Devletin dikte ettiği zorunlu giyim yasalarına uymayan milyonlarca kadın, her yıl polis tarafından ‘‘Uygunsuz Örtünme’’ nedeniyle durdurulmakta ve on binlercesi mahkemelere sevk edilmektedir. Başörtüsünü protesto edenler hakkında da genellikle, insanları yozlaşma ve fahişeliğe teşvik gibi ahlakla ilgili suçlardan dava açılmaktadır.
Yazar: Judith Bergman, GATESTONE INSTITUTE, 01 Şubat 2020
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 04 Şubat 2020
20 Ocak 2020 tarihinde, İran’ın olimpiyat madalyası kazanan tek kadın sporcusu olan Kimia Alizadeh ülkesi İran’dan kaçmıştır. Alizadeh yaptığı yazılı açıklamada; İran’da baskı altındaki milyonlarca kadından sadece bir tanesi olduğunu ifade etmiştir.
Sonra, geçen ay, İran İslam Cumhuriyetinin kadın satranç ustası 27 yaşındaki Mitra Hejazipour, Moskova’daki bir satranç turnuvası esnasında başörtüsünü çıkarmış ve İranlı yetkililer tarafından derhal İran ulusal satranç takımından uzaklaştırılmıştır.
Hejazipour yaptığı açıklamada, artık bu rezil yalanın bir parçası olmak istemediğini ve ‘‘Biz başörtüsünü severiz ve başörtüsüyle ilgili bir sorunumuz yok’’ oyununu sürdürmek istemediğini dile getirmiştir.
Mitra Hejazipour yaptığı açıklamada; türbanın kadınlar için birçok sınırlamalar yarattığını ve kadınları temel haklarından mahrum bıraktığını ifade etmiştir. ‘‘Bu bir koruma mı? Kesinlikle olmadığını söylüyorum, başörtüsü sadece bir kısıtlamadır’’ ifadelerinin altını çizmiştir.
İranlı kadınlar yıllardır zorunlu olan başörtüsünü takmayı reddettikleri ve hatta kullanılmasını protesto ettikleri için tutuklanmakta ve hapsedilmektedir. İran İnsan Hakları Merkezi verilerine göre; Ocak 2018 ile Ağustos 2019 tarihleri arasında, halka açık yerlerde başörtülerini çıkardıkları ve zorunlu başörtüsü yasasına itaat etmedikleri için, en az 12 kişi altı ay ile 33 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmış, 32 kişi de tutuklanmıştır.
İranlı satranç ustası Bayan Mitra Hejazipour, Moskova’da düzenlenen turnuva esnasında başörtüsünü çıkardığı için İranlı yetkililer tarafından derhal satranç milli takımından uzaklaştırılmıştır. Kaynak: Radio Farda
Web sitesinde verilen bilgilere göre: ‘‘Devletin dikte ettiği zorunlu giyim tarzına uymayan milyonlarca kadın her yıl polis tarafından ‘‘Uygunsuz Örtünme’’ nedeniyle durdurulmakta ve on binlercesi mahkemelere sevk edilmektedir… Başörtüsünü protesto edenler hakkında genellikle, insanları yozlaşma ve fahişeliğe teşvik gibi ahlakla ilgili suçlardan dava açılmaktadır…’’.
İran İnsan Hakları Merkezi Direktörü Hadi Ghaemi’ye göre; İranlı yetkililer başörtüsüne karşı muhalefeti ezmek maksadıyla bütün devlet mekanizmalarını kullanmaktadır, fakat nüfusun yarıdan fazlası başörtüsüne karşı olduğundan artık oklar yönetime doğru yönelmiş durumdadır.
İranlı kadınlar rejimi ve zorunlu başörtüsü uygulamasını protesto ederken ‘‘dünyanın ilk feminist hükümeti’’ olan İsveç’te kadınlar, ülkede son zamanlarda görülen ilginç kültürel dönüşümlerin de bir yansıması olarak, bazı ortamlarda başörtüsünü desteklemektedir.
Ocak ayında, Elle dergisinin İsveç baskısının okuyucuları; başörtüsü takan ve 150.000 Instagram takipçisine sahip bir sosyal medya fenomeni olan Imane Asry’i ‘‘Look of the Year’’ yarışmasında birinci seçmiştir.
Kazandığı birincilik sonrası Elle dergisine yaptığı açıklamada Asry; ‘‘Bu ödül, uygun görülmediğimiz için kendimizi moda dergilerinde göremeyen bütün kadınlar içindir… Bu ödül, başörtüsünü moda endüstrisinde normalleştirmeye başlamamızın zamanının geldiğinin bir onayıdır. Moda herkes içindir’’ ifadelerini kullanmıştır.
İsveçli Elle dergisi okuyucularının ‘‘Look of the Year’’ olarak uygun gördükleri kişiyi seçmekte özgürdürler. Fakat feminist bir ülke olduğunu ilan eden bir ülkede, üstelik İsveçli yetkililer tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçları, İsveç’te yaşayan birçok kadın ve çocuk için başörtüsü takmanın gönüllü bir seçenek olmadığını da ortaya koymuşken, kadın okuyucuların başörtüsü takan bir kadını ‘‘Look of the Year’’ olarak seçmeleri şaşırtıcıdır.
Gatestone Institue tarafından geçmişte bildirildiği gibi, İsveç Sivil İhtiyaçlar Ajansı tarafından 2018 yılında yapılan ve sonuçları İsveç Savunma Üniversitesi Toplumsal Güvenlik Merkezindeki araştırmacılar tarafından kaleme alınan bir çalışma, radikal İslam’ın birkaç İsveç kentine yayıldığını ve bunun da bazı bölgelerde; ‘‘Üç yaşındaki küçük kızlarına dahi başörtüsü takan ebeveynler olduğu’’ anlamına geldiğini ortaya koymuştur. Çalışmayı kaleme alan yazarlar bunun yanı sıra, radikal İslamcıların yarattığı zorluklarla nasıl başa çıkabileceklerini bilmeyen okullar ve yerel otoriteler olduğundan da bahsetmiştir.
Buna bir örnek, Müslüman bir küçük kızın okul arkadaşlarıyla kuaförlük oyunu oynamak için başörtüsünü çıkarmak istediğinde yaşanmış, İsveçli okul idarecileri küçük kızın ebeveynlerinin arzusuna aykırı olduğu gerekçesiyle başörtüsünü çıkarmasına izin vermemişlerdir. Okul öncesi bir İsveç anaokulunda küçük bir kız başörtüsünü takmak istememiş, fakat İsveçli personel, küçük kızı ailesi öyle istediği için ‘‘yanlış olduğunu düşünse de’’ başörtüsünü takmaya zorlamıştır.
İsveçli öğretmenlerin, küçük kızların kendilerine zorla taktırılan başörtüsünü giymeme hakları konusunda rahatsız olmadıklarını gösteren örnekler sadece bunlardan ibaret değildir. Skurup kentinin belediye yetkilileri geçtiğimiz günlerde kentteki okullarda başörtüsü takılmasını yasaklamıştır. Prästmosseskolan’da bir okulda, Müslüman olmayan altı kadın öğretmen bu kararı protesto etmek maksadıyla başörtüsü takmışlardır.
Okul müdürü yaptığı açıklamada; asla bir öğrenciyi başörtüsünü çıkarmaya zorlamayacaklarını, belediye yetkilileri tarafından alınan kararın ayrımcı ve dini özgürlüğü güvence altına alan İsveç anayasasına aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Yaklaşık 250 Müslüman başörtüsünü yasaklama kararını protesto eden bir gösteri yürüyüşü icra etmiştir. Malmö Genç Müslümanlar Organizasyonu Başkanı Tasnim Raoof yaptığı açıklamada; ‘‘Bu yasak, Müslüman kadınların kendi bedenleriyle ilgili haklarını ellerinden almak ve demokratik hakları ve kendi seçeneklerini ortadan kaldırmakla ilgilidir. Bu ırkçı bir politikadır’’ ifadelerini kullanmıştır.
Maria Rashidi. Kaynak: Zip News
Boşanmak istediğinde kocası tarafından yüzü asitle yakılan İran kökenli İsveçli insan hakları savunucularından Maria Rashidi; ‘‘Kadınların başörtüsünü protesto etmek için hayatlarını riske attığı cinsiyet ayrımının yapıldığı diktatörlüklerden kaçan, namus yasalarını bilen ve bunlara maruz kalanlar… Başörtüsü, Batıda da temiz (bakire) ve kirli kadınlar arasındaki farkı göstermektedir’’ ifadelerini kaleme almıştır. Ve ailesinin seçtiği adamla evlenmezse erkek kardeşi tarafından ölümle tehdit edildikten sonra ülkesi Irak’tan kaçan, Irak kökenli İsveçli bir insan hakları savunucusu olan Sara Mohammad da aşağıdaki ifadeleri eklemektedir:
‘‘Başörtüsü, ailenin namusu için kızların sorumluluklarına ilişkilendirilebilen bekâret kanunlarını işaret etmektedir… Fakat bizim feminist hükümetimiz çocuklar ve kadınların insan hakları yerine, dini haklara öncelik vermeyi tercih etmektedir… Etkili ve trend belirleyici konumdaki gazeteciler cinsiyet ayrımcılığını bir ‘‘kültür’’ olarak görmeyi sürdürdükçe ve iktidarda olanlar da cinsiyet ayrımcılığını onayladıkları sürece namus kisvesi altında baskılar devam edecektir.
Bu arada, geçtiğimiz sonbahar İsveç’te, ‘‘Farklı Renkler Partisi’’ adıyla yeni bir parti kurulmuştur. Bu parti İslamofobi’nin ayrı bir suç olarak sınıflandırılmasını talep etmekte ve başörtüsünün yasaklanmasına karşı çıkmaktadır.
Kurulan yeni partinin sözcüsü Mikail Yüksel, başörtüsüyle ilgili olarak; ‘‘Mücadele edilmesi gereken başörtüsü değil baskıdır. Ayrıca, ailelerin çocuklarını kendi kültür ve dinine göre yetiştirme hakkı vardır’’ açıklamasını yapmıştır. Yüksel, Skurup belediyesini, İsveç yasalarına aykırı olduğu iddiasıyla, belediye sınırları içindeki okullarda başörtüsünü yasaklaması nedeniyle Adalet Bakanlığı ve Ombudsmana şikâyet etmiştir.
Mikail Yüksel geçmişte Centerpartiet isimli İsveçli bir partinin üyesidir, fakat aşırı sağcı ve aşırı milliyetçi ‘‘Gri Kurtlar’’ hareketi ile bağlantısını gizlediği suçlamasıyla partiden uzaklaştırılmıştır. Yüksel’in Gri Kurtların İsveç’te bir bölümünün açılması tekliflerine açık olduğunu söylediği iddia edilmekte, fakat Yüksel bu iddiaları yalanlamaktadır.
01 Şubat 2020 tarihinde, Dünya Başörtüsü Günü, İsveç dâhil dünyanın her yerinde kutlanacaktır. Peki, acaba birisi çıkıp ta bu fırsatı başörtüsü takmak istemeyen birçok çocuk ve kadını savunmak için de kullanabilecek midir?
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazar Judith Bergman’ın görüşlerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilerek paylaşılması Sun Savunma Net sitesi ve çevirenin yazıda ifade edilen ve ileri sürülen görüş ve iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Nijerya’da Dünya Başörtüsü Günü nedeniyle bir basın toplantısı düzenleyen kadınlar, erkeklere hitap ederek sorunlarını dile getirmişlerdir. Kaynak: The Gazelle News
Dünya Başörtüsü Günü, Nazma Khan’ın girişimiyle her yıl 01 Şubat’ta, 140’tan fazla ülkede kutlanmakta ve başörtülü Müslüman kadınlar ile gayrimüslimler arasında hoşgörü ve anlayışı güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
ABD’de yaşayan Bangladeş kökenli aktivist Nazma Khan, başörtülü olmasından dolayı öğrenim hayatı ve günlük yaşamında karşılaştığı zorlukların ardından farkındalık oluşturmak adına 2013 yılında Dünya Başörtüsü Günü etkinliğini başlatmıştır.
Yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.
Sweden: Hijab is ‘Look of the Year’
Hejazipour said that she had decided “not to have a share in this horrendous lie and not to play the game of ‘We love the hijab and have no problem with it anymore’… It creates many limitations for women and deprives them of their basic rights. Is this