savunmahavacılıkteknolojipolitikaanalizmevduatkriptosağlıkkoronavirüsenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5306
EURO
36,1974
ALTIN
2.964,88
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
17°C
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C
Cumartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
2°C
Pazartesi Karla Karışık Yağmurlu
2°C

BOLİVYA

A+
A-

BOLİVYA

Yazı ve Fotoğraf: Olay Salcan, 6 Ocak 2019

Sömürülen devletler, kendilerini sömüren devletler orayı terk ettikten asırlar sonra da olsa siyasi, ekonomik, kültürel istikrarı yakalamakta zorlanıyorlar. Çalkantılar ve kargaşa hep devam ediyor. Güney ve Orta Amerika ülkelerinin durumları, bugün bunun yaşanan canlı bir örneği. Bolivya da, bu bölgenin bu konuda en hareketli ülkelerinden birisi. 1809 yılında İspanya’ya karşı bağımsızlığını ilan eden Bolivya’da İspanyol askerlerinin ülkeyi terk etmelerinin tarihi olan 1825 yılından bu güne kadar 200 civarında darbe yapılmış. Bu nedenle de Bolivya’ya darbeler ülkesi demek hiç de yanlış olmayacaktır.

İspanyolların bölgeyi terk etmelerinden sonra arkalarında bıraktıkları sorunlar nedeni ile bu ülkelerin kendi içlerindeki sorunlara ilaveten komşu diğer ülkelerle de artan problemleri, bunları kendi aralarında savaşa kadar götürmüştür. 1879 yılında Bolivya, Peru ile birlikte, sınır anlaşmazlıkları yaşadığı güçlü komşusu Şili’ye savaş açmış, ancak dört yıl süren ve 1883 yılında biten Pasifik Savaşı sonunda ellerinde bulunan Pasifik Okyanusu bölgesindeki kıyı şeridini Şili’ye devretmek zorunda kalmışlardır. Bunun neticesi olarak Bolivya’nın okyanus ile olan bağlantısı kesilmiş ve ülke bir kara devletine dönüşmüştür.

Özgür bir ülke olan Bolivya, kendisinin tarihten gelen muhteşem kültürünün aksine İspanyol kültürünü bir üst kültür olarak benimsemeye devam ediyor. Kaynaklarının sömürülmesi ve yoksullaştırılmasını bu boyutlarda kabullenmiş olmalarının bu günkü görüntüsü, hiç de hoş değil. Yer altı ve üstü zenginliklerine rağmen hala fakirlik sınırını geçememiş bir ülke Bolivya. Gerçekte diğer Güney ve Orta Amerika ülkelerindeki durum, bundan çok farklı değil.

1932 yılında komşusu Paraguay ile bir sınır sorunu yüzünden Chaco Savaşı olarak adlandırılan bir savaşa katılmış. Savaş, Paraguay’ın zaferi ile sona erdiğinde sorunlu bölgede kaybeden yine Bolivya olmuştur.

Bolivya denince hemen akla gelen ve hiç şüphesiz ki yaşanan bu olayların içerisinde en ünlü olanı, 1966 senesinde Ernesto Che Guevara önderliğinde ve Küba desteğiyle başlatılan Bolivya devrim hareketi ve Guevara’nın Bolivya askerleri tarafından öldürülmesidir.
Peru’da bir gün önce Tiki Kaka gölünde yaptığım Uros ve Taguile adaları gezimizden sonrasının ertesi günü sabahın erken saatlerinde otobüsle Bolivya’ya doğru hareket ettim. Sınır kapısında doldurduğum bir formdan sonra fazla beklemeden Bolivya’ya girdim. İlk durağım, Copacabana. Ufak ve şirin olan bu şehir Tiki Kaka gölü kıyısında, buradan katamarana binip Güneş adasına gideceğim. Adayı sizlere Peru’yu anlatırken Tiki Kaka gölü yazısı içerisinde bahsetmiştim. Bu nedenle burada bir kere daha anlatmayacağım.

Bu yazı serisini okuyanlar hemen anlayacaklardır, şehrin en görkemli binası her zaman olduğu gibi yine Plaza de Armas’daki Katedral. Gerçekten muhteşem görüntüsü ile tek başına şehri ve ziyaretçilerini etkisi altına alan bir yapı. Meydanı da güzel, meydanın hemen yanındaki açık ve kapalı alışveriş merkezi, renkli görüntülere sahip, gezilip görülmesinde ve insanların tanınmasında faydalı ve eğlenceli. Bolivya’nın çoğunluk halkı Aymara yerlileri. Ülkenin kısa boylu ve koyu tenli insanları, Aymara ve Keçuva dillerinin lehçeleriyle birlikte ortak dil olarak İspanyolca konuşuyorlar.

Güneş adasını ziyaret ettikten sonra otobüsle La Paz’a doğru hareket ettim. Akşam saatlerinde La Paz’a varmış olacağım. Ertesi gün de erken saatlerde La Paz’ı gezmeye ve ben de size La Paz ile ilgili izlenimlerimi anlatmaya başlayacağım.

LA PAZ

Bolivya’nın en önemli şehri La Paz. İspanyolcada barış anlamına gelen La Paz ülkenin yönetimsel başkentidir. Yasal başkent ise Sucre olmasına karşın; bakanlar kurulu, La Paz’da yerleşik ve ülke buradan yönetiliyor. Denizden 4000 metreye yüksekliği ile dünyada en yüksek başkentlerden birisi olma özelliğine sahip La Paz etrafı dağlarla çevrili bir çanak şeklinde. Şehri çepeçevre saran bu tepelerde gecekondular ve fakir halk konuşlanmış. Daha düşük rakımlı olan merkezde ise daha hali vakti yerinde olanlar yaşıyor ve gökdelenler yükseliyor. Emin olun merkezde ağaçlar yetişirken, tepelerde yetişmiyor. Yani her bakımdan yaşam daha farklı. Yukarıdan şehre bakmak için çıktığımızda nefes almak, burada rakım farkından dolayı zorlaşıyor. Gecekondu bölgesinde hava, bile kısıtlı.
Bu şehirdeki en büyük sorun, kesinlikle yüksek rakımdan dolayı oksijen eksikliği. Bu da nefes almada ve yürümede sıkıntı yaratabiliyor. Siz siz olun kabadayılık yaparak hızlı hızlı yürümeyin. Sıkıntı yaşayabilirsiniz. Yani hiç acele etmeden yavaş yavaş yürüyün.

CALLE JEAN SOKAĞI

Kolonyal dönemden kalma rengarenk evleri ile Calle Jean sokağı, turistlerin ilgisini çeken bir cazibe merkezi. Girişindeki Pedro Domingo Murillo müzesinden sonra taş döşenmiş sokakta yürürken kafe, müze ve sanat galerisi olarak kullanılan sağlı sollu, tarihi görünümlü göz alıcı renklere boyanmış evler, değişik bir görüntü veriyorlar.

La Paz’daki en enteresan ve görülmeden ayrılmaması gereken yer hiç kuşkusuz, Büyücüler Çarşısı (Calle de Las Burujas). Büyü olarak kullanılan heykelcikler, otlar, şifalı ilaçlar, çeşitli taşlar ve renkli iplikler satılıyor. Ama en değişik olanı da evlere bereket getirdiğine inanılan kurutulmuş lama ceninlerinin satılması. Çarşı gerçekte bir sokak ve iki taraflı dükkanlarla dolu. Bir zamanlar büyük bir çoğunluğu büyücü dükkanları olan bu sokakta büyücü dükkanlarının popülaritelerini kaybetmeleri ve sayılarının çok azalmaları nedeni ile şimdilerde hediyelik eşya, lama ve alpaka yününden yapılmış giyecekler satan dükkanlar çoğunlukta. Tarihi kolonyal dokusu, büyücü dükkanları ile çok renkli, hareketli ve eğlenceli bir sokak.

KATEDRAL

Bu sokaktan sola doğru döndüğünüzde katedralin gösterili yapısı ile karşılaşıyorum. Katedralin daha çok çevresi ilgimi çekiyor. Burası, tam bir panayır yeri. Ne ararsan var. Seyyar satıcılar, biraz ilerde açık bir pazar. Bolivya ile ilgili her türlü ip ipucunu burada görebilirsiniz. Çok hareketli, renkli ve gürültülü bir meydan. Her renkten ufak ve bizde 1960 larda görülen burunlu araçlar toplu taşımacılık yapıyorlar. Trafik, bu renkli kalabalık, katedral, meydan, seyyar satıcılar, geleneksel kıyafetleri ile insanlar, giyecekler ve yiyeceklerini görerek Bolivya hakkında fikir sahibi olunacak özel bir mekan.

Bolivya’nın en renkli ve göze hoş gelen tarafı, geleneksel giysileri içerisindeki yerel halk. Bu giysilerindeki en göze çarpan da, kadınların melon şapkaları. Şapka giyme tarzları, aynı zamanda medeni durumlarının bir göstergesi. Kadın evliyse melon şapka, tam tepesinde; bekar ise kafasının üzerinde hafif yana, çapkınca yatık biçimde konuyor. Kadınların uzun simsiyah saçları genelde iki yandan örgülü, renkli ipliklerden yapılmış kordonlarla bağlanıyor. Sırtlarına atıp bir çengelli iğneyle boyunlarında birleştirdikleri rengarenk şallar çoğunlukla sırtlarında çocuklarını ya da alışverişte aldıklarını taşımak için kullanılıyor. Hiçbir şey almamışsa omuzunu örtüyor.


MORİDAR TEPESİNDEN BAKIŞ

Şehir, en güzel bir şekilde 3685 m. yüksekliğinde ve 360 derecelik bir görüş açısı imkanı veren Moridar adlı bir tepeden seyrediliyor. Buradan şehri tamamen çevreleyen tepe ve gecekonduları görmek çok farklı bir keyif veriyor.

PLAZA MURİLLO

Şehrin en güzel yerlerinden birisi de Plaza Murillo yani Murillo Meydanı. Plaza Murillo’ya ismini veren Petro Domingo Murillo, Bolivya’nın bağımsızlığı için savaşmış ulusal bir kahraman ve kaderin cilvesi bugün adını taşıyan bu meydanda 1810 yılında asılmış. Meydanın merkezindeki heykel, onun heykeli. İspanyollar döneminde ismi Plaza de Armas olan bu meydan daha sonra bu adı almış. Katedrali ile beraber değişen bir şey yok. Yine Plaza de Armas ve katedral ikilisi karşımızda. Başkanlık Sarayı, Millet Meclisi Binası gibi diğer kamu binaları ile meydan Bolivya’nın siyasi hayatının merkezi konumunda. Katedral de ayrı bir güzellik katıyor. Çevre binalarının sevimliliği ve banklarda oturmaya gelen yaşlı insanlar ve şımarık güvercinleri ile insana keyif veren bir meydan.

AY VADİSİ

Şehirden 10 km. kadar uzakta yer alan Ay Vadisi tipik bir doğa olayı. Uzun bir zaman dilimi içerisinde yağmur ve rüzgarın etkisiyle aşınan bir dağdan arta kalan görüntü oldukça güzel. Gerçekte Anadolu’da çok rastladığımız bir olgu. Farklı bir hava vermek için de Ay Vadisi adını vermişler.


BOLİVYA LEZZETLERİ

Bolivya’nın mutfağı, bizim damak tadımıza da uygun. Katiyetle aç kalmazsınız. Garnitür olarak patates ve pilavla servis edilen ve üzerinde yumurta olan Silpancho isimli yemeği denemeden ayrılmayın. Özel bir sos ile servis edilen ve fırında pişirilen et yemeğinin adı, Saltenya. Diğer bir lezzet de, şiş kebap usulü pişirilen ve patatesle servis edilen Anticucho de corazôn’dur. Tadı acı ve içerisinde yumurta olan Aciyeko isimli çorba, çorba sevenlerin deneyebileceği farklı bir lezzet.

Ulusal içkisi olan Chaf lay, üzümden yapılmış içkinin içene, gazoz, limon dilimleri ve bol buz karıştırılarak servis edilen, tadı hoş bir içki.
Hoşça kalınız.

olay.salcan@gmail.com
www.olaysalcan.com

FOTOĞRAF GALERİSİ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.