Erdal ŞENEL | 3 | Korg. Kamuran ORHON | ||
4 | Org. Çetin DOĞAN | 4 | Prof.Dr. H.Kemal GÜRÜZ | 4 | Kora. Altaç ATILAN | ||
5 | Org. Fevzi TÜRKERİ | 5 | Korg. Köksal KARABAY | ||||
6 | Korg. Yıldırım TÜRKER | 6 | Tümg. Ersin YILMAZ | ||||
7 | Korg. Çetin SANER | 7 | Tümg. Yücel ÖZSIR | ||||
8 | Korg. Hakkı KILINÇ | 8 | Tümg. Şevket TURAN | ||||
9 | Kora. Aydan EROL | 9 | Tuğg. Refik ZEYTİNCİ | ||||
10 | Korg. Vural AVAR | 10 | Tuğg. Metin Yaşar YÜKSELEN | ||||
11 | Tümg. Cevat Temel ÖZKAYNAK | ||||||
12 | Tümg. Erol ÖZKASNAK | ||||||
13 | Tümg. Kenan DENİZ | ||||||
14 | Tuğg. İdris KORALP |
EK – D
19 AĞUSTOS 2021 TARİHİNDE BAŞLAYAN İNFAZ SÜRECİ ve SAĞLIK NEDENİYLE TAHLİYE DURUMLARI (TAHLİYE SIRASIYLA)
S. NO | ADI SOYADI | DOĞUM T. | TAHLİYE TARİHİ | KALDIĞI CEZAEVİ ve SÜRESİ | TAHLİYE YAŞI | DİYECEKLER |
1 | Org. Çevik BİR | 14.05.1939 | 01.08.2022 | Buca 348 gün (11,6 ay) | 83 | Ağır demans |
2 | Kora. Aydan EROL | 06.01.1940 | 01.11.2022 | Silivri 439 gün (14,6 ay) | 82 | Ağız içi kanseri |
3 | Korg. Çetin SANER | 10.10.1939 | 09.11.2022 | Silivri 448 gün (14,9 ay) | 83 | Kalp |
4 | Hv.Korg. Vural AVAR | 05.01.1938 | 20.12.2022 | Sincan 489 gün (16,3 ay) | 85 | CEZAEVİNDE VEFAT |
5 | Hv.Org. İlhan KILIÇ | 01.10.1936 | 26.01.2023 | Silivri 526 gün (17,5 ay) | 87 | Sağlık / Kocamışlık |
6 | Tümg. Kenan DENİZ | 16.04.1948 | 26.01.2023 | Silivri 526 gün (17,5 ay) | 75 | Sağlık / Kocamışlık |
7 | Korg. Hakkı KILINÇ | 15.07.1940 | 17.02.2023 | Sincan 548 gün (18,2 ay) | 83 | Sağlık / Kocamışlık |
8 | Hv.Org. Ahmet ÇÖREKÇİ | 10.06.1932 | 03.03.2023 | Silivri 562 gün (18,7 ay) | 91 | Sağlık / Kocamışlık |
9 | Tuğg. İdris KORALP | 14.11.1948 | 03.03.2023 | Silivri 562 gün (18,7 ay) | 75 | Sağlık / Kocamışlık |
10 | Org. Çetin DOĞAN | 15.05.1940 | – | Buca | HALEN CEZAEVİNDE | |
11 | Org. Fevzi TÜRKERİ | 25.05.1941 | – | Sincan | HALEN CEZAEVİNDE | |
12 | Korg. Yıldırım TÜRKER | 27.09.1941 | – | Sincan | HALEN CEZAEVİNDE | |
13 | Tümg. C.Temel ÖZKAYNAK | 18.11.1945 | – | Sincan | HALEN CEZAEVİNDE | |
14 | Tümg. Erol ÖZKASNAK | 10.09.1946 | – | Sincan | HALEN CEZAEVİNDE |
LAHİKA
28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MGK TOPLANTISI VE ALINAN KARARLAR
* Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde (Çankaya) saat 15.00’de başlayıp gece yarısına kadar (yaklaşık 9 saat) süren toplantıda ana gündem konusu irticadır. Gündem kapsamında MİT Müsteşarı Sönmez KÖKSAL, İçişleri Bakanlığı temsilcisi ve Genelkurmay Bşk.lığı’ndan Gnkur. İKK ve Güv.D.Bşk. Tümg.Fevzi TÜRKERİ irticaın geldiği noktayı anlatan birer sunum yaparlar. Sonuçta MGK’nın 406 Sayılı Kararı ve o kararın Ek’i olarak “Rejim Aleyhtarı İrticai Faaliyetlere Karşı Alınması Gereken Tedbirler” başlıklı 18 maddelik bir önlem paketi kararı alınır.
