ABD başkanlık seçimini kazanan Donald Trump’ın Assad’ın devrilmesinin Türkiye tarafından ‘‘dostça olmayan bir ele geçirme’’ olduğu yönündeki açıklaması Türk Dışişleri bakanı tarafından; ‘‘Suriye’deki mevcut olayları Türkiye tarafından bir ele geçirme olarak nitelendirme büyük bir hata olur’’ sözleriyle yalanlamıştır.
Ercan Caner, Sun Savunma Net, 24 Aralık 2024
Mina Al-Lami tarafından kaleme alınan ve 09 Aralık 2024 tarihinde BBC web sitesinde paylaşılan ‘‘From Syrian jihadist leader to rebel politician: How Abu Mohammed al-Jolani reinvented himself – Suriyeli cihat liderinden isyancı politikacıya: Abu Mohammed al-Jolani kendini nasıl yeniden keşfetti’’ başlıklı yazıda; kısa bir zaman öncesine kadar ABD’nin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu, geçmişte El Nusra Cephesi olarak bilinen Hayat Tahrir al-Sham (HTS) lideri Jolani güzellemesi yapılmaktadır.
Oysa HTS lideri Jolani, geçtiğimiz yıl Ocak ayında yaptığı bir açıklamada; olası bir Ankara-Şam uzlaşması konusunda endişelerini dile getirmiş ve Suriye devriminin suçlu rejim ve müttefikleri karşısında yeni bir zorluk ile karşı karşıya olduğunu ifade etmiştir. Jolani açıklamasında Rusya, Türkiye ve Suriye savunma bakanlarının 28 Aralık 2022 tarihinde yaptıkları üçlü toplantının Suriye devrimi açısından tehlikeli bir ‘‘U’’ dönüşü olduğunu ifade etmiştir.
Şam yönetimi ile ilişkileri normalleştirme çabalarının, Suriye rejimi için bir ödül anlamına geldiğinin altını çizen Jolani’ye göre, katillerin yanında durulmaması gerekmektedir. Jolani aynı konuşmasında Şam’a girip rejimi devirene kadar mücadeleye devam edeceklerini de vurgulamıştır.
BBC güzellemesinde, Suriyeli isyancı liderin işe adını değiştirerek başladığı ve cihatçı geçmişiyle ilişkilendirilen Abu Mohammed al-Jolani ismini bırakarak, gerçek adı olan Ahmad Hussein al-Sharaa’yı kullanmaya başladığı anlatılmaktadır.
BBC güzellemesine göre eski Jolani, yeni al-Sharaa’nın bu hamlesi; İslamcı militan grup HTS’nin diğer isyancı gruplara liderlik ederek başkent Şam’ı ele geçirmesi ve ülkenin büyük bir kısmında kontrolünü sağlamlaştırma, yani bir bağlamda meşruiyetini güçlendirme çabalarının bir parçasıdır.
BBC’ye göre Jolani’nin dönüşümü yeni bir olaydan ziyade, yıllar içinde şekillenen bir dönüşümdür ve bu dönüşüm kamuoyuna yaptığı açıklamalar, uluslararası kuruluşlara verdiği mülakatlar ve değişen görünümü dikkate alındığında açık ve net bir şekilde görülmektedir.
Bir zamanlar geleneksel cihatçı kıyafetler giyen (Yazarın Notu: ABD hükümeti ‘Bu Teröristi Durdurun’ başlıklı posterinde de görüldüğü gibi Muhammad al Jawlani’nin başına 10 milyon ABD doları ödül koymuştur. Katı cihatçı geçmişini terk ettiğini ve artık çoğulculuğu ve hoşgörüyü benimsediğini iddia eden yeni Sharaa’nın başı için koyulan ödül ABD yönetimi tarafından kaldırılmıştır) Sharaa son yıllarda Batı tarzı giyinmeyi seçmiştir, bugünlerde ise Assad rejimini deviren hareketin komutanlık rolünü sembolize eden askerî kıyafetler giymektedir.
Birçokları tarafından İslami devlet terör Örgütünün gelişmesine yardım ettiği ileri sürülen Camp Bucca Hapishanesi. Çölün ortasında izole bir yerde kurulan bu 40 dönümlük hapishane 2009 yılında kapatılmıştır. Bu hapishane adını; 11 Eylül saldırılarında hayatını kaybeden eski bir yeşil bereli olan New York Kenti Yangın Departmanı şefi Ronald Bucca’dan almıştır.
PBS ile 2021 yılında yaptığı röportaja göre; The Times tarafından ‘‘Nazik Suriyeli Lider’’ olarak nitelendirilen Jolani 1982 yılında, babasının bir petrol mühendisi olarak çalıştığı Suudi Arabistan’da doğmuştur. Jolani’nin dünyaya geldiği yıl aile Suriye’ye dönmüş ve orijinal Sharaa, Şam kentinin Mezzeh bölgesinde büyümüştür.
Jolani’nin cihatçılık macerası Irak ülkesinde, İslami Devlet Terör Örgütü’nün öncüsü olan Irak El Kaidesi ile başlamıştır. Irak El Kaidesi, daha sonra Irak İslam Devleti aracılığı ile El Kaide terör örgütüne bağlanmıştır.
Irak’ın 2003 yılında ABD liderliğindeki Koalisyon Kuvvetleri tarafından işgal edilmesinin ardından, Irak’taki yabancı savaşçıların arasına katılan, skeynews tarafından eski El Kaide ile yıllardır yollarını ayırma gayreti içinde olduğu ileri sürülen Jolani 2005 yılında, cihatçı bağlantılarını geliştirdiği ve sonradan İslami Devlet Terör Örgütünün başına geçecek olan Abu Bakr al-Baghdadi ile tanıştırıldığı Camp Bucca hapishanesine atılmıştır. Jolani, Abu Ghraib ve Camp Bucca dâhil çeşitli ABD hapishanelerinde beş yıl kadar hapis yattığını ifade etmektedir.
Jolani’nin de bir süre hapis yattığı, Saddam döneminde siyasi tutuklular ve muhaliflerin yattığı adı işkenceler ile anılan ve işgal sonrası ABD tarafından işletilen Abu Ghraib hapishanesinde, %70-90’ı masum olan 8.000 insan işkenceye tabi tutulmuştur. Fotoğraflar: The Washington Post
Baghdadi, El Nusra Cephesini kurması için 2011 yılında Jolani’yi Suriye’ye göndermiştir. El Nusra cephesi Irak İslami Devleti’ne bağlı gizli bir koldur ve Nusra cephesi 2012 yılına gelindiğinde önde gelen bir Suriyeli savaşçı grup haline gelmiştir.
2013 yılında Baghdadi’nin Irak’taki iki grubu olan Irak İslami Devleti ve Nusra cephesi tek taraflı olarak birleştiklerini ilan ettiğinde gerginlikler başlamış, Jolani bu duruma karşı çıkmış ve Irak İslam Devleti’nin şiddet içeren taktiklerinden kopmak istediği için ayrılmış ve korunmak için El Kaide’ye bağlılık yemini ederek Nusra Cephesi’ni El Kaide’nin Suriye’deki kolu haline getirmiştir.
Jolani 2016 yılında El kaide ile bağlantılarını kesmiş ve grubun adını Jabhat Fatah al-Sham ve sonrasında, 2017 yılında da HTS yapmıştır. Başlangıçta yüzeysel görünse de, bu bölünme çok daha derin bölünmelerin açığa çıkmasına neden olmuştur. El Kaide terör örgütü Jolani’yi ihanetle suçlamış, bu da HTS’den firarlara ve 2020 yılında HTS tarafından ağır bir yenilgiye uğratılan El Kaide bağlantılı Hurras al-Din adlı bir grubun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
HTS bunlarla da yetinmemiş İdlib eyaletindeki İslami Devlet Terör Örgütü militanları ve yabancı savaşçıları hedef alarak terör şebekelerini dağıtmış ve bazı militanları da ‘‘deradikalizasyon’’ programlarına dâhil olmaya zorlamıştır.
Militan güçleri birleştirme ve iç çekişmeleri azaltma gayretleri olarak haklı yanları olan bu hamleler, Jolani’nin HTS’yi Suriye’de hâkim ve politik bir işlevi olan güç haline dönüştürme stratejisinin ilk adımları olmuştur.
El Kaide’den ayrıldığını ilan etmesine ve ismini değiştirmesine rağmen HTS, Birleşmiş Milletler, ABD, İngiltere ve diğer ülkeler tarafından terör örgütü olarak tanımlanmaya devam etmiş ve ABD, Jolani ile ilgili bilgi verenlere 10 milyon dolara kadar ödül vereceğini ilan etmiştir.
Jolani, El Nusra Cephesi’nin adını 2016 yılında Jabhat Fatah al-Sham olarak değiştirmiş, 2017 yılında örgütün ismi Hayat Tahrir al-Sham olmuştur. Fotoğraf: Reuters
Jolani yönetiminde HTS, kuzeybatı Suriye’nin en büyük isyancı kalesi ve çoğu diğer Suriye eyaletlerinden yerinden edilmiş yaklaşık dört milyon insana ev sahipliği yapan İdlib eyaletinde hâkim güç haline gelmiştir.
HTS, bölgeyi yöneten militan bir grup olduğu yönündeki endişeleri gidermek maksadıyla, 2017 yılında siyasi ve idari kolu olarak sözde “Suriye Kurtuluş Hükümeti” (SSG – Syrian Salvation Government) adlı sivil bir cephe kurmuştur.
SSG, eğitim, sağlık ve yeniden yapılanma gibi sektörleri denetleyen bir başbakan, bakanlıklar ve yerel departmanlarla bir devlet gibi işlev görmüş ve Şeriat veya İslam hukuku tarafından yönlendirilen bir dini konsey oluşturmuştur.
Jolani imajını yeniden şekillendirmek için halkla aktif olarak etkileşime girmiş, yerinden edilmiş insanların kamplarını ziyaret etmiş, etkinliklere katılmış ve özellikle 2023 depremleri gibi krizler sırasında yardım çabalarını yerinde denetlemiştir.
HTS, yönetimini meşrulaştırmak ve istikrar ve hizmet sağlama yeteneğini göstermek maksadıyla yönetim ve altyapıdaki başarılarını öne çıkarmıştır.
Oysa Jolani, 2021 yılında yeniden iktidara geldiklerinde Taliban’ı övmüş ve onları bir ilham kaynağı ve hedeflerine ulaşmak için taktiksel tavizler vermek de dâhil olmak üzere, cihatçı çabaları siyasi özlemlerle etkili bir şekilde dengelemek için bir model olarak gördüğünü ifade etmiştir.
Jolani’nin İdlib eyaletindeki çabaları, HTS’nin yalnızca cihat yürütme değil aynı zamanda etkili bir şekilde yönetme yeteneğini gösterme konusundaki daha geniş stratejisini yansıtma yönünde olmuştur.
İstanbul’da Assad’ın devrilmesini kutlayan göstericiler. 08 Aralık 2024. Fotoğraf: Yasin Akgül/AFP via Getty Images
İstikrarı, kamu hizmetlerini ve yeniden inşayı önceliklendirerek, HTS yönetimi altındaki İdlib eyaletini bir başarı modeli olarak göstermeyi, hem grubunun meşruiyetini hem de kendi siyasi özlemlerini artırmak için kullanmıştır.
Ancak Jolani liderliğindeki HTS, iktidarını pekiştirmek ve alana hâkim olmak maksadıyla, hem cihatçı hem de isyancı diğer militan grupları ezmiş ve dışlamıştır.
HTS Karşıtı Gösteriler
27 Kasım’da HTS liderliğindeki isyancı saldırısından önceki bir yıldan fazla süre boyunca Jolani, İdlib eyaletindeki radikal İslamcıların yanı sıra Suriyeli aktivistlerin de protestolarıyla karşı karşıya kalmıştır.
Muhalifler ve eleştirenler, Jolani yönetimini Assad’ın yönetimiyle karşılaştırarak HTS’yi otoriterlikle, muhalefeti bastırmakla ve eleştirileri susturmakla suçlamıştır. Protestocular, HTS’nin güvenlik güçlerini Assad’ın sadık yandaşlarını tanımlamak için kullanılan bir terim olan “Şebbiha” terimiyle aşağılamışlardır. Şebbiha; Suriye hükümetinin Assad ailesine sadık olan devlet destekli paralı askerleri için kullanılan bir terimdir.
Protestocular ayrıca, HTS’nin hükümet güçlerine karşı anlamlı bir çatışmadan kasıtlı olarak kaçındığını ve uluslararası aktörleri yatıştırmak için bu tür eylemlerde bulunmalarını önlemek amacıyla İdlib eyaletindeki cihatçıları ve yabancı savaşçıları dışladığını da iddia etmişlerdir.
Suriye’nin kuzeybatısında düzenlenen HTS karşıtı gösterilerde protestocular, HTS lideri Abu Muhammad al-Jolani’nin istifasını, hapishanelerdeki tutukluların serbest bırakılmasını ve çeşitli reformların yapılmasını talep etmişlerdir. 17 Mayıs 2024. Kaynak: Macro Media Center
Assad rejimini deviren son saldırı sırasında dahi aktivistler HTS’yi ısrarla, muhalif olduklarını ifade ettikleri iddiasıyla İdlib hapishanelerinde tutulan insanları serbest bırakmaya çağırmıştır.
Bu eleştirilere yanıt olarak, HTS geçtiğimiz yıl birkaç reform başlatmıştır. İnsan hakları ihlalleriyle suçlanan tartışmalı bir güvenlik gücünü dağıtmış ve vatandaşların gruba karşı şikâyette bulunmalarına olanak sağlamak için bir “Şikâyetler Departmanı” kurmuştur. Eleştirenlere göre bu önlemler, sadece örgüte olan muhalefeti engellemek için yapılan gösteriş çabalarından başka bir şey değildir.
İdlib eyaletindeki iktidarını sağlamlaştırmasını ve militan gruplar arasındaki çoğulculuğu bastırmasını haklı çıkarmak için HTS, tek bir liderlik altında birleşmenin ilerleme kaydetmek ve nihayetinde Suriye hükümetini devirmek için hayati önem taşıdığını savunmuştur.
HTS ve sivil kolu SGG, hem yerel halkı hem de uluslararası toplumu kendi tarafına çekmek için modern ve ılımlı bir imaj yansıtmaya çalışırken, aynı anda isyancıların elindeki bölgelerdeki ve HTS’nin kendi saflarındaki sertlik yanlılarını da tatmin etmek için İslamcı kimliklerini koruyan ince bir çizgi üzerinde yürümek zorunda kalmıştır.
Örneğin, Aralık 2023’te HTS ve SGG, yeni bir alışveriş merkezinde düzenlenen bir “festival”in sertlik yanlısı aşırı dinseller tarafından “ahlaksız” olarak eleştirilmesinin ardından büyük bir tepkiyle karşı karşıya kalmıştır.
Ve bu Ağustos ayında, Paralimpik Oyunları’ndan esinlenen bir tören, katı tutumculardan sert eleştiriler almış ve SGG’yi bu tür etkinliklerin organizasyonunu gözden geçirmeye yöneltmiştir.
Bu olaylar, HTS’nin, Assad yönetimindeki otoriter rejimin ardından özgürlük ve bir arada yaşama arayışında olan Suriye halkının daha geniş talepleriyle, İslamcı tabanının beklentilerini uzlaştırmada karşılaştığı zorlukları ortaya koymaktadır.
Yeni bir rota mı?
Son saldırı ortaya çıktığında, küresel medya Jolani’nin cihatçı geçmişine odaklanmış ve bu da bazı isyancı grupların onu bir yük olarak görerek Jolani’ye geri çekilmesi çağrısında bulunmasına yol açmıştır.
HTS tarafından kullanılan silahlar. Kaynak: FINANCIAL TIMES
Jolani geçmişte grubunu dağıtmaya ve kenara çekilmeye istekli olduğunu ifade etmesine rağmen, son eylemleri ve kamuoyuna yaptığı açıklamalar farklı bir hikâye anlatmaktadır.
HTS’nin isyancıları birleştirme ve iki haftadan kısa bir sürede neredeyse bütün ülkeyi ele geçirmedeki başarısı, Jolani’nin konumunu güçlendirmiş, hakkındaki sert eleştiriler ve fırsatçılıkla ilgili suçlamaları susturmuştur.
Jolani ve SGG ülkenin neredeyse tamamında kontrolü ele geçirdikten sonra, yerel ve uluslararası kitlelere güvence vermiştir. Suriyelilere, azınlıklar da dâhil olmak üzere, güvenlik sözü ve teminatı verirken, komşu ülkelere ve Rusya gibi güçlere ise barışçıl ilişkiler sözü vermişlerdir. Jolani, saldırıların durması durumunda, Rusya’nın Suriye üslerinin zarar görmeyeceğine dair güvence dahi vermiştir.
Bu değişim, HTS’nin 2017 yılından beri uyguladığı “ılımlı cihat” stratejisini yansıtmakta ve katı ideoloji yerine pragmatizmi öne çıkarmaktadır.
Jolani’nin yaklaşımı, esnekliği giderek etkisiz ve sürdürülemez olarak görülen IŞİD ve El Kaide gibi küresel cihat hareketlerinin düşüşünü de işaret ediyor olabilir. Onun çizeceği rota, diğer grupları da uyum sağlamaya teşvik edebilir ve ya yerelleştirilmiş, politik olarak esnek “cihatçılık” dönemini ya da politik ve bölgesel kazanımlar elde etmek için geleneksel yoldan geçici bir sapmayı işaret edebilir.