Yazar: Rahul Gupta
Çeviren: Ercan Caner, Sunsavunma.net, 22 Mart 2017
Recep Erdoğan liderliğindeki Türk hükümeti 4.400 devlet memurunu görevlerinden uzaklaştırmıştır. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrasında Türk hükümeti, devleti kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) yönetmesini sağlayan olağanüstü hal ilan etmiştir. Parlamento hükümete bu yetkiyi bürokrasi, ordu ve yargı bünyesinde darbede parmağı olanları temizlemesi maksadıyla vermiştir. Olağanüstü halin18 Ocak 2017 tarihine kadar sürmesi planlanmış fakat İstanbul’da yeni yıl gecesi düzenlenen saldırılar sonrasında parlamento olağanüstü halin üç ay daha uzatılması yönünde oy kullanmıştır.
Olağanüstü hal hükümete devlet memurlarını işten atma ve medya organları dâhil dernekleri kapatma yetkisi vermektedir. Ankara hükümeti bugüne kadar, kendisine verilen yetkileri kullanmakta hiç de cimri davranmamıştır. Darbeden bu yana 100.000 kişi işini kaybetmiştir. Yapılan tasfiyelerde öğretmenler ve akademisyenler özellikle hedef alınmıştır. Türk hükümeti bu tasfiyelerde görünüşte Fettullah Gülen taraftarlarını hedef almaktadır.
Erdoğan, Temmuz darbesi nedeniyle Gülen hareketini suçlamaktadır. Gülen hareketi, İslam dininin eğitim, ahlak ve sıkı çalışma üzerine odaklanan, daha hoşgörülü bir formunu benimsemiştir. Türkiye’de Hizmet olarak bilinen hareket ülkenin her yerinde okullar işletmektedir.
Gülen, genç Türklerin yoldan çıktıkları ve eğitimin tek çözüm olduğu yönündeki mesajı ile ün kazanmıştır. Gülen ve Recep Erdoğan’ın ikisi de politik İslam’ın bir formuna inanmışlar ve orduyu Türk siyasi hayatından uzaklaştırmışlardır. Orduyu siyasetten uzaklaştırma gayretleri 2010 yılında, ‘‘Büyük Balyoz’’ davası ile 300 üst düzey askeri yetkilinin, 2003 yılındaki bir darbe teşebbüsü nedeniyle hapsedilmesi ile doruğa ulaşmıştır. Verilen mahkûmiyet kararları görünüşe göre, yargı sistemindeki Gülenciler ile Bay Erdoğan’ın partisi AKP arasındaki işbirliğinin bir sonucudur.
GÜLEN HAREKETİ SORUMLUSU TÜRK İMAM MUHAMMED FETHULLAH GÜLEN | FOTOĞRAF: NBC NEWS
Ordunun siyasi hayattan uzaklaştırılması sonrasında Bay Erdoğan ve Gülenciler kendilerini Türkiye’de politik kontrolü ele geçirme mücadelesinin içinde buldular. AKP iktidardadır fakat Gülen hareketinin de devlet sistemi içinde üyeleri bulunmaktadır. AKP iktidar gücünü, Gülen taraftarlarını ‘‘devlet içinde devlet’’ kurmakla suçlayarak, kamu hizmetlerinden uzaklaştırmak maksadıyla kullanır, Gülen taraftarlarını bunun yanı sıra İran’a olan yaptırımları delmekle de suçlarlar. Bu faaliyetler Mayıs 2016’da Ankara Gülen hareketini bir terör örgütü olarak ilan ettiğinde doruk noktasına ulaşır.
Yapılan tasfiyeler Avrupa Birliği (AB) tarafından iyi karşılanmaz. Bununla beraber, AB ile mültecilerle ilgili 2016 yılında varılan anlaşmadan bu yana Türkiye kendisini, Avrupa’nın taleplerine boyun eğmeme hususunda yeterli baskı gücüne sahip bir konumda hissetmektedir. Başkan Trump ve Erdoğan arasındaki telefon görüşmeleri bir gösterge olarak kabul edilir ise, ABD-Türkiye arasındaki ilişkiler düzeliyor olabilir. Başkan Trump görünüşe göre Türkiye’nin ISIS’e karşı faaliyetlerini övmüş ve terörün bütün formlarına karşı mücadeleye bağlı olacağını ifade etmiştir. ABD’nin yeterli bir desteği ile Erdoğan’ın dokunulmazlık zırhı altında tasfiyelere devam etmesi olasıdır.
Fakat ABD-Türkiye ilişkilerinde birkaç engel bulunmaktadır.
Bu engellerden birincisi; ABD’nin Irak’taki Kürt savaşçılara sağladığı destektir, Türkiye, Kürt özgürlük hareketini varlığını tehdit eden bir tehdit olarak görmektedir.
Engellerden ikincisi ise halen ABD’de yaşamakta olan Fettullah Gülen’in iadesidir. Politik durum göz önüne alındığında, ABD’nin bu talebi kabul etmesi mümkün görülmemektedir, Gülen’in iade edilmemesi ise Ankara tarafından şüpheyle karşılanmaktadır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYIP ERDOĞAN | FOTOĞRAF: CHICAGO TRIBUNE
Avrupa ve ABD ile zorluklara rağmen Türkiye hala belirli seviyede bir dokunulmazlıktan faydalanacak gibi görülmektedir. Suriye savaşındaki anahtar konumu ve mülteci krizi, diğer ülkeler tarafından yapılacak müdahale ve açık eleştirileri imkânsız hale getirmektedir.
Tasfiyelerin kapsam ve hedefi giderek genişlemektedir. Devlet, Kürt İşçi Partisi (PKK) sempatizanı oldukları iddia edilenler üzerinde sıkı bir baskı uygulamaktadır. Kürt İşçi Partisi, Türkiye’den ayrılmayı hedefleyen isyancı bir gruptur. Tasfiyeler yasal Kürt muhalefet partileri ve onların liderlerini de içine almıştır. Rejim, muhalifler ve solcu akademisyenleri de hedef almıştır. Bu tasfiyeler büyük bir olasılıkla Kürtlerin kuvvetli tepkilerine neden olacaktır.
İstikrarsızlık ve Çıkış Yolu
Ne yazık ki Bay Erdoğan’ın baskıları ona barış getirmeyecektir. Bir kez yeraltına indiklerinde, politik faaliyetler ve muhaliflerin kontrol edilmesi daha da zorlaşır. Gülen hareketinin her yere yayılması, Kürtlerin tutkuları ve ordunun Türkiye politik sisteminde bir yeri olduğuna dair düşüncesi istikrarsız bir durum yaratmaktadır.
Bay Erdoğan giderek daha otoriter oldukça ve tasfiyelerine devam ettikçe, devlet mekanizması gerilecek ve çökmeye müsait bir hale gelecektir. Böyle bir durumda, AKP kendisini yalnız ve destekten mahrum bir konumda bulabilir. Ülke içindeki politik destek azalırken ve ülke dışındaki imajı giderek bozulurken, Türkiye için uzun vadede uygulanabilir çözümler ortaya koymak için Bay Erdoğan, çok daha hoşgörülü ve makul görünmek zorundadır.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın düşüncelerini yansıtmaktadır. Yazının çevrilmesi çevirenin yazarın görüşlerini paylaştığı anlamına gelmemektedir. Yazının orijinaline aşağıdaki linke tıklayarak erişebilirsiniz.
http://theindianeconomist.com/gulen-coup-turkey-emergency/