MGK’nın 406 SAYILI KARARI:
EK-A – “REJİM ALEYHTARI İRTİCAİ FAALİYETLERE KARŞI ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER” (18 Maddelik ek kararlar) :
1 – Anayasamızda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4’üncü maddesi ile teminat altına alınan lâiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
2 – Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır.
3 – Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından:
a – 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı.
b – Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği Kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
4 – Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılâplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhid-i Tedrisat Kanunu‘nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.
5 – Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı’nca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir.
6 – Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.
7 – İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’yi dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.
8 – İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasadışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.
9 – TSK’ya aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır.
10 – Ülkemizi çağ dışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak için İran İslâm Cumhuriyeti’nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlarına mani olunmalı. Bu maksatla İran’a karşı komşuluk münasebetlerimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.
11 – Aşırı dinci kesimin Türkiye’de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.
12 – T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasası ve bilhassa Belediyeler Yasası‘na aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.
13 – Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.
14 – Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.
15 – Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.
16 – Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasadışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır.
17 – Ülke sorunlarının çözümünü “millet kavramı yerine ümmet kavramı” bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmelidir.
18 – Büyük Kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.
Bu yazı ilk olarak 16.04.2016’da yazılmış, duruşmalar ilerledikçe gelişen durumlar dikkate alınarak güncellenmiştir. 30.07.2023 tarihli bu yazı 14’üncü versiyondur.
(1) “Türkiye’de şeriat hukukuna dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları çok yönlü tehdidin değerlendirilmesi” amacıyla toplanan 28 Şubat 1997 tarihli MGK’da alınan 406 Sayılı Karar bu yazının en sonuna LAHİKA olarak konmuştur.
(2) GATA’da göz doktoru iken TSK’dan ihraç edilen Tamer TATAR’ın bilahare FETÖ’nün Afrika’daki faaliyetleri kapsamında birçok hastanede 100’den fazla göz ameliyatı yaptığı tespit edilmiştir.
(3) Davada “5 No’lu CD” olarak geçmektedir.
(4) 28 ŞUBAT DAVASI Sanıklarının Tutukluluk ve Tahliye Bilgileri EK-A’da sunulmuştur.
(5) 28 Şubat soruşturmasının tutukluluk ve cezaevi sürecinin tüm detayları bu makalenin yazarı tarafından 28 ŞUBAT – SİNCAN’DAN TARİHE NOTLAR başlığı altında iki ciltlik “anı – belgesel” kitap olarak yayınlanmıştır. Alibi Yayıncılık tarafından basılan kitaplar Haziran 2017’de piyasaya çıkmıştır. Detaylı bilgi için anılan kitaba bakılması önerilir.
(6) İlginçtir ki, 15 Temmuz ihanet kalkışmasını araştırmak üzere yine bir AKP’li milletvekili olan Reşat PETEK başkanlığında oluşturulan TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu da olayın en kritik isimleri olan Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi AKAR ve MİT Müsteşarı Hakan FİDAN’ı dinlemekten ısrarla kaçınmıştır. Bu durum, bizde, her iki olayın da üstünün örtülmeye çalışıldığı izlenimini uyandırmış, en azından bazı gerçeklerin ortaya çıkmasının istenmediği şeklinde bir değerlendirmeye yol açmıştır. (Komisyon Başkanı Reşat PETEK milletvekili olmadan önce 28 Şubat davasında bazı müştekilerinin avukatlığını yapmaktaydı. Kendisi aynı zamanda “mağdur – müşteki” olarak 28 Şubat davasında yer almaktadır.)
(7) Kamuoyunda “Özgürlük Hâkimleri” olarak bilinen bu kişiler de Savcı M.BİLGİLİ gibi “Kozmik Oda” davasında hâkim olarak görev yapmışlardı. Adı geçen şahıslar da Şubat 2016’da HSYK tarafından açığa alınmışlar, 15 Temmuz ihanet kalkışmasını müteakip üçü de FETÖ üyeliği gerekçesiyle hâkimlikten ihraç edilmiş, haklarında tutuklama kararı çıkarılmış ve cezaevine konmuşlardır. Nitekim yargılamalar sonunda Nihal USLU 14 yıl, Halil İbrahim KÜTÜK 12 yıl 1 ay hapse mahkûm olmuş, cezaları Yargıtay’ca da onanmıştır.
(8) Bu talebin ne kadar haklı olduğu Yargıtay’ın “Ergenekon” kararında görülmüştür. Hatırlanacağı gibi Yargıtay 16. Dairesi, Nisan 2016’da, Ergenekon davasında yargılanan 26’ncı Genelkurmay Başkanı (E) Org. İlker BAŞBUĞ’un “Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanlarının Yüce Divan’da yargılanması gerektiği” yönündeki talebini haklı bularak dosyayı usûlden bozmuştu.
(9) Hâkim Hakan ORUÇ da 15 Temmuz sonrası yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında meslekten ihraç edilmiş, yapılan yargılamalar sonucu 25 Mayıs 2018’de 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
(10) Mahkemece kendisine yapılan yedi çağrıya rapor alıp katılmayan Çiller, nihayet 8’inci çağrı sonunda, 18 Temmuz 2017’deki 89’uncu duruşmaya SEGBİS (ses ve görüntü bilişim sistemi) yoluyla İstanbul’dan katıldı. Tansu Hanım, 28 Şubat’la ilgili geçmişteki konuşmalarının neredeyse tamamında “bu olay askerlerden ziyade Çankaya darbesidir” derken, mahkemede şaşırtıcı bir şekilde askerlerin rolünü öne çıkaran bir anlatım sergiledi. Ancak yine de “şikâyetçi olmadığını” belirtti. Bu tutum değişikliğinde, Çiller’in 15 Temmuz olaylarının birinci yıldönümü nedeniyle İstanbul ve Ankara’da düzenlenen anma / kutlama etkinliklerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görülen yakınlığının önemli rolü olduğu değerlendirilmektedir.
(11) Sn. Rifat SERAROĞLU, 20 Haziran 2022 tarihinde yapılan duruşmada avukatın hazır bulundurması ile dinlenilmiş, yaptığı açıklamada “28 Şubat bir darbe değildir, o iktidarı REFAHYOL koalisyonuna karşı olan biz bir grup milletvekili yıktık, askerlerle bir ilgisi yoktur.” şeklinde konuşmuştur.
(12) Anılan isimlerden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural SAVAŞ 15.02.2023 tarihinde vefat etmiştir. Böylece bu tarihî davada maddî gerçeğin açığa çıkmasında rol oynayabilecek çok önemli bir şahsiyetin tanıklığına başvurulamamıştır ki, bize göre bu mahkemenin bilinçli bir tutumudur.
(13) Söz konusu suç duyurusu hakkında savcılığın 12.03.2018 tarihinde “Soruşturma ve kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdiği öğrenilmiştir. Ancak Av.Aytekin EROL bu işi sonuna kadar takip edeceklerini, gerekirse AİHM’ne kadar götüreceklerini beyan etmiştir.
(14) 13 Nisan 2018 tarihli yerel mahkeme kararına göre sanıkların durumu EK-B çizelgede sunulmuştur. Sanıklardan (E) Tümg. Çetin DİZDAR mahkeme kararından sonra vefat ettiği için mahkeme kararında “4 sanık” görünmektedir.
(15) 30 Haziran 2021 tarihli YARGITAY kararına göre sanıkların durumu EK-C çizelgede sunulmuştur